Kindî'den Freud'a hüzne dair notlar
1324 Okunma, 0 Yorum
Dücane Cündioğlu - Yeni Şafak
Abdülkadir Altınhan

  Normal 0 21 false false false TR X-NONE AR-SA

                                Kindî'den Freud'a hüzne dair notlar

BİR

— "Hüzün, sevilen nesneleri kaybetmekten ve elde edilmesi taleb olunan nesnelere ise ulaşamamaktan kaynaklanan nefsanî acıdır." (İnne'l-hüzne elemun nefsanîyyun ya'ruzu li-fıqd'il-mahbubât ve fevt'il-matlubât.)

Asırlar önce hüznü böyle tanımlamış büyük filozof Kindî (öl. 866).

Ona göre, hüznün iki sebebi var: a) mahbubâtı kaybetmek, b) matlubâtı elde edememek.

Yani insanoğlu, sahip olduğu değerli şeylerin kaybına da, sahip olmayı arzuladığı şeylerden vazgeçmeye de kolay kolay tahammül edemez.

İki hâlde de ızdırabın kaynağı mülkiyete düşkünlük! Mülkiyete, yani sahip olmaya ve sahip olduklarını sürekli ve kalıcı kılmaya...

Ne büyük bir yanılgı!

Çok yazık, mülkiyetin hakikatinin idraki, ancak ölümün idraki kadar uzak insana!

Mülkiyetten özgür kalmak isteyenlere filozofumuzun kısaca tavsiyesi şu:

— "Şayet sevdiklerimizi kaybetmemek ve taleb ettiklerimizden mahrum kalmamak istiyorsak, akıl âlemine bakmalı, seveceğimiz, elde edeceğimiz, isteyeceğimiz şeyleri o âlemden seçmeliyiz."

Akıl alemine, yani ölümün aslâ ulaşamayacağı âleme...

* * *

İKİ

Freud'un hüzün tanımı ise şöyle:

— Hüzün, daima, sevilen bir kişinin veya onun yerine geçmiş olan vatan, hürriyet, bir ideal gibi bir soyutlamanın kaybına gösterilen tepkidir. (Trauer ist regelmäsig die Reaktion auf den Verlust einer geliebten Person oder einer an ihre Stelle gerückten Abstraktion wie Vaterland, Freiheit, ein İdeal usw.)

Freud'un "Trauer ve Melancholie" adlı eserinde "sevilen bir kişinin kaybı" (Verlust einer geliebten Person) yerine, başka bir tabir daha kullandığını hemen belirtmeliyim:

— "Sevilen bir nesnenin kaybı" (Verlust eines geliebten Objekts)

Bu, hatırlanacağı üzere, Kindi'nin kullandığı Arapça terimin tam karşılığıdır:

— "Sevilen nesnelerin kaybı (fıqd'ul-mahbubât)

* * *

ÜÇ

Sevilen kişi veya nesnenin kaybından kaynaklanan duygusal durumu tanımlamak amacıyla, Freud 'Trauer' sözcüğünü kullanıyor ve bu süreç ile 'melankoli' arasındaki farkları inceliyor.

Dikkat çekici olan şu ki 'Trauer', diğer Batı dillerinde olduğu gibi Türkçe'ye de 'yas' olarak çevriliyor. Oysa yas, Türkçe'de matem'in karşılığı.

Peki yas ve matem'in anlamı ne?

En kaba biçimiyle şu:

— "Sevilen bir kimsenin ölümünden duyulan büyük acı."

Bu durumda yas kelimesinin kullanımı iki soruna yol açıyor:

1. Sevilen nesne kaybı Türkçe'de 'yas'a yol açmaz; yani Türkçe'de, sevdiği bir şeyini kaybeden kişi yasa girmez, matem tutmaz. Başka bir deyişle nesne kaybında 'yas' kelimesi hakikî anlamıyla kullanılmaz.

2. Sevilen kişinin kaybı, sadece ölümle gerçekleşmez; insan sevdiği kişiyi başka şekillerde de kaybedebilir. Nitekim Freud'un dediği gibi, meselâ kişi nişanlısı tarafından terkedilebilir. (z.B. der Fall einer verlassenen Braut)

Özetle, yas ve matem kelimelerinin kullanılması için kaybedilenin 'nesne' (Objekt) değil, 'kişi' (Person); kaybın da alelâde yitim değil, bilâkis ölüm suretinde (geri dönüşsüz) olması gerekir.

* * *

DÖRT

Bilirim terimlerde münakaşa olmaz, yani taraflar tanımlamaları koşuluyla bir terimi istedikleri anlamda kullanabilirler.

Söylediğim şu: Trauer kelimesinin yas olarak Türkçeleştirilmesi sorunludur.

Trauer kelimesi de, melankoli kelimesi de gerçekte hüznün iki hâlidir ve aralarında önemli farklar vardır.

Soru: Melankoli'yi Türkçe'ye hangi sözcükle çevireceğiz?

Melankoli, "kara sevda" olarak Türkçeleştirilebilirse de bu durumda kelimenin lugavî karşılığı verilmiş olur, anlamı değil. Kelimenin "mâl-î hûlya" (hayal kurmaya eğilimli) şeklinde bir karşılığı olduğunu sanmak, "İstanbul-İslâmbol" arasında hakikî bir etimolojik irtibat olduğunu sanmak kadar aldatıcıdır. (Mezkur tabir Yunanca bir sözcüğün Arapça telâffuzundan ibarettir.)

Elimizde sadece hüzün mü var, bilâkis daha elem var, gam var, keder var, kasavet var...

Yeter ki arayın! Yeter ki irfan köklerinize hürmet edin!

* * *

BEŞ

İngilizce'de hüzün karşılığında kullanılan kelimelerden biri de Blue.

Blue'nun anlam dizgesinde bilhassa şu üçünü ayırdedelim: hüzün, gök ve mâvi. (Blues niçin blues, nedeni işbu bağlantıda.)

İşin garip tarafı, Türkçe'de gök kelimesinin anlam dizgesinde de aynı karşılıklar var: hüzün, semâ ve mâvi.

Türkçede "âsuman göğe boyanır"; yani gökyüzü üzüntüsünden mavilere bürünür. Çünkü mavi yas rengidir Türkçe'de.

Türabî bir mısraında "Gökler boyandı göklere anun azâsıçün" der ve göklerin mavilere büründüğüne işaret eder.

Şu beyit de Rahmî Çelebi'den:

— "Olmasa şâdlık n'ola ger gam zamanıdur / Gök geyse âsuman n'ola matem zamanudır."

Yas zamanı gök maviler giyinir; zira yas zamanı hüzün zamanıdır.

* * *

Ey talib, bil ki ârifler için, her zaman, hüzün zamanıdır. Lâkin onlar aslâ yas tutmazlar.

* * *

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum;

            ALLAH’IN DİNİ = TOPLUM DÜZENİ

 

  Hüzün; doğu ve batının ittifak ettiği nokta

   Hüzün; tarih boyunca insanın bitmek tükenmek bilmeyen ihtirası sonucu kendini ele veren haysiyetsiz bir duygu

   Hüzün; mal tutkusu, ihtiras, erdemlerin yok oluşu

  Kısacası insanı esfel-i sâfiline sürükleyen bir olgudur bu. Peki sebebi ne? Niçin insanı esfel-i sâfiline sürüklüyor.

  El-cevab: insan kendini mal ve güç elde etme isteğine yönlendirdiği zaman bunu  elde edemeyince bu duyguya kendini hapseder. O yüzden bu konu daha çok güce tapanları ilgilendiren bir olaydır zira bir Müslüman/barışsever  kendini güce değil dine/düzene adar ve tek derdi de dindir islamdır. Bu halin sıkıntısını ise Allah üzerine almıştır .

    Öyle buyurur peygamber “ Allah’ın dinini dert edinenlerin dertlerini Allah üzerine almıştır. Allah’ın dinini dert edinmeyenleri ise Allah dertleriyle baş başa bırakmıştır”  Hakim’in Müstedrek adlı eserinde geçen bu muhteşem rivayet aslında bizim hareket noktamızı ya da felsefemizi ifade eder.

   Ama bugün görüyoruz ki Müslümanlar daha çok hüzne gark olan dinini sadece belirli ritüellerden ibaret sayıp düzeni reddedip ve barışı sadece klasik kitaplardan okuyup ve güce tapmışlardır. Artık bizim dinimizin pavlusçu bir hristiyan dininden  farkı kalmamıştır.

Artık islam dini fiilen kalkmış hükmen varlığını sürdürüyor

İman sadece inanmadan ibaret görülmüş daha da ileri giderek St. Augustinius’un  cümlesiyle  ‘inanıyorum çünkü saçma’ sözünün failliğini yapmaktadır.

Artık inancımız dünyayı değiştirmek değil barışı huzuru adaleti getirmek değil onlar gibi olmak olmuş ve buna da Allah’ın dinini yaymak demişiz ..

Şunu iyi bil ey kâri eğer Müslümanlık buysa bu Allah’ın dini değildir.

Allah’ın dini; kitlelerle dindarlaşıp dini eritmek değildir.

Allah’ın dini; namazı bir dini ritüel gibi kılıp toplumdan bîhaber olmak değildir.

Allah’ın dini; orucu tutup fakiri unutup beş yıldızlı otelde iftar etmek demek değildir.

Allah’ın dini; malımdan zekat veriyorum  hesabına karz-ı hasen misali sadaka vermek değildir. Ardından parasını  bankada faize yatırmak değildir.

Allah’ın dini; birilerinden izin alıp hacca seyahat etmek değildir.

Allah’ın dini; topluma huzur getiren düzendir.

Allah’ın dini; toplumunu gözetmektir. Komşundan haberdar olmandır.

Allah’ın dini; dayanışma ortaklığını kurmandır.

Allah’ın dini; faizsiz ekonomiyi tesise getirmektir.

Allah’ın dini; yeryüzü insanlığındır bilinciyle hareket ederek zekat kurumunu kurmaktır.

Allah’ın dini; tüm bu organizasyonların adil olup olmadığını her sene hacc mevsiminde arafatta hutbe okuyarak bildirmektir.

 

Abdülkadir Altınhan






Sayı: 42 | Tarih: 28.03.2010
Reşat Nuri Erol
Ölçme, tartma ve para
2657 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Hakan
Postmodern vaizler dönemi başlamıştır
1826 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Niyazi
İlim ve ideoloji
1352 Okunma
Abdurrahman Erol
Mümtazer Türköne
Yar-Par
1343 Okunma
Arif Ersoy
Hayrettin Karaman
Fetva kaldırılamaz
1328 Okunma
Hilmi Altın
Dücane Cündioğlu
Kindî'den Freud'a hüzne dair notlar
1324 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ebubekir Sifil
Büyük Resmi Görmek
1297 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
İktisat stratejisi
1291 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Nevruz’un ortaya çıkardığı, yüzleşmemiz gereken ge
1279 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Deli Dumrul gibi
1273 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fikret Bila
Süreç sıkıntılı geçecek
1258 Okunma
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Anayasayı değiştirirken
1244 Okunma
Ahmet Kirtekin
Nazlı Ilıcak
Anayasa değişikliği ve beklentiler
1241 Okunma
Fatma Karuç
Ali Bulaç
Anayasa değişikliği
1233 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
İran Anayasası’nda 12 Eylül
1220 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Önce uyanmak lazım!
1219 Okunma
Serdar Turan
Toktamış Ateş
Anayasa değişikliği
1169 Okunma
Osman Eskicioğlu
Zülfü Livaneli
İslam ülkeleri için ideal hükümet modeli
1163 Okunma
Ali Bülent Dilek
Can Ataklı
CHP Tarihi Bir Hata Yapıyor
1155 Okunma
Mesut Karaaytu
Oktay Ekşi
Önce Maksadı Konuşalım
1140 Okunma
Vahap Alma


© 2024 - Akevler