İkrazat yasal tefecilik!
1509 Okunma, 0 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

Türkiye garip bir ülke, gariplikler ülkesi. İdam yok, kısas yok; olmayınca, her gün cinayet haberleri, hem de en vahşi cinayetler var ama... Rüşvet, hırsızlık, gasp ve kapkaç önlenemiyor; sebepleri herkesin malumu ama... Zina serbest, artık zina serbestliğinin kanunu bile var, her türlü ahlâksızlıklar alıp başını gitmiş, gidişatın nereye varacağı belli, aile müessesesi çöküyor; alınması gereken önlemler belli ve biliniyor ama... Hep yazdığım üzere, her şeyin mafyası var ve bu mafyalara karşı yapılacakları da hep yazdım ama...

Bu 'tespit ve teşhisler' ile 'tedavi ve çözüm' olarak yapılmayanlar, yani yukarıda anlatmaya çalıştığım şekliyle 'ama'lar çoğaltılabilir ama çoğaltmıyorum ve sözü bugün ele alacağım asıl meseleye getiriyorum. Türkiye gariplikler ülkesi dedim ya; işte burada itiraf ediyorum, bugüne kadar bilmediğim ve yeni öğrendiğim bir gariplik daha varmış:

Yasal/kanunî tefecilik!

Türkiye'de tefeciliğin olduğunu elbette siz de benim gibi biliyorsunuz. Ama tefeciliğin yasallığı yani kanuniliği mi olurmuş demeyin, siz de benim gibi hayret etmeyin. Tefeciliğin yasası yani kanunu/kanuniliği varmış, hem de uzun zamandan beri varmış... Bana daha da ilginç gelen bu yasal tefeciliğe konan isim oldu; tefeciliğin ilginç bir de ismi varmış:

İKRAZAT!

***

'İkrazat'ın ne demek olduğunu anlatmam gerekecek.

'KARZ' Arapça bir kelime; borç verme, kredi verme anlamında bir kelime...

'İKRAZAT' bu kelimenin çoğulu... Borç verme işine 'karz', borç alma işine 'müstakriz', borç verene de 'mukriz' denir...

Bizim inancımızda, bizim dinimizde, bizim geleneklerimizde, bizim medeniyetimizde 'karz-ı hasen' yani 'güzel borç' var. 'Karz' Arapça borç verme, 'hasen' ise güzel demek; güzel borç, güzel kredi. Ekonomik ve sosyal hayat içinde yardımlaşarak güzel borç verme demek. Ekonomik ve sosyal hayatta ihtiyaç hâlinde borçlanmak beşerî bir zaruret, ihtiyaçlı olana borç vermek ise faziletli bir ameldir. Kur'an-ı Kerim'de Allah rızası için iyilik ve hayır niyeti ile faizsiz borç vermek 'karz-ı hasen' olarak ifade edilir. Karz-ı hasen; başka bir şekilde ifade edersek, 'faiz' veya halk arasında 'tefecilik' olarak adlandırılan 'vahşi ve de fahiş faiz' gibi herhangi bir karşılık beklemeden, sıkıntı içinde bulunan muhtaç bir kimseye borç vermek ve borcunu ödemede kolaylık sağlamaktır.

Üşenmedim, araştırdım... Meğer bu işi yapan onlarca şirket varmış... Evet, finans kurumu gibi çalışan resmî olarak kayıtlı, devlete vergi veren şirketler varmış; 'A.Ş.' adı altında kuruluyorlarmış!.. Onlara sorarsanız, 'ikrazatçılık' çok eski bir faaliyet türüymüş... Paranın kullanılmaya başlanmasından önce de aynî ikrazat yapıldığı bilinmekteymiş... Para ekonomisine geçişle birlikte 'ikrazatın önemi' de artmış/mış!.. Bankacılığın gelişmesi ile birlikte günümüzdü ödünç verme işleri de yaygınlaşmış ve ikrazattan giderek ekonominin gereklerine göre modern kredi usulleri ortaya çıkmış/mış!.. Devletler de, ilk çağlardan itibaren ikraz faaliyetlerine müdahale etmiş, borç verenin borç alanı istismarını önlemek veya sınırlamak amacıyla ikraz koşullarını düzenlemeye çalışmışlarmış...

Türkiye'de de bu konu Osmanlı Devleti döneminde nizamnamelerle düzenlenmiş, 1933 yılından itibaren ise 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu çerçevesinde kararnamelerle faiz hadleri sınırlanmaya çalışılmışmış...

BDDK Başkanı Tevfik Bilgin bile, son zamanlarda bazı gazetelerde yer alan 'ikrazatçı reklamlarına' işret ederek, bazı firmaların ve banka müşterilerinin ikrazatçılara yöneldiğini belirterek vatandaşlarımıza uyarılarda bulunuyor...

Kim bu 'ikrazatçı' denilen kanunî tefeciler? Biraz daha üzerinde durmaya ve tanımaya devam edeceğiz...

 

 

yorum: Bu yazının üzerine yorum yapmaya gerek duymam aynen katılıyorum. Tanıdığım bir çok arkadaşım bu finans merkezleriyle çalıştılar ve bir çoğu batmak zorunda kaldı.

 

Ilker Ardic






Sayı: 43 | Tarih: 4.04.2010
Mümtazer Türköne
'Milletin istiklâl ve istikbalini' kim kurtaracak?
2173 Okunma
Arif Ersoy
Reşat Nuri Erol
İkrazat yasal tefecilik!
1509 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Hakan
Meclis'te kaç Tayyip kaç Deniz, kaç Devlet var
1373 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ali Bulaç
Adalet ve zulüm
1370 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Doğrudan Demokrasi’ için ‘Halk Girişimi
1353 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Zülfü Livaneli
Aynadaki yazı
1344 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Müslümanlık Neyle Artar?
1327 Okunma
Zafer Kafkas
Dücane Cündioğlu
Tanrı'nın iki eli de sağ eldir
1321 Okunma
2 Yorum
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
Hayalci ol, azla yetin!
1317 Okunma
Tayibet Erzen
Oktay Ekşi
Mal Meydanda
1303 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Dokunulmazlık Meselesi
1301 Okunma
Emine Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Taraflı bağımsız yargı
1269 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Terörün genel görünümü
1226 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Toktamış Ateş
Siyasette en yetkili kurum
1224 Okunma
Osman Eskicioğlu
Rahmi Turan
Baraj ve dokunulmazlık
1214 Okunma
Serdar Turan
Fehmi Koru
12 Eylül felsefesine karşıysak..
1207 Okunma
Ahmet Kirtekin
Can Ataklı
Anayasa’nın en ‘asker’ maddesine dokunulmuyor
1177 Okunma
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Dokunulmazlığın iç yüzü
1106 Okunma
Fatma Karuç
Mehmet Niyazi
Veli ahlaklı yiğitti
1041 Okunma
Abdurrahman Erol