Umut Var
1122 Okunma, 0 Yorum
Can Dündar - Milliyet
Vahap Alma

Ankara büromuzun 37 yaşında kaybettiğimiz muhabiri Barkın Şık’ın ardından Mustafa Balbay’la konuşuyorduk.

Bir ruhbilimcinin kendisine söylediklerini aktardı:

“İnsanların intihar nedenleri arasında yorgunluk, yoksulluk, mutsuzluk da var belki, ama en temel neden, umutsuzluk.”

Hayatın birer ikişer kapanan kapıları, ardına yığılan umutsuzları, en sondaki o, “arkasında güneş doğmayan büyük kapı”yı çalmaya itiyor.

“Bitmeyen, sükûnlu bir gece” hasretiyle...

***

O geceden, Almancanın usta kalemi Stefan Zweig da söz eder, son mektubunda...

“Lisanının konuşulduğu dünya”, Nazilerce mahvedildikten sonra, sığındığı Brezilya’da hayatını sil baştan kuramaz.

“Dünyanın bir daha asla eskisi gibi olamayacağını” fark eder; “Hayatı, zamanında ve dimdik sonlandırmaya” karar verir.

23 Şubat 1942 sabahı, ütülü gömleğinin üzerine kravatını bağlar. Eşiyle birlikte yüksek dozda barbiturat alarak yatağa uzanır, birbirlerine sarılırlar.

Gelenler, onları en derin sevda uykusunda bulur.

Masanın üzerindeki mektup, şu satırlarla bitmektedir:

“Bütün dostlarımı selamlarım.

Umarım onlar, uzun gecenin ardından gelecek olan sabahın kızıllığını görebilir. Ben; çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum.”

***

Psikeart dergisinin “İntihar” temalı bu ayki sayısında bir fotoğraf var:

San Francisco’da bir köprü...

Köprünün ayağında bir tabela...

Tabelada bir yazı:

“Umut var!”

Ve altında, psikolojik destek hattının telefon numarası...

Boğaziçi Köprüsü’nün girişinde bu yazı olsa, Mehtap kurtulur muydu acaba, diye düşündüm bakarken...

Geçen ay o köprüden kendini atmadan önce, umudun o incecik ipine tutunur muydu?

Mehtap’ın intiharından önce videoya kaydettiği veda mesajını, YouTube’da izledim. Gözyaşları içinde, “Şu an Boğaziçi Köprüsü’ne doğru gidiyorum” diyordu:

“24 yaşımda hayatımı sonlandırıyorum. Bir şeyler yapmak istedim, yapamadım. İnsanlar izin vermedi. Allah’a emanet olun!”

Ve videonun sonunda, hayattan kopanın, hayata bağlılığını kanıtlayan bir rica:

“Anne! Benim evde küçük bir köpeğim var. Onu sana emanet ediyorum. Kimseye verme. Ona kızma; tuvaletini eve yapmıyor. Ona baktığında beni hatırla!”

***

Metropoll Araştırma Merkezi’nin “Ocak 2015-Türkiye’nin Nabzı” araştırması, “olumsuz gelecek beklentisi”ndeki tırmanışa dikkat çekiyor.

Toplumun yarısından fazlası, ülkenin kötüye gittiği inancında... “Karamsarlık, yüksekte seyrediyor.”

Ankete katılanların yüzde 44’ü, kendisinin ve ailesinin geleceğinden umutsuz...

“Bu, şimdiye kadar ölçtüğümüz en yüksek rakam” diyor, Prof. Dr. Özer Sencar...

Karamsarız, çünkü “lisanımızın konuşulduğu dünyayı mahvediyorlar”.

O canımız gibi sevdiğimiz ülke, bir daha asla eskisi gibi olamayacakmış gibi görünüyor. Dayanmak giderek güçleşiyor.

Sabırsız olanlar, önden gidiyor.

Anlıyoruz ki, “uzun gecenin ardından beklenen sabah kızıllığı”, kendiliğinden gelmeyecek.

O ışığı biz, karanlığı yenerek yakacağız.

O yüzden işte, yalnız kalmamalıyız; “bir şeyler yapmamıza izin vermeyenler”e karşı bir arada ve dimdik durmalıyız.

Köprüden önceki son çıkışı bile geçtiğimize inansak, köprüdeki o tabelayı hatırlayıp umutvar olmalıyız:

“Umut var” çünkü...

 

 

 

     Afakta Umut

 

     Psikolojik buhran geçirirsiniz. Yazın ortasında üşüyen bir yüreğiniz, kışın ortasında buharlaşıp tükenen umutlarınızla  bir kandil ziyası tahayyül edersiniz. İçinizde isyana hazır virane duygularınıza tahakküm ve tahammülünüz tükenik. Beklentilerinizle hayal kırıklıkları arasında paralel orantı. Beyinde dolaşıp tek karede resmedebildiğiniz milyonlarca kare.  Muhtaç olduğunuz tek şey yok olmak. Yokluğa yükleyebildiğiniz tek anlam, yoklukla varlığı var edenden bihaber kalbinize yerleşik bi-umut duyguların eseri olan ölüm..! Tek kurtuluş yolu olan ölüm..! Yok oluş..! mu acaba?

 

     Umut; yitirilmiş hayallerin, birbiri ardına sıralanmış programlarla hüznün bitap düştüğü farklı zamanların bir daha varolmayacak gerçek öyküsüdür. İnşa edilen temel, ertelenmiş umutlarla birlikte ''aminu''ları beklemekte. Ertelenmiş umutların yitirilmiş hüzünlere müsebbip olması için gereken ışık afaklarda ışıldamakta. Adına da ''FURKAN'' denmekte. İyi ile kötüyü tasnif eder ve afaktaki umudu haber verir isteyene. Dileyene dilediğini verenin kelamının hikmetidir.  

 

     Aç ellerini ve kalktıktan sonra silkelen. Duvarda asılı unuttuğunu indir. Sonra afaklardaki umudun ruhunun derinliklerine düşen parçacıklarını birleştir. Sonra da ışıldıyan nura ses ver. Kocaman bir ''Bismillahirrahmanirrahiym'' süzülsün kurumuş dudaklarından bitkin ve naçar ruhuna...

 

Vahap Alma






Sayı: 296 | Tarih: 15.02.2015
Ahmet Hakan
Gericilik' üzerine tezler
İlericilik
1354 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Ne oluyor?
Hakan Fidan’ın İstifası
1161 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Can Dündar
Umut Var
Afaktaki Umut
1122 Okunma
Vahap Alma
Yusuf Kaplan
Osmalı yaşasaydı,dünya böyle olmazdı!
Bize Osmalı ruhu değil Kur'an ruhu gerek!
1114 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ali Bulaç
Dinlerin Engelleri
Dinlerden Barış Mı Çatışma mı Çıkar?
1106 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Barlas
Kazanmak ve yenilmek vücut salgılarına da yansıyor
Kul olmak ve bunu bilmek
1013 Okunma
Tayibet Erzen