Tufandan yeni medeniyete...
1129 Okunma, 9 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

adem mesele geçmişteki ' TUFAN ' Yani hepimizin Çok İyi İyi alamiyorum bildiği ' Nuh Tufanı ' ya da Bizim Çağdaş tanımlamamızla ' SOSYAL TUFAN ' derecesinde Ö NEML; o halde Şile Buraya ne kadar karanlık daha uzerinde duralım tıklayın Ö NEML meselenin daha da alamiyorum anlaşılması araya geldi.

Nitekim Bundan önceki Iki yazımda ' Dünya , Türkiye ve Benim hayalim' diyerek meseleye giris yaptıktan Hiçbiri , ' Dünya arayışta ... ' başlığı Altında girizgâhı Şile Buraya ne kadar karanlık daha genişlettim bir araya geldi. Hiçbiri ' Mesele Ö NEML İ : TUFAN ' diyerek ' günümüz insanlığının tr Ö NEML meselesinin daha baska boyutları bir araya geldi ' uzerinde durdum .

Met zaruri hatırlatmayı , meselenin bütününü daha alamiyorum kavramak isteyen okuyucularım icin yapıyor ve bugünkü yazımda çağımız dünyasının ve insanlığın tr Ö NEML meselesinin bir araya geldi daha genis ne daha Ö NEML boyutları uzerinde durmaya Devam ediyorum .

...

Konuyu iyice anlamak icin meseleyi Tarihi süreç açısından da açmak ve alamiyorum kavramak gerekiyor . Hazreti Adem'den günümüze yaşanan merhaleleri vesileyle hatırlayalım araya geldi:

- EKONOMİDE insanlık ; Toplayıcılık , Avcılık , Çobanlık , Tarım , Pazar Mübadelesi , Tüccar Mübadelesi ve bugünkü " İşçilik Düzeni " dönemlerini geçerek " Adil Düzen Ortaklık kolektif "ne Yani " Adil Düzen Senet Mübadelesi kolektif "ne gelmektedir ...

- İLİMDE insanlık ; Görenek , Tedris , Tümdengelim ve Tümevarım metotlarını geçerek " Adil Düzen Teminatlı Ehliyet kolektif "ne geçmektedir ...

- DİNDE insanlık ; Hazreti İbrahim peygamberin ilimde gelişme , Hazreti Musa peygamberin yönetimde gelişme , Hazreti Davud peygamberin ekonomide devletçilik gelişmesi , Hazreti İsa peygamberin dinde gelişme ve Hazreti Muhammed peygamberin özellikle içtihat ve icma sistemlerinde gelişme dönemlerinden Hiçbiri ; Bugün " Adil Düzenin değişik dinlerin Birlikte Devlet düzeninde Yonetim kuvveti olarak yer alması kolektif "ne geçmektedir ...

- SİYASETTE insanlık ; Mezopotamya Ile Mısır , İbrani Ile Elen , Hıristiyanlık Ile Roma- Bizans ve İslâmiyet Ile avrupa - Batı medeniyetlerini yaşayan insanlık ; Bugün kuvvete dayalı "Avrupa - Batı Medeniyeti " nin zirvede OLUP çökmeye başladığı ve Hakka dayalı Yeni " İslam - Barış Medeniyeti " nin doğmaya başladığı kolektif yaşıyor ...

...

İŞTE , Hakka dayalı " III Lideri Prof Dr Necmettin Erbakan'ın Türkiye'ye ve üyeye dünyaya en Ö NEML önerisi Olan " Adil Düzen Projesi ", Yeni gelmekte Olan bin YILLIK medeniyetin bir araya geldi Kutusu Yıl - " Millî Görüş Hareketi " nin ve hareketin Önderi bir araya geldi. Medeniyeti " nin çekirdeğini oluşturmaktadır .

Birleşmiş Milletler bugünlerde BM'ye Üye Olan ikiyüze Yakın (189) devletin Lider veya temsilcileri toplanıyor ve insanlığın ana sorunlarını ya tartışıyorlar ...

Met toplantıya ' Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi ' ismini veriyorlar ya ...

Aslinda mesele veya meseleler , benim birkaç gündür köşede anlatmaya çalıştığım boyutları Ile BM'de ele alınmalı ve BM Dönem Başkanı TC Cumhurbaskani Gül meseleyi ÇÖZÜM önerileri Ile Birlikte bir araya geldi Abdullah sekilde takdim etmeliydi araya araya geldi AMA ...

" Ama "bu fırsatı Türkiye' de , AB' de , ABD' de ve dünyada Yani Birleşmiş Milletler toplantılarında yakalayan , Bir Zamanlar yollarda beraber yürüdüğümüz AK Partili kardeşlerimiz bir araya geldi ; maalesef " Millî Görüş Gömleği " ni çıkarmaları ve " Adil Düzen "i tamamen inkâr etmeleri sebebiyle , ele geçen FIRSAT ve daha Güzel fırsatları heba ettiler araya geldi ...

Halen de heva ve hevesleri Ile inkârları sebebiyle heba etmeye Devam ediyorlar ...

Yapılanların tamamını ibretle izliyor ve bekliyoruz ; bakalım boyle nereye sey ? ! .

Dünya ve âhirette gidişatla nereye sey bir araya geldi ? ! .

Nereye sey ? ! .

 

Ilker Ardic


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
27.09.2010
12:18

YUKARIDAKİ MAKALEMDE -TEKNİK SEBEPLERLE- EPEY HARF VE KELİME HATASI VAR;

DOĞRUSU AŞAĞIDA...

selam ve dua ile...

reşad

Tufandan yeni medeniyete…

Reşat Nuri EROL

Madem mesele geçmişteki ‘TUFAN’ yani hepimizin çok iyi bildiği ‘Nuh Tufanı’ ya da bizim çağdaş tanımlamamızla ‘SOSYAL TUFAN’ derecesinde önemli; o halde bu önemli meselenin daha da iyi anlaşılması için biraz daha üzerinde duralım.

Nitekim bundan önceki iki yazımda ‘Dünya, Türkiye ve benim hayalim’ diyerek meseleye giriş yaptıktan sonra, ‘Dünya arayışta…’ başlığı altında bu girizgâhı biraz daha genişlettim. Sonra ‘Mesele önemli: TUFAN’ diyerek ‘günümüz insanlığının bu en önemli meselesinin daha başka boyutları’ üzerinde durdum.

Bu zaruri hatırlatmayı, meselenin bütününü daha iyi kavramak isteyen okuyucularım için yapıyor ve bugünkü yazımda çağımız dünyasının ve insanlığın bu en önemli meselesinin daha geniş ne daha önemli boyutları üzerinde durmaya devam ediyorum.

***

Konuyu iyice anlamak için meseleyi tarihî süreç açısından da açmak ve iyi kavramak gerekiyor. Hazreti Adem’den günümüze yaşanan merhaleleri bu vesileyle hatırlayalım:

-EKONOMİDE insanlık; Toplayıcılık, Avcılık, Çobanlık, Tarım, Pazar Mübadelesi, Tüccar Mübadelesi ve bugünkü “İşçilik Düzeni” dönemlerini geçerek “Adil Düzen Ortaklık Dönemi”ne yani “Adil Düzen Senet Mübadelesi Dönemi”ne gelmektedir…

-İLİMDE insanlık; Görenek, Tedris, Tümdengelim ve Tümevarım metotlarını geçerek “Adil Düzen Teminatlı Ehliyet Dönemi”ne geçmektedir…

-DİNDE insanlık; Hazreti İbrahim peygamberin ilimde gelişme, Hazreti Musa peygamberin yönetimde gelişme, Hazreti Davud peygamberin ekonomide devletçilik gelişmesi, Hazreti İsa peygamberin dinde gelişme ve Hazreti Muhammed peygamberin özellikle içtihat ve icma sistemlerinde gelişme dönemlerinden sonra; bugün “Adil Düzenin değişik dinlerin birlikte devlet düzeninde yönetim kuvveti olarak yer alması dönemi”ne geçmektedir…

-SİYASETTE insanlık; Mezopotamya ile Mısır, İbrani ile Elen, Hıristiyanlık ile Roma-Bizans ve İslâmiyet ile Avrupa-Batı medeniyetlerini yaşayan insanlık; bugün kuvvete dayalı “Avrupa-Batı Medeniyeti”nin zirvede olup çökmeye başladığı ve Hakka dayalı yeni “İslam-Barış Medeniyeti”nin doğmaya başladığı dönemi yaşıyor…

***

İşte, “Millî Görüş Hareketi”nin ve bu hareketin Önderi-Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Türkiye’ye ve bütün dünyaya en önemli önerisi olan “Adil Düzen Projesi”, yeni gelmekte olan bu bin yıllık medeniyetin, Hakka dayalı “III. Bin Yıl Medeniyeti”nin çekirdeğini oluşturmaktadır.

Birleşmiş Milletler bugünlerde BM’ye üye olan ikiyüze yakın (189) devletin lider veya temsilcileri toplanıyor ve insanlığın ana sorunlarını tartışıyorlar ya…

Bu toplantıya ‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’ ismini veriyorlar ya…

Aslında bu mesele veya meseleler, benim birkaç gündür bu köşede anlatmaya çalıştığım boyutları ile BM’de ele alınmalı ve BM Dönem Başkanı TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül meseleyi çözüm önerileri ile birlikte bu şekilde takdim etmeliydi ama…

“Ama” bu fırsatı Türkiye’de, AB’de, ABD’de ve dünyada yani Birleşmiş Milletler toplantılarında yakalayan, bir zamanlar bu yollarda beraber yürüdüğümüz AK Partili kardeşlerimiz; maalesef “Millî Görüş Gömleği”ni çıkarmaları ve “Adil Düzen”i tamamen inkâr etmeleri sebebiyle, ele geçen bu fırsat ve daha nice fırsatları heba ettiler…

Hâlen de heva ve hevesleri ile inkârları sebebiyle heba etmeye devam ediyorlar…

Yapılanların tamamını ibretle izliyor ve bekliyoruz; bakalım böyle nereye kadar?!.

Dünya ve âhirette bu gidişatla nereye kadar?!.

Nereye kadar?!.

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
12:21

Adalat Eski Bakanı, Saadet Partisi Eski Genel Başkan Yardımcısı

ŞEVKET KAZAN BEY TÜM GELİŞMELERİ AÇIKLADI :

RÖPORTAJ

İŞTE GERÇEKLER

GAZETE 5- Siz tabiri caizse Milli Görüş hareketinin efsane isimlerinden birisiniz. Siz partiyi, Milli Görüş tabanını, Türk siyasetini çok iyi tanıyorsunuz. Son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Ne oldu da bu gergin günlere gelindi? Bu bir ayrışım süreci mi?

ŞEVKET KAZAN- Milli Görüş çizgisinde bugün yaşadığımız olaya benzer bir olayı hiç yaşamadık. Milli Görüş’ün yöneticileri olarak hiçbir zaman camiamızın yüzünü karartmadık. En zor günlerde onlara moral verdik. Hani bu partiyi kapatsalar bile hemen arkasından yenisi kurulur diyerek onları hiç boşlukta bırakmadık, demoralize etmedik. İlk defa başımıza geliyor böyle bir olay. İsterdim ki, biliyorsunuz bir boş dönemde Refah Gerçeği kitabını yazdım 4 cilt, şimdi de huzur içerisinde Lozan’dan 12 Eylül’e kadar olan dönemi yazmayı düşünüyordum. Son heyetin içinde Genel Başkan Yardımcısıydım. Kendilerine beni maruz görmelerini, kitap yazacağımı, bu dönem görev almayacağımı doğrudan doğruya söyledim. Bunu söylüyorum. Çünkü bazıları bizi makam hastası zannediyorlar. Biz hiçbir zaman makam hastası olmadık, olmayacağız. Bizler neferiz.

Ne oldu da fikriniz değişti?

Bundan önceki kongrede Numan Bey Genel Başkan oldu. Nasıl oldu?

Yüksek İstişare Kurulu diye Erbakan Hoca’nın başkanlığında özel bir kurulumuz var. Bu kurulda konu müzakere edildi ve kongreden önce bir otelde bir deklarasyonla, mevcut Genel Başkan adayları arasında Numan Kurtulmuş’un aday olmasına karar verildiği ilan edildi. O kararın arkasından kongre yapıldı ve huzur içinde muhteşem bir kongre yapıldı. O kongrenin arkasından göreve gelen kadronun içine, hasbelkader siyasi tecrübemizden yararlanılsın diye beni de Başkanlık Divanı’na Genel Başkan Yardımcısı olarak aldılar. Zaten Başkanlık Divanı, yine hocanın konutunda istişare ile yapıldı. O günden bugüne bir hizmet ortaya kondu. Partinin tanıtımına değil kişinin tanıtımına ağırlık verildi. Bizi şaşırtan bu oldu.

Biraz açabilir misiniz bunu?

Bizim önce ahlak maneviyat, faizsiz ekonomi, milli-güçlü-süratli yaygın kalkınma, teknolojik sanayi, şahsiyetli dış politika gibi 10-12 tane temel hedefimiz var. Hiç değişmedi bunlar ve bugün de geçerli. Ayrıca İslam Birliği veya Müslüman Ülkeler Topluluğu… Bunlar bizim her zaman hedefimiz oldu. Özellikle Güneydoğu’da gezmediğimiz il ilçe kalmadı. Benim bu dava için aday olmadığım yer kalmadı. Kocaeli’nden seçildik, Zonguldak’tan seçildik, İstanbul, İzmir Belediye Başkan adayı olduk, Van’da senatör adayı olduk. 1979 senato seçimlerinde Van’da adayımızı Başbakan Süleyman Demirel caydırdı. Emniyet Genel Müdürü Ertuğrul Tüfekçi’ydi. Bunlar Van’daki adayımızı caydırdılar. Erbakan Hoca bana ‘Şevket Van’da senatör adayı olacaksın’ dedi. Van’a giderken bana arkadaşlarımız ‘Bin oy alamazsın’ dediler. Bende “Ben davamız uğruna çalışmaya gidiyorum’ dedim. Daha önceki seçimde 63 bin oy alan Ferit Melen 22 bin oy alırken, ben 21 bin oy aldım. Aslında ben almadım o oyu. Bizim çalışmalarımız aldı. Bu neyi gösteriyor. Nerede hizmet verilirse oraya koşuyoruz. Ve bunu Allah rızası için, davamızın yüzünü ak etmek için yapıyoruz. İşte bu süreç içerisinde daima Erbakan Hoca ile beraber, hocamızın yanında, onunla beraber mağdur, onunla beraber hadim koşturup duruyoruz. Böyle bir potansiyele sahip olduğumuz için bu yönetimde yardımcı olmamız bizden istendi. Bizde Erbakan Hoca’ya nasıl yardımcı olduysak, Recai Bey’e nasıl yardımcılık görevi yaptıysak bu kardeşimize de aynı yardımcılık görevini yaptık. O bana Şevket Ağabey diyerek daima saygı gösterdi, ama bende ona Genel Başkanım diyerek daima hürmet ettim. Bunun aksini iddia edemez. Kongre tarihine kadar bana en ufak bir saygısızlığı yoktur.

Sayın Kurtulmuş’la aranızda hiç tartışma geçti mi?

Hayır hiçbir zaman tartışmadık.

Az önce “partinin değil kişinin öne çıktığı bir süreç yaşadık” dediniz. O dönem uyarmadınız mı hiç?

Ben bugün bu değerlendirmeyi yapıyorum. O gün kimsenin moralini bozmak istemedim. Elbette tanınması lazımdı. Ama davayı ikinci plana atarak değil. Gerçi bir takım projeler üretildi. Mesela “Gönüllü Birliktelik Projesi” var. Bu proje hazırlanırken onun altyapısını Refah-Yol Hükümetinde bizim Güneydoğu ve Doğu Anadolu Kalkınma Projesi’nin detaylarını getirdik koyduk. Ben o kitabı getirdim ortaya koydum. Refah-Yol çalışmamda da uzun uzadıya bahsettim bu projeden. Gönüllü Birliktelik Projesi’nde o çalışmanın çok büyük katkısı var. Güneydoğu’yu karış karış gezmiş bir adam olarak, oradaki eksiklikleri, noksanlıkları gören, 8 sene Güneydoğu müfettişliği yapmış bir kişi olarak bütün tecrübelerimi, müşahadelerimi ortaya koydum. Bunlar Milli Görüş’ün temel felsefesidir. Daha Milli Selamet olarak adım atarken “40 milyon kardeşiz” demişiz. Doğusuyla, Batısıyla, Güneyiyle, Kuzeyiyle 40 milyon kardeşiz. Müslüman ve azınlıklarla beraber kardeşiz. Sonra 50 olmuş, 50 milyon kardeşiz demişiz, 60 olmuş 60 demişiz, 70 milyon oldu, 70 milyon kardeşiz demişiz. Gönüllü birlikteliğin bundan güzel bir ifadesi olur mu. Bu kardeşlik yolunu biz açmışız. İşte bu konuda bizim katkımız oldu. Ekonomik sorunlar konusunda Başkanlık Divanı’nda bizim de katkılarımız oldu. Elimizden gelen her şeyi, tecrübemizle, bilgimizle ortaya koymaya çalıştık. Yani bir tek gün en ufak bir tartışmamız olmamıştır. Kongre saatine kadar.

11 Temmuz’da, yani kongre günü ne oldu da bugünlere gelinen gerginlik başladı?

Kongre konusunda Başkanlık Divanı’nda istişare edilecekti. Öncelikle ben kongrenin yapılmasına taraftar değildim. Çünkü 6 ay sonra zaten olağan kongre dönemine giriyorduk. Böyle olağanüstü kongreyle bir yerden bir şey kaçırıyormuş gibi bir görüntü vermenin anlamı yoktu.

Olağanüstü kongreye gitmeyi Sayın Kurtulmuş mu istedi?

Evet o istedi. Ondan sonra normal kongre yapılacakken neden acele ediliyordu. Bunları söyledik. Bize ”Erken seçim gelecek. Erken seçimden önce teşkilatımız dinamizm kazansın vs.” diye yanıt verdiler. Bu konuda biz de fikrimizi söyledik. Dedik ki “Bir defa Ekim ayında seçim olmaz. Çünkü 12 Eylül’de zaten referandum olacak hemen bir ay sonrasına seçim olmaz” dedik. Tecrübemize dayanarak seçimin zamanında yapılacağını anlattık. “Hayır efendim olacak” dediler.

Bir niyet bozukluğu olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Bu soruya Numan Bey’in cevap vermesini beklerim. Ama ortaya çıkan tablo maalesef o zamandan bazı şeylerin düşünüldüğünü gösteriyor. Bu üzücü olayları hazırlayan amillerin o zaman başladığına işaret ediyor. Sonuçta bir günde ortaya çıkacak şey değil bu.

Sayın Erbakan olağanüstü kongre kararı konusunda ne dedi?

Razı olmadı. Biraz önce söylediğim mülahazayla. Zaten kısa bir süre sonra olağan kongre sürecine gireceksin. Benim vazifem, partinin güçlenerek, birlik beraberlik içerisinde seçime gitmesidir. Ben bundan başka bir şey düşünmedim ki. Yıllar boyu bunun için uğraştık. Bir uyarı hissi uyandı içimde. Ve ben kendisine yazılı olarak verdiğim kongre konusundaki görüşlerimin son maddesinde aynen şu anlama gelen cümleyi yazdım. Açsın baksın. Benim de dosyamda, onun da dosyasında. Dedim ki “Sakın ola ki bu olağanüstü kongrede tasfiye intibaı verecek bir yola girmeyesin. Eğer böyle bir yola girecek olursan bu durumda bu kongrenin öyle bir görüntüsü olur ki, sonunda bin oyla Genel Başkan seçildiğin 2008 kongresini hasretle anarsın”. Yazı orada. Çünkü ben Genel Başkan Yardımcısı’yım. Çünkü biz Hoca’ya Genel Başkan Yardımcılığı yaparken düşüncelerimizi serbestçe söyleriz.

Sayın Erbakan’ın çok fazla müdahale ettiği, kendi düşüncelerini partiye dayattığı iddiaları gündeme getiriliyor veya böyle bir görüntü oluşuyor. Var mı böyle bir durum?

Bir gün Hoca şunu söylemiştir: Farzedelim Oğuzhan (Asiltürk), ben ve Fehim Adak. İstişare heyetindeyiz. “Ben sizin üçünüzü zaman zaman zıt olan fikirlerinizden yararlanmak için istişare arkadaşı olarak seçtim” demiştir. Hoca’nın etrafındaki istişare halkası budur. Hoca istişareye çok önem verir. Yani önceden kafasında bir fikir oluşturup da onu empoze etmek gibi bir düşüncesi asla yoktur. Biz MHP ile 1991 seçimlerinde ittifak yapmadan önce kendi MKYK’mızda bunu görüşürken, müzakere ederken kolaylık olsun diye Erbakan Hoca müzakereye gelmeden mahsurları, faydaları şeklinde iki tablo hazırlamış, “bu ittifakı yaparsak 12 tane faydası var/bu ittifakı yaparsak 12 tane mahsuru var” demiştik. Genel İdare Kurulu’nda istişareyi açtı, bunları okudu. Bunları size bir şeyi empoze etmek için okumuyorum, bunlar söz konusu olabilir, belki bunların üzerine bir şey düşünebilirsiniz. Hiçbir arkadaş ne bu tarafa ne diğer tarafa bir şey ilave edemedi. Ondan sonra “siz karar verin” diyerek karar Erbakan Hoca’ya bırakıldı. Hoca gecenin saat 2’sinde “tamam ittifak yapacağız” dedi. İstişareye bu kadar önem veren biridir Erbakan Hoca. Önceden “şu neticeyi alacağız” diyerek asla bir istişare yapmaz ve uyarır. Hoca’yla, Recai Bey’le böyle çalıştığımız için burada da fikrimizi samimi olarak söyledik. “Bak Allah korusun bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz” dedik.

Bu uyarınızdan sonra Sayın Kurtulmuş size “Böyle bir kaygınız olmasın. Tasfiye gibi bir düşüncemiz yok” şeklinde bir şey söyledi mi?

Kesinlikle hayır. Hiçbir şey konuşmadık. Kongre gününden önce de “Şu illerin yüksek oranda izleyici katılımını sağlamak için siz görüşün” denilerek önümüze liste konuldu. Biz de o illere telefon ettik ve kongrenin muhteşem geçmesi için elimizden geleni yaptık. Şimdi beyanatlarında “Muhteşem bir kongrenin ardından” diyorlar. Bir kongre sonuna kadar muhteşem olmalı. Sadece başlangıcı muhteşem olmaz. Muhteşem bir maç için çıkmışsın sahaya, görüntü güzel, her şey güzel, ilk yarı iyi geçmiş ama mağlup bitirmişsin maçı. Ondan sonra muhteşem bir maç yaptık diyebilir misin? Çünkü mağlup olmuşsun. Bunun muhteşemliği nerede? Tarihimizde belki en çok yapışından, icrasından üzüntü duyacağımız bir kongredir 11 Temmuz’da yapılan kongre. Allah bu camiaya bir daha böyle bir kongre göstermesin. Hala toparlamaya çalışıyoruz. Mahkemelere düşüyoruz. Mahkemelere düşmekten sorumlu olanlar biz değiliz. 670 tane üyenin olağanüstü kongre yazılarını, dilekçelerini partiye teslim ettik, biz kongreye gitmiyoruz dediler, mahkemeye başvuruldu. Mecbur bıraktılar.

Kongre gününe dönecek olursak, başlangıç çok güzeldi. Kırılma noktası ne oldu, gerginliği ne ateşledi?

Gerginliği kendisi ateşledi.

Nasıl ateşledi?

Şimdi gündem ortada. Kongre için heyet seçildi. Biz kongre divan başkanının Mustafa Kamalak olmasını önermiştik. Onlar değiştirmişler, Teoman Rıza Güneri’yi koymuşlar. Teoman Rıza Güneri’ye güvenmemek gibi bir durum yok aslında. Biz ona Refah-Yol döneminde 1996’da 30 yaşındayken onu bakan yaptık. En genç bakanımızdı, çok güzel çalıştık ve mükemmel hizmetleri oldu. Ama oturmuşlar kendilerine göre ön çalışma yapmışlar. Bizim bu dönem içerisinde benim tasvip etmediğim bir diğer özelliğimiz iki genel merkezli parti olduk. Genel Merkez’in bir ayağı burada bir ayağı İstanbul’da. İstanbul İl Başkanı Genel Başkan Yardımcısı gibi hareket ediyor. Teoman Rıza da tanıtma başkanı olarak orada. Bütün tanıtım vasıtaları yoğunluk itibariyle orada. Biz burada sadece Başkanlık Divanı toplantısı yapıyoruz. Başkanlık Divanı toplantısında da Numan Bey’in arkadaşlarının yarısı var yarısı yok. Biri orada biri burada. Huzur içinde, tam teşekküllü bir Başkanlık Divanı toplantısı olmuştur ama nadirdir bu. Bazı olaylar var, burada söylemek istemiyorum. Erbakan Hoca, Recai Bey zamanındaki Başkanlık Divanı toplantıları ile bu dönemdeki Başkanlık Divanı toplantıları arasında fark var. Burada tek adam var. Oysa biz bir ekibiz. Biz Erbakan Hoca zamanında ekiptik, Recai Bey zamanında ekiptik. Gençliğimizde de ekiptik, yaşlılığımızda da ekibiz. Ekip çalışmasının bir bereketi var. Şimdi tabii bütün bunlar önceden bir hedef konuyor, bu hedefe şöyle yürüyelim. Bu hedef programını anlatma hedefi olabilir, teşkilatı canlandırma coşku uyandırma hedefi olabilir… Bunlar üzerinde fazla durmak istemiyorum. Ben Numan Bey’in İstanbul ayaklı çalışma tarzı hakkında belki onun Genel Başkan seçilmesine razı olmayanları ikna edebilmek için Allah şahittir, kendisine demişimdir: Şu bir ay içerisinde yaptığın faaliyetleri, çalışmaları, konuşmaları, televizyon programlarını, röportajlarını bir kitap haline getir ki, biz ikna olmayan arkadaşlara uzun uzun anlatmayalım, bak arkadaş çalışmıyor diyorsun, nasıl çalışıyor diye gösterelim. Bunun kendisi de şahittir. Şu Genel Başkan Yardımcıları arasında kendisine Şevket Kazan kadar samimi olarak hizmet eden arkadaş vardır belki, ama benim samimiyet takatim neyse o ölçüde yardımcı olmaya çalıştım.

Bunun nedeni ne peki?

Bu arkadaşta bir Erbakan fobisi var. Öyle bir fobidir ki bu, örneğin “Mücahit Erbakan” diye slogan atıldığı zaman rahatsız oluyor.

Bu fobinin nedeni ne?

Bunu ben bilemem. Ama bu son derece yanlış. Yanlış olduğu da görüldü. Sen kalktın Erbakan’a rağmen bir kongre yapmak istedin. Erbakan’a rağmen yaptığın kongrenin sonucu ortadadır. Bir defa Bin 200 delegenin 600’ü hiç oy kullanmadan çekip gitmiştir. Bir de o kongrede yaptığı konuşmayla siyasi tecrübesizliği ortaya çıkmıştır. Bir siyasi lider bütün kongrenin, delegenin oyunu almak istemez mi? İster. Eğer iki liste çıkmışsa, iki listenin başındaki isim de Numan Bey’di. İki listedeki isimler arasında belki 10-15 isim fark vardır. Bu farkı o kongrede gündeme getirmek akıl karı değildir. Tutup da “ben bu yeşil listeyle çalışmam demek, bunlarla çalışmam” diyerek o listede yer alan seçkin isimleri, ki yarısından fazlası da kendi listesinde vardı, aşağılamaktır. Bu tutum, camiamıza yakışan bir hareket olmadı. Sonucunda 600 kişi çekip gitti, oyunu kullanmadı. Geriye kalan 600 kişinin 200’ü yeşil listeye oy verdi. 400’ü beyaz listeye oy verdi. Kendisi de ancak üçüncü turda bin 260 delegenin dörtte biri bile olmayan 310 oyla seçildi. Bunun arkası hüzün. Ertesi sabah bir ağabey olarak ben televizyon programlarına çıktım ve iki şey söyledim: Birincisi “en kısa zamanda olağanüstü kongreye gidilmelidir. Önümüz Ramazan’dır. Ramazan’dan önce bu olağanüstü kongre yapılmalıdır. Bu insanlar yeniden kaynaşmalı, kucaklaşmalıdır, yeniden Ramazan iftarları birlikte yapılmalıdır ve yeniden bayramlar birlikte kutlanmalıdır. Bu Ramazan bir fırsattır ve bu fırsat değerlendirilmelidir” dedim. İkincisi “Bu partinin Genel Başkanı, muhteşem başlamış olabilir ama sonu hüsranla biten bu talihsiz kongrede ancak üçüncü turda 310 oyla seçilebilmiştir. Bin 200 delegenin hepsinin de oyunu kullanabileceği bir kongrede yeniden Genel Başkan seçilmelidir. Çünkü seçim meydanlarına çıktığı zaman, genel kongrenin çeyrek oyuyla genel başkan olmuş gibicesine bir takım istikalle karşı karşıya kalmış olmasın” dedim. Bunu söylediysek, Numan’ın kötülüğü için konuşmadık. Konuştuysak Numan’ın iyiliği için konuştuk, Allah için konuştuk ve davamız için konuştuk.

Ancak olağanüstü kongreye gidilmedi.

Sayın Kurtulmuş neden bu uyarılarınızı dikkate almadı sizce?

Çünkü başka bir hastalığı var: ego..

NEDEN KUR’AN-I KERİM’E EL BASIP YEMİN ETTİ?

Milli Görüş’ün efsane ve çok konuşulan isimlerinden Şevket Kazan, sessizliğini Gazete 5’e bozdu.

Bu durumu Türkiye’nin içinde bulunduğu politik döneme bağlıyor musunuz? Yani bir takım temaslar olduğu yazılıp çiziliyor…

Ben bir takım gizli bağlantı var mıdır yok mudur bilmem. Ben insanların zahirine bakıyorum. Bu kongreye kadar Numan Bey benim müstesna bir kardeşimdi, en seçkin kardeşlerimden biriydi. Ama kongreden sonraki bir takım davranışları, iki sene içerisinde onun başarılı olması için elinden geleni gösteren bir ağabeyini üzen kınayışları… Kongre böyle bitti. Kendisine bu açık mesajların arkasından bu defa denildi ki; olağanüstü bir kongre yap. Olağanüstü kongre yapmayacağını bildirdi. Bu defa delegelere başvurulmak mecburiyeti kaldı. Orada da bir fark ettik ki, tüzük değişikliğiyle delegelerin yarısından fazlası ancak olağanüstü kongre isteyebilir. Ben hukukçuyum. Mustafa Kamalak da hukukçu. Mustafa Kamalak ayrıca rastgele bir hukukçu değil. Onu bile MKYK listesine almadılar. Bu tüzük değişikliği beni fevkalade üzdü. Bunun en önemli nedeni, bu durum tüzükler kanununa aykırı. Demek oluyor ki, yapılan değişiklik kanuna aykırı. Bu bir azınlık hakkıdır. Dernekler Kanunu’nu açıyorsun beşte bir, Siyasi Partiler Kanunu’nu açıyorsun beşte bir, partilerin tüzüğüne bakıyorsun beşte bir. “Bu durum kanuna aykırıdır, bu böyle olamaz” konusundaki kanaatimizde acaba haklı mıyız haksız mıyız diye kafa yorduk. Bu durum konusunda sağa sola danışmaya karar verdik. Kongre konusunda en tecrübeli parti de Cumhuriyet Halk Partisi. Onun kadar kongre yapan başka bir parti yok. Bu durumu CHP’ye sormaya karar verdik.

O zaman geliyoruz Önder Sav ile görüşmenize. Çünkü hem o dönem hem de bugünlerde Sayın Kurtulmuş ve ekibi sürekli o görüşmeyi gündeme getiriyor .

Evet onu anlatayım. İstişare toplantısında “CHP kongre partisi. Bu yönde CHP’yle bir görüşelim, danışalım” dedik. Sonra da kiminle görüşeceğimizi düşündük. Oğuzhan (Asiltürk) “Önder Sav’la görüşebiliriz” dedi. Sonra Önder Sav’la telefonla görüştük ve randevulaştık. Oğuzhan rahatsız olunca o dönem ben gitmek zorunda kaldım. Zaten gittiğimiz yer de CHP’nin Genel Merkezi değildi. Önder Sav’ın yazıhanesine gittik. Ayrıca tanımadığımız, bilmediğimiz bir insana gitmiyoruz ki… Önder Sav benim 1974’te Ecevit’in Başbakan olduğu, Erbakan Hoca’nın Başbakan yardımcısı olduğu, Kıbrıs zaferini elde eden CHP-MSP hükümetinden kabine arkadaşım. 1991-1998 yılları arasında partisinin Grup Başkanvekili olarak teşviki mesai içinde olmuşuz. Ankara Barosu başkanlığı yapmış bir isim. Bende Ankara Barosu avukatıyım. Yani birbirimizi tanıyoruz, biliyoruz. Ayrıca olayın gizliliği yok ki. Arabama bindim, yazıhanesine gittim. Taksi durağının yanında durdum, taksicilerden rica ettik, araba dursun diye, sonrasında yukarı çıktık.

Sadece tüzük meselesini mi konuştunuz?

Evet. Kesinlikle sadece ve sadece tüzük meselesini konuştuk. Kendi tüzüklerini, daha eski tüzüklerini, Siyasi Partiler Kanunu’nu çıkardı. Dedi ki beşte bir oranıdır. Biz her yerde bu beşte bir oranla kongreler yapıyor. Önder Bey “Tüzüklerin kanuna uygun olması lazım” dedi. Yani konuttayken, Mustafa Kamalak Hoca ile benim ortaya koyduğum fikirleri aynen teyit eden bir konuşma yaptı. Başka hiçbir şey konuşmadık. Anadolu gençliğin bir şubeler toplantısında Kur’an-ı Kerim’i ortaya koydum, elimi üstüne koydum “Eğer tüzük konusundan başka bir şey konuşmuşsam Allah’ın, meleklerin, bütün insanlığın laneti üzerime olsun” dedim. Bunu herkes söyleyemez. Bunu inanan insan söyler. Eğer sen benim hakkımda ileri geri konuşacaksan, konuşmadan önce geleceksin yanıma soracaksın, ki burası yasak bölge değil.

Genel Merkez yönetiminden gelip size sormadılar mı bu görüşmeyi. Veya siz gittiniz mi hiç?

Ben kongreden beri karşı binaya girmiyorum.

Neden?

Çünkü kongrede “ben bu listedeki insanlarla çalışmam” dedi. Mademki çalışmazsın, benim karşı binada işim yok. Ben bu beyandan bunu çıkardım. İki senelik hizmet karşılığında bir gün bile teşekkür telefonu açmadılar. Önder Sav ile aramızda geçen görüşmede bu. Geldim konuta dedim ki “Aynen bizim düşündüğümüz gibi. Onlar da doğru yaptığımızı düşünüyorlar”. Ama şunu eklediler: Madem ki bu tüzük değişikliği yapıldı, bir olağanüstü kongre yapmak zorunda kalırsanız, siz her ihtimale karşı yarıyı geçin, riske girmeyin. Biz de bu uyarıya uygun tarzda hareket ettik.

EN ÇOK KIRGIN OLDUĞU İSİM KİM?

Ancak görüşmeniz çok ses getirdi. Sonuçta CHP’nin en önemli isimlerinden biriyle görüştünüz.

Bu görüşmenin arkasından “Numan Bey’i devirmek için gitti” diye haberler çıkardılar. Deniz Baykal’ı devirdiler ya. İşte bu haberi çıkardılar. Bunu diyen arkadaşlar, benim en yakın arkadaşlarım. Bunu söyleyen arkadaşlara ben dürüstlük dersi verdim. Dürüst, açık, net olmalarını içten pazarlıklı olmamalarını en başından tavsiye etmişim. Bunların en başında Şeref Malkoç gelir. Benim en büyük üzüntüm Şeref Malkoç gibi bir kardeşimi benim karşıma koymalarıdır. Ben o delikanlıyı 1990 yılında Avukatlık yaparken Trabzon’da, onu aldım il başkanı yaptım. 1995 seçimlerinde bizim Trabzon Milletvekilimiz Kemalettin Göktaş birinci sırada seçilmişti. Ben Şeref malkoç’u öne koyup Kemalettin’i arka plana aldım. Şeref’e bu kadar çok değer verdim. Geldiği zaman Hoca’nın yanında has adam olarak görev almasını sağladım. Çok da güzel hizmetler verdi. Hizmetleri inkar etmek mümkün değil. Çok fedakar çalıştı. Ama fedakar bir şekilde çalıştıkça, Hoca, ben ona daha çok güven duyduk, ona daha çok sarıldık. Numan Bey’in seçildiği kongreden sonra Genel İdare Kurulu üyesiydi. Çok fedakarca çalışıyordu. TV5 onun sorumluluğundaydı. Çok gayret gösteren bir arkadaştı. Benim kardeşim yok ama onu kardeşim gibi seviyordum. Önder Sav görüşmemin arkasından onu, en sevdiğim insanı karşıma çıkardılar. Genel Başkan Yardımcısı değildi. Ben Halkla İlişkiler’den sorumluydum ve sivil toplum kuruluşları da bana bağlıydı. Ben hem Numan Bey’e hem de Erbakan Hoca’ma rica ettim. “Sivil toplum kuruluşlarının sayısı çok genişledi. Geniş bir alan. Hem halkla ilişkileri hem de bu sahayı zor götürüyorum. İkiye ayıralım. Bu Genel Başkan Yardımcılığı’nı da Şeref’e verelim” dedim. Ne kadar ısrar ettiğimi kendisi de bilir. Erbakan Hoca kabul etti. Aynı Şeref Malkoç, büyük kongreden önce Trabzon’da iki tane kongrenin huzurla geçmesi için beni oraya götürdü. Bende isteyerek gittim. Gitmem de isabetli oldu. Yoksa o kongreler öyle sükunetle bitmezdi. Ben sana ağabeyin olarak bu kadar yakınım. Mahalli idarelerden sorumlu kardeşimiz Mustafa Özkafa gelip gidemiyordu. Bende Mücahit (Yanılmaz) Bey kardeşimizi Genel Başkan Yardımcısı yapalım dedim. Hoca da öyle kolay kolay adam harcamaz. O hassasiyeti var. Vefalıdır. Onu da Genel Başkan Yardımcısı yaptık. Kendilerine de söyledim. Numan Bey’le en son kongreden önceki görüşmemizde bu kongreden sonra görev almayacağımı, benden sonra bu görevi Cafer Güneş’in almasını istediğimi söyledim. Erbakan Hoca’ya karşı sanki bir güvensizliği vardı. Ona “Bundan emin ol Erbakan Hoca seni çok seviyor” dedim. Bunu Cumartesi günü söyledim. Samimi olarak söyledim bunları. Bu kardeşlerim hakkındaki samimi kanaatim buydu. Çünkü ben iki listeyle çıkılacağını aklımın ucundan geçirmiyordum. Şimdi bu kadar sevdiğim kardeşlerimi, Önder Sav ile görüşmemin arkasından televizyona çıkartıp, televizyonda “Peygamberimize hakaret eden Önder Sav’ın ayağına giderek Genel Başkan’ı devirmek için icazet, fikir almışlar” gibi ifadeler kullandırdılar. Mahşer günü bunun hesabını nasıl verecekler. Zaman zaman Kur’an-ı Kerim’e atıfta bulunuyorlar. Bunlara Kur’an-ı Kerim’in Hucurat Suresi’ni daima okumalarını tavsiye ederim. İslam’ın ahlakı oradadır. “Bir fasık size bir haberle geldiği zaman onu araştırınız, ondan sonra konuşunuz” der Kur’an-ı Kerim. Gelip ne görüştüğümü sormadılar. 25 adım 50 adım uzaklıktayım ben. Böyle bir şey sormadılar. Bununla da yetinmediler. Özel Kalem’den bütün bir takım yerlere benim telefon numaralarımı verdiler ve “Şevket Kazan’a yüklenin” dediler. Her allahın günü Kağızman’ından bile beni aradılar. Hiç tanımadığım insanlar aradı. Bu insanlara, benim telefonumu nereden aldıklarını sordum. Genel Merkez’den verildiğini söylediler. Benim cep telefonu numaramı teşkilatlar bile bilmezdi.

Bir takım yerler derken nereleri kastettiniz?

Arayanlar belde başkanıyım, ilçe başkanıyım, ilçe yönetim kurulu üyesiyim diyorlardı. Benim numaralarımı Genel Başkanlık Özel Kalemi vermiş. Sonra haber gönderdim Özel Kaleme. Bunu devam ederlerse, şikayetçi olurum.

Bildiğim kadarıyla yıllardır aynı telefon numarasını kullanıyordunuz. Bu yüzden mi iptal ettiniz?

Evet. Sırf bu nedenle telefon numaramı iptal ettim. Türkiye’de birçok eşim dostum vardı bu telefon numarasını bilen. Telefon numarasını iptal edince onların irtibat numaralarını da kaybetmiş oldum. Bunun mahşer günü hesabı var. Bu konuda üzüntümü açık bir şekilde ifade ettim. Şeref Malkoç dışında Genel Başkan da “Önder Sav’la görüşmeler vs.” diyerek konuştu. Bu görüşme gayet basit. Sadece tüzükle ilgili bir görüşmeydi. “Vay efendim Numan Bey’i devirmek için görüşmüşüm.” Ne uğraşacağım ben Numan Bey’le. Kongrenin delegeleri var. Onlar belirler. Telefonu değiştirmemin arkasından Trabzon’dan Şeref Malkoç bana telefon açtı. Öncesinde ortak tanıdıklarımızdan bire “Kendisine söyle cenaze namazıma gelmesin” dedim. O kadar üzüldüm yani. O arayınca da içimden gelen herşeyi söyledim. “Yazıklar olsun sana. Sen benim en samimi kardeşimdin. Nasıl yapıyorsun sen bunu.” İnsan tanımadığı birine bu sözleri söylemez. Kendisine en yakın hissettiği insandan böyle bir tutum görürse bunları söyler.

Sırtınızdan vurulmuş gibi mi hissettiniz?

Hadi kongrede sırtımızdan vurulduk da, ikincisi en yakın arkadaşım.

Peki bu sürecin sorumlusu kim?

Bizi bu hale son kongre getirdi. Kongreyi o hale de Genel Başkan’ın yaptığı konuşma getirdi. “Ben bu listeyle çalışmam. İsmimi listeden çekiyorum vs.” gibi havalarla istiskal ettin. Ama sonunda bütün o istiskalin faturası sana çıktı.

OLAYLI İSTANBUL İFTARININ SORUMLUSU KİM?

Sayın Kurtulmuş’a karşı, Milli Görüş tabanında bazı kuşkular vardı. Farklı farklı eleştirilen, yüksek sesle dillendirilmiyordu. Sohbetler dışında eleştiriyi dillendirmemek biraz da partinizin ve Mili Görüş geleneğinin kuralıydı. Ancak İstanbul’da verilen iftarda bunun bozulduğu görüntüsü ortaya çıktı. Sizler bazı basın yayın organları tarafından olayların perde arkasındaki isimler olarak yansıtıldınız.

O iftarda neden olaylar çıktı? Sorumlusu kimdi olayların?

O iftarın tahkikatı çok iyi yapılmalı. Çok iyi yapılmalı. İstanbul ilinde oldu. İstanbul il başkanı bu konuda gerçekten samimiyse, emniyetle elele vermeli ve bu olayın sorumlusu kimse ortaya çıkarılmalı. Ancak yaptırmazlar, Çünkü organize eden kendileridir.

Bu önemli bir ifade.

Tabiatıyla organize eden kendileri. Anadolu Gençliğe bakışı konusunda Numan Bey’in rahatsızlıkları var. Bazı gençler konusunda da var. İstanbul’da da bazı gençlerden rahatsız.

Geçen sene Erbakan Hoca ile Numan Bey iftarları beraber yapmıyor muydu?

Evet beraber yapıyorlardı. Ama bu sene kongreden sonra imkan ortadan kalktı. Ayrıca Allah Anadolu Gençlik’ten razı olsun. İftarları muazzam oldu. Şimdi biz bu iftarlardan birinde Erbakan Hoca ile birlikte Kocaeli’ne gittik. İftarı yaptık. Sıra konuşmalara geldi. Partili ve gençlikle tıklım tıklım olan salonda, Hoca büyük bir tezahüratla kürsüye çıktı, seremoni konuşmalarından sonra konuşmasına başladı. Önce İstanbul iftarında olay çıktı diye bir haber geldi. Sonra bana birisi telefonla geldi. Numan Bey’in koruması benimle telefonla görüşmek istiyormuş. Ben görüşmek istemedim. Çünkü kongreden sonraki durumu anlattım. Önder Sav meselesi vs. Bu nedenle görüşmedim. Sonra tekrar geldiler. Israr ettiğini söylediler. “Ben görüşmüyorum kardeşim” dedim. Sonra, benim o dönem henüz değiştirmediğim eski telefonum çaldı. Baktım Teoman Rıza Güneri. Kalktım yerimden, arka tarafta sessiz bir oda vardı. Oraya geçtim. “Hayrola Teoman ne oldu” dedim. “Ağabey bu İstanbul iftarı allak bullak oldu. Burada Oğuzhan’ın bindirilmiş kıtaları büyük bir olay çıkardılar” dedi. Zaten müşterek olarak daha önceden “Bu gençliği hep Oğuzhan tahrik ediyor” diyorlardı. Gençliğe, Oğuzhan’ın gençliği diyorlardı. Her neyse devam etti Teoman. “Bu olayların yatıştırılması lazım. Oğuzhan ağabeye ulaşamıyoruz. Siz bunlara bir şey söyleyin” dedi. Yani ben olay çıkaranlarla konuşacağım, onlar da yatışacakmış. “Siz beni Oğuzhan mı zannettiniz” dedim. “Siz beni burada kullanacaksınız. Burada üç beş kelime konuşacağım. Orada olaylar yatışacak. Ondan sonra olayları çıkaran yatıştırdı diyeceksiniz. Öyle mi. Ben bu oyuna gelmem Teoman” dedim. Genel Başkan orada, il başkanı orada, il yönetimi orada. Bir olay varsa emniyet teşkilatı da orada. Çağırın emniyet teşkilatı önleyin. Çünkü onların zorları bizi bu olayın içinde göstermek. Bizi kullanamazlar. “Erbakan Hoca’ya telefonu götürün o bir çağrı yapsın” dedi. Bende “Erbakan Hoca şu an konferans veriyor” dedim. Hemen “Buradaki canlar Erbakan Hoca’nın konuşmasından daha mı önemli” demeye başladı. “Sen ne diyorsun. Kapat telefonu” dedim. Kapattı telefonu. Bizi kullanamadı.

Neden Oğuzhan Asiltürk’e yüklendiler?

Hep Oğuzhan’ın adamı derler. Ben o zamanlar siyasi yasaklıydım. Oğuzhan İstanbul’da yapılan kongrelerde daima etkili olmuştur. O yüzden Oğuzhan Bey’e karşı bir kinleri var. Bizim 40 yıllık tarihimizde gençliğimizi, bırak parti içi şiddette, parti dışı şiddette gören olmadı. 12 Eylül sonrasında bile örnek vermek bağlamında söylüyorum, MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası birlikte açılırken, bizim Akıncılar ve MSP davasını birleştiremediler. Çünkü ispat edemediler, delil bulamadılar. Bu olay çıkaran, yakalanan çocukların hepsi sabah serbest bırakıldı. İkincisi, haberi “Tam Ezan, Kur’an okunurken olay çıkardılar” şeklinde veriyorlar. Bunu bazı köşe yazarları da utanmadan yazıyor. Fotoğraflara bakın, iftar başlamış, insanlar çorbalarını içiyorlar. Kur’an dediğin ezandan önce okunur. Ezan dediğin iftardan önce okunur. Demek ki bu fotoğraflar Kur’an okunurken, ezan okunurken olmamış. Bu çocukları ezan okunurken, Kur’an okunurken saldırdılar diyenler mahşer günü bunun hesabını nasıl verecekler. O çocuklar, bu değerler uğruna canlarını verecek çocuklar. Saygısızlık yapacak çocuklar değil. Ayrıca olayı il yönetiminde bir idareci başlatmış. İftara gelmiş olan bir takım gençleri salondan atmak istemiş. Onlar da davetiyelerin parasını verdiklerini, gitmeyeceklerini söylemişler. Sonra tartışma derken olay büyümüş. Yani olay kendi müdahaleleri ile başlamış.

Olayları, sizi suçlayanların organize ettiğini söylediniz. Size somut bilgi geldi mi bu konuyla ilgili?

Geliyor tabii. Ama ben bunlarla ilgili konuşmak istemiyorum.

Sizin bir araştırmanız oldu mu peki?

Onu Oğuzhan Bey araştırsın. Çünkü onun ismi çok geçtiği için bu araştırmayı ona havale ediyorum. Bu iftirayı yapanlar, 29 Mayıs için ne diyecek. 29 Mayıs’ta İnönü stadyumunda Anadolu Gençlik organizasyonunda, gençlik Numan Bey’e teveccühünü göstermiş, konuşma imkanı, İslam ülkelerinin temsilcilerine hitabet fırsatı vermiş, sana bu yakınlığı göstermişler. Ondan sonra çıkıyorlar şimdi diyorlar ki gençlik için “Ben şundan şüpheleniyorum, bundan şüpheleniyorum” diyorlar. Şüphe ile hiçbir yere gidilmez. Onun için Hucurat Suresi’ni bu olayın içinde aktif rol alanlar mutlaka okusun diyorum. Sonrasında İzmir İl Teşkilatı tarafından muazzam bir iftar verildi. O iftardan sonra ben İzmir’de kaldım. Erbakan Hocamız uçakla İstanbul’a intikal etti. Çünkü Anadolu Gençliğin TV5 salonunda iftarı vardı. Anadolu Gençlik de hocayı bin kişi ile karşılatmak için havaalanına gitmiş. İstanbul İl Başkanı Emniyet’e bir liste vermiş. Bu liste dışındaki hiç kimsenin Erbakan Hoca’yı karşılamayacağını söylemişler. Anadolu gençliği dışarıda bırakmış. Bunu da polisler söylemiş gençlere. Sonra gençler tepkilerini göstermek için il başkanının arabasını tekmelemiş vs. Bunun üzerine de çıkıp “Bize saldırı oldu” dediler. Bunlar kendilerine tepkinin, bilinçli olarak zeminini hazırlıyorlar. Erbakan Hoca partinin Genel Başkanı değil, Milli Görüş davasının lideridir. Hani Genel Başkan gelir de sen İstanbul İl Başkanı olarak gider, böyle bir şey söylersin. Ama Erbakan Hoca sadece İstanbul’un değil, gençliğin de hocası. Erbakan Hoca’nın “Bir milletin tankı, topu değil imanlı gençliği geleceğidir” diye baktığı gençlik bu. Gençlik hocanın sevdasıdır. Hoca da gençliğin sevdası.

MAHKEME KARARINI NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

Son dönemlerde sık sık istişare yapıyorsunuz. Neler görüşülüyor genelde?

Bunlar gizli değil. Örneğin geçenlerde geniş katılımlı bir istişare toplantısı yaptık. Öncelikle teşkilatların ne istediğini, olayları nasıl değerlendirdiğini, gelecek hakkında ne düşündüğünü, kongre için yürütülen çalışmaları tasvip edip etmediğini merak ediyoruz. Ayrıca son olayların neden olduğunu soruyoruz. Düzeltilecekse nasıl düzeltileceğini soruyoruz. Bunlar konuşuluyor. Şu anda teşkilat son derece üzgün. Örneği bir ilçe başkanı, gelmiş Genel Merkeze, tam gidecekken benim geldiğimi duyunca karısı ve kızıyla beraber geldiler bir çay içtiler ve çok üzgün olduklarını söylediler. Ama bir ilçe başkanı olmasına rağmen Hoca’ya itaatsizliği kabullenemiyorlar.

Mahkeme tarafından partiyi kongreye götürmek için görevlendirilen kişiler hakkında “Karşı tarafın adamları” diyorlar. Ne diyorsunuz buna?

Doğru. Davayı açanlar çünkü bu isimler. Hakim bunlara “Sizde Numan Kurtulmuş’u getirseydiniz. Ben ona verirdim görevi. Siz liste teklifte bulundunuz da ben kabul etmedim mi. Ama teklifte bulunsanız bile burada hazır etmeniz lazım. Diğer taraf hazırlamış getirmiş” dedi. Bundan daha mükemmel bir cevap mı olur. Hakim kararı yazıp tebliğ ederken “Benim hakimlik hayatımın en şerefli kararı. Ben burada asla taraf tutmadım” demiş. Mükemmel bir karar.

Bundan sonra ne olacak?

Şimdi henüz temyize gitmediler. 8 gün içinde bu hakları var. 8 gün beklenmesi gerekiyor. Temyiz dilekçesini verirlerse, karar kesinleşinceye kadar bekleyeceğiz. Bu nedenle kongre günü veremiyoruz. Yoksa kongre günü hemen belirlenir. Karar kesinleştikten sonra 15 gün içinde kongre gerçekleşir.

Eğer kongre olursa görev almayı düşünüyor musunuz?

Bu karar şimdi verilecek bir karar değil. Herkes bu olandan bitenden dersini almalı, yanlışlarını, hatalarını görmelidir ve aynı zamanda da bu dağınıklığa sebebiyet vermenin sorumlusu kimdir diye muhasebe yapmalıdır. Yoksa televizyon televizyon gezerek bu işler olmaz.

Ayrı bir teşkilatlanmaya gidileceği, ayrı parti kurulacağı söyleniyor. Eğer böyle bir şey olur da Saadet Partisi’nden kopmalar yaşanırsa buna tepkiniz ne olur?

Erbakan Hoca’nın yıllardan beri söylediği bir söz var: Olmayan olaya biz fetva vermeyiz. Ben 40 yıldan beri her türlü mücadeleyi en ufak bir kararsızlık göstermeden gerçekleştiren bu kadronun, bu kardeşlerimiz tarafından da devam ettirilmesini istiyorum. Önce ahlak maneviyatımız. Eğitimlerimizde en önemli dersimiz buydu. Genel Merkez’deki arkadaşlarımızın kendileri açısından en önemli icraatlarından biri bu dersleri ortadan kaldırılmaları oldu.

Eğitimler kaldırıldı mı?

Evet eğitimi kaldırdılar. Bir sene boyunca eğitim yapmadılar. Arkadaşlar bu süreçte boşlukta kaldı. Sonra Oğuzhan Bey’in gayretiyle tekrar bir sene kadar tekrar uygulandı. Şimdi yine kaldırıldı. Eğitimin olmadığı bir teşkilat teşkilat olmaktan çıkar. Adeta arabana benzin koymamaya benziyor. Erbakan Hoca “Şuur, teşkilat, heyecan” diyor. Heyecan olmadan bu iş olmaz.

Gazete5 Özel Röportajı

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
13:08

NUMAN KURTULMUŞ DEDİ Kİ:

Saadet Partisi’ne Erbakan Hoca ekibi tarafından kayyum atandırılması üzerine yeni oluşum çalışmalarını yürüten Numan Kurtulmuş bu sefer ağır konuştu. Necmettin Erbakan kanadını adeta topa tuttu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, "Partiyi maalesef milletimiz nezdinden beş paralık hale getirenler, kongre salonundan beri bu kötü süreci yönetenlerdir. Kayyum kararıyla ilgili olarak da, bu kararı alanlar “Aman ne büyük bir zafer kazandık” falan zannetmesinler. Ne büyük bir mağlubiyet içerisinde olduklarını zaten çok yakın zamanda millet kendilerine gösterecektir." dedi.

Kayyyum kararından sonra yeni bir siyasi oluşum için harekete geçen, Saadet Partisi MYK üyeleri, il ve belediye başkanları ile Ankara’da istişare yapan Numan Kurtulmuş, nihai kararı açıklamadan önce STK’larla görüşmek üzere İstanbul’a hareket eden Nunan Kurtulmuş, uçağa binmeden NTV’ye konuştu.

BİR CEMAATİN, GRUBUN PARTİSİ OLAMAZ

“Tam böyle parti düzlüğe çıkmış, kamuoyunda artık alternatif bir parti haline gelmişken, bu kadar planlı bu kadar kötü niyetle karşı karşıya olmamız herkesi rahatsız ediyor, üzüyor. Parti, sadece herhangi bir grubun, bir hizbin, bir cemaatin, bir küçük kliğin partisi olamaz. Öyle olursa milletten karşılığını bulamaz” diyen Numan Kurtulmuş, “Öyle miydi efendim?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Bu hale getirmek isteyenler var. Görüyorsunuz işte. Kongre sonrasındaki süreç bunu bu hale getirmek isteyenleri çok açıkça ortaya koyuyor”

FATİH ERBAKAN’A: CEVAP VERMEYE DEĞMEZ

Kurtulmuş, Fatih Erbakan’ın “Numan Bey’in tabanda bir karşılığı yoktur” sözleri içinse, “Hiçbir şey demiyorum. Cevap vermem. Çünkü cevap vermeye bile değmeyecek bir sözdür. Ben baştan beri hiçbir arkadaşımızın, hiçbir bizden yaşı büyük olan ağabeyimizin bu süreçlerde söylediği söze cevap vermedim. Herkes ileride pişman olacağı bir sözü söylemekten kendisini alıkoysun.”

MİLLET KENDİLERENE GÖSTERECEK

Bu şekilde olmasını kendilerinin istemediğini kaydeden Saadet Lideri Kurtulmuş, “İftar baskınlarını, kayyum tayinlerini, Önder Sav görüşmelerini, Sabih Kanadoğlu görüşmelerini bunları biz istemedik. Bu partiyi bölmek parçalamak değil, başından itibaren bütünleştirmek, büyütmek çabası içerisinde olduk. Biz baştan beri şunu söyledik; geri adım atmayacağız, kararsızlığımızdan vazgeçmeyeceğiz ama bizim elimizle kimseye zarar gelmeyecek. Bu şekilde hareket etmeye devam ediyoruz. Bu şekilde davranmayanlar çıkacak olan sonuçtan sorumlu olanlardır. Partiyi bu noktaya getirenler, partiyi maalesef milletimiz nezdinden beş paralık hale getirenler, işte kongre salonundan beri bu kötü süreci yönetenlerdir. Kayyum kararıyla ilgili olarak da, bu kararı alanlar “Aman ne büyük bir zafer kazandık” falan zannetmesinler. Ne büyük bir mağlubiyet içerisinde olduklarını zaten çok yakın zamanda millet kendilerine gösterecektir.

Haber 7

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
18:13

AŞAĞIDAKİ YAZIDA EKREM ARIKAN’IN DA ADI VE İMZASI VAR;

BİLGİLERİNİZE...

SAADET PARTİSİ İSTANBUL TEŞKİLATLARINDAN KAMUOYUNA DUYURULUR

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Sayın Erol Erdoğan 24 Eylül 2010 tarihinde Saadet Partisi Genel Merkezinde basına bir açıklama yaparak, “Gelinen bu noktada Numan Kurtulmuş’un arkasındayım, kongre derse kongre, ayrı parti derse ayrı parti, biz bu süreçte İstanbul teşkilatları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmalarımızı Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde sürdürmeye kararlıyız” ifadelerini kullanmıştır.

Aşağıda isimleri ve ünvanları bulunan; İstanbul İl Başkanlık Divanı Üyeleri, İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyeleri, İstanbul İl Kadın kolları, İstanbul İl Gençlik kolları, İstanbul İlçe Başkanları, İstanbul İlçe Gençlik Kolları Başkanları, İstanbul İl Kadın Kolları Başkanları ve tüm yönetimlerimiz olarak bu açıklamayı Sayın Erol Erdoğan’ın hiç bir teşkilatla istişare etmeden yapılan bir açıklama ve şahsi kararı olarak değerlendiriyoruz. Bu noktada Erol Erdoğan Bey ile aynı kanaatleri taşımadığımızı ifade etmek istiyoruz.

İstanbul İl Başkanı Sayın Erol Erdoğan’ın Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un yanında yer alması ve bundan sonraki süreçte de kendisiyle birlikte olacağını açıklaması, elbette kişisel tercihidir. Sayın il başkanının bu kişisel tercihine saygı duymakla beraber, basın açıklamasıyla sanki İstanbul İl Teşkilatlarının da Erol Erdoğan Bey’in bu şahsi kararının arkasındaymış havasını yansıtmasını kesinlikle doğru bulmadığımızı kamuoyunun dikkatlerine sunmak istiyoruz.

11 Temmuz 2010 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kongre’den bugüne kadar İstanbul İl Teşkilatları olarak bizler, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Olağanüstü Kongre çağrısının her platformda destekçisi olduk ve bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Milli Görüşçüler olarak bizlerin, davanın Liderine karşı bir safta yer almamız düşünülemez.

İstanbul İl Teşkilatları olarak bizler; Milli Görüş’ün 40 yılda ortaya koyduğu temel dinamiklerinden, tarihi geleneklerinden, insanlık için ortaya koyduğu büyük hedeflerinden, hakka ve adalete dayanan yeni bir dünya kurma sevdasından sapmaya neden olabilecek veya bu tür endişelerin oluşmasına zemin hazırlayacak hiçbir girişimin yanında yer almayacağız.

Eğer amaç her ne şekilde olursa olsun iktidara gelmek olarak tanımlanacak ise, buradan bu hedefe ulaşmak için her türlü yolu mubah gören yaklaşımlar çıkar. Asıl olan hedef, şahısların değil ideallerin iktidara taşınmasıdır. Bir zamanlar liderlerinin yakınında bulunmaktan onur duyduğunu ifade edenlerin, bugünlerde Muhterem Hocamızın kongre öncesi ve sonrası yaptığı uyarıları görmezden gelmelerini anlamakta zorlandığımızın bilinmesini isteriz. Bu tarz hareketler içinde bulunanların, kendilerini siyasetin yeni aktörleri olarak sunmaya çalışmalarını, 40 yıllık mücadelemizde yeni bir kırılma noktası olarak değerlendiriyoruz.

Aslında bütün bu gerçekler Milli Görüş hareketinin ne kadar doğru bir hareket olduğunu ve Milli Görüş Liderinin ise ne kadar büyük bir lider olduğunu göstermektedir. Çünkü bu ülkede iktidara gelmek için ya Milli Görüş ilke ve ideallerine sıkı sıkıya bağlanıp çalışmanız ya da O’na karşı olduğunuz mesajını vermeniz gerekmektedir. Bütün milletimiz şunu iyi bilmelidirler ki; her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen bu millet gerçek Milli Görüş iktidarı ile buluşacak ve “Yaşanabilir Bir Türkiye” “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” muhakkak kurulacaktır.

Yaşanan bütün bu sıkıntılı gelişmelerin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlara vesile olmasını dileriz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

SAADET PARTİSİ İSTANBUL İL BAŞKANLIK DİVANI VE İL YÖNETİMİ

Halis Özdemir İl Müfettişi

1-Fahri Şahin İl Başkan Yardımcısı - İl Sekreteri

2-Mustafa Kaya İl Başkan Yardımcısı - Dış İlişkiler Başkanı

3- Ali İhsan Gündoğdu İl Başkan Yardımcısı - STK Başkanı

4- Ekrem Arıkan İl Başkan Yardımcısı - Ekonomik Konular Başkanı

5- Zafer Emanetoğlu İl Başkan Yardımcısı - Halkla İlişkiler Başkanı

6- Lütfi Kibiroğlu İl Başkan Yardımcısı Eminönü E.Bld.Bşk

7- Mehmet Bingöl İl Başkan Yardımcısı Ümraniye E.Bld.Bşk.

8- Ahmet Hamdi Küçük İl Yönetim Kurulu Üyesi

9- Ali Haydar Haksal İl Yönetim Kurulu Üyesi

10- Celal Ustacan İl Yönetim Kurulu Üyesi

11- Gürsel Demir İl Yönetim Kurulu Üyesi

12-İsmail Yılmaz İl Genel Meclisi Üyesi - İl Yönetim Kurulu Üyesi

13- Mehmet Akif Çeç İl Yönetim Kurulu Üyesi

14- Mehmet İpekçi İl Yönetim Kurulu Üyesi

15- Muhammed Yanmaz İl Yönetim Kurulu Üyesi

16- Osman Örnek İl Yönetim Kurulu Üyesi

17- Şahin Güngör İl Yönetim Kurulu Üyesi

18- Ömer Fuat Günday İl Yönetim Kurulu Üyesi

19- Sebahattin Yiğit Büyükşehir Meclis Üyesi -İl Yönetim Kurulu Üyesi

20- Süleyman Gökdemir İl Yönetim Kurulu Üyesi

21- Musa Sucu İl Yönetim Kurulu Üyesi

22- Numan Balcı İl Yönetim Kurulu Üyesi

23- Neşet Çevik İl Yönetim Kurulu Üyesi

SAADET PARTİSİ İSTANBUL HANIM KOLLARI İL YÖNETİMİ VE İLÇE BAŞKANLARI

SAADET PARTİSİ İL HANIM KOLLARI VE İLÇE HANIM KOLLARININ TAMAMI İTTİFAK HALİNDE BU METNİ ONAYLAMIŞLARDIR.

SAADET PARTİSİ İSTANBUL İLÇE- BAŞKANLARI

1- ADALAR Murat ALTAN

2- ATAŞEHİR Erdal UÇAR

3- BAHÇELİEVLER Şaban AYDIN

4- BAŞAKŞEHİR Yusuf GÜŞEN

5- BEŞİKTAŞ Salih ÖZKAN

6- BEYOĞLU Yaşar KANGEL

7- BÜYÜKÇEKMECE Orhan YİĞİT

8- ÇATALCA Ekrem DİNÇ

9- ÇEKMEKÖY Bedirhan ASLAN

10- EYÜP Cengiz ERTEKİN

11- FATİH Muzaffer SERENLİ

12- GAZİOSMANPAŞA Özbay YAĞMURKAYA

13- GÜNGÖREN Köksal ŞENEL

14- KADIKÖY Recep YILMAZ

15- KAĞITHANE Zeynel KESKİN

16- KARTAL ALİ İSMAİL KIZILGÖZ

17- MALTEPE Mustafa AKIN

18- PENDİK Ahmet TÜRKCAN

19- SARIYER Gazi KILIÇ

10- SİLİVRİ Kadir TOKALI

21- SULTANBEYLİ Halil İbrahim ARIKAN

22- SULTANGAZİ Hasan AKPINAR

23 -ŞİLE Engin KORO

24- ŞİŞLİ Recep UĞUR

25- TUZLA Hacı Bayram KILIÇ

26- ÜMRANİYE Hüseyin ORUÇ

27- ÜSKÜDAR Cihan TUFAN

28- ZEYTİNBURNU Y. Kemal HAYIRLIOĞLU

29-Arnavutköy, Hıfzı KEKEÇ İlçe Meclis Üyesi

30-Avcılar, Ender Esiner E.İlçe Başkanı

31-Bağcılar, Muhammet Balçık E.İlçe Bşk. Yrd.

32-Bakırköy, Talat Tuna İlçe Bşk. Yrd.

33-Bayrampaşa, Ayhan Pelister İlçe Bşk. Yrd.

34-Beylikdüzü, Alparslan Öz İlçe Bşk. Yrd.

35-Esenler, Tuğrul Yalçınkaya İlçe Meclis Üyesi

36-Küçükçekmece, Veli Tunç İlçe Bşk. Yrd.

37-Sancaktepe, Abdulkadir Arslan İlçe Bşk. Yrd.

SAADET PARTİSİ İSTANBUL GENÇLİK KOLLARI İL YÖNETİMİ

1- İSMAİL ACAR EĞİTİM BAŞKANI

2- OSMAN GÖKÇE AR-GE BAŞKANI

3- OSMAN UÇAR SEÇİM İŞLERİ BAŞKANI

4- HAKAN TEVFİK ERDAĞI TEŞKİLATLANMA BŞK.YRD

5- ZEKAİ TATLI TEŞKİLATLANMA BŞK.YRD

6- OSMAN ARSLAN TEŞKİLATLANMA BŞK.YRD

7- NECİP FAZIL AKSOY TEŞKİLATLANMA BŞK.YRD

8- DAVUT ERDEM ŞARALDI TEŞKİLATLANMA BŞK.YRD

9- MURAT ALEMDAR YÖNETİM KURULU ÜYESİ

10- ENES UZAN SİYASİ İŞLER BŞK. YRD.

11- MEHMET ALİ ASLAN SİYASİ İŞLER BŞK. YRD.

12- HÜSEYİN ÇAKMAK SİYASİ İŞLER BŞK YRD.

13- ERCAN ŞİMŞEK SEÇİM İŞLERİ BŞK. YRD.

14- LOKMAN DEMİRCİ SEÇİM İŞLERİ BŞK. YRD.

15- CABİR SOYLU TANITMA BŞK. YRD.

16- ÖMER SÖNMEZGÜL HALKLA İLİŞKİLER BŞK. YRD.

17- ALİ TAŞKENT HALKLA İLİŞKİLER BŞK. YRD.

18- OKAN ÇALIŞKAN HALKLA İLİŞKİLER BŞK. YRD.

19- AHMET DOĞRU EĞİTİM BŞK. YRD.

20- FATİH AKGÜN EĞİTİM BŞK. YRD

21- MELİHCAN USTACAN SOSYAL KONULAR BŞK. YRD.

22- ŞAHİN SERT SOSYAL KONULAR BŞK. YRD.

23- MEHMET AKDAŞ EKONOMİK KONULAR BŞK.YRD.

24- MEHMET FATİH KİBİROĞLU DIŞ İLİŞKİLER BŞK.YRD

25- İSMAİL ŞANAL ARGE BAŞKAN YRD.

26- İBRAHİM SOMALI MALİ İŞLER BAŞKAN YRD.

2-7 SİNAN KILIÇ MALİ İŞLER BAŞKAN YRD.

28- HÜSEYİN ERİKÇİ MALİ İŞLER BAŞKAN YRD.

SAADET PARTİSİ İSTANBUL GENÇLİK KOLLARI İLÇE BAŞKANLARI

1. BÖLGE GENÇLİK İLÇE BAŞKANLARI

SN İLÇESİ İLÇE BAŞKANLARI

1- ADALAR ABDULLAH TANERCAN

2- ATAŞEHİR ADEM BOZ

3- BEYKOZ SELİM YAVUZ ÖKSÜZ

4- ÇEKMEKÖY MÜCAHİT AYAN

5- KADIKÖY ZAFER ŞAHİN

6- KARTAL M.ZAHİD KAHVECİ (SORUMLU)

7- MALTEPE FUAT GUGUK

8- PENDİK BEKİR BAYRAM

9- SANCAKTEPE SERDAR YEŞİLDAL

10- SULTANBEYLİ FETHULLAH BÜLBÜL

11- ŞİLE MEHMET YILMAZ

12- TUZLA SÖNMEZ AKMAN

13- ÜMRANİYE ABDULHALİM MEŞE

14- ÜSKÜDAR SAMİ BELEN

2. BÖLGE GENÇLİK İLÇE BAŞKANLARI

15- ARNAVUTKÖY GÜRKAN DURMUŞ

16- BAYRAMPAŞA EBUBEKİR ERTEM

17- BEŞİKTAŞ MEHMET UYSAL

18- BEYOĞLU İBRAHİM DEMİRTAŞ

19- EYÜP MEVLÜT KARSAVRAN

20- FATİH MEHMET EMİN ERTAŞ

21- GAZİOSMANPAŞA MUHAMMED ABDULLAH ERDAL

22- KÂĞITHANE UFUK YILDIRIM

23- SARIYER HAMZA ÇINAROĞLU

24- SULTANGAZİ OSMAN ATEŞ

25- ŞİŞLİ KADRİ ERES

3. BÖLGE GENÇLİK İLÇE BAŞKANLARI

26- AVCILAR FATİH KESKİNKILIÇ

27- BAĞCILAR ERSİN TÜRKMEN

28- BAHÇELİEVLER EYYÜP KALKAN

29- BAKIRKÖY RIDVAN BAŞLIĞ(SORUMLU)

30- BAŞAKŞEHİR AHMED MUHAMMED ŞENEL

31- BEYLİKDÜZÜ HAKAN KOL

32- ÇATALCA HÜSEYİN ÖZER

33- ESENLER İSA PARMAKSIZ(SORUMLU)

34- ESENYURT TACETTİN KORKUT

35- GÜNGÖREN YASİN YÜKSEL BAYDAROĞLU

36- SİLİVRİ HASAN KÜÇÜK

37- ZEYTİNBURNU BARIŞ ALTAŞ

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
20:53

SP Ankara İl Başkanı Mustafa Çetin’in "Artık AK Parti’ye sert muhalefet yapmayacağız. Onlara her fırsatta onları ne kadar çok sevdiğimizi söyleyeceğiz. İyi yaptıkları icraatlara teşekkür ederek destekleyeceğiz. Bizim amacımız üzüm yemek. Numan Bey’i Başbakan, Tayyip Bey’i de Cumhurbaşkanı yapacağız." Dediği iddia ediliyor.

Geçen Hafta SP İl başkanları ile Ankara’da Saadet Partisi Genel Merkezinde bir toplantı yapan SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, bundan sonraki süreçte nasıl bir yol haritası izleneceği konusunda gÖrüş alışverişinde bulunmuştu. Bu Görüşmelerin sonucunda İl Başkanları adına SP GİK üyesi ve Ankara İl Başkanı Mustafa ÇETİN ortak bir basın açıklaması yaparak Kamuoyunu bilgilendirmişti.

Ankara İl Başkanı Mustafa ÇETİN’in kamuoyu ve Ankara’lılar tarafından bilinmeyen bir yönü ortaya çıktı. Mustafa Çetin’in bu yönünü Sosyal Paylaşım sitesi FACEBOOK ‘ta bulunan kişisel sayfasına taşıyan isim de, yine SP Ankara İl Başkan Yardımcılarından ve Tanıtma Başkanı olan Recep ACUN oldu.

Recep Acun’un Sosyal Paylaşım Sitesi olan Facebook Sayfasında Dile getirdiği Satırlar şöyle:’’Sayın İl Başkanı Mustafa Çetin ile birlikte Ankara kongresi öncesi özellikle ulusal medyanın Ankara temsilcilerinden birçoğu ile görüşme gerçekleştirmiştik. O zaman ben basın müşaviri idim. Gazetecilere Saadet Partisi’ne neden yayın organlarında yer verilmediğini sorduğumuzda bunun iki gerekçesi olduğunu söylediler hep. Birincisi bunu Sayın Başbakan’ın istemediğinden dolayı olduğu, ikincisi; Saadet’in en az %10’u geçmesi halinde ancak medyada yer alabileceğini belirtmişlerdi. Ancak Numan Bey’in tarzının Milli Görüş’e uzaklığını fark ettiklerini de belirtmeden geçememişler, Numan Bey’in bu doğrultuda başarılı olabileceğini söylemişlerdi.

Peki 11 Temmuz’dan sonra ne olmuştu da medya rüzgarı tersine dönüvermişti? Kongreden önce 3-4 kez randevu talep ettiğimiz halde bizi kale almayan ve randevu dahi vermeyen bazı gruplar ise bugün adeta Genel Merkez önünde kamp kurarak, Numan Bey aşkı (!) ile gecelerini gündüzlerine katmaktadırlar. Ben partinin medyada yer almasına itiraz etmiyorum elbette, 2 ay öncesine kadar bize yer vermeyenlerin bugünkü durumunu gözler önüne sermek istiyorum. Numan Bey aşkına karşılık Erbakan Hocamıza söylenenler, Milli Görüş’e yapılan bu hakaretler ne oldu da birden bire artarak devam etmekte sizce?

Gelelim sizlere aktaracağım ilginç başka bir olaya: Aslında açıklamak istemezdim ama Sayın Çetin’in bugünkü açıklamalarından sonra belirtme ihtiyacı hissettim. Kongre öncesi medya ziyaretleri esnasında Sayın İl Başkanımız Mustafa Çetin’in bazı sözleri bizleri ziyadesiyle üzmüştü. Ancak bunların siyaseten söylenmiş olabileceğini düşünerek çok fazla irdelememiştik. Üstelik bu sözler İl Yönetim Kurulu toplantılarımızdan birinde de sarf edilmişti. En az 60 tane şahidi de vardır. Ülkenin ileri gelen medya mensuplarına da bu cümleleri sarf etmiştir. Bunun da 4-5 şahidi vardır.

Peki neydi bu sözler? "Artık AK Parti’ye sert muhalefet yapmayacağız. Onlara her fırsatta onları ne kadar çok sevdiğimizi söyleyeceğiz. İyi yaptıkları icraatlara teşekkür ederek destekleyeceğiz. Bizim amacımız üzüm yemek. Numan Bey’i Başbakan, Tayyip Bey’i de Cumhurbaşkanı yapacağız." Deniyor.

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
21:26

Kurtulmuş’un (İstanbul’daki "OTEL") toplantısından çıkan ortak sonuç: Yeni bir parti geliyor

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş: " 20 - 25 kişi konuştu. Hepsinin görüşünü söyleyemem. Arkadaşlarımız, herkes, görüşlerini kanaatlerini belirliyor. Bize de katkısı oldu. İnşallah sonunda değerlendirmemizi yapacağız. Bu hafta içinde bitireceğiz ama

MİLLİYET GAZETESİ, Saat: 17:26 | 27 Eylül 2010

* Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç : "Anladığım kadarıyla birinci görüş ağır basıyor şu anda. Muhtemelen yeni bir siyasi partiye tanıklık ediyoruz gibi "

* Habertürk Gazetesi Yazarı Nihal Bengisu Karaca: "Ben sanki Numan Bey’in ayrı bir oluşumu, bu önce hareket sonra partiye dönüşecek bir oluşum da olabilir. Ama ayrı bir oluşumdan yana tercihini kulanacak gibi bir izlenim aldım "

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş partisinin kayyuma devredilmesinin ardından, yeni bir yol haritası belirlemek amacıyla, bugün Topkapı Eresin Otel’de yaklaşık 50 köşeyazarı ve yazarla biraraya geldi.

TOPLANTI YAKLAŞIK 3 SAAT SÜRDÜ

Saat 13.30’da başlayan görüşme yaklaşık 3 saat sürdü. Kurtulmuş’tan önce köşeyazarları otelden çıktı. Toplantıyla ilgili basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Zaman Gazetesi Köşeyazarı Ali Bulaç, " Benin anladığım kadarıyla Numan Bey Saadet Partisi içinde siyasete devam edeceği yönünde bir kanaate sahip ama buna tek başına karar vermek istemiyor. Çeşitli yazarlarla, kanaat önderleriyle istişare yapıyor. Onların da fikrini alıyor " dedi. Üç ana görüşün ortaya çıktığını söyleyen Bulaç, toplantıdaki genel kanaatin ne yönde olduğu sorusuna ise, " Anladığım kadarıyla birinci görüş ağır basıyor şu anda. Muhtemelen yeni bir siyasi partiye tanıklık ediyoruz gibi. Ak Parti’ye de katılma önerisi de kuvvetli bir öneri olarak geldi " diye konuştu.

Bulaç kendi görüşünü ise, " Ben yeni bir partinin kurulmasından yanayım "diyerek dile getirdi.

" AYRI BİR OLUŞUMDAN YANA TERİCİHİN KULLANACAK GİBİ BİR İZLENİM ALDIM "

Toplantıya katılanlardan Habertürk Gazetesi yazarı Nhal Bengisu Karaca ise, " İçeride aslından Saadet Partisi bundan sonra ne olacak, bu yaşanan malum kriz ve ondan sonrası için Kurtulmuş ve ekibi başka bir oluşum içine girecekler mi , tyoksa Ak Parti’yi ana gövde kabul edersek o gövdeye mi eklemlenme sözkonusu olacak ? Bunlara ilişkin çeşitli yazarların kanaat önderlerinin görüşleri alındı içeride" şeklinde konuştu.

Karaca, kendi kanaatini de söyleyerek " Benim kanaatimi sorarsanız, sanki Numan Bey’in Ak Parti’ye gitmesi gibi bir seçeneğin olmadığı, aynı zamanda Numan Kurtulmuş ekibinin kongreye de gitmeyi düşünmediği yönünde" ifadesini kullandı.

Kesin bir görüşün geçerli olmadığını da dile getiren Karaca, "Ben sanki Numan Bey’in ayrı bir oluşumu, bu önce hareket sonra partiye dönüşecek bir oluşum da olabilir. Ama ayrı bir oluşumdan yana tercihini kulanacak gibi bir izlenim aldım " diye konuştu.

" BU HAFTA İÇİNDE BİTİRECEĞİZ "

Toplantının başlamasından saatler sonra Kurtulmuş dışarıya çıkarak, " 20 - 25 kişi konuştu. Hepsinin görüşünü söyleyemem. Arkadaşlarımız, herkes, görüşlerini kanaatlerini belirliyor. Bize de katkısı oldu. İnşallah sonunda değerlendirmemizi yapacağız. " dedi. Açıklamanın ne zaman olacağı sorusuna ise, Kurtulmuş " Bakalım bakalım . İnşallah. Bu hafta içinde bitireceğiz ama " diye yanıt verdi. Kurtulmuş daha sonra makam aracına binerek Saadet Partisi İl Başkanlığına hareket etti.

Reşat Nuri Erol
27.09.2010
21:32

Yeni hareketin ve partinin ayak sesleri

İslam Arslan (HABER5 Genel Yayın Yönetmeni)

27 Eylül 2010 Pazartesi Saat:19:17

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un medya yöneticileri ve yazarlarla yaptığı toplantıdaydık. Haftanın ilk günü ve mesai ortasında olmasına rağmen yoğun bir katılım gerçekleşti. Medya camiasında en önemli zaman dilimi öğle saatleri olmasına rağmen konunun aciliyeti ve önemine binaen oldukça ciddi bir katılım olduğunu söyleyebilirim. Toplantı sonrası otel önünde 10 kameranın ve 2 canlı yayın aracının olması her şeyi özetliyor.

Çünkü Numan Kurtulmuş’un açıklayacağı karar Türkiye ve İslam dünyası için çok önemli.

SP içinde devam mı, yoksa yeni bir parti mi?

Şu anda yeni bir parti kurulacağı yönünde bir hava var.

Kurtulmuş’un konuşmalarının alt metnindeki bazı sözlerinden yeni bir hareket/parti kuracağı izlenimi edindim.

***

Toplantı başında Kurtulmuş; herkesin görüşünü almak maksadıyla bu tarz istişareleri yaptıklarını belirttikten sonra partide yaşananları özetledi.

Kurtulmuş’un bahsettiği çok önemli bir ayrıntı vardı. Gerçi dün NTV canlı yayınında da söylemişti o sözleri. (O HABER İÇİN TIKLAYIN) Saadet Partisi’ndeki üst düzey iki büyük abinin ismini de vererek CHP’li Önder Sav ve Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile görüştüklerini söyledi. Tabi bu konu kayyum kararı ile çok ilgili olabilir.

***

TOPLANTIDAN ÇIKARDIĞIM SONUÇLAR

SP KONGRESİNE KATILMAZ - Kurtulmuş, mahkeme tarafından belirlenen kayyum heyeti tarafından yapılacak kongreye katılmaz ve belki de öncesinde yeni partisinin adını bile açıklamış olabilir.

HOCA ÇÖZÜME YANAŞMAMIŞ - Milli Görüş teşkilatlarının abisi konumundaki isimlerden Recai Kutan ve Fehim Adak gibi isimlerin aldıkları çözüm inisiyatiflerini Erbakan Hoca boşa çıkarmış.

“DEVAM EDEMEYİZ” MESAJI - Kurtulmuş "Birliği bütünlüğü sağlamak için özveriyle çalıştıklarını ama sonuçta partideki diğer kanatla birlikte yol alma imkânı kalmadığını" düşünüyor.

“EVET” ÖNEMLİ BİR FAKTÖR - Kurtulmuş referandumda "Evet" kararı almalarının da bu gelinen süreçte etkili olduğunu düşünüyor.

HAFTA SONU KARAR VERECEK - Daha önce kararının Çarşamba-Perşembe günü netleşeceğini ifade eden Kurtulmuş toplantı sonunda "Bu hafta sonuna kadar net bir durum ortaya çıkar, dua edin." dedi. Bunun sebebi de Kurtulmuş istişareyi geniş tutmak istiyor ve görüşülmedik kanaat önderi bırakmak istemiyor.

“SÜTÜ BOZUK” CEVABI – Kurtulmuş; Erbakan Hoca’nın kendilerine “Sütü bozuk” gibi pek çok söz söylemesine çok alınmış; ama 40 yıllık Milli Görüş hareketine hürmeten tek bir cevap vermemiş.

“FİKRİ YENİLENME” MESAJI – Kurtulmuş, Türkiye’de gelinen noktada bir FİKRİ YENİLENME’ye ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Bunu söylerken önemli bir özeleştiri de yaparak SP’nin de AK Parti’nin de FİKRİ YENİLENMEYİ gerçekleştiremediğini ifade ediyor.

YENİ SİYASET, “MARUF/EVRENSEL DOĞRULAR” SİYASETİ – Numan Kurtulmuş siyaseti bu kavram üzerinden şekillenecek. Çünkü Kurtulmuş’un söylem ve eylemleri bu kavramı kuşatıyor. Zaten kendisi de “MARUF/EVRENSEL DOĞRULAR” üzerinden yeni bir siyaset dili oluşturamadıklarını ve asıl çabalarının bu olacağını belirtiyor.

MUĞLAK DURUM – Şu anda başta partideki çalışma arkadaşları ve partideki yönetim organlarıyla istişareler yapan ve daha sonra sivil toplumun tüm kesimleriyle görüşen/görüşecek olan Numan Kurtulmuş’un yeni yol haritasıyla ilgili son sözü söylememesi her kesimden meraklı gözlerle izleniyor. Zira bu karar oldukça önemli.

BÜYÜKLER KURTULMUŞ’A GÜVENEMEDİ - Son olarak bu toplantıda söz alarak ifade ettim. MİLLİ GÖRÜŞ’TE BÖLÜNME gerçekleşti. Bence bunun en temel sebebi de ta en başından, 2008 kongresinde Kurtulmuş’un; YİK kararlarıyla genel başkan yapılması, yani aslında en başından beri ipoteklenerek hareket alanının kısıtlanmaya çalışılması ve yine en başından güvenilmemesiydi.

Bundan sonra her ne olacaksa hayırlı olsun…

Reşat Nuri Erol
28.09.2010
07:40

NUMAN KURTULMUŞ İSTİŞARELER YAPIYOR...

Gitmek mi zor, kalmak mı... Numan Bey yol ayrımında!

Hasan Karakaya - Vakit 2010-09-28

Hiç “labirent bulmaca” çözdünüz mü?.. Mutlaka çözmüşsünüzdür... Bilirsiniz, “labirent bulmaca”larda, “3 yol” vardır... Ne var ki, bu “yol”lardan “sadece biri” hedefe ulaşır... Diğer “2 yol” ise, önü kesilen birer “çıkmaz sokak”tır!.. Ne yaparsınız “labirent bulmaca”yı çözerken?.. “Çıkış yolları”ndan hareket ederek, “hedef”e varıp varmadığını kontrol edersiniz; değil mi?.. Bu kontrolden sonra da, “kesin kararınızı” verir, kalemi elinize alır ve başlarsınız “hedefe giden yol” üzerinde çizmeye... Aslında, “siyasi lider”lerin yaptığı da budur... Onlar da “labirent bulmaca” çözerler... “Çıkmaz sokak”larda ilerlemek yerine, “hedefe giden yolu” kestirmeye çalışırlar ki, bunun siyasetteki adı “strateji”dir... İyi bir strateji çizen lider, “hedefe” ulaşır... “Yanlış strateji” üzerinde yürüyen lider ise, “çıkmaz sokak”larda kaybolmaya mahkûmdur...

Şu anda, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un önünde de bir “labirent bulmaca” vardır... Evet, önünde “3 çıkış yolu” vardır... Ama bu yollardan “hangisine” karar verecek ve onu “hangi yol” hedefine ulaştıracaktır?.. Sanıyorum Numan Kurtulmuş, bir “karar arefesinde”dir!. “Kritik bir süreç”ten geçmekte ve bir “yol ayrımı”nda bulunmaktadır...

...

HER KAFADAN AYRI SES!

Bunları dedi demesine de, “bundan sonra” ne yapacak, nasıl bir “strateji” izleyecek?..

“Tamam” mı, “devam” mı?..

Ya da, “nasıl devam?”

Kafasında, elbette bir “yol haritası” vardır... Bence, “yol haritası”nı açıklayıp, “görüş” veya “destek” isteseydi, daha iyi olurdu... Ama Numan Bey; henüz “istişare” yapıyordu.

Bir anlamda, “labirent”te ilerleyebilmek için, “çıkış yolu” soruyordu.

Malûm, “testi kırılınca yol gösterenler çok olur”muş!.. Gerçi, testi henüz “kırılmadı” ama “çatladı” ve “su sızdırmaya” devam ediyor!.

İlk iş, bu “sızma”yı önlemek!..

Peki, nasıl olacak bu?..

Dedim ya;

Topkapı Eresin Otel’de öğle yemeğine katılan “gazete yöneticileri, köşe yazarları ve kanaat önderleri”nden 20-25 kadarı, “3 saat” süren toplantı boyunca “görüş”lerini açıklayıp, “yol gösterdiler” Numan Bey’e...

Şunu, açık açık söyleyebilirim:

Sadece Numan Bey’in değil, bizim “İslâmcı yazar”ların da kafası hayli karışık... Öyle “karışık” ki, “her kafadan ayrı bir ses” çıktı!.. Bu seslerden benim kafam “ambale” olduğuna göre, varın Numan Bey’in kafasını siz düşünün!..

“Teklif” ve “tavsiye”ler özetle şöyleydi:

¥ “Testi çatlamıştır ve artık su tutmaz. O halde ak saçlı ağabeylerden ayrılın ve yeni bir parti ile devam edin!..”

¥ “Partiden kesinlikle kopmayın, yeni bir parti de kurmayın... Şartlar müsait değil!.. Kaldı ki, AK Parti henüz kredisini tüketmiş değil!..”

¥ “Süleyman Soylu ve arkadaşları ile Büyük Birlik Partisi’ni de yanınıza alıp, birlikte hareket edin!.. Ya da, ekip halinde AK Parti’ye katılın!”

¥ “Parti içinde kalın ve gerekirse ak saçlı ağabeyler ile hesaplaşın.”

¥ “Yeni bir partiye ihtiyaç var ama, AK Parti’den farklı olmak şartıyla!.. Bu parti, eğer bizim mutfağımızda pişirilirse yaşama şansı vardır... Önceliğiniz sandıkta başarı veya Meclis’te temsil olmamalı... Küçük de olsa, fikri mücadele yürütün!.. Zira aile çözülüyor, toplum dönüşüyor!”

¥ Saadet Partisi miadını doldurdu, Milli Görüş dönemi sona erdi... Kendi evlatlarını yiyen bir parti, daha fazla yaşayamaz... O halde, siz de ayrılın!.. Aksi halde, sizi de yerler!”

Söyleyin Allah aşkına;

Bu “tavsiye”lerden hangisine uysun Numan Bey?..

Hangi “teklif”e göre yol belirlesin?..

“Tamam” deyip yollarını mı ayırsın, yoksa kalıp da, ağabeylerle mi hesaplaşsın!..

AVANTAJLAR... DEZAVANTAJLAR!

Numan Bey, “zor viraj”da!..

Öyle ya; kendisine “Cem Sultan” benzetmesi yapanlar da var, “yeni bir soluk” olarak görenler de!..

Kimisi, onu “tasfiye” etmek için “olmadık ittifaklar” içine giriyor, kimi de “yaşaması” için umutlar veriyor!..

Peki, ne yapacak Numan Bey?..

Ona Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan örneklerini verip, “yeni bir parti kurması” tavsiyesinde bulunanların, herhalde “konjonktür”den haberleri yok!..

Öyle ya;

Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan; “12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinden bunalan” insanlara “umut ışığı” oldukları için başardılar!..

Oysa bugün, “aynı şartlar” yok!..

Kaldı ki; “yeni bir parti” demek, “mücadeleden kaçmak” olarak da yorumlanabilir!..

Yarın bir gün; “Mücadeleden kaçtı, partisini bırakıp gitti” demezler mi?..

Peki, “böyle devam etse” ne olur?..

Bu da meçhul!..

O zaman da; “Erbakan Hoca” ve “Ak saçlı ağabeyler” ile “Hoca’nın çocukları” rahat bırakır mı kendisini?..

Açık söyleyeyim;

Numan Bey, tam da, “aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık” gibi bir çıkmazda...

HERKES KENDİ YOLUNA GİDECEK GİBİ!

Dünkü 3 saatlik toplantıdan bir “bilgi” ve “işaret” alamasam da, edindiğim “izlenim” şu: Numan Bey; “Erbakan Hoca ve ak saçlı ağabeylerle Milli Görüş çizgisini kafasından silmiş” ve “yeni bir parti” ile yola devam edecek gibi görünüyor.

Sanıyorum, bu kararını da “bu hafta içinde” düzenleyeceği bir basın toplantısı ile açıklayacak!..

Kaldı ki, Numan Bey’in toplantının açılışında sarfettiği şu söz, “köprülerin atıldığını” gösteriyordu...

Dedi ki;

“Birlikte yol alma imkânı kalmamıştır!” Bu sözün anlamı şu:

“Herkes kendi yoluna!”

Daha ne diyeyim;

Hayırlısı olsun... Eğer “hayırlı” ise, herkesin yolu açık olsun!..

Keşke bu raddelere gelinmeseydi!..

Reşat Nuri Erol
02.10.2010
17:39

!!!





Sayı: 68 | Tarih: 26.09.2010
Reşat Nuri Erol
Tufandan yeni medeniyete...
1129 Okunma
9 Yorum
Ilker Ardic
Mahir Kaynak
Kürt sorunu
1015 Okunma
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Çare
960 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Kendimizi İslam'a Uydurmak
956 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Erbakan Hoca'nın ısrarının 6 nedeni
908 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Kritik birkaç gün
872 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen