Siyasal milliyetçilik önce AK Parti’yi vurur
1277 Okunma, 5 Yorum
Mehmet Altan - Star
Mehmet Hikmetumut

Siyasal milliyetçilik önce AK Parti’yi vurur 18 Mart 2010 Perşembe

Siyasal milliyetçilik Türkiye’yi dışa kapar... Dünyadan koparır... Statükonun elini kuvvetlendirir, Ergenekoncu çizgiyi meşrulaştırır... Burayı biraz daha mezralaştırır... İçerde ve dışarıda desteğini yitirecek olan AK Parti’yi de Ankara’da boğarlar

 

• Hükümet Org. Berk’i açığa almalı 17 Mart 2010 Çarşamba

Kendini “devlet adamı” sanan ama 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre maaş alan ordu yönetimindeki askeri bürokratların, Org. Saldıray Berk için kendilerini alenen suç işleyerek ortalığa atmaları da ilginç. Acaba neden? Tabii, askeri yönetim altındaymışız gibi izlenim veren ortama rağmen bir parlamento ve hükümetimiz var... Bir sanığın 3. Ordu başında kalmasına ve bunu destekleyen komutanlara karşı ne düşünüyorlar acaba? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 65. maddesi “beş yıldan daha fazla ceza gerektiren suçlardan yargılananların açığa alınması” yetkisini Milli Savunma Bakanı’na veriyor... Org. Saldıray Berk’in şu andaki konumu da tam bu...

 

• Başbuğ burada, HSYK nerede? 16 Mart 2010 Salı

Benim amacım, HSYK’ya, eğer “hukuktan yana” olduğunu iddia ediyor ise elinde bulunan şansı hatırlatmak... Yukarıda ne diyordum: “Zaten kamuoyu da HSYK kararının İlhan Cihaner’den ziyade Saldıray Berk’i kurtarmaya yönelik bir operasyon olduğuna inanmakta... Aslında eğer HSYK bu kanaatin doğru olmadığına inanıyor ise, elinde ciddi bir olanak var...” O olanak ne mi? Cevap vereyim: Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı’nın alenen suç işleyerek yargıya müdahale etmelerini açıkça kınamak

 

• Çingene bir Genelkurmay Başkanı... 15 Mart 2010 Pazartesi

Hükümet... Ve rejim mağdurları neden bu “AB 2009 İlerleme Raporu”nu “el kitabı” yapmaz, anlaşılır gibi değil... Hâlbuki bunu bir refleks haline getirseler... Bir Çingene vatandaşımızın Genelkurmay Başkanı olmasına hiç mi şaşırmayacak hale gelecekler, ama bu gerçekleştiğinde gene de hala sabah akşam konuşmak isteyen askeri yetkililer çıkar ise ona da çok şaşıracaklar... Açılımların “demokratik cumhuriyet”e dönüşmesinin ölçüsü bu..

 

• Muhafazakârlığın dönüşümü 14 Mart 2010 Pazar

 

Doğrudan toplantıya katılıp, konuşmaları dinlediğimde İnegöl bana “yerel yaşayan küresel bir kent” imajını verdi.

Küresel diyorum çünkü krizde bile bu ilçe 700–800 milyon dolar ihracat yapıyor ve Türkiye sıralamasında on beş, on altıncı sıralarda...

 

Yorum:

 

Bu hafta Mehmet Altan yazılarının günlük yazı başlıklarının özeti sayılabilecek kısımları ile sunmayı bir değişiklik olarak yeğledim…

  Sayın Yazarın yazılarında dikkat çeken hususlar,

1-      Ergenekon soruşturması üzerinden yapılan Türk ordusunu toptan karalama,

2-      Türkiye’nin geri kalmışlıktan kurtulmasının reçetesi olarak AB ye behemehâl teslim olmak,

3-      Dünya vatandaşlığı tabir ettiği bir tür insan modeli meydana çıkarmak,

4-      Türk ve İslam dünyasında ne varsa yok saymak,

       Şeklinde özetlenebilecek başlıklarda toplanabilir. Yazılarını bu varsayımlar üzerine kurmak bir gelenek oluşturmuştur. Her yazı bu temel veya zemin üzerine bina edilmektedir…

       Her insaf sahibi teslim etmelidir ki bu temellerin hiç biri sağlam değildir.

 

       Öncelikle belirtmem gerekir ki,

       Ordumuzun değil yok olması, zarar bile görmesi Türk Milletinin yok edilmesi için atılmış adımlarla eş anlamlıdır. Gayet açık bir gerçektir ki Ordu olmazsa devlet olmaz, devlet olmasa millet kalmaz.

       Ordumuzun bu gün hedef tahtasına oturtulması Dünyadaki güç dengelerini yeniden yapılanması hesaplarına dayanmaktadır. Birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra yapılanan dünyada bu gün yeniden yapılanma ihtiyacı duyulmaktadır.

       Dünyada etkili güçler kendi hesaplarına uymayan ne varsa bir şekilde ortadan kaldırmanın hesabındadırlar. Türk Ordusu yakın hedefe bu sebeple alınmıştır. Bu hedeflerini çökertirlerse (ki hiçbir zaman yapamayacaklar) başka hedefleri bu kadar dayanıklı olmayacaktır. Türk devletini ortadan kaldıracaklardır.

       Ordu mensuplarının Gladyo bağlantılı Ergenekon’a bulaştırılanları Türk ordusu bünyesinden temizleyecektir. Bu temizliğe başlamıştır. Muhterem Erbakan Milletimize Milli Görüş çığırını açmıştır. Türk Milleti yeniden Adil Düzeni kuracaktır ve Türk Ordusu kendisine düşen vazifeyi hakkiyle yerine getirecektir. 

 

Mehmet Hikmetumut


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
21.03.2010
19:52

Yorum:

Ergenekon ve Balyoz operasyon projeleri tekel sermaye tarafından Ak parti iktidara geldiği zaman tezgâhlanmıştır. Türk komutanları onlarla iş birliği içine girmiş görünerek bu operasyonlar başarısız bırakılmıştır. Bütün belgelerine sahip olan tekel sermaye 7-8 yıl sonra bir ajan tarafından ( Tuncay Güney) savcılara ihbar edilmiştir. Bu ihbarın değerlenmesi için de tekel sermaye Taraf gazetesini kurmuştur. Savcılar görevleri olarak bu konuda ilgili yerlerin iznine başvurmuşlardır. Ordu da bunun içindedir. Ordu bu işin takibini engellerse dış ve iç propagandalarla yıpranacağını düşünerek dengeli bir şekilde olayların soruşturulmasına izin vermiştir. Bu arada aynı sebepten dolayı Taraf gazetesinin işlediği suçlar görmezden gelinmektedir. Siyaset bakımından bu taktik uygun görülebilir. Ancak hukuki bakımdan son derece yanlıştır. Askerlerin sivil mahkemelerce muhakemesi külliyen hatalıdır. Örnek olarak, diyelim ki tekel sermaye ak partiyi iktidardan indirmeye karar vermiş olsun. Sermaye Türkiye’de bu iş için işbirlikçi arasın ve hava kuvvetlerine işbirliği için teklif etsin. Hava kuvvetleri komutanı ne yapacak? Genelkurmay başkanına bu teklifi iletecek. Genelkurmay başkanı ne yapacak? İşin olgunlaşması için kuvvet komutanına sen onlarla birlikte ol diyecek. Böylece hava kuvvetleri komutanı genelkurmayın emriyle sermaye ile anlaşacak. Böylece haberdar olan genelkurmay sonunda sermayenin bu tezgâhını boşa çıkarmış olacak. Dosya kapanacak. İşte askeri olaylar bu tür olaylardır. Sivil mahkemelerde bundan dolayı muhakeme edilemezler. Askeri mantıkla askeri mahkemelerde muhakeme edilebilirler. Ak parti bu kanunu çıkarmakla kendisine, ordusuna ve milletine tuzak kurmuştur. Bakalım bu durumun içinden nasıl çıkacaktır? Burada bizim kritik ettiğimiz, Mehmet Altan’ın Ahmet Altan’ın sorumlu bulunduğu Taraf gazetesinin anlayışına paralel yazılar yazmasıdır. Ahmet Altan’ın Taraf Gazetesinde nasıl etkin rol oynayabildiğidir. Yoksa Ahmet Altan da ordunun izniyle orada çalışmakta mıdır?

zkafkas
22.03.2010
10:29

Taraf gazetesi sermayeye hizmet eden bir gazete midir? Ordu içinde sermaye ile işbirliği yapan asker yok mudur? Konuyu biraz açabilir misiniz?

Süleyman Karagülle
22.03.2010
16:34

Türk ordusu Balkan savaşında bölünmüştü ve ağır yenilgiye uğradı. O tarihten itibaren Ordu siyasetin dışında kalmış ve Çanakkale Zaferini kazanmıştı. Osmanlılar 1.Cihan Savaşında Orduların cephelerde mağlubiyetleri ile yenilmediler, Almanların yenilmesi ile Türkiye’de teslim oldu. Galip devletler Servi dayattılar. Askerler birlik içinde Mustafa Kemal’in başkanlığında birleştiler ve İstiklal savaşını kazandık. Lozan’la zaferimizi tescil ettik. Mareşal Fevzi Çakmak’la Mustafa Kemal’in anlaşarak ülkeyi yönetmesi sayesinde Türk Ordusu birlik içinde siyasetten uzak kalmıştır. Demokrat Partinin batılılarla işbirlikçi imiş gibi bir siyaset gütmesi Orduyu rahatsız etmiş ve yine sermayenin tezgahı ile Ordu içinde milliyetçi ve laik guruplar oluşturulmuştur. Sermaye demokrat partinin Türkiye’yi tarım döneminden sanayi dönemine geçirmesinden rahatsız olmuş ve Ordunun alt kademesini ayrı iki gurup halinde tahrik etmiş ve Türkiye ordusu bölünmüş ve sivil yönetim devrilmiş bir ülke haline getirmek istemiştir. Cemal Gürsel’in çevresinde toplanan kurmaylar ordunun bölünmesini önlemişlerdir. Sermaye Talat Aydemir ve arkadaşlarını Cemal Gürsel yönetimine karşı harekete geçirmiş ise de İnönü ve Cevdet Sunay’ın başarılı operasyonla bertaraf edilmiş ve Ordu birliğini koruyabilmiştir. Sonra 1971 de ve 1980 de sermaye yine Türkiye’yi karıştırmak istemiş Ordunun üst kademesi müdahale ederek Ordunun bölünmesini önlemiştir. 28 Şubatta Ordu üst kademesi müdahalesini yapmıştır. 2002 yılına kadar Türk Ordusu sermaye ile doğrudan doğruya çatışmadan sermayenin istediğini kendisi yaparak ordunun içinde birlik korunmuştur. 2002 yılında Mesut Yılmaz AB den sorumlu bakandı. AB Yılmaz’a Türkiye’de Ordu etkin olduğu müddetçe Türkiye AB ye giremez demişler ve eğer Türk Ordusunu küçültürseniz, Genel Kurmay’ı Konya’ya taşırsanız O zaman girebilirsiniz demişlerdir. Bunun için MHP yerine DYP nin koalisyona girmesi gerekiyor. Milliyetçi Hareket Partisinin böyle bir operasyona peki demeyeceği bilinmektedir. Konu Tansu Çiller’e anlatılıyor. Tansu Çiller reddediyor ve Orduyu haberdar ediyor. İşte o tarihten sonra Ordu sermaye ile birlikte operasyonlar yapmıyor. Sermaye bu sebeple Orduyu ve Ak Partiyi çökertmek için Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını düzenliyor. Ben yedi sene askerlerle beraber çalıştım. Bölünmenin Orduyu ve Memleketi yıkacağı bütün komutanlarca bilinmektedir. Emir komuta zincirine herkes her zaman uyar. Belgeler Ordu içi faaliyetin olağan planlamalarının sermaye tarafından istismarından başka bir şey değildir.

zkafkas
22.03.2010
18:12

Tansu Çiller’in orduyu haberdar etmesi ile ordu ile sermaye işbirliği yapmıyor demişsiniz.

Daha öncesinde demek ki operasyonlar yapılmış peki sermayenin ülkemiz için iyi şeyler düşünmeyeceğini bilmiyorlar mı? Beraber yapılan bu operasyonlar misalen nelerdir ve ülkemize ne gibi zararlar vermişlerdir?

Ordunun geneli itibariyle islama karşı bir önyargısı bir kısmında da düşmanlık var. Bu zihniyet değişmeden islam düzenini yani adil düzeni getirmek mümkün mü? İslama göre ordu teşkilatlanması gerçekleştirilebilir mi?

Süleyman Karagülle
23.03.2010
00:08

İsrail oğulları tarım döneminde dünyayı en aşağı bir topluluk görmüyordu. Haçlı seferleri ile Avrupa tarım döneminden sanayi dönemine geçerken ticaret önemli meslek olmağa başladı. İsrail oğulları beş yüz yılda verdikleri mücadele sonunda bugün dünya ekonomisine ve siyasetine hakimler. 1897 de Bazel’de aldıkları kararla Osmanlı, Nemçe ve Rusya imparatorluklarını yıktılar. Yerine istedikleri yönetim şeklini getirdiler. Türkiye’nin Hıristiyanlardan arınmış Türk devleti olarak kalmasını istediler. Lozan’da Türklere

Dayattılar: İnkılapları yapma şartı ile Türkiye’yi bağımsız devlet haline getireceklerdir. İşte o zaman yönetimin son sözünü söyleme yetkisine sahip Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü sömürü sermayesinin bu teklifini kabul ettiler. Türkiye’nin dinsizleşmesi için gerekli tedbirleri aldılar.

1) Türkiye’ye Müslüman göçü kabul ederek Türkiye’de İslami nüfusu çoğalttılar.

2) Medreseler ve tarikatlar gizli anlaşma sebebiyle kapatıldı.

3) Ama onu en muteber alimlere İslami tercümeler yaptırıldı.

4) Camiler kapatılmadı ibadethanelere devam edildi.

5) İslamiyet’ten bahsedilmedi ama İslam düşmanlığı yapılmadı.

Sonra Mustafa kemal en yakın arkadaşları İnönü, Mareşal ve Kazım Karabekir Türkiye’ye demokrasiyi getirerek İslamiyet’in yeniden canlanmasına izin verdiler.

Söylediğim bir söze dikkat ediniz. Darbeler dışarıda planlandı. Türk ordusu o darbeleri önlemek için kendisi müdahale yaptı. Suçlu olanlar dışarıdan gelen darbeleri önleyemeyen sivil hükümetlerdir. 28 Şubatın sorumlusu da Sayın Erbakan dır. Basını susturamamıştır. Ordu ancak askeri metotlarla işi düzlüğe çıkarır. Askeri müdahalelerle darbeler önlenmiştir. Ordunun içinde tek tük İslam düşmanı olabilir. İslami ibadetleri yapmayanlar da çoktur. Ama ordu hiç bir zaman İslam düşmanı değildir, olmamıştır. Mustafa Kemal de olmamıştır. Ordu komutanlarının isteğine göre dindar veya dinsiz olmuştur.

Adil Düzenin orduda yapacağı fazla yenilik yoktur. Ordu zaten Adil Düzene göre oluşmaktadır. Her bölgede bir ordu oluşturulacaktır. On iki ordumuz ülkemizi savunacaktır. Bir bölgenin ordusu o bölge halkından değil başka bölgelerden gelen askerlerden oluşacaktır. İsteyen bedelli, isteyen nöbetli olacaktır. Bedel her yıl ödenecektir. Bedeli tespit işi Ordunun teklifi ve meclisin kabulü ile olacaktır. Herkes askerliğini yapacak orduyu seçecektir. Kendi bölgesi dışında istediği bölgede askerlik yapacaklardır.

Ordular tamamen bağımsız olacak kedi iç hizmet talimatını kendisi yapacaktır. Ordu komutanı isterse namazı yasaklayabilecek isterse mecbur tutabilecek veya serbest bırakabilecektir. Halk istediği orduda asker olacaktır. Ordu komutanları asker bulabilmek için halkın seçtiği bir disiplin kurmak zorundadır. Tatbikatlarda başaramayanlar eleneceklerdir. Ordunun bu duruma geçmesi için yapacağı fazla bir şey yoktur. Kendilerine imkan sağlayacağız ve 12 ordu oluşacaktır. Askerliğe alınma demokratik yapılacaktır. Bizim sorunumuz ordu değildir. Bzim sorunumuz, Adil Düzeni kabul edenlerin Adil Düzeni bilmemeleridir. Çalışmamalarıdır. Sloganlarla ve Ak parti düşmanlığı ile vakit geçirmeleridir. Bugün Ak partiyi iktidar eden ordudur. Ak parti Adil Düzenden gelen kimseler olduğu için iktidar edilmiştir. Sermayenin propagandası ile ordu düşmanlığı gaflettir.





Sayı: 41 | Tarih: 21.03.2010
Zülfü Livaneli
Atatürk’le ilgili bilinmeyen bir anı
2141 Okunma
3 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Filistin Davası
1930 Okunma
15 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
İmanımı kurtar Ekrem
1859 Okunma
10 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Vergi adaletsizliği
1480 Okunma
3 Yorum
Ilker Ardic
Mümtazer Türköne
Balkan Savaşları'nın ordusu
1407 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Hayrettin Karaman
Yoğun ibadetli zamanlar
1335 Okunma
3 Yorum
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Tepki siyaseti
1309 Okunma
Süleyman Karagülle
Ali Bulaç
Feryat edenler!
1304 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Siyasal milliyetçilik önce AK Parti’yi vurur
1277 Okunma
5 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Ruşen Çakır
Solculara İslam konusunda pratik öneriler
1269 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Oktay Ekşi
Sürahi Çatladı mı?
1254 Okunma
Vahap Alma
Dücane Cündioğlu
İnsan İnsan Ola ki Uslubunca Öle
1254 Okunma
3 Yorum
Abdülkadir Altınhan
Rahmi Turan
Nemrut Mustafa Mahkemesi
1196 Okunma
1 Yorum
Serdar Turan
Mehmet Niyazi
Kütüphanemizdeki hazine
1160 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Gönlünde merhamet, gözünde iki damla yaş...
1122 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Can Ataklı
ABD 250 yıllık geleneğini Türkiye’nin hatırı için
1095 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Şevket Eygi
Bir Devir Sona Ererken
1089 Okunma
Emine Hocaoğlu