Kaçış yok:değişeceğiz
1023 Okunma, 0 Yorum
Fehmi Koru - Yeni Şafak
Ahmet Kirtekin

Kaçış yok: Değişeceğiz...

"Son 200 yıllık tarihinin önemli bir bölümü 'asker eliyle değişim' diye özetlenebilecek altüst oluşlarla geçmiş bir ülkede, bugünün askerlerinin dünyadaki değişime kendilerini kapatmaları nasıl mümkün oluyor?"

Birkaç yıldır zihnimde taşıdığım bu soruya cevap, önceki gün emeklilik hayatını İzmir'de sürdüren Org. Hilmi Özkök'ten geldi. Radikal'den Murat Yetkin'e şunları söyledi eski Genelkurmay Başkanı: "Her şey değişirken TSK da değişecek. Bu yönde çalışmalar zaten yapılır. Değişmezseniz, gelişmelerin dışında kalırsınız. Bunun karşısında duramazsınız. Bu işlerden korkmamak lâzım... Dünya sahnesinde yer almak istediğiniz noktaya ulaşmalısınız. Neyi özlüyorsak, kendimizi nereye lâyık görüyorsak, oraya ulaşmaya çalışmalıyız."

Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesinin şu sıralarda sergilediği davranış biçimine de ışık tutuyor bu sözler...

Yakın zamanlara kadar dünyadaki belirleyici eğilimlerin dışında kalabiliyordu Türkiye; kalabiliyordu, çünkü meydana gelen değişimlerin dışında kalmasının maliyeti Türkiye için hayli düşüktü. Ancak bugün dünya Türkiye ile birlikte, hatta biraz Türkiye'nin zorlamasıyla, ciddi bir yeni değişim sürecine girdi. Süreçle birlikte değişmek veya değişime direnmek herkes ve her kurum için bir 'varlık – yokluk' meselesi gibi...

Biraz abartarak şunu söyleyebiliriz: Ya olacağız, ya öleceğiz...

Dünyanın en sorunlu coğrafyasının tam merkezinde yer alıyor Türkiye. İran ve Irak'ı bir tarafa bıraksak bile sorunlar hiç de az değil: Tarihte Arap-İsrail ihtilâfının tetiklediği kaç savaşa tanık olunduğunu biliyoruz; bölgedeki Arap ülkelerinin hemen hepsi halen diken üstünde. İsrail de öyle. Azerbaycan topraklarının bir bölümü Ermenistan işgali altında; Ermenistan'ın Türkiye ile de kökü tarihin derinliklerinde yatan ihtilâfları var. Pakistan ile Afganistan kanlı bıçaklı görüntü veriyor. Kafkasya'da Rusya karşıtı hisler dinmiş değil; patlayacağı zamanı bekliyor. Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan birbirlerine yan gözle bakıp dişlerini gıcırdatıyorlar.

Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, hiç kuşkusuz, bizim merkezinde bulunduğumuz bu coğrafyada çıkacak...

Sorun yönünden zengin bölgemiz, dünyanın gözü gibi bakmak zorunda olduğu en değerli bölge aynı zamanda. Diğer doğal kaynakları hiç hesaba katmayalım ve yalnızca petrol ve doğalgaz üzerinde yoğunlaşalım. Dünyanın enerjisini bizim merkezinde bulunduğumuz bölge sağlıyor ve Türkiye kendisini enerji hatlarının kavşak noktası olarak konuşlandırıyor. Bir yandan Batı ile ortak projelerde Türkiye var, bir yandan da Rusya'nın içinde yer aldığı yeni projeleri Türkiye geliştiriyor.

Türkiye'nin geleceği bu sebeple parlak; şimdi en büyük sorunumuz görünen genç işsizler ordusu, yakın zamanda büyük bir üstünlük sağlayacak ülkemize. Başkaları Allah-vergisi doğal kaynaklarını satarak terlemeden zenginleşirken biz çalışarak para kazanacağız, ama kazanacağız işte.

Coğrafyamızı 'güvenli ve istikrarlı' hale getirmek de bizim görevimiz... Hükümetin 'komşularla sıfır sorun' politikası bunu amaçlıyor; Afganistan ile Pakistan, Bosna-Hersek ile Sırbistan gibi nispeten bize uzak coğrafyalarda bile 'barışı amaçlayan' misyonlar üstlenmenin anlamı bu: İhtilâfsız bölge dönüşümünü sağlamak...

Bunları yapmaya kalkışan bir ülkenin kendi iç düzeni istikrara ve huzura kapalı olabilir mi? Herkesle sorunlu, yüzyıllarca birlikte yaşadığı azınlıklarının dertlerine kulak tıkamış, terör üreten bir zemini koruma çaresizliğini politika sanan, halkının büyük çoğunluğunun paylaştığı ortak değerlere sırtını dönmüş bir ülke olmaya devam edemez Türkiye...

Olursa, korktuğu ne varsa hepsi başına gelebilir...

Kaçış yok; herkes ve her şey değişecek.

 

Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr

07 Şubat 2010 Pazar

 

Yorum: değişim, bir tercih konusu değildir. Hayatın doğal süreçleri zaten kendiliklerinden gerçekleşirler. Kimin önde kimin geride olacağı değişim gerçekleşirken bireylerin ve toplumlarının buna katılım oran ve hızları tarafından belirlenir. Ki bununda da insanın ve toplumun doğasına ait bir çok etken başat rol oynar. Herkes gelecekte iyi bir pozisyona sahip olmak ister. Ve bu yönde tercihte bulunur. Tercihler yapılırken hangi mantıksal çerçevenin kullanıldığı sonucun isabetliliği üzerinde doğrudan etkili olur. Dolayısıyla yazarın değişimi bir ölüm kalım meselesi halinde sunması ve olası bir dünya savaşının merkezine Türkiye’yi yerleştirmesi temellendirilmeye muhtaç kişisel yorumlardır. Bu yorumlarla yapılacak politik analizler dikkatle irdelenmelidir.

Askeri kanadın 200 yıllık belirleyici rolüne rağmen nasıl olup da değişmediği sorusu da ilginç. Acaba gerçekten değişmiyor mu? Veya değişim nasıl mümkün olabilir? Bu soruları atlayarak doğrudan “ordu değişmeli, değişime direnmemelidir” demek de gerçekçi değil. Hele bunlara bir de “vakayi Hayriye” heveslileri eklenince iş hepten çığırından çıkıyor. Darbesevleri bertaraf etmek, engellemek, hukuksuz davranışları kovuşturmak ve cezalandırmak kesin bir zorunluluktur. Aynı zamanda ordu kurumsal ve geleneksel devamlılığını maddi ve manevi donanımlarını en üst düzeye çıkararak devam ettirmelidir. Her iki dönüşümde de yasal sorumlular aktif rol oynamalıdır.

En açık ifadesiyle herkes kendi işini en iyi şekilde yapmalıdır. Bunun da öncesinde kafalarda konumlara ilişkin bir karışıklık varsa önce bu halledilmelidir. Fakat bu çatışma ve kavgayla olmamalıdır. Aksi halde eldeki bulgurdan olmak işten bile değildir.

 

Ahmet Kirtekin






Sayı: 35 | Tarih: 7.02.2010
Ahmet Hakan
Üzgünüm Başbakan
1273 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Toktamış Ateş
İslam şeriatı
1225 Okunma
1 Yorum
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
EMASYA yetmez
1207 Okunma
Arif Ersoy
Oktay Ekşi
Arınç Olayı
1194 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Mahir Kaynak
İç düşman
1189 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Yılmaz Özdil
Tiyatro
1177 Okunma
Leyla Okta
Mehmet Altan
Cizrede Kent Cizrede papaz
1161 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Meclis böyle mi olmalı?
1160 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Büyük ahlaki çöküş
1125 Okunma
Ali Bülent Dilek
Fikret Bila
PKK için ekonomik önlem alınmalı
1123 Okunma
Harun Özdemir
Bekir Berat Özipek
Uğursuz aşçının elindeki ıstakoz
1122 Okunma
Bünyamin Demir
Mehmet Şevket Eygi
OLAMAZMIŞ!...
1112 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Can Ataklı
Bu sözünüz yeter Sayın Başbakan
1109 Okunma
Mesut Karaaytu
Abdülkadir Özkan
Başörtüsü yasağı ve sokak baskısı
1104 Okunma
Özgül Ertuğrul
Reşat Nuri Erol
Kanserli ekonomi, koruyucu tedavi
1097 Okunma
Ilker Ardic
Ruşen Çakır
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine erken ve gerekli bir
1096 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Altan
Bu da bitti...
1096 Okunma
Özer Ataç
Ebubekir Sifil
Alevi Açılımı
1079 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Niyazi
Demokrasi ve basın
1075 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Kaçış yok:değişeceğiz
1023 Okunma
Ahmet Kirtekin