Mustafa hakkında birkaç önemli şey
1119 Okunma, 5 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

19.01.2010

* Yüzde iki de alabilir, Cem Uzan da olabilir, patlama da yapabilir... Şu anda bir kestirmede bulunmak güç...

*  Tayyip Erdoğan'la mukayese edilebilecek yönleri var ama mukayese edilemeyecek yönleri de çok... “Yeni bir Erdoğan” bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir.

*  Kendisi ne kadar farkında bilmiyorum ama acil bir medya kavgasına girişmesi şart... Çünkü “mazlum” konumuna düşmeden yükselmesi imkânsız gibi...

*  Birinin ona “Herkesle iyi geçinerek bir yere varamazsın” demesi gerekiyor.

*  En büyük sorunu şu: En yaşamsal seçimde CHP'nin oylarını bölmekle suçlanması... Şu ana kadar bu sorunu giderecek esaslı bir argüman geliştiremedi.

*  “Hikmet Abi” iyi adam, hoş adam, saygıdeğer biri ama “Sarıgül hareketinin en büyük kozu” olabilecek denli “olay adam” değil... Buraya bir mim konmalı...

*  Deniz Baykal'a karşı beslediği öfkenin en az onda birini Tayyip Erdoğan'a karşı da beslemek zorunda... Yoksa “Acaba Sarıgül'e AK Parti mi gaz veriyor?” dedikodusundan kurtulması mümkün olmaz.

*  Biraz “ideoloji” lazım kendisine... Yoksa “Hepinizi çok seviyorum” cümlesinden başka söyleyecek sözü olmayan, renksiz, tatsız, tuzsuz, cazibesiz bir lider olabilir...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

21.01.2010

Sarıgül’den yanıt

 

“MUSTAFA Hakkında Birkaç Önemli Şey” başlıklı yazıma Mustafa Sarıgül'den yanıt geldi...


İşte Sarıgül'ün beş maddede topladığım açıklaması:


* * *


* CEM UZAN'A BENZEMEM: 30 yıllık siyasi hayatımın ve mücadelemin Cem Uzan ile kıyaslanmasından üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Ben siyasete tepeden inmedim, atamayla gelmedim. Dişimle tırnağımla mücadele ederek, emek vererek bugünkü noktaya ulaştım.


* CHP'Yİ BEN Mİ ENGELLEDİM: CHP bugüne kadar 6 genel seçime katıldı ancak iktidar olamadı. Biz mi engelledik bunu... CHP sanki iktidara gidiyormuş da biz engelliyormuşuz gibi bir algı yaratılmaya çalışılmasını üzüntü ve şaşkınlıkla karşılıyorum. Bu bize karşı yapılacak en büyük haksızlıktır.


* CHP'Yİ BÖLMÜYORUM: Biz CHP'nin bugüne kadar alamadığı oylara talibiz... Diğer parti seçmenlerinin oylarına da talibiz... Bölmek, parçalamak değil, Türkiye'nin sorunlarına, sıkıntılarına çare olacak bir değişimi gerçekleştirmek için yollardayız.


* AK PARTİ'Yİ ELEŞTİRİYORUM: Ben gittiğim her yerde işsizlikten, yoksulluktan, açlıktan, sefaletten, ekonomideki kötü gidişten, dış borçlardan söz ediyorum. Türkiye'nin bu kötü gidişten kurtularak yeni bir iktidara kavuşması gerektiğini anlatıyorum. Tüm bunlar AK Parti eleştirisi değil de nedir?


* YIKICI MUHALEFETE KARŞIYIM: Biz yıkıcı ve karalayıcı değiliz. Çözüm öneren, alternatif ortaya koyan, yanlışların yanında doğruları da gören bir tutum sergiliyoruz. Kötülemiyoruz, çare buluyoruz... Üslubumuzdaki fark budur.

 

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Kişileri kurtarıcı görmek onları tanrılaştırmaya giden bir adımdır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri çok fazla siyasi lider gördü. Zaman zaman bazıları çok büyütüldü. Ülkeyi şaha kaldıracak denildiler, büyük umutlarla iktidara geldiler. Bir şeyler yapıldı yapılmasına ama beklentiler hiçbir zaman karşılanmadı.

Hz. Muhammed’in hayatını okuyun. Göreceğiniz şey çok ilginçtir. İnsanlar onu kurtarıcı olarak görmediler. İnsanlar Allah’ın dinine uymayı kurtarıcı olarak gördüler. İnsanlar onu bu dinde bir rehber olarak gördüler. İnsanları sıkıntıdan kurtaracak olan, onlara barış ve mutluluğu getirecek olan Hz. Muhammed’in şahsı değildi. Hz. Muhammed’in tebliğini yaptığı ve bir örnek uygulamasını yaptığı İslam diniydi yani İslam düzeniydi. Allah insanlara bunu göstermek için peygamberine her tür sıkıntıyı, eziyeti, yenilgiyi tattırdı. Çünkü o bir örnekti. Allah’ın dinini yaşatmak isteyen herkesin o sıkıntıyı çekeceğinin bir örneğiydi. Yani Allah “peygamberine özgü” hiçbir şey yapmıyordu.

Günümüzde çevrenize bakın, yaşadıklarınızı hatırlayın. Nice liderler gördünüz. Ne umutlarla geldiler, ne hayal kırıklıklarıyla gittiler. Çünkü onların getirdiği bir düzen yoktu. Onlar zaten herkesin illallah dediği, bıktığı kapitalist zulüm düzeni içinde başarılı olacaklarına inanıyorlardı. Bu nedenle başarılı olmaları imkansızdı.

Bir zamanlar Intel firmasının piyasaya sürdüğü DX türü işlemcilerin bir serisinin aritmetik işlemcisi hatalı hesaplamalar yapıyordu. Bu nedenle o bilgisayar doğru bir şey üretemiyordu. Çözüm o bozuk işlemcilerin değiştirilmesiydi. Bugün de artık insanlar bozuk, zalim, acımasız kapitalist düzen içinde kendilerini kurtaracak insanlar aramasınlar. Bozuk işlemciyi değiştirsinler. Bu bozuk işlemciyi değiştirip yerine düzgün, adil, mutluluk ve refah veren işlemciyi getirmek için çalışsınlar, bunun için çalışan insanları rehber edinsinler. O insanları tanrılaştırmasınlar, sadece rehber edinsinler, onlara yardımcı olsunlar.

İnsanlar şirke çok fazla meyillidir. Bu nedenle bazı insanları tanrılaştırırlar. Heykellerini dikerler. Her şeyi ona borçlu olduklarını söylerler. Bunu sadece inançsız insanlar yapmazlar. İnançlı insanlar da yaparlar. Hıristiyanlar İsa’yı nasıl tanrılaştırdıysa Müslümanlar da farkında varmadan peygamberimize aynı şeyleri yapmaya başladılar. “Farz namaz Allah için, sünnet namaz Peygamber için kılınır” düşüncesi, camilerde Allah’ın adının yanına Hz. Muhammed’in adının yazılması, Seladaki “Es-Salatu ves-selamu aleyke ya ResulAllah” (haşa) cümlesi bunun en tipik göstergeleridir. Hz. İsa’nın doğumuna mukabil mevlit kandili ikame edilmesi, Noel yerine Kutlu doğum haftası ikame edilmesi, hadislerin Kuran’ın önüne geçmesi de buna örnek olarak verilebilir. İnsanlara bunları söyleyince hemen bizi Hz. Muhammed’e değer vermemekle suçlarlar. Ama şunu net bir şekilde söyleyeyim, bugün Hz. Muhammet gelse ve kendisinin peygamber olduğunu söylemezse, ona karşı en büyük düşmanlığı onu yücelten kesim yapacaktır. O ise kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu, bizim gibi bir insan olduğunu her zaman söylemiştir. O meclise girince sahabe ne ayağa kalkmıştır ne de ona “efendimiz” demiştir. Bilakis ona “efendimiz” diyenleri kendisi azarlamıştır. Kendisine o şekilde hitap edilmemesini söylemiştir. Biz onu çok seviyoruz, değer veriyoruz ve örnek olarak alıyoruz. Allah bize onun o güzel halini örnek olarak vermiştir, binlerce şükürler olsun.

Günümüzde yaygın olan Mehdi inancı da kişilerin kutsallaştırılıp tanrısallaştırılması mantığına dayanır. Bir kişi gelsin, bizi kurtarsın mantığı yanlıştır. Kuran’da her kavmin bir hâdisi var denmekte ve mehdilik değil, hâdilik mantığının kavme özgü olduğunu belirtmektedir. Hâdi ise kurtaran anlamında değil, rehberlik eden anlamındadır. Yani kişiler kendilerini kurtaracaklardır. Kuran’da bahsedilen o “hâdi” ise onlara rehberlik edecektir. Bu nedenle çalışmamak, iyiyi ve doğruyu getirmek için cihad etmemek, Mehdi gelecek, bizi kurtaracak diye beklemek çok yanlış bir davranıştır.

Her gün namazda, her rekatta söylediğimiz Fatiha’nın son iki ayetinin anlamını düşünün, aynı sonuca varacaksınız: “Bize sırat-ı müstakimde (Kendilerine nimet verdiğinin yolu, gazaba uğrayanların ya da sapanların olmayan yol) rehberlik et.” Burada Allah’a dua ediyoruz. Bizi sırat-ı müstakime ulaştır demiyoruz. Ulaşacak olan biziz. Bize sırat-ı müstakimde rehberlik et diyoruz. Burada rehberlik kelimesinin kullanılması bu nedenle çok anlamlıdır. Rehberin ise (muttakiler için) Kuran olduğu Fatiha suresinin hemen arkasından gelen Bakara suresinin hemen başında belirtilmektedir (ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ).

Allah bizi Kuran’ın rehberliğinden, Hz. Muhammed’in örnekliğinden ayırmasın.

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
27.01.2010
12:28

Allah razı olsun. Erbakan kendisine düşen görevi hizmetleri gerçekleştirerek yapmıştır.

Ben bu yazıyı "Erbakan Mehdi değildir." demek için yazmadım. Ancak mehdi olarak kastettiğiniz bugün toplumda beklenen büyük kurtarıcı ise evet, Erbakan Mehdi değildir derim. Kelime anlamı ile düşünürseniz, "hidayete erdirilen" anlamındadır. Orasını da Allah bilir.

Birileri saplantı halinde Erbakan’ın hala büyük kurtarıcılık yapacağını, bu hasta halinden ayağa kalkıp dünyayı kurtaracağını düşünüyorlar. Çok saçma, teamüllere ve sünnetullaha aykırıdır. Bir insanın artık yaşlandığını ve daha fazla bir şey yapamayacağını artık anlayın.

Yazıyı dikkatle okursanız, kişileri büyük kurtarıcı olarak kabul etmeyin diyorum. Farkına varmadan şirke girersiniz. Sistemi kurtarıcı kabul edin. Adil düzen kurtarıcı bir sistemdir. Bunun sebebi de kaynağının Kuran ve sünnet olmasıdır. Başka bir şeyden dolayı değildir.

Evet, Karagülle olmazsa ben bunları öğrenemeyecektim. Allah ondan razı olsun. Ama Karagülle ile beni karşılaştıran Allah değil mi? Bu nedenle yine kişileri ön plana çıkarmamak gerekir diyorum. Karagülle’ye bu fikirleri, bu sistemi öğreten ve bizi onunla karşılaştıran da Allah’tır.

Bütün bu süreçleri idare eden Allah’tır. Erbakan’ın parti kurması, İslami düşüncenin yayılmasındaki hizmetleri, arkasından partinin büyümesi, bölünmesi, Saadet Partisinin Adil Düzen’i terk etmesi, Ak Partinin alakasının olmaması, şimdilerde de Saadet Partisinin Milli Görüş’ü terketme noktasına doğru gitmesi ... Bunların hepsi Allah’ın iradesinde ve idaresinde gerçekleşmekte ve yaşlanan düzen çökmektedir. Saadet Partisinin de yaşlanan düzeni kendi kendini bitirmektedir. Erbakan’da yaşlanmıştır, güzel işler yapmıştır. Sevapları ve günahları vardır ve Allah’la arasındadır.

Bu nedenle sünnetullaha aykırı beklentilerin, mucizevi olayları beklemenin terk edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Reşat Nuri Erol
27.01.2010
15:03

ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARINI bu gibi mecralara/yorumlara sürüklemek hiç de iyi ve hayırlı olmuyor ve acizane kanaatimce ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARIMIZA zarar veriyor...

Allah rızası için ve Adil Düzen Çalışmalarına zarar vermemek adına; bu gibi meselelerle uğraşmayın!..

Enerjinizi, emeğinizi, vaktinizi "ADİL DÜZEN" için kullanın...

Selam ve dua ile...

RNE

Lütfi Hocaoğlu
27.01.2010
17:49

[1. Mehdi ile ilgili hadisleri nasıl yorumluyorsunuz ?]

İlgilenmiyorum. Kuran’la ilgileniyorum. Hadisleri okuyup da günümüzden bir kurtarıcı aramak lüzumsuz bir iştir. Yüzlerce yıldır yapılmıştır. Sürekli olarak insanlar şu mehdidir, bu mehdidir diye birilerini mehdi ilan etmişlerdir. Siz de aynı şeyi Erbakan’a uyguluyorsunuz. Onunla alakası olmayan hadisleri, sözleri bile öyle teviller yapıyorsunuz ki birdenbire Mehdi oluyor. Diğerleri de yine kendi Mehdi dedikleri insanlar için bunu yapıyorlar. Bana göre o hadislerle uğraşmak boş iştir. Benim ona vaktim yok. Kuran ile ilgili çalışmalara vaktimi ayırıyorum.

[2.İslam’ın dünya hakimiyetine neden inanmıyorsunuz ? Ya da buna inanıyor da her hangi bir peygamber mesleğindeki birinin bunu yapabileceğine mi inanamıyorsunuz ? ]

İslam’ın dünya hakimiyeti dediğiniz, dünyaya İslam düzeninin gelmesi ise, inanmadığımı kim söyledi, elbette inanıyorum ve bunun olması için çaba sarf ediyorum. Açık ve net bir şekilde bunu yazımda belirttim. Siz bunu getirecek kimseyi önceden tayin ediyorsunuz. Ben bunun kim olacağını bilemem. Ben sadece çalışırım. Allah öyle birini gönderir ki, başımıza geçebilir, bize yol gösterebilir, hatalarımızı düzeltebilir ve biz de düzeni uygulayacağından dolayı ona tabi oluruz. Siz ise bu kişinin Erbakan’dan başka bir kimse olamayacağına kesinkes inanıyorsunuz. İnancınızdaki bu kesinlik vahiyle mi?

[3. Erbakan yaşlı öldü bitti sünnetullaha aykırı derken size gaybın haberimi getirildi ya da melek mi geldi de bu kadar kesin konuşuyorsunuz ? Deliliniz nedir?]

İnsanlar görünenle ve kurallarla hareket eder. Peygamberler vahiyle hareket eder. Biz bir insanın uçmasını beklemeyiz. 100 yaşındaki adamın futbol oynamasını da beklemeyiz. Onun futbol oynayacağı ancak ve ancak vahiyle gelirse biz inanabiliriz. Bu da bize değil peygamberlere gelir. Burada aslında benim sormam gereken soruyu siz sormuşsunuz. Ben sorayım şimdi: “Erbakan’ın kanatlanıp uçacağının delili nedir? Gaybın haberi mi geldi?”

[Mucize gibi görülen şeylerin aslında sünnetullahta olan olağan şeyler olduğunu düşünmek zor mu mesela ? İbrahim’e 100 yaşından sonra evlat verilmesi Meryem’e babasız bir erkek oğlan verilmesi yunusun balık tarafından yutulup hayata tekrar gelmesi Musa’nın denizi yarıp içinden geçmesi Zekeriya’ya çok yaşlı vaktinde oğul verilmesi gibi olaylardan çok daha mı sünnetullaha aykırı. siz sünnetullah sözünden istatistiki olarak ortalamanın bilgisini anlıyorsanız bunlar elbette zor sizin için. Eyüp’te tüm gücü sıfırlanınca yeniden eskisinden güçlü çıkmadı mı. Yaşlı olan birine Allahın yine 100 yıl ömür vermesi çok mu sünnetullah dışı ? Bunları reddetmek yerine Allah bilir demek daha akıl karı değil mi...bu bilmediğin konuda ahkam kesmekten daha sağlıklı olurdu...]

Eğer hayatımızı mucizeler üzerine kurarsak hayal kırıklığı yaşamaktan başka bir sonuca varamayız. Dediğiniz olayların hepsi peygamberlerin başına gelen ve Allah’ın her şeye kadir olduğunun göstergesi olan olaylardır. Fakat bu olayları genele teşmil ederseniz hayat yaşanılır olmaktan çıkar. Ama siz Erbakan’ı Hz. Muhammed’e eşit gördüğünüz için (makalelerdeki yazınıza nispeten söylüyorum) sizin bakış açınızdan ona her mucize gelecektir. Ama bana göre anlamsız boş hayallerdir.

[3. Söylediğin sözlerin hiçbiri bizim dediklerimizi yok etmiyor: mehdilik fonksiyonu özel bir peygamberlik fonksiyonudur. Fonksiyonu daha önce Hz peygamberin lokalde uyguladığı bir işletim sistemini tüm insanlığın hizmetine yeniden sunmaktır. Büyük kurtarıcı denmesi az bir grubun en kısa yoldan en kısa sürede tüm insanlığa Adil Düzeni sunabilmesi ve bunun nimetlerinden tüm insanlığın külfetsiz faydalanabilmesindendir.]

Doğru söylüyorsun. Mehdilik değil de hâdilik diyorum ben. Çünkü Kurani terim Hâdidir. Bu da Kuran’da nekre olarak gelmiştir ve her kavmin diyerek kavme özgü olduğu belirtilmiştir. Evet bir kavim ilk örneği uygular ve diğer kavimlerde ondan örnek alır. Bir kavim içinde de bir topluluk uygular ve sistem yani İslam düzeni yerleşir. Burada bir anlaşmazlık yok.

[4. Erbakan gibi bir hasta acuzun mehdiliğine inanmak ve beklemek şirktir ve saçmadır demek asıl şirkin kendisidir. Allah mı sana söyledi ki Erbakan yaşlı o ölür işler akim kalır ? Kimin ne kadar yaşayıp nerede öleceğini Allah mı söyledi ? Yarın kıyamet günü Allahı bu hususta şahit gösterip bir de iftira mı atacaksın ! Ben kendi iyiliğiniz için dikkatli konuşmanızı tavsiye ederim !! Adil Düzenin bir mümessili olarak bunları sarfedip sonra da bu hususta saptıracağınız insanların vebali de sizin boynunuzda...ya Allah ona uzun ömür verirde sağlık bahşeder de sonra büyük inkılabı yaparda senin ömrün yetmezse bunları görmeye ? o zaman saptırdıklarının hesabını kim ödeyecek ’’]

Birincisi ben “hasta acuz” lafını kullanmadım. İkincisi Erbakan yaşlıdır. Yaşlı insanlardan olağanüstü şeyler beklemem ve normalde de beklenmez. Keşke olsa, keşke büyük inkılabı yapsa, ah keşke. Çıkıp dese ki ben Adil Düzen için yeni bir atılım başlatıyorum. Adil Düzen için çalışmak isteyen herkesi topluyorum ve bana katılın dese. Bakın ben sizden önce gitmiyor muyum? Ama o zaman şu soru gelir aklıma: İktidar olmak için Çiller’le koalisyon yaptığı zaman niçin Adil Düzen’i terk etti. Terk etmedi diyebilir misiniz? İktidarı sırasında hangi Adil Düzen uygulamasını yaptı? Bunu bana söyleyin. Ama dersiniz ki, o hata yapmaz, bildiği vardır vs vs. Bunları geçin. Aradan 10 yıl geçti yeni yeni Adil Düzeni ağzına almaya başladı.

Ben kimseyi saptıramam. Ben kendi görüşümü söylüyorum. Merak etmeyin Erbakan’ın insanüstü olduğuna inananların görüşü benim lafımla değişmez, onlar inanmaya devam ederler.

[5. Saadet milli görüş sapmalar yaşlanmalar: bunlar sığ mantıkla değerlendirilmez. Elbette ki Allah toplulukları en büyük denemelerden geçirir hele hele büyük büyük inkılaba namzetleri: elbette sapacak yaşlanacak badireler atlatacak sarsılacak: ama film bitti mi ki ? bunlar vucuda yapılan aşı gibi bağışıklığı artıracak denemeler. Hep daha iyisi ortaya çıksın diye: filmin sonu gelmiş gibi hüküm vermek ümitsizlik ve iman eksikliğindendir ...]

Bunlar sığ mantık değil, sosyolojik gerçeklerdir. Tabi sizin gibi sürekli mucize beklentisinde olanlar sosyal kanunlara inanmayabilir. Topluluklar da insanlar gibi yaşlanır. Ama içinde genç insanlarda olur, yaşlı insanlar da. Saadet Partisi uzun bir sürecin son halidir. O süreçte olanlar görevlerini yapmış ve yaşlanmıştır. Bunu herkes görmektedir. Baktılar ki artık başarılı olamıyorlar, onlarda Ak Partiye benzemek için liderlerini değiştirdiler. Bana bugün Saadet Partisi içinde Adil Düzen lafını kullanan bir yönetici söyleyin. Bugün herkes çok iyi bilmektedir ki Saadet Partisi içinde Adil Düzenci olmak kenara atılmak demektir. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Bugün Ak parti içinde Adil Düzenciler yaşayabilir, ama Saadet Partisinde asla. Bu durum hala sizi düşündürmüyorsa, hayret. Saadet Partisi şu anda Erbakan’ın kontrolünden bile çıkmış, farkında değil misiniz? Lideri Milli görüş lafını bile ağzına almaktan çekiniyor. Siz bu partiden inkılap bekliyorsunuz. Onların İnkılabı ancak Ak partiye doğru bir inkılap olur.

Filmin sonu gelmedi. Film yeni başlıyor. Benim ümitsizliğim olduğunu kim söyledi. Benim ümitsizliği Saadet partisinden ve eski Adil Düzencilerden. Onlardan ümidim yok. Yoksa ben yakinen biliyorum ki Adil Düzen gelecek ve insanlar mutlu ve huzurlu yaşayacak. Asıl iman eksikliği kişilere dayanan imanlardır. O kişi ölünce siz imanınızdan vaz mı geçeceksiniz?

Lütfi Hocaoğlu
28.01.2010
13:06

Allah razı olsun. Bence de bu tür tartışmalar zarar vermez ve metotla ilgili olduğu sürece sorun yok. Asıl olarak ise birlikte Adil Düzenciyiz. Siz bunu Erbakan’ın getireceğine inanıyorsunuz, beni ise kimin getireceği ilgilendirmiyor. Size göre bu işi Erbakan başlattı ve Erbakan bitirecek. Bana göre ise Erbakan başlattı ama o bitirmeyecek.

Ölmez, sağ kalırsak göreceğiz hangi metotla geleceğini. İster siz haklı çıkın, ister ben, sonuçta inanıyoruz ki: Allah’ın razı olduğu, hakkın üstün olduğu, zalimin ezik olduğu, adaletin ve mutluluğun, refahın hakim olduğu Adil Düzen gelecek.

Osman Köse
28.01.2010
16:48

Toplulukta birey ilmi, iktisadi, dini ve siyasi dayanışma ortaklıklarının her birinin ayrı ayrı üyesi olmak durumundadır, fakat bu kategoriler altında birbirleri ile rekabet eden gruplardan herhangi birini seçebilir. Mesela ilmi olarak Akevler ya da H. Karaman ekolunu; iktisadi olarak Tüsiad’ı, Müsiad’ı veya Askon’u; dini gruplardan Protestanlığı, Nurculuğu, Nakşiliği veya Aleviliği seçebilir.

Bu gruplar, üyeleri nispetinde üst kurulları (ilmi, iktisadi, dini ve siyasi) oluşturur. Bu yapılanma bucaktan başlayıp en yukarıya doğru aynı şekilde çıkar ve sonunda 4 kurumu oluşturur. Son aşamadaki Mecliste (yasama organında) kurumların her biri çıkacak yasaların 4 kriterle de (ilmen doğru, iktisaden yararlı, dinen güzel, siyaseten adil) uyumlu olması için çalışır ve böylece denge (laiklik) oluşur ve Adil Düzen kurulur.

Cengiz’in yaptığı siyasi yorumlarınızda adalet-zulüm kriterini kullanın, diğer kriterleri kullanmak doğru değil yorumu tam isabetli değildir. Yukarıdaki tartışmanın Şeriat-Tarikat tartışması gibi sonuca ulaşmamasının da bu yüzden kaynaklandığını düşünüyorum. Dört meleke (fikir, irade, his ve ünsiyet) her insanda bulunmasına rağmen bu melekeler bireyde dengede değildir, bir tanesi mutlaka baskındır ve biz de bu baskın olana göre ileride mesleğimizi seçer, tüm değerlendirmelerimizi ağırlıklı olarak ona göre yaparız.

Tabii ki insan diğer melekelerin öngördüğü kriterleri, ön kabulleri de öğrenip kendi alanı dışındaki konularda tartışırken onları uygulayarak tam manasıyla olmasa da karşısındakini anlayabilir. Ama bu karşısındakini anlama sadece olayın ilk aşamasıdır, ikinci aşama onu onaylamasıdır. Bu onaylama aşamasında insan gene güvendiği kriter/ön kabullerle hareket eder. Yani Cengiz’in Mehdi ile ilgili yorumlarını ya da makaleler bölümündeki batini tefsirlerini tam olarak anlasak bile onları ilmen doğru olmadığı için ile kabul etmeyebiliriz. Özellikle mehdi/tasavvuf vs konularda Cengiz’in kriteri histir ki bu da sübjektiftir. Kendisine ilham edilmiş ve kendisi de buna iman etmiş olabilir ama bundan sadece kendisi sorumludur, biz değiliz. Hatta kendi sorumluluğu içerisinde bunu tebliğ etmek, başkalarının da inanmasını sağlamak olabilir. Biz buna da saygı duyarız.





Sayı: 33 | Tarih: 24.01.2010
Gülay Göktürk
Vicdansızlar Kim?
1419 Okunma
Adem Çevik
Mümtazer Türköne
Vatana ihanet planı' nasıl engellenir?
1283 Okunma
2 Yorum
Arif Ersoy
Zülfü Livaneli
İnsanoğlu insankızı
1281 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Altan
Ağca için Alpaslan Türkeş ne demişti?
1227 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Kardeşlik uygulaması
1210 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Deveyi diken...
1188 Okunma
Leyla Okta
Ebubekir Sifil
Gerçek diyalog ve hoşgörüye doğru
1188 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Adalet istiyoruz
1174 Okunma
Tayibet Erzen
Can Ataklı
Sarıgül’ün Cevapları-4
1169 Okunma
Mesut Karaaytu
Bekir Berat Özipek
Batman tenha değil
1163 Okunma
Bünyamin Demir
Oktay Ekşi
İyimser Olalım mı?
1141 Okunma
Vahap Alma
Toktamış Ateş
Bir başka açıdan
1133 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mahir Kaynak
Önce karar, sonra delil
1132 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Niyazi
Bu yazıyı saklayınız
1125 Okunma
Abdurrahman Erol
Fikret Bila
Semineri hangi komutan izledi
1120 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Ahmet Hakan
Mustafa hakkında birkaç önemli şey
1119 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Fehmi Koru
Kimlerin ayıbıysa onlar düşünsün
1102 Okunma
Ahmet Kirtekin
Abdülkadir Özkan
Tam güne karşı çıkış tamamen duygusal!..
1100 Okunma
Özgül Ertuğrul
Mehmet Şevket Eygi
Niçin Durgun, Sönük, Sessiz, Hareketsiz?
1089 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Altan
Görevleri Suç
1071 Okunma
Özer Ataç
Reşat Nuri Erol
Yeni krizler geliyor hep gelecek
1047 Okunma
Ilker Ardic