Hem keşke, hem ama
907 Okunma, 0 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

GALİBA bir biz kaldık. Nitekim 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askeri müdahale sonucu Demokrat Parti iktidarının tarihe gömülmesi ve ardından yaşananlar konusunda bilen, bilmeyen herkes ağzına geleni ya yazdı ya söyledi.

Ve tabii 27 Mayıs darbesini gerçekleştirenlere suç ortakları da icat edildi.

Baştan söyleyelim:

Öylesine bir travmayı unutmalarını, özellikle Demokrat Parti mensubu veya sempatizanı kişilerden beklemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. O nedenle ne derlerse desinler hoşgörüyle karşılamak gerekir.
Ama o kesime tanıyabileceğiniz “duygusal” değerlendirme hakkını, olayları objektif şekilde değerlendirme iddiasında olanlara tanıyamazsınız.
Özellikle gerçekleri bozarak, hatta tersine çevirerek ahkâm kesenlerin yaptığını savunmaya imkân yoktur.
Daha önce de bu sütunda yazdığımızı yeri gelmişken tekrarlayalım:
Aklı başında olan, zerre kadar hukuk nosyonu ve demokrasi sevgisi olan hiç kimse -kendimiz dahil- 27 Mayıs nedeniyle sevinmedi.
Tam tersine, o dönemi yaşayan, Adnan Menderes'in despotizminden şikâyet eden, Celal Bayar'ın “İttihat Terakki Komitacısı” kimliğinden ürken insanların tamamı, Demokrat Parti (DP) iktidarının hukuka uygun yollardan düşürülmesini istiyordu.
Ama DP iktidarının yönetici kadrosu (buna belki Celal Bayar, Adnan Menderes ikilisi demek daha doğru olur), meşru yoldan da olsa iktidarı bırakmamaya kararlı bir anlayışa sahipti. 
Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi'ni siyaset sahnesinden silmek için 1953 sonunda bu partinin tüm mal varlığına devletin el koymasını sağlayan yasa çıkarttılar. 
O yetmeyince, 1960 Nisan'ında CHP'nin “yasadışı yollardan iktidarı ele geçirmek istediği” iddiası ortaya atıldı. Bu iddiayı ispatlamak için TBMM'nin özel yetkilerle donatılmış bir “Tahkikat (Soruşturma) Komisyonu” kurmasına karar verildi. Daha doğrusu böyle bir yasa çıkarıldı.
Bu komisyon yetkisini kullandı. Birçok insanı tutukladı. Birçok yerde arama yaptırdı ama o iddiayı ispatlayacak tek bir kanıt bulamadı.
Nitekim Menderes, askeri müdahaleden bir gün önce Eskişehir'de yaptığı konuşmada, “Tahkikat Komisyonu'nu lağvetmeye (kaldırmaya) karar verdiklerini” açıkladı. Ama artık çok ama çok geç idi.
DP'nin öteki marifetlerini tek tek sayacak kadar yerimiz yok. Ama Türkiye'yi tam bir dikta rejimine sürükledikleri kesindi.
DP'nin lider takımı o gidişin hem ülkeyi, hem kendilerini, hem de rejimi çıkmaza sokacağına ilişkin hiçbir uyarıya kulak vermedi. 
Tam tersine Menderes, açıkça “Gerekirse iktidar da darbe yapar” diyerek, bildiği yolda devam etti.
Bu tutum ülkeyi -tekrar ediyoruz- hiçbirimizin istemediği bir yere, “darbeler” zeminine kaydırdı.
Acaba 27 Mayıs yapılmayabilir miydi?
Hepimizin -askerin, sivilin, aydının, politikacının- demokrasi deneyimi ve olgunluğu bugünkü düzeyde olsa belki de 27 Mayıs'ı yaşamazdık. Ama maalesef toplumsal gelişme istediğimiz kadar çabuk gerçekleşmiyor.

 

Yorum:

 

 

27 Mayıs Utanç Günü

 

27 Mayıs 2010 günü yayınlanan zaman gazetesinde anlatılanlar olayın vehametini büyük ölçüde önümüze seriyor. Hayretler içinde okudum o yazıları. Bahsi geçen videolar ve ses kayıtları da http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=989087  adresinde geniş bir biçimde yer alıyor. Bununla ilgili çok fazla yorum yapmadan yazının bir kısmını aynen aldım. Tarih deşildikçe mahşerin ne kadar çetin geçeceği daha iyi idrak ediliyor.

 

 

Varlığından çeşitli vesilelerle bahsedilen ama bir türlü tamamı ortaya çıkmayan görüntü ve pek azı yayınlanan ses kayıtları ile her anı kare kare yansıtan fotoğrafların izini sürdük. 2009 yılının başlarında bir kaynak, Yassıada duruşmalarına ait ses kayıtlarının kendisinde olduğu bilgisini verdi. Bu kayıtları ancak üç ay önce alabildik. Ses kayıtları, yaklaşık 300 kasetti ve kayıtların süresi de bin saati aşıyordu. Bunları dinlemek epey vaktimizi aldı.

Yassıada'da kaydedilen ve 1960'ta bir bölümü radyoda yayınlanan ses kayıtlarına nihayet ulaşmıştık! Geriye, video görüntüleri ve çekilen yüzlerce fotoğraf kalmıştı. Beklediğimiz haber 20 gün önce geldi. Telefondaki ses, 2.500'e yakın fotoğrafın kendilerinde olduğunu söylüyordu. Sevincimize diyecek yoktu...

Yassıada duruşmaları ile ilgili yeni ve farklı ne söylüyor? Adnan Menderes'in savunmaları nasıl engellendi? Menderes'i halkın gözünde küçük düşürmek için hakim ve savcılar, yasaları nasıl çiğnedi? Seyirciler, Menderes'i ve arkadaşlarını neden yuhalıyorlardı?

Önce şunu belirtmeliyim: Yassıada duruşmalarını anlatan, duruşmaların mahkeme tutanaklarını içeren çok sayıda kitap var. Ben bu dizide başta Emine Gürsoy Naskali'nin 7 ciltlik "Yassıda Zabıtları" olmak üzere birçok eserden yararlandım. Ancak burada önemli olan hakim, savcı, sanık ve tanıkların ses kayıtlarıydı. Çünkü bugüne kadar hakim ve savcının, sanıklara kaba, sert ve alaycı tutumundan bahsediliyor; ancak bu konuda yeterli deliller sunulamıyordu. Biz, ses kayıtlarını ilk dinlediğimizde hakim ve savcının üslubu karşısında şaşkına döndük. Hukuk adamlarının söz ve tavırları, insanın tüylerini ürpertecek nitelikteydi. İşte bu dizi, Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlarının ölüm cezasına çaptırılacaklarını bile bile yaptıkları savunmaların ses kayıtlarını dinlemek, fotoğraflarını görmek, filmlerini izlemek o günleri daha iyi analiz etmek için tarihî bir fırsat! Bu belgeleri dinleyip izledikten sonra Türk tarihinin en utanç verici olaylarının yaşandığı 27 Mayıs'ı ve Yassıda gerçeğini daha iyi anlamak mümkün olacaktır. Bütün bu görüntü ve ses kayıtlarının önemli bir kısmını internetten www.zaman.com.tr adresinde bulabilirsiniz.

Yassıada duruşmalarında kötü şartlardan, Menderes ve arkadaşlarının maruz kaldığı çirkin muameleden bahsedilegelmişti. Yassıada'da tutuklu bulunan sanıkların bir yıla yakın bir süre orada neler yaşadıkları merak ediliyordu. İşte bu görüntü ve fotoğraflar, sizi o yıllara götürecek. Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlarının daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış görüntü, ses kayıtları ve fotoğraflarıyla tarihe tanıklık edecek; Türkiye'nin demokrasi şehitlerinin son günlerine tanık olacaksınız. Bunlar, darbenin toplum vicdanında açtığı yaraları anlatmaya yetecektir.

İnönü: Büyük bir iş yaptınız, emrinizdeyim

27 Mayıs sabahı, İnönü'nün evinin önü bayram yeri gibiydi. Sokağa çıkma yasağına rağmen CHP'liler orada toplanmıştı. Radyoda bildiriyi okuyan Türkeş de İnönü'nün yanına gelerek elini öptü. İhtilalden hemen sonra Ankara'ya gelen MBK Başkanı Cemal Gürsel'in yaptığı ilk işlerden biri de İnönü'yü arayıp emirlerinin olup olmadığını sormaktı. İnönü'nün cevabı ise şaşırtıcıydı: "Asıl ben sizin emrinizdeyim..."

-27 Mayıs 1960 Cuma sabahı, saat üç. Radyo spikerinin ifadesiyle önce İstanbul Radyosu ilk 'müjdeyi'(!) verdi. Sıra Ankara Radyosu'ndaydı. Albay Alparslan Türkeş, kalın ve tok sesiyle ihtilal haberini Türkiye'ye duyuruyordu: "Sevgili vatandaşlar. ...TSK, memleketin idaresini eline almıştır..."

 

 

Vahap Alma






Sayı: 51 | Tarih: 30.05.2010
Mahir Kaynak
Hangisi Doğru?
1136 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
“Kürt” demek maharet gerektirmez
1105 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
İslâm’ı Doğru Anlamak ve Yorumlamak
1030 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mümtazer Türköne
Suruç'un hakkı
1008 Okunma
Arif Ersoy
Reşat Nuri Erol
Dünya tehlikede
985 Okunma
Ilker Ardic
Fikret Bila
CHP'de Yeni Dönem
963 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Hakan
Sanki ‘Erdoğan'a nereden vurulur' dersi almış gibi
933 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Altan
Baykal Komplosu, İsrail opersyonu mu?
917 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Oktay Ekşi
Hem keşke, hem ama
907 Okunma
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
27 Mayıs’taki bayraklı çocuk
906 Okunma
Ali Bülent Dilek
Can Ataklı
Kılıçdaroğlu Kürt tuzağına çekiliyor
902 Okunma
Mesut Karaaytu
Ebubekir Sifil
İtalya Seyahati-Akp, Chp ve Fark
901 Okunma
Zafer Kafkas
Toktamış Ateş
Sosyal demokrasi ve günümüz
861 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler