İran durdurulmalı ama İran’ın mezhepçilik tuzağına düşm
804 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

İran durdurulmalı ama İran’ın mezhepçilik tuzağına düşmeden...

 

Yusuf Kaplan

 

 19 Aralık 2016

Türkiye'de art arda yaşanan ürpertici terör hâdiseleri de, Irak'ta, özellikle de Suriye'de yaşanan Rus, Esed, Fars katliamı ve DEAŞ'ın kullanılarak İran'ın önünün açılması da aynı şeye hizmet ediyor:

Kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede İslâm dünyasını toparlayacak yegâne gücün, yani Türkiye'nin durdurulması, İran'la kapıştırılması ve bir oldu bittiye getirilerek Türkiye'nin boğazına çökülmesi.

……………
İSLÂM'A KARŞI İSLÂM SAVAŞININ NİHÂİ NOKTASINDA... TÜRKİYE, MISIR, İRAN

Ehl-i Sünnet omurganın iki ayağından biri, Mısır, durduruldu; şimdi içerden ve dışardan kuşatılan Türkiye durdurulmaya çalışılıyor...

Tekrar ediyorum: Mezhep çatışması gibi bir şey önermiyorum. Böyle şey önerebilir miyim? Allah muhafaza.

Aksine, İran'ın mezhepçilik yaparak meseleyi mezhep çatışması üzerinden kurguladığını, kendisini mağdur duruma sürüklediğini ve İslâm dünyasının omurgasını oluşturan Ehl-i Sünneti hedef tahtasına yatırmak gibi şeytanca bir oyun tezgâhladığımı göremiyoruz bile.

Müslümanların durumu acınacak vaziyette: Hedef tahtasına yatırılan ve altı oyulan Ehl-i Sünnet omurga. Ama sünnî dünyada bu neredeyse hiç kimsenin umurunda bile değil hâlâ!

Ehl-i Sünnet'in, mezhepçilik tezgâhına karşı uyanık olunması çağrısı yapacak donanımlı, birikimli mütefekirleri, temsilcileri yok.

Herkes Ehl-i Sünnet'e vuruyor.

İslâm'a karşı İslâm Savaşı stratejisinin nihâî noktasına gelmiş durumdayız...

Mısır'la Türkiye orta ve uzun vadede güç birliği yapacak bir noktaya gelemezse, önümüzdeki süreçte İran bölgeye kalıcı olacak yerleştirilecek ve İslâm dünyası tam ortadan ikiye bölünecek.

Böylece İslâm dünyasının kontrolü İran'a verilecek...

Çok tehlikeli bir oyun bu ve bu oyun adım adım sahneleniyor. Benden uyarması...

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/iran-durdurulmali-ama-iranin-mezhepcilik-tuzagina-dusmeden-2034960

yorum;

İslam dünyası kontrol edilmesi gereken bir hale nasıl geldi?

Yazarımız hala eski mantık üzerinden,imparatorluk mantığı

üzerinden düşünmeye ve çözümler aramaya devam ediyor.

Halbuki problemin kaynağı bu vesayetçi ,güdülmeci mantık.

Bundan haberi yok gibi.

Yani bizi güt değil bizi gözet meselesi.

İslam alemini ehli sünnet Türkiye iyi güder,şia İran kötü

güder şeklinde bir çözüm.

Daha Kur'an'ın içtihatçı mantığına fikren bile ulaşamamış

bir kafa yapısı.

İşte iki paragraflık çözümüz;

Allah’a şirk koşmak demek, topluluğa ait olan yetkileri kişilere veya başka kimselere devretmektir. Allah herkesi kendi işlerinde içtihat yapmaya halife kılmıştır. Yani, Allah demiştir ki; sen bir sorun ile karşılaştığında aklınca dört delile dayanarak içtihat et. Bana sor. Ben o zaman sana ilham ederim. Ben sana ne ilham edersem onunla amel et. Hata etsen bile ben sana sormayacağım. Kendin dört delili kullanamıyorsan, o zaman bilen birini yine içtihadınla seç, onunla amel et. Ama başkalarının senin için düşündüklerine uyma. Herkesin sözünü dinle ama kendin için kararı kendin ver.

İşte böyle yapmayıp da içtihatsız veya istiftasız başkalarına uymadan Allah bizi men etmiştir. Başkalarının işlerine karışma da böyledir. Ben ancak beni ilgilendiren hususlarda başkalarına emrederim, yapmalarını isterim. Beni ilgilendirmeyen hususlarda görevim sadece söylemektir. Zorlamak şirktir. Bu inanca ermeyip dinde zorlama yapan müşriktir. Bundan dolayıdır ki demokrasi ancak İslâm düzeninde olur. Yani, bunlara inanıp kendisini tanrının yerine koymayan yöneticilerde olur.”

(http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/369/38/6-ARAF-31-36-ARAF-SURESI-TEFSIRI)

O halde insanın seçimi ve toplumların seçimi önemlidir.

Ne Sünnilik nede Şiilik.

Asıl olan hayırlar da,iyilikler de yardımlaşmak ve yarışmaktır.

Bizden istenen inancı, ırkı,dili ne olursa olsun iyiliklerde

yardımlaşmadır iyilerle yardımlaşma değil.

Çünkü insanların iç alemlerini bilemeyiz.

İş iyiyse yardımlaşır kötüyse yardımlaşmayız.

Kur’an’ın içtihatçı mantığı karakter sahibi ahlak sahibi

insanlar üretir ve yavaş yavaş dünyaya iyilikler hakim

olmaya kötülükler de yok olmaya doğru gidilir.

Kısacası hak gelince batıl zail olur.

Bizler hakkın gelmesi için çalışır ve  yardımlaşırız.

Bu konuda her zaman söylediğimiz gibi kimi müslümanlar

siyasette ilerlemişler kimisi de zenginlikte ilerlemişler,

fakat hala kötülükler iyilikleri kovuyorlar.

İşte Akevler daha 50 yıl önceden bugünleri görmüş ve

insanlığın zaruri ihtiyacı olan ilimde derinleşmiştir.

Ve merhum hocamız Erbakan’ın da tasdik ve çalışmalarıyla

Adil Düzen ortaya çıkmıştır.

Şimdi ilmin gelme vaktidir.

Hristiyanlar ,yahudiler, diğer din mensupları ve

hatta Kur’an ehliyim  diyen bizim  siyasetçi ve zenginlerimizin

de en güçlü hale ulaşmasına rağmen çözemediği insanların

sorunlarını Adil Düzen çözecektir inşallah.

Yazarımızı davete  devam ediyoruz ve diyoruz ki gelin

Akevler Adil Düzen Çalışanı olun, hem tövbe edin hem de

Cihat vazifesini yerine getiren müminler olun inşallah…

 

 

 

 

Ali Bülent Dilek