Göz yaşartıcı korona kardeşliği
694 Okunma, 1 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

14.03.2020

AK Parti’ye karşı kıyasıya mücadele veren CHP, AK Parti hükümetinin Sağlık Bakanlığı’nı tebrik ediyor.

Bir başka muhalefet partisi olan İYİ Parti, “Alınan tedbirleri destekliyoruz” diye açıklama yapıyor.

Sosyal medyada birçok muhalif isim, hakkı teslim etme olgunluğuyla hareket edip takdir hislerini belirtiyor.

AK Partili, CHP’li, MHP’li, İYİ Partili olmayı bir tarafa bırakıp... Ortak meselemize odaklanarak hepimiz millet olmanın tadına varıyoruz.

Felaketin parti ayrımı gözetmeden hepimizi etkileyeceği gerçeği, cepheleşme denilen beladan uzaklaştırıyor bizi.

Aman nazar değmesin. Ne güzel! Ne iyi! Ne şahane!

Yazının tamamı için tıklayın

 

Yorum:

Coronavirüsün hikmeti

Coronavirüs için alınan tedbirler yerindedir. Zamanında gerekli müdahaleler yapılmaktadır. İşin bu kısmıyla burada ilgilenmeyeceğim.

Asıl soru şudur: bu ve bunun gibi durumların son zamanlarda giderek artan bir şekilde insanlığın başına gelmesinin arkasındaki hikmet nedir?

Salgın başladı. Tüm dünyada ekonomi çöktü.

Salgın başladı, insanların sosyal hayatı çöktü.

Allah’ın kitabındaki emirleri yapmamaya devam ettikçe, yasakladıklarını helal hale getirip iştahlıca uyguladıkça bunlar bitmeyecek. Diyor ki ayette “başına ne musibet isabet ederse kendindendir.” Bu musibette kendimizden gelmektedir.

Çinliler Allah’ın helal ettiklerini değil, haram ettiklerini iştahlıca yemekteler ve ortaya çıkan biyolojik olaylarla böyle hastalıklar ortaya çıkmaktadır. 2000 yılındaki SARS da Çin’den ortaya çıkmıştı. Dünya ekonomisinin merkezi haline gelen Çin’den dünyaya yayılma da o kadar kolay hale gelmiştir. Çünkü Çin ve tüm dünya ortaklık sistemi değil, işçilik sistemi uygulamaktadır ve insan gücü fazla olan Çin böylece hastalığın kolay yayılmasını sağlayan bir duruma sahiptir.

Kapitalist sistem insanları büyük şehirlere toplayan bir sistemdir. Büyük şehir yaşamı birbirini tanımayan insanların birbirleriyle kısa sürede çok sayıda fiziksel temasına sebep olmaktadır. Bu da salgınların çok hızlı ilerlemesine sebep olmaktadır.

Adil Düzen işçilik sistemi yerine ortaklık sistemini getirmektedir. Büyük şehirleri merkez yapmamakta, bucakları merkez yapmaktadır. İnsanlar gün içinde yollarda telef olmamaktadır.

Böyle devam ettikçe, ortaklık sistemine geçmedikçe, toplumsal yaşamın çekirdeği bucak seviyesine getirilip yerinden yönetim sistemine geçilmedikçe hiçbir çözüm bulunamayacaktır. Tüm dünya ekonomik olarak çaresizlik içinde kalacaktır. Karşılıksız Dolar çökecek, tüm dünya ekonomik krizler içinde kıvranacaktır. Ortaya çıkan bu hastalıklar da ekonomik kriz ateşine körükle üfleyecektir.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
22.03.2020
15:43


1967...1968...1969...AKEVLER 54 YILDIR ÇALIŞIYOR...2018...2019...2020

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1056

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1056. Hafta - 21 MART 2020 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1056. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

AdresAKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ, Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

***

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Virüs! (Kovid-19) vs. !!!

KUR’AN BUNLARA KARŞI NE GIBI TEDBIRLER ALMIŞTIR?

BIZI ILGILENDIREN BUDUR, BIZ BU TEDBIRLERI ALMALIYIZ

Süleyman KARAGÜLLE

***

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

‘Gizli Dünya Devleti’ dedikçe Erbakan’ı anmak-17

‘Gizli Dünya Devleti’ dedikçe Erbakan’ı anmak-18

‘Gizli Dünya Devleti’ dedikçe Erbakan’ı anmak-19

Reşat Nuri EROL

***

FURKAN SÛRESİ- 9. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا (1) الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا (2) وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا (3)وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا (4) وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (5) قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا (6) وَقَالُوا مَا لِهَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ لَوْلَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا (7) أَوْ يُلْقَى إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا (8) انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا (9)تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا (10) بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَأَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا (11) إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا (12) وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا (13) لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا (14) قُلْ أَذَلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا (15) لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا (16) وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ (17) قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّى نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا (18) فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا (19) وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا (20) وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا (21) يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا (22) وَقَدِمْنَا إِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا (23) أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا (24) وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنْزِيلًا (25) الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا (26) وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَالَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا (27) يَاوَيْلَتَا لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا (28) لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنْسَانِ خَذُولًا (29) وَقَالَ الرَّسُولُ يَارَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا (30) وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا (31) وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا (32) وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا (33) الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَى وُجُوهِهِمْ إِلَى جَهَنَّمَ أُولَئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا (34)وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا (35) فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا (36) وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا (37) وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا (38) وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا (39) وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا (40) وَإِذَا رَأَوْكَ إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا (41) إِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا (42) أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا (43) أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا (44)

***

أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا (45) ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا (46) وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا (47) وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً طَهُورًا (48) لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا (49) وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا (50) وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا (51) فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا (52)

***

أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ

EaLaM TaRa EiLAv RabBiKa KaYFa MadDa elJilLa (EaLAM FaGaLa EiLAy FaGLiKa KayFa FaGaLa eLFıGLa)

“Rabbini rey etmedin mi? Zıll’i nasıl meddetti?”

Bundan önce أَرَأَيْتَ (43. ayet) geçmişti. “Benim hiç böyle bir şey yaptığımı gördün mü?” derseniz bu, yapmadım demektir. “Ben daha önce böyle yapmadım mı?” dersem yaptım anlamı çıkar. Bundan önce hevasını ittihaz edeni görmedin bilmiyorsun şeklindedir. Şimdi ise ‘görmedin’ gördün, biliyorsun anlamındadır. Demek ki gölgeyi bileceğiz, bilmekteyiz demektir.

İnsanlık tarihinde gölgenin çok önemi vardır. İlk insanlar vakitleri Güneş ile tayin etmeye başladılar ama ölçemiyorlardı. Sonra Güneşin dağlardaki aksi ile zamanlarını tayin ettiler. Memleketimde biz Güneş şuraya indi artık işe gitme zamanıdır, Güneş buraya indi artık çobanlar hayvanlarını toplamaya başlarlar deriz. Ot keserseniz o otu o gün kurutup kaldıracaksınız. Ondan dolayı ikindiden sonra ot kesilmez. Onu da Güneşin dağlardan görünmesiyle bilirsiniz. İlk defa Mezopotamya’da bir sopa diktiler ve gölge saat yaptılar. Bugün namaz vakitlerini hala gölge ile hesaplıyoruz. Sarkaçlı kuyuda yaylı saat bulunmadan önce insanlar hep Güneş saati kullandılar. Gölge sayesinde yeryüzündeki yarlar tespit edilmektedir. Uzayda yolculuk ancak gölge hesapları ile yapılmaktadır.

Bu ayet Allah’ın o uygarlık nimetini anlatır. Gölge sayesinde trigonometri doğdu. Trigonometri sayesinde matematik gelişti ve bugünkü uygarlık doğdu. Bugün hesap yapmadan bir adım atamazsınız. O halde bugünkü uygarlığı bize öğreten gölgedir. Bundan dolayı إِلَى رَبِّكَ denir yani uygarlaştıran Rabbinin yaptıklarına bakmadın mı diyor.

Biz de şimdi namaz ve oruç vakitlerini hesaplarken hep gölge verilerine başvuruyorduk. Şeyma ile çalışmaya başlamıştık, beni yarı yolda bıraktı. Rabbi bu ayetle ona görevini hatırlatıyor. Recep de usulü bıraktı.

رَآهُ ‘onu gördü’ anlamındadır. Sadece ondan gelen mesajları algıladı demektir.  رَأَى إِلَيْهِ demek onun üzerinde düşünmedi mi, hesap kitap yapmadı mı demektir. Bu ayet aynı zamanda asrımızın astronomi ilmindeki başarılara işaret eder. Bu sayede kâinatın en ücra yerlerini görebiliyoruz. İlk yaratıldığından beri kâinatın tarihini okuyabiliyoruz. Bunun temeli gölge saatlerdir.

Bir dik direğin gölgesinin izini yerde çizerseniz birçok bilgiler elde edersiniz. Yerde yaptığınız işaretlerde dikeceğiniz direği yeteri kadar büyük seçerseniz saliseleri hatta femtosaniyeleri dahi hesaplarsınız. Günlük gölge çizgileri gölgelere göre kayar. Böylece senenin hangi gününde olduğunuzu da net olarak ölçersiniz. Gölge en kısa olduğu zamanki uzunluk ise size hangi enlemde olduğunuzu bildirir. Birden fazla zamandaki gölge uzunluklarını karşılaştırarak boylamı da bulursunuz. Yani gölge sayesinde hem zamanınızın yerini hem de mekânınızın yerini bulursunuz.

Bugün de bilgisayarlar hep gölge sayesinde bunları bilir.

Nasıl meddettiğini biliyorsun re’yediyorsun diyor.

Sosyal olayları anlatırken birden gölge konusuna geçmekle surenin zamanımıza baktığını gösterir. Bugün Ay’ın Yer’den uzaklığı cm boyutunda ölçülür. Gök cisimlerinin yer ve zamanları çok incesine kadar hesaplanır. Bu sureyi okurken ona göre yorumlayın. Üçüncü binyılın inceliklerini anlatır.


...

DEVAMI VE TAMAMI

"SEMİNERLER'DE...







Sayı: 561 | Tarih: 15.03.2020
Ahmet Hakan
Göz yaşartıcı korona kardeşliği
Coronavirüsün hikmeti
694 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Uğur Dündar
Asıl ürkütücü fırsatçılar henüz ortaya çıkmadılar!..
Adil Düzen'in doğum sancıları 2
672 Okunma
1 Yorum
Hüseyin Bağdatlı
Mehmet Barlas
Koronavirüs hem tıp bayramını hem de 60 yaşın üzerine ç
Şer zannedilen Hayr
659 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen