Entellektüel Obezite
1186 Okunma, 0 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

ENTELEKTÜEL OBEZİTE



Rivayete göre el-Hasenu'l-Basrî, Efendimiz (s.a.v)'in Ureyneliler'le ilgili uygulamasının Haccac'a nakledilmesini doğru bulmamıştır. Sebebi, Haccac'ın bu uygulamadan hevasına uygun neticeler çıkarmasıdır.

Bilginin üzerinde her yönüyle özel bir hassasiyet göstererek durmamız gereken bir "emanet" olduğunu dile getiren referanslarımız var. "İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Resulü'nün yalanlanmasını ister misiniz?" diyen Hz. Ali (r.a)'ın nasıl bir endişe ile hareket ettiğini anlamak zor değil.

Aynı hassasiyeti Abdullah b. Mes'ûd (r.a)'da da görmek şaşırtıcı gelmiyor: "Bir gruba, akıllarının almayacağı şeyler söylersen, şüphesiz bu onların bir kısmı için bir fitne olur."

Bilgi, kim tarafından, nerede ve ne şekilde kullanılacağına bağlı olarak faydalı olabildiği gibi yıkıcı ve zararlı da olabilir. Bu "yıkıcılık" vasfı sadece o bilgiyi hazmedemeyen hamiliyle ilgili değildir; onun, genel olarak topluma yönelik bir yanı bulunduğu da açıktır. Bu noktada, tarihte ve günümüzde ortaya çıkmış bid'at akımların tamamının bir bilgiye, hem de Kur'an ve Sünnet'ten elde edilmiş bilgiye dayandığını hatırlamakta fayda var.

Bu sebeple İmam Mâlik, sıfat-ı ilahiye konusundaki müteşabih rivayetlerin ve İmam Ebû Yusuf, garib hadislerin uluorta nakledilmesini hoş karşılamazlardı.

Sahabe'den ve daha sonraki kuşaklardan ilim ve fekahetiyle öne çıkan bu zirve isimlerin bu tutumlarının altında yatan sebep aynıdır: Bilginin "tahrip edici" özelliği. Efendimiz (s.a.v)'in "faydasız bilgi"yi "kendisinden Allah'a sığınılınacak" bir şey olarak gördüğünü anlatan rivayet son derece önemli bir uyarı taşıyor.

Her seviyeden insanın her türlü bilgiyle doğrudan muhatap kılınması, "obezite"ye davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir. Yemek yeme kültürünü kaybetmiş, midesini abur-cuburla doldurmayı "beslenme" zanneden insanları bekleyen son; sağlıksız, tabii halini kaybetmiş, türlü hastalıklara/arızalara düçar olması kaçınılmaz olan bedendir. Bu durum "obezite" olarak isimlendiriliyor. Obezite, "bu beden bu kadar yemeği kaldırmıyor" ferkyadının beden tarafından haykırılmasından başka bir şey değildir.

Obezite sadece mideye aşırı şekilde yükleme yapmakla ortaya çıkmaz. Kalp ve beyin hazım kapasitesinin üstünde ve abur-cubur bilgiyle doldurulduğu zaman da bir "obezite" durumu ortaya çıkar. İşte bu, "entelektüel obezite"dir. Bu obezite, çağımızda hayli yaygın olmakla birlikte, ancak yakın temas halinde farkına varılabilen bir türdür. Ve o da, tıpkı yanlış beslenme durumunun ortaya çıkardığına benzer bir "hastalık"tır. Aralarındaki fark, birinin mideye, diğerinin kalp ve beyne aşırı yükleme yapılmasıyla ortaya çıkması; birinin bedeni, diğerinin ruhu "hamal"lığa mahkûm etmesi ve nihayet birinin karşıdan görmekle hemen tanınmasına rağmen diğerinin –dediğim gibi– yakın temasla anlaşılabilmesidir. İlk gruba girenlerin –eğer birilerinin sırtından geçinen asalak türünden değillerse– genellikle kendilerinden başka kimseye zararları dokunmaz. İkincilere gelince, hem kendileri bu amansız hastalğığın pençesinde kıvranırlar, hem de temasta bulundukları insanlara zarar verirler.

Kimdir bu "entelektüel obezler?" diye soracak olursanız; bunlar, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar" sınıfına dahil değildir. Bilgileri vardır, ancak sahip oldukları bilgi, yığma duvar gibidir. Rast gele, üst üste yığılmış tuğlalardan müteşekkil bir duvar…

İbn Teymiyye için söylenen bir söz vardır: "Onun ilmi aklından fazlaydı" derler. Elbette burada İbn Teymiyye ile entelektüel obezler arasında, haklarında bu sözün söylenmesi dışında bir ortak nokta yoktur.

Bunların tek özelliği kapasitelerinin üstünde bilgi yüklemesi durumu yaşıyor olmaları değil; onlar aynı zamanda yükleme işi "sistemsiz" yapıldığı için hatırı sayılır ölçüde "kafası karışık" ve "ukala" tiplerdir.

Hz. Peygamber (s.a.v)'den, Sahabe'den ya da bu ümmetin kılavuzu imamlardan bahsederken "asker arkadaşlarından" bahsettiklerini sanırsınız. Bireysel mükellefiyetleri konusunda hemen hiç hassasiyet göstermezler. Bu dinin temel referansları onlar için birer "bilgi nesnesi"nden ibarettir.

Onlar çağın en amansız hastalığına müpteladırlar…

YORUM:

Çok Çalışmak Lazım

       Nasıl ki abur cubur yemek mideyi rahatsız eder , vücuda zarar verirse aynı şekilde abur cubur denecek şekilde her önüne geleni okumak da zihne zarar verir ve boşa yük yapar. Yıllardır hayranlıkla okuduğumuz yazarların , mevcut sistemi eleştirmekten öteye geçemediklerini maalesef daha yeni yeni anlıyorum. Hep faizin zararlarından , vergi sisteminin hatalarından , eğitim sisteminin arızalarından bahseder lakin ortaya bu aksaklıkları giderecek herhangi bir çözüm getirilmez. Sadece genel ifadelerle islamda bu böyle olmalıdır , şu şöyle olmalıdır diyerek Osmanlı uygulması örnek olarak gösterilmiş , ordaki uygulamalar doğru kabul edilmiş ve o uygulamaların günümüzde de uygulanması sonucunda başarılı olunacağını , sıkıntıların ortadan kalakacağını anlatmışlardır. Üstelik geçmişteki bu uygulamalarda ortaya çıkan hatalar kesin olarak islami ve doğru kabul edildiği içinde maalesef savunulmak zorunda kalınmıştır.Biz de kafamızda soru işaretleriyle de olsa bunları hep doğru kabul ettik.

       Modernizm kavramına karşı gösterilen ön yargı , islamın temel kaidelerine zarar vereceği kanaatiyle geçmişin ve geleneğin tümüyle korunması ve bunun dışına çıkılmaması gerektiği anlayışını oluşturmuş bu anlayışın sonucunda da islamın günümüz siyaseti için, ekonomisi için hukuk sistemi için bir sözünün olmadığı veya olamayacağı düşüncesinin toplumda yaygınlaşmasını sağlamıştır. Sürekli imani meselelerden ve ibadetlerden bahsederek islamın bir yönü öne çıkarılmış , düzen yönü yok sayılmıştır. Birtakım kavramlarla bizleri çatıştırarak korumacı bir hal almamızı sağlamış , Kuranı hayatın dışına çıkarmamıza sebep olmuşlardır. Bunlara mahal vermemek adına Kuran'ın şu an indirildiğini düşünerek  okumak , her zamana ve döneme hitap ettiğini bilerek okumak İslam'ın toplum için neler getirdiğini anlamamızı kolaylaştıracak olup modernizm ve bu tip kavramların ise bir tehlike unsuru olmadığı ortaya çıkacaktır.

      Kuran'a bu şekilde yaklaşan , Kuran'da geçen emirlerin nasıl gerçekleştirileceği hususunda proje üreten , Kuran'a göre ekonomik müesselerin neler olduğunu ortaya koyan ,kısaca İslam düzeninin ne olduğunu bütün kurumlarıyla sistemleştiren Karagülle'nin neden görmezden gelindiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü üstad başkaları gibi sorunlardan bahsedip çözümleri es geçmiyor. Her noktası ile sistemi ortaya koyuyor, uygulamanın nasıl olacağını bütün müesseseleri ile projelendiriyor. Tabiki bu da birilerinin hoşuna gitmiyor. Onlar istiyorlar ki kim olursa  olsun çıksın konuşsun , anlatsın o kadar , nasıl olsa çözüm önerisi yok. Bu işlerine geliyor, İslami camidan bir yazar ile karşı cepheden birini çıkar çatıştır , millet kim gibi düşünüyorsa onun söylediklerinden keyif alsın, karşı tarafa kızsın sende izlenme rekoru kır. Sabah kalktığında her iki kesimde faizli sistemde , karşılıklı kin ve düşmanlıkla hayatlarını nasıl güven altına alacaklarının endişesine düşmeye devam etsinler. Bu yüzden Adil Düzeni öğrenmek ve anlatmak için çok çalışmalıyız,çok...

 

Zafer Kafkas






Sayı: 56 | Tarih: 4.07.2010
Ahmet Altan
Futbol ve hayat
1966 Okunma
Özer Ataç
Dücane Cündioğlu
Mantık Açılımı
1610 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Zülfü Livaneli
Değişken bir kavram: Müstehcenlik
1295 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Ne diyeyim
1225 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Fehmi Koru
İsrail özür dilemesin
1200 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mehmet Altan
G-20’de terörde kaçıncıyız?
1199 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Ebubekir Sifil
Entellektüel Obezite
1186 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Kıyamet Alâmetleri Belirdi
1172 Okunma
Emine Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Susanları özledik
1145 Okunma
3 Yorum
Vahap Alma
Ruşen Çakır
Hizbullah da açılmak istiyor
1105 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
SONUÇLARDAN SEBEPLERE
1090 Okunma
Süleyman Karagülle
Derya Sazak
Pervari sonrası
1079 Okunma
2 Yorum
Serdar Turan
Reşat Nuri Erol
Yeni Anayasa’da, ‘Yeni Devlet’ organisazyonu...
1059 Okunma
4 Yorum
Ilker Ardic