Örnek Çok
1025 Okunma, 2 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

12.02.2010




“Eşit koşul” demek hükümete ve Yüksek Öğretim Kurulu'na göre, “Sınavda kim ne kadar başarılı ise o kadar puan alsın, kazandığı fakülteye girsin” demek.

İlk bakışta çok net bir “eşitlik” anlayışı. Öyle ya... Kimse “Başarısı olmayana imkân verin” demiyor. “Başaran, başarısının sonucunu alsın” diyor.

Ama “eğitim” uzmanlığı açısından kazın ayağı öyle değil.

Onlar diyorlar ki, “Meslek okulu, öğrencisini bir mesleğe hazırlar. Nitekim şimdiki sistem, kendi mesleğinde yükseköğrenim görmek isteyen öğrencinin o dalda ilerlemesini teşvik ediyor çünkü, sınavda aldığı puanın yüksek bir katsayı ile çarpılmasını öngörüyor.

Buna karşılık genel lisenin görevi öğrencisini üniversiteye hazırlamak olduğu için, üniversiteye girişte de genel lise mezunu lehine katsayı yüksek tutuluyor. Eğitimin amacı ‘uzmanlaşmayı' teşvik etmek olduğu için asıl adalet ve eşitlik böyle sağlanıyor.”

Beğenin, beğenmeyin gerçek şu ki, Yüksek Yargı -yahut ülkemizdeki hukuk sistemi- ikinci görüşü doğru buluyor.

 

     Yorum:

     Adaletsizlik

     Gençler yine isyanlarda... Kimi siyasal sebeplerle devletin güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelirken, kimi de bambaşka hesaplar yüzünden ‘’eğitim hakları’’na yapılan haksız müdahalenin acısıyla meydanları doldurup sloganlar atıyor. Bir meslek lisesini seçmiş olmanın kendileri için geri dönüşü olmayan bir yol haline getirilmesine isyan ediyorlar. Çünkü Üniversitelerin kapısı önünde yaşanan at yarışı, onlar için bir de kör dövüşü halini alıyor. Çünkü Danıştay, meslek lisesi mezunlarının diğer lise mezunlarıyla eşit şartlarda sınava girerlerse, bunun bir adaletsizlik olduğunu öne sürüyor. Danıştay'ın kendinden menkul adalet anlayışı lise çağındaki gençlere ‘İşçisin sen işçi kal!’ diyor özetle: ‘’Hayatın hakkında tek bir seçme hakkın vardı. Onu da kullandın. Senin mesleğin de kariyerin de buradan yürümek zorunda.’’ Peki böyle midir gerçekten? Gencecik bir insan hayallerinin peşi sıra gitmek istediğinde yönetmelik hazretlerini ya da katsayı celladını mı bulmalıdır karşısında?

     Oysa iki kere iki her zaman dört etmez. Hukuk diplomasına rağmen şiir yazabilenleri bu yüzden severiz. Tıp ya da mimarlık mezunu olup müzisyenlik yapanları, yönetmen olanları alkışlamamız bundandır. Elektrik teknisyenliğinden mezun olup Hukuk Fakültesi’ni tutturacak kadar parlak bir öğrenciye ‘HAYIR! Sen hakim olamazsın!’ demek ya da psikiyatri okumak isteyen bir genci İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi diye İlahiyat Fakültesine mahkum etmek adil midir?

     ‘Katsayı kabusu’ aslında çok yeni değil ülkemiz gençleri için. Geçmişi 28 Şubat sürecine kadar dayanıyor. 28 Şubat döneminin dediğim dedik paşası Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in, Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) gönderdiği bir yazıyla, meslek liselilerin üniversiteye girmelerinde rejim açısından büyük sorun yaratan ‘katsayı sisteminin değiştirilmesi’ni istediği ortaya çıktı. Çevik Bir o dönemde uygulanan Ortaöğrenim Başarı Puanı’nın irticai çevrelerin işine yaradığı gerekçesiyle, bu uygulamanın kaldırılması ya da gerekli kanuni düzenlemenin gecikmesi halinde OBP’nin getirdiği katsayıların minimize edilmesini yazılı bir belge ile talep etmişti. Üstelik ne hikmetse bu talep YÖK’ün ÖSS’de yapacağı yeni düzenlemeyi kararlaştırdığı 30 Temmuz 1998 toplantısının hemen öncesine denk gelmişti. Dönemin YÖK Başkanı, Çevik Bir’in talebini emir telakki etti ve 1999 yılından itibaren meslek liselilerin üniversiteye girişlerinde yıkılmaz bir duvar haline gelen katsayı engeli yükselmiş oldu. İşin ilginç yanı ‘katsayı’ meselesi adeta rejim meselesi haline getirildi. Atatürkçüler ve laik çevreler başörtü yasakları ile birlikte katsayı konusunu vazgeçilmez iki kale gibi görürken, tek endişeleri İHL kökenlilerin bürokrasi ve yargı kademelerinde yükselmesi ve iktidarı ele geçirmeleriydi. Nitekim korktukları başlarına geldi ve bir İHL mezunu ülkeye Başbakan oldu. Oysa rejim her alanda olduğu gibi sınıflandırmayı yapmıştı ve ancak elitlerin çocukları yüksek öğrenim alabilirdi. Sıradan halkın çocukları meslek liseleri ve İHL’lerden mezun olup ancak ‘hizmet’ sınıfında yer almalıydı. Herkes haddini bilmeliydi.

     Danıştay işte bunun içindi. Haddini bilmeyenlere haddini bildirecek kararlara imza atmasıyla bilinirdi. Fakat 28 Şubat döneminde kurulan bu düzenek 2009 yılı başında laikleri üzecek bir kararla değişti. Yeni YÖK Başkanı güvenilen dağlara kar yağdırdı. 10 yıldır milyonlarca öğrenciyi mağdur eden farklı katsayı sistemini kaldıran YÖK, 21 Temmuz 2009’da bütün öğrencileri üniversiteye girişte eşit hale getirdi. Ancak 26 Haziran’da ‘yetki YÖK’te’ diyerek  katsayının iptali için açılan bir davayı reddeden Danıştay, bu karardan 5 ay sonra düzenlemenin yürütmesini durdurdu. Son olarak İstanbul Barosu Başkanlığı, Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun (YÖK) yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasının kaldırılmasına ilişkin 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün kararının yürütmesini oy birliği ile durdurdu. Oysa Danıştay bundan önceki süreçte katsayı konusunda düzenlemenin iptaline ilişkin açılan davalarda YÖK’ü adres göstererek, durdurma başvurularını reddetmişti. Şimdi ise aynı kurumdan çıkan bir kararı reddediyor. ‘Burası Türkiye’ mantalitesiyle açıklanacak bir durum ile karşı karşıyayız. Kaldı ki katsayı meselesini arapsaçına döndüren Milli Eğitim Şuraları’nda kimi kararları askerlerin dikte etiği düşünülürse, Danıştay’ın bu kararı hiç de garip gelmiyor insana.

     Peki şimdi ne olacak? Üniversite sınavına aylar kala sadece meslek lisesi öğrencilerin de mağdur olacağı endişesi hakim kamuoyunda. Hükümet bu yıl hiçbir öğrencinin mağdur edilmeyeceğinin garantisini verse de, Danıştay’ın yürütmeyi durdurmasının ardından YÖK henüz yeni bir düzenleme yapmış değil. Üstelik YÖK’ün yaptığı düzenlemenin bir kez daha Danıştay engeline takılmayacağının da garantisi yok. Milyonlarca gencin hayatı, hayalleri, beklentileri karar merciindeki 3-5 insanın iki dudağının arasında… Kimse öğrenciler, ebeveynler ve eğitimciler açısından bakmıyor olaya. Halbuki haber bültenlerinde kulağınıza çalınıp geçen o ‘katsayı’ tartışmaları Ayşe’nin omuzlarının düşmesine sebep oluyor. Hüseyin bir daha ders kitaplarını görmek istemiyor, okuldan da vazgeçiyor belki. Melek ablasının kaderini yaşayacağını düşünerek ağlıyor geceleri gizlice. Ahmet babasına yüklüyor bütün suçu, kızıyor O’na, niye kendisini de ağabeyi gibi Anadolu Lisesi’ne göndermedi diye. Burak bu ülkeden çekip gitmek istiyor. Metin, düşlerini saklıyor defterinin arasına, Reyhan alternatifler arıyor kendine… Peki ya Danıştay üyeleri rahat uyuyabiliyorlar mı?

 

 

Vahap Alma


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
15.02.2010
11:31

Bundan yıllar önce Vakıf Gureba hastanesi SSK’ya devredildi. Danıştay’a dava açıldı. Vakıflar devredilemez diye. Danıştay yürütmeyi durdurma kararı aldı. 3 sene boyunca karar uygulanmadı.

SGK hastanelerin ödemesiyle ilgili bir karar aldı. Danıştay iptal etti. 6 ay boyunca en son alınan karar uygulandı. SGK 6 ay sonra Danıştay’ın kararını yürürlüğe koydu.

Fark ücreti ile ilgili danıştay iptal kararı aldı. Dark ücretini 1 lira değiştirip yeniden uyguladılar.

Çözüm: Danıştay siyasi karar alıyor. Bunu herkes biliyor.

Buna göre YÖK diyecek ki: yeni karar alınana kadar son katsayı kararı uygulanacak. Buna göre şu anda 0.13-0.15 geçerlidir diyecek.

Sonra bu farkı daha da daraltacak: 0.14-0.15 yapacak. Danıştay yine iptal edecek. İptal edince 0.145-0.15 yapacak. Yani her seferinde mesafeyi daha da daraltacak. Sonuçta uygulayacak olan YÖK değil mi? Niye bu kadar panik oluşuyor. Sınav yapıldığı sırada da karar alınan en son katsayı uygulanacak.

Siyasi kararlara siyasi cevaplar verilir.

Önemli olan bunu yapacak dirayetin olmasıdır. Onlar ne kadar dirayetli. Gözleri hukuk görmüyor. Eski kararlarının tam tersini rahatça veriyorlar. Açıkça siyasi davranıyorlar. YÖK de bu şekilde davranıp onları bezdirecek.

Danıştay sınavı yapmadığına göre sorun yok demektir aslında. Önemli olan uygulayıcının nasıl uyguladığıdır. Pısırıkça davranır ve böylece YÖK’ün yönetimini onlara bırakırlarsa hiç bir şey ilerlemez.

Vahap Alma
15.02.2010
11:44

Çok doğru... Tamamen siyasi bir karar. Katsayıyı o dönem danıştay ile aynı fikirde olan YÖK aldı ve uyguladı. Amaç irtica ve imam hatip liseleri ya, Danıştay’a göre herhangi bir ysadışılık yok. Şimdi katsayıyı YÖK kaldırmak istiyor ama kaldıramıyor. Madem katsayı koyma yetkisi YÖK’te, onu kaldırmak da YÖK’ün yetkisinde olmalı. Geldiğimiz şu hale bakın ki devletin en tepesindeki kurumlar bile bulundukları konumların saygınlıklarının farkında değil ve bu saygınlıkları saçmalıklarla zedeliyor. Allah herkese akıllı davranmayı nasip etsin.





Sayı: 36 | Tarih: 14.02.2010
Dücane Cündioğlu
Tanrı öldü, Allah yaşıyor
1418 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Dücane Cündioğlu
Tanrı öldü, Allah yaşıyor
1266 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Hayrettin Karaman
İslam siyaset teorisi
1239 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Dış Düşman
1171 Okunma
Süleyman Karagülle
Abdülkadir Özkan
Benim oldu, sizin de bir dikili ağacınız olabilir
1163 Okunma
Özgül Ertuğrul
Ahmet Hakan
Siluetini sevdiğimin Türkiye'si
1139 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Sermayeye karşı bakkallar birliği
1097 Okunma
Ilker Ardic
Toktamış Ateş
27 Mayıs devrimi
1096 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mehmet Şevket Eygi
Meal, Tercüme Tefsir Ticareti...
1091 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ümit Zileli
Hüsnü Mahalli - Huylu huyundan vazgeçer (mi?)
1091 Okunma
Osman Köse
Ruşen Çakır
Devletin zirvesinde koalisyon fikrine hazır mıyız?
1052 Okunma
Tayibet Erzen
Nazlı Ilıcak
Kadınlar..
1050 Okunma
Fatma Karuç
Mehmet Altan
Hani 28 Şubat bitmişti?
1050 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fikret Bila
Başbuğ'un püskürtme hamlesi
1046 Okunma
Harun Özdemir
Can Ataklı
Herkes şikâyetçi kimse kılını bile kıpırdatmıyor
1040 Okunma
2 Yorum
Mesut Karaaytu
Zülfü Livaneli
Kimlik mi değiştiriyoruz?
1031 Okunma
Ali Bülent Dilek
Oktay Ekşi
Örnek Çok
1025 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Fehmi Koru
Gül: "Tarihimizi yeni keşfediyoruz"
1021 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mehmet Niyazi
Bilginin cezalandırılması
979 Okunma
Abdurrahman Erol
Ebubekir Sifil
Kuran Yılı
964 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler