Bahçeli'nin T Cetveli - SP'deki Gelişmeler
879 Okunma, 0 Yorum
Fikret Bila - Milliyet
Harun Özdemir

29 Ağustos 2010
Yorumlar F. Bİla'nın Bahçeli'nin T Cetveli yazısı ve SAADET PARTİSİ'ndeki son gelişmeler üzerine yapılımıştır.

YORUM - 1   MHP’NİN 12 EYLÜL TERCİHİ
 

MHP, AK Parti ve CHP’den farklı bir strateji izleyebilirdi. Bunu hem de EVET diyerek yapabilirdi. Ama olmadı.

Eminim MHP, hiçbir kurulda bir kez olsun enine boyuna Anayasa değişikliğini tartışmadı.

Tartışmaya açmış olsaydı MHP’nin her kademedeki birimlerinden mutlaka EVET çıkardı. Bu bilindiği içindir ki, merkezi, hem de lider arzusu denebilecek bir mevkiden HAYIR kararı çıktı.

Siyaseti yakından izleyen ve yaşayanlar bilir ki, tartışmanın olmadığı örgütlerde istişare veya danışma, adını siz koyun, bu süreç örgüt dışında ve lider üzerinde oldukça etkili kişilerle yapılır. Aslında bir nevi emir alınır da denebilir. 

MHP’nin böyle bir örgüt olduğunu söylemek yanlış olur.

Ama yeri gelmişken referandumda kullanacakları oyun rengini açıklayan bir çok örgüt için bu tespit yapılabilir. Oyun renginin EVET ve HAYIR olması örgütün antidemokratik yönetimini mantıklı ve gerekli kılmaz. 

Gelelim MHP’nin neden HAYIR dediğine?

Oysa MHP, EVET’e oldukça da yakındı. 

Çünkü, MHP’ye oy veren seçmen kitlesi, özellikle 1970’li yıllarda nasıl bir siyasi mücadele verdiklerini…

Ülkeyi hangi tehlikelere karşı cansiperane savunduklarını…

12 Eylül’de ise vatan hainleriyle(!) aynı işleme tabi tutulduklarını kamuoyuna her fırsatta anlattılar…

Aralarında dertleştiler…

Özeleştiri yaptılar…

İşin garip tarafı ise şuydu ve bunu hazmetmek de mümkün değildi: 

1970’li yıllarda terörü besleyen ve ülkeyi komünist yapmak isteyenler ile, terörle mücadele eden ve ülkeyi komünizme karşı savunanlar aynı merkezden idare ediliyordu!

Bu nasıl olmuştu?

Hangi insafa ve vatanseverliğe sığdırılmıştı?

Ölenlerin, yaralananların, maddi ve manevi kayba uğrayanların hesabını kim verecekti?

Hayret ki ne hayret!

Nasıl başlatılmıştı bu kavga…

Koca bir ülkenin tüm sathını kaplamıştı…

Önlenemez gibi bir hal almıştı...

Tüm ümitler tükenmişken bir düdük çalmıştı…

Ve o an itibariyle insanlar bildiklerini unutmuş ve hiçbir şey yaşanmamış gibi bir ülke, bir günde yeniden nasıl inşa edilmişti?

Olanlara akıl erdirmek mümkün değildi!  

MHP’nin muhalifleri zaten vatan (!) hainiydi, onlardan bu tür sorulara ülke yararına yanıtlar bulmaları zaten beklenemezdi.

Bu bizim işimizdi.

Bir ülkede nasıl olur da terörü icat edenlerle onunla mücadele edenler sarmaş dolaş olabilirdi?...

Bunun cevabı bulunacak ve sanık Türk milletine yaptıklarının hesabını verecekti!

Bu kesindi!

Hapislerde, hücrelerde, gün ışığında bunlar konuşuldu…

Konu konuyu açtı, konuşuldu da konuşuldu…

Aylarca ve yıllarca konuşuldu…

Bunun hesabı bir gün mutlaka sorulacaktı! 

Bir ülkede nasıl olur da terörü icat edenlerle onunla mücadele edenler sarmaş dolaş olabilirdi?

*** 

12 Eylül 1980’in tozu toprağı yeni yatışmıştı ki, PKK terör örgütü ve lideri Hürriyet Gazetesi’nin manşetlerinde yerini almaya başladı…

Lütfen;

1984’ten beri Türk sağını ve solunu izleyenler…

PKK terörünün kaynağı konusunda söylediklerini ve yazdıklarını bi hatırlasınlar…

Türk solu, PKK terörünü zırnık kadar anlamadığı gibi…

PKK’ya karşı olmaktan başka siyasasal bir proje geliştiremeyen MHP de hiçbir şey anlamadı…

Bir ders olsun, çıkarılamadı…

***

Referanduma sunulan maddelerin yeterli olmadığını AK Parti de söylüyor…

MHP’yi yönetenler neden Meclis’te bu maddelerin sayısını artıracak bir girişimde bulunmadı?

Neden hangi konu gündeme gelirse gelsin MHP’li yöneticiler;

Ülke bölünüyor!

PKK cesaretlendiriliyor!… gibi sloganlarla ülkeye hizmet etmeye çalışıyorlar.

Neden 1970’li yıllarda terörü yaratanlarla terörle mücadele edenler aynı merkezde oluyor da, 26 yıldır süregelen PKK terörünün merkezi sorgulanmıyor?

Neden anayasa maddeleri PKK ile kolayca karıştırılıyor, uysa da uymasa da birbirine bulanmaya çalışılıyor?

MHP’yi yöneten lider kadro veya lider, HAYIR derken PKK, KCK, BDP ve CHP ile aynı safta hareket ettiğinin farkında değil mi?

Halkın bu paralelliği eninde sonunda fark edeceğini bilmiyor mu?  

Oysa MHP, EVET demiş olsaydı, %70’in üzerinde çıkacak oyun önemli kısmını sahiplenebilirlerdi ve AK Parti’nin moralini ciddi bir şekilde bozabilirlerdi.

Bunu yapmadılar…

AK Parti’nin 2011 seçim hedeflerine hizmet olsun, karınca kadarınca bizim de bir katkımız olsun diye HAYIR dedi…

Sağ olsunlar… 

Afiyette olsunlar…

Gel de bu partileri kim yönetiyor, diye sorma! 

Yoksa hepsi mi bir merkezden yönetilmekte!

Hiç anlamıyorum! Akıl ne zaman işe yarayacak…

Ne saçmalıyorum ya Allah aşkına!!!

 

 

Çocuklar, klimanın ayarlarını 18’e alın!

Arayan olursa babam uyuyor dersiniz… 

Yazarlık benim neyime yaaa…

 

 YORUM - 2

 SAADET’İN REFERANDUM PLANLARINI KİM BOZDU?

 

Saadet Partisi, referanduma EVET diyerek AK Parti’nin “Benim oyum!” diyeceği oylara ortak olmayı düşünüyordu; öyle de yaptı.

Oysa AK Parti son yerel seçimde %39 oy almıştı. Bunun üzerinde çıkacak her oyu sahiplenmeye hazırlanıyordu.

Kurtulmuş, evet demesine evet demişti ama işin içinde can sıkıcı bir durum vardı:

AK Parti’yi yıpratmak isteyenler, Numan Kurtulmuş’un liderliğini cilalayıp 2011 seçimlerinde AK Parti’ye önemli bir zarar verdirmek istiyorlardı.  

Kurtulmuş, bunun farkındaydı ve o da bu havadan azami derecede yararlanmak istiyordu.

Bu planın arkasında kimler vardı, derseniz AK Parti’den, özellikle Başbakan’dan hazzetmeyen açık ve gizli kimi görüyorsanız, bunların hepsini sayabilirsiniz.

Kendileri Saadet’e oy vermeyecekti. Ama amaçları Kurtulmuş’un AK Parti tabanından alabileceği kadar oy almasıydı. Bunun için ona propaganda yapma olanağı tanınacaktı. Bu cila da şimdilik ona yetecekti.

Görünmez bir el Saadet Partisi’nde bir tezgah kurmuş çarkları da döndürmeye başlamıştı.

Saadet Partisi’ndeki bu gelişme, hem Erbakan hem de AK Partililer tarafından dikkatle izlenmekteydi.

İlerleyen yaşı ve ciddi sağlık sorunları Erbakan’ı koltuğa kilitlemişti. Bütün fonksiyonlarını yitirdiği düşünülüyordu. O zaman Erbakan engeli de aşılmalı ve hedefe hızla gidilmeliydi.

Karar alındı, 6 ay sonra da yapılabilecek kongre, referandumdan önceye alındı… Böylece Erbakan’nın Saadet Partisi’nden tasfiyesi için düğmeye basılmış oldu.

Numan Kurtulmuş, bu kongrede Erbakan’ı tasfiye ederek, referandum öncesinde vesayet zincirlerini kırmış olarak meydanlara çıkacaktı. Halk da yeni bir liderle tanışacaktı. Kurtulmuş EVET için meydanları çınlatırken, aslında 2011 seçimlerinde AK Parti’nin altını oyma çalışması yapacaktı.

Ancak, Numan Kurtulmuş’a bunu öğütleyenler Erbakan faktörünün etkisini, onun gösterebileceği olası tepkileri doğru analiz edememişlerdi.

Kurtulmuş’un yerine dar vakitte yeni bir lider çıkarmak Erbakan için kolay değildi. Böylece Erbakan kurdurduğu partiden uzaklaştırılacaktı. Böyle düşünmüşlerdi…

Ama bu mümkün olmadı.

Erbakan’ın yeni bir lider çıkarma niyeti de yoktu…  

Ancak, ne kadar yaşlanırsa yaşlansın…

Bedeni fonksiyonları aktivitesini ne kadar yitirirse yitirsin…

Erbakan’ın her şeye rağmen “kaş güreşi” yapabilecek gücü vardı. O da bu yolu seçti.

Kendisine tam sadakatle bağlı delegeleri devreye sokarak, bütün planları alt üst etti.

Görünen o ki, Numan Kurtulmuş, liderlik yolunda telafisi mümkün olmayan bir yara aldı. Bu yarayı, siyasette kaldığı sürece üzerinde taşıyacaktır.

İkincisi referanduma kadar göz dolduracak bir miting bile yapamayacaktır.

AK Parti’den oy çalmayı düşünen Kurtulmuş, bütün oylarını EVET’e yönlendirmesine rağmen %39’un üzerinde çıkacak oylar hakkında kendi lehine bir spekülasyon yapamayacaktır. Ve ava giderken aylandığını görecektir.

Erbakan yeni bir lider çıkarmayarak, Saadet’teki delege üstünlüğünü elinde tutacak ve Kurtulmuş’un 2011 genel seçimleri planlarını boşa çıkaracaktır.

***

Erbakan, hala dünyada ikinci dereceden diferansiyel denklemler çözen aktif veya pasif belki de tek siyasi liderdir. Onun espri yeteneğini abartanlar, bunu akıl noksanlığına vererek tarihsel darbeler yediklerini çok geç anladılar...

Matematik zeka analizi yapmanın güç olduğunun farkındayım. Ama daha basit bir düşünce ile Erbakan’ı analiz edenler, Özal’ın karşısına neden Ahmet Tekdal’ı çıkardığını anlayamadılar. Bunu anlayamadıkları için Recai Kutan tercihini hiç anlayamadılar.

Aslında, Numan Kurtulmuş’un bu kadar erken ortaya çıkması Erbakan’ın fikri değildi. Tezgah kurulmuş; oğlu ve kızı dışında herkes Kurtulmuş’a ikna edilmişti. Yapacak fazla bir şey kalmamıştı, öyle düşünülmüştü. Kongre yapılacak, Erbakan pasif olarak da siyasetten uzaklaştırılacaktı.

Ama öyle olmadı.

O da son kalesi ehl-i iman delegeye sığındı ve mücadeleyi erat üzerinde yürütmeye başladı.  Kurtulmuş’un ve ona oynayanların bütün planları berbat oldu.

***

Yazıyı bu noktaya kadar okuyanların akıllarında şöyle bir soru oluşabilir:

Erbakan kimden yana? 

AK Parti’den mi yoksa Saadet Partisi’nden mi? 

Siyasette özel olarak kolladığı biri var mı?

Gerçekten Erbakan ne yapmak istiyor?

Yoksa bunadı mı?

!!! ??? …

Efendim?

??? !!! …

Fikrin yok mu?

Bilmiyorum ki ne desem? İftara da çok var… Bu sıcakta bu soruyla akşamı nasıl ederim bilemiyorum. Haydi bana müsaade!

 

 

Harun Özdemir






Sayı: 64 | Tarih: 29.08.2010
Mehmet Şevket Eygi
İslâm’ın Müjdeleri ve Uyarıları
994 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Erbakan Hoca'ya tapınanlar çetesi
986 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Nazlı Ilıcak
Kürtler neden "evet" der?
983 Okunma
Fatma Karuç
Mümtazer Türköne
Mankurtlar (VIII): ...ve Bozkurtlar
979 Okunma
Arif Ersoy
Mahir Kaynak
Karşı hamle
971 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Altan
Fetullahçılar ve Avcı
964 Okunma
Özer Ataç
Ruşen Çakır
Gülen cemaatine yönelik ilk değil ama en inandırıc
949 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Fikret Bila
Bahçeli'nin T Cetveli - SP'deki Gelişmeler
879 Okunma
Harun Özdemir
Oktay Ekşi
Kartlar Açılıyor
856 Okunma
Vahap Alma