Biftek krizi
788 Okunma, 1 Yorum
Ergün Diler - Takvim
Süleyman Karagülle

20/07/2018

1- Biftek krizi

NATO dev bir güç. Eskiden karşısında Sovyetler vardı. Şimdi kime karşı bu güç? Pentagon dünyanın güvenliği için diyor ama kendi yönetiminde.  Stoltenberg  önemli. Fransa ve Almanya’nın desteklediği NATO sekreterliği ile Pentagon arasında gerginlikler yaşandı.

- NATO ve Varşova Serrmaye’nin iki çenesi. Teşhisi Erbakan koydu. Sovyetler yıkıldı. NATO yaşatılıyor. Sermaye onu kendi cenderesi olarak kullanmak istiyor. NATO ise “Ben varım sana ne hacet” diyor. Dolar Sermaye’nin ama vergi de devletin. Şeraitte insanlığın devletler üzerinde ordusu yoktur. İnsanlığın hakemlerden oluşan yargısı vardır.  Devletler ikiye ayrılır. Hakem kararlarını kabul eden devletler Müslim (barışçı) devletlerdir. Kabul etmeyenler kafir (savaşçı) devletlerdir. Hakemlerin kararlarına uymayan savaşçı devletlere karşı barışçı devletler birlikte o ülkeyi işgal eder ve ganimet olarak paylaşırlar. Ayrıca Sermaye’nin paralı askerleri (NATO’su) yoktur. Tek çözüm Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası’dır. Allah bunun anahtarını Erdoğan’a vermiş. Çevresindekiler kapıya yanaştırmıyorlar. Bakalım yanaşabilecek mi? Akevler ile çalışmaya başlayacak mı?

 

2- Dehlizde sarsıntı

Trump İngiltere’yi ziyaret etti. Hakaretlerle karşılandı. O da kraliyeti aşağılayıcı tavırlar takındı. FETO, Oktar, Suudi Prens Selman ve Trump’un görevden alınması hep bu Washington Londra çatışmasıdır.

- Halbuki 15 Temmuz’u Pensilvanya’daki Molla yapmamıştı.  O gün yazdım. Bugün itiraf ediyorsunuz. Sermaye yapıyor, faturayı Müslümanlara kesiyor. İslamiyet’e karşı baskı estiriyor. 2000 okuyucumuz 200’e düştü.  Herkes İslamiyet’ten nefret etmeye başladı. Basın FETO ve Oktar ile insanlığı İslamiyet’ten nefret ettiriyor. Bir gün yeni bir Erbakan çıkacak bütün bu pisliklerini insanlıktan atacak. Sermaye ile orduları batacak.

 

3- Testi kırıldı

Trump’un Putin ile buluşması dünyada yankı buldu.

- Sermaye dünyayı ikiye ayırıyor. Müslüman-Hıristiyan olmadı, kapitalist-sosyalist olmadı, Devlet-Sermaye ve böyle sürüp gider. Hep kendisi hakim olur. 15 Temmuz’u biz mi kazandık yoksa onu yapan Sermaye mi? Sermaye çünkü Türkiye’de OHAL ilan ederek, faturayı Müslümanlara kesti ve bugün Müslümanlar Halk Partisi dönemi kadar baskı altındadır. Çirkin bir şekilde İslam düşmanlığı yapılmıştır. FETO devlet düşmanı, Oktar ırz düşmanı, ahlak düşmanı yapılıyor. Putin’le Trump’un birleşmesi Sermaye’yi çok rahatsız ediyor. Üçüncü cihan savaşını çıkaramıyor. Türkiye ve İran’ın birleştiği tüm programları bozuyor.

Trump ile Putin’in görüşmesi üçüncü bin yıl uygarlığına tufansız gideceğiz anlamı taşıyor. Türkiye’nin lehine bir görüşme. Çin ile AB birleşip bize saldırabilir ama bu çok zor. Çin’de Müslüman cemaat vardır. AB’de de Müslümanlar az olsa da Papalık var. Birlik sağlayamazlar.

 

4-Kara saray!

Görünürde birbirleri ile çatışan gruplar var. Hepsi bir elden yönetiliyor.

- Herkes dünyayı ben yönetiyorum sanıyor. Ben bile öyle sanıyorum. Kur’an düzenini benimsiyorum. Ben o demde görev alıyorum. İnancıma göre dünyaya Kur’an hakim olacaktır. O halde devir tekrar edecektir diyorum. Tabii dışarıdan bakıldığı zaman benim gibiler birer mecnundur. 

Evet, insanlar dünyanın merkezindedir. Kendileri yapar ve onlar yönetirler. Mustafa Kemal “Cumhuriyet’i ben kurdum.” der. Oysa Sermaye Osmanlı’yı yıkmış yerine dinsiz bir cumhuriyeti kurarak Türkleri dünyada tetikçi olarak kullanmayı planlamıştır. Mustafa Kemal Sermaye senaryosunda baş rolü oynamayı bilmiştir. O da bunları kendisinin yaptığını sanmıştır.

Burada ince bir nokta var. O Sermaye de Mustafa Kemal gibidir. Mustafa Kemal’e o görevi kendisinin verdiğini sanıyor. Oysa görevi herkese kainatın var edicisi veriyor. Herkes O’nun yazdığı senaryoyu oynuyor. Ben de siz de bunu yapıyoruz. Böyle olacaktır dediğimiz zaman biz yapacağız demiyoruz. Belki biz oynayacağız diyoruz. Bize proje verilmiş, malzeme verilmiş, işçi verilmiş “haydi bunu yap” denmiş. Biz yapıyoruz ama biz yapmazsak başkası gelecek, o yapacak. Ergün Bey bunu bil ki hepsi takdiri ilahidir. Ben ve sen verilen rolü oynuyoruz. Senaryoyu yazan O’dur. Olayları oluşturan O’dur?

 

5-Kara saray!

Dünyada olan olayların hepsini bir güç yönetiyor.

- İnsanlık, toplayıcılık, avcılık, çobanlık ve çiftçilik aşamalarından sonra uygarlaşmaya başladı. Uygarlık demek kişinin satın aldığının tükettiğine oranıdır. Kendi ürettiğini tüketmek ilkelliktir.

Sonra pazar mübadelesi, tüccar mübadelesi ve işçilik dönemlerine geçti. Şimdi ortaklık dönemine geçiyor.  İnsanlığı başlangıçta din, sonra siyaset, sonra Sermaye yönetti. Şimdi de ilim yönetecek.  Toprak tekeli, sikke tekeli, sanayi tekeli ve banka tekelinden sonra insanlık ortaklığa geçecektir. Ekseriyet demokrasisinden sonra hicret demokrasisine geçilecektir. Bugünkü sancılar geçiş sancılarıdır.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası

Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası, insanlığın gelecek anayasasıdır.  Bu, ilmi çalışmadır. İlim demek geçmişteki olayları delil kabul edip gelecekte olacakları keşfetmektir. İlim adamları olaylara müdahale etmezler.  İlim, insanlığın gelecek senaryosunu yansıtan bir aynadan ibarettir. Fıkıh ise bu senaryoyu oynayacak olan insanın rollerini ve nasıl oynayacaklarını ortaya koyan bir çalışmadır. İlim adamları olayları etkilemez. Sadece olmuşları ve olacakları tespit eder. Fıkıhçılar ise oynanmakta olan senaryoda bizim rolümüzün ne olduğunu, nasıl olmamız gerektiğini ortaya koyar.

Akevler çalışması mikroda kooperatifçiliği, makroda İnsanlık Anayasası’nı ortaya koymuştur. Olaylara o gözle bakmamız gerekmektedir. Sonuç ne olacaktır? Faizli Sermaye sömürüsü bitecektir. Büyük siyasi güçler olacaktır ama hepsi hakemlerin denetiminde varlığını sürdürecektir. Hakem kararlarını kabul etmeyenler hep mağlup durumda olacaklardır. 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
22.07.2018
09:52


1967...1968...1969...AKEVLER 52 YILDIR ÇALIŞIYOR...2016...2017...2018

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 972

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 972. Hafta - 21 Temmuz 2018 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 972. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

ORDUNUN YENİDEN YAPILANMASI

***

Hemen harekete geçmelisiniz

***

Sermaye, yeni 27 Mayıs ve AK Parti

***

Yalova/TEŞVİKİYE Toplantısı (14.07.2018)

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Kosova’dan; ‘Saadet Partisi, macera yeni başlıyor’

Seçim sonuçlarına ve sonrasına farklı bakışlar-1

Seçim sonuçlarına ve sonrasına farklı bakışlar-2

Seçim Sonrası ve Devlet Başkanımıza Öneriler-1

Seçim Sonrası ve Devlet Başkanımıza Öneriler-2

Seçim sonrasının hülasası ve bir toplantı notları!

Teşhise devam, tedavi ve çözümlerle birlikte…

‘Adil Düzen’ yoksa sorunlarla boğuşur dururuz

‘Adil Düzen İlmihali’; bu da farklı bir başlangıç

Reşat Nuri EROL

 

***

 

TAHA SÛRESİ - 10. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

طه(1) مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَى(2) إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشَى(3) تَنزِيلًا مِمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَا(4)الرَّحْمَانُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى(5) َهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَى(6) وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى(7) اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى(8) وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى(9) إِذْ رَأَى نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى(10) فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي يَامُوسَى(11) إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ إِنَّكَ بِالْوَادِي الْمُقَدَّسِ طُوًى(12) وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَى(13) إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمْ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي(14) إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَى(15) فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَى(16) وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَامُوسَى (17) قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَى غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَى (18) قَالَ أَلْقِهَا يَامُوسَى (19) فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَى (20) قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَى (21) وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَى جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَى (22) لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى (23) اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى (24) قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي (25) وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي (26) وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي (27) يَفْقَهُوا قَوْلِي (28) وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي (29) هَارُونَ أَخِي (30) اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي (31) وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي (32) كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا (33) وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا (34) إِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصِيرًا (35) قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَامُوسَى (36) وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَى (37) إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّكَ مَا يُوحَى (38) أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَى عَيْنِي (39) إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى مَنْ يَكْفُلُهُ فَرَجَعْنَاكَ إِلَى أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَى قَدَرٍ يَامُوسَى (40) وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي (41) اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي (42) اذْهَبَا إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى (43) فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى (44) قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَى (45) قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى (46) فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى (47) إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَى مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّى (48) قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَامُوسَى (49) قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى (50) قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَى (51) قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى (52) الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّى (53) كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَى (54) مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَى (55) وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَى (56) قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَامُوسَى (57) فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنْتَ مَكَانًا سُوًى (58) قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى (59) فَتَوَلَّى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَى (60) قَالَ لَهُمْ مُوسَى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى (61) فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى (62) قَالُوا إِنْ هَذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَى (63) فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَى (64) قَالُوا يَامُوسَى إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَى (65) قَالَ بَلْ أَلْقُوا فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى (66) فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَى (67) قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَى (68) وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَى (69) فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَى (70) قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَى (71)

 

***

 

قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَى مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا فَاقْضِ مَا أَنْتَ قَاضٍ إِنَّمَا تَقْضِي هَذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (72) إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى (73) إِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى (74) وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَى (75) جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّى (76)

 

***

 

 

قَالُوا

QAvLUv (FaGaLUv)

“Kavl ettiler”

Hükümdar onların (sahirlerin) Harun ve Musa’yı tasdik etmelerine kızmış ve ağır bir şekilde tehdit etmiştir. Bu tehdit sahirleri birleştirmiş ve ortak savunmaya geçmişlerdir. Aralarında görüşmeden ve müzakere etmeden sahirlerden biri Firavuna cevap vermiş, sahirlerin tamamı sükût ederek veya birlikte ayağa kalkarak ya da alkışlayarak onaylamışlardır. Bu Firavunun büyük hatası idi. Firavun bu durumda ses çıkarmayacak, halkına ve sahirlerine, sonuçta Musa ve Harun bu yarışı kazanmıştır, istişare ettikten sonra gereğini yapacağım diyecekti. Kitleyi tehdit etmeyecekti. Onlarla ayrı ayrı görüştükten sonra onları tehdit edecekse o zaman tehdit edecekti.

Başkanlar çok konuşmazlar. Onlar olayı takip ederler. Söyleyeceklerini sonra söylerler. Yanlış da söyleseler artık o söz yine geçerlidir. Halk bilir ki başkan bir şey söyledi ise o olacaktır.

Erdoğan faizi indirin talimatı veriyor, onlar çıkarıyor. Sonra oyun oynuyorlar ve Erdoğan kararından vazgeçmek zorunda kalıyor.

Bu yalnız Erdoğan için nakısa değildir, Türkiye devleti aleyhinde nakısadır. Demek ki Türkiye’de kararları devlet başkanı ve Türk milleti değil, oyun oynayanlar alır. Başkanın yanlış da olsa aldığı karar uygulanmalıdır. Başkan da uygulanmayacak kararlar almamalıdır.