Anlamlı eylem
1118 Okunma, 9 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

27/04/2014

- Tarihte insanlar bir toplulukta doğdular. O topluluğun ferdi oldular ve topluluğun benimsediği dine mensup oldular. Din ve ırkları için öldüler. Cennete gideceklerine inandılar. Yöneticiler onları kullandı.

- Diğer canlıların aksine insanlar birbirleri ile savaşırlar. Bu savaş nüfus dengesini sağladığı gibi sağlam neslin yaşaması için de gereklidir. Uygarlaşma da bu savaşlar sayesinde mümkün olmaktadır. Savaş toplulukları oluşturur. Bu inanış yanlış değildir. Allah’ın istediği, iyilik için savaşanların yanında olmaktır. Bunun için aynı toplulukta ahlaki dayanışma ortaklığını değiştirebildiğin gibi,  ocak ve bucağı da değiştirerek istediğin topluluğun yanında yer alabilirsin. Buna hicret demokrasisi diyoruz. Bir de bulduğun mezhebi veya topluluğu da hakkın yanına götürebilirsin. Buna cihat denir. Demek ki hicret ve cihat insanın doğuşundaki statüsünü değiştirebilir.

 

- Her ırk kendisini üstün görür. Türkler askerlikte, Ermeniler sanatta, Yahudiler ticarette üstündürler. Bu ırktan değil, eğitimden gelmektedir. Benim ekonomist olmam manasız olabilmektedir.

- Kişilerin kabiliyetleri farklı olduğu gibi toplulukların da kabiliyetleri farklıdır. Bu onları ne iyi, ne de kötü yapar.  İyi savaşan zulmetmek için savaşabilir. Adalet için savaşabilir. Kuran bu kabiliyetlerin iyilik için kullanılmasını emreder.  Hak batıl savaşı budur.

 

- Ermeni tehciri bizim suçumuz değildir. Yıkmak istediği bir devleti devlete düşman eder. İktidara baskı yaptırır, halk isyan eder ve iktidar baskı yapar. Bugünkü Kürt karşı çıkmaları budur.

- Çözüm yerinden yönetimdir. İç güvenliğini kendileri kendi kurallarıyla sağlarlar. Dolayısıyla halkın isyanı veya iktidarın baskısı söz konusu olmaz. Çözüm hakemlerdir. Adil yargı varsa baskı yapan yönetim cezalandırılır, isyan eden halk da cezalandırılır. Adil yargı sisteminin tek dayanağı vardır. Hakemlik. Demek ki Adil Düzen dışında çözüm yoktur.

 

- İngiltere’nin çizdiği sınırlar kalabilir ama insanlar arasındaki ilişki sınırını kendimiz çizmeliyiz.

- Sınırları İngiltere değil, Yahudi sermayesi çizdi. Şimdi de işine gelmediği için değiştirmek istiyor. Sınırlar savaşsız değişebilmelidir. Bunun için göç serbest olmalıdır. Bir yerden diğer yere göç olursa, yoğunluk da farklı ise bu devlet, öbür devlete hakem kararı ile toprak vermektedir.

 

03/05/2014

Dönüşüm

- Dönüşüm dönemindeyiz. Suç sayılanlar artık talep edilen oluyor. O zaman o doğru idi şimdi, başka doğrular vardır. 60 darbesi, Özal’ın yönetimi farklı idi.

- a) 1920’lerde Osmanlı imparatorluğunu yıktı. Ulus devletler oluşturdu. Ateist bir ulus oluşturmayı hedefledi.

   b) İnönü’yü savaşa sokmadılar. Sermaye Türkiye’yi kendisine sakladı. Hıristiyanların gelmesini istemedi.

   c) Türkiye dış borçları ödemiş, eskimiş dış sermaye tesislerini satın almıştı. Türkiye borçlandırılarak alt yapı yapılanmalıydı ama kalkınmamalıydı.

   d) Menderes kalkındırmaya başladı, astılar. Erbakan’ı durdurmak için Demirel’i görevlendirdiler. Alt yapı yapmaya devam etti. Özal geldi, ihracata yönelik faaliyet gösterdi. Sermayenin tekelleşmemesi için tedbirler aldı.

   e) Erdoğan geldi, yapı modeli ile Türkiye teslim edildi.

Bütün bunlar onların oyunu ama Allah’ı da oyunu var. Başarıya gidiyoruz. Değişme sonunda Adil Düzen gelecektir.

 

- Sermaye ile devletlerarası çatışma var. Eskiden ülkemizi devletler kontrol ediyordu. Şimdi sermaye ediyor.

-  Eskiden sermaye devletler aracılığıyla kontrol ediyordu. Şimdi parasıyla kurduğu ajanlar, Türkiye’yi fesada veriyor. Yenilecekler ve cehennemde haşr olacaklar.

 

- Eskiden askerleri kullanıyorlardı. Şimdi kullanmıyorlar. Yargıyı veya başka bürokratları kullanmaya çalışıyorlar. Medya onların seslerini yansıtıyor.

- Sermaye tarihi görevini yaptı. Batı uygarlığını oluşturdu. Sermaye terakümü ile sanayi inkılabı oldu. Artık kağıt para bulunmuştur. Sermayenin sömürüsüne kalmamıştır. İşleri bitti.  Sömürmeden yaşayanlar yaşayacaktır. Sömürenler elenip gidecektir.

 

- Refah içinde yaşayanlar, sömürü düzeninin sürmesini isterler.

- Bu sosyal kuraldır. Durumu iyi olanlar düzenin sürmesini isterler. Durumları kötü olanlar, yeni düzen getirmeye çalışırlar. Yeni düzen getirenler olur. Adil Düzen’den daha iyi düzen getirenler bizimle yarışabilirler ama tutucuların bize direnmeleri mümkün değildir. Bugün mutlak hakim duruma geçiyoruz. ANAP ve Doğruyol gitti. Şimdi de CHP gidiyor. Cemaat muhalifimiz oldu.  Sermaye başka çare bulamadı. İslamiyet’in emrine girdi. Artık dindarlarla dinsizler arasında değil, dindarlar arasında çatışma ile denge kurmaya çalışıyor.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Durum

Kuran gelmeye başladığı zaman yeryüzü iki süper gücün hakimiyetinde idi.  Bizans ve İranlılar. Biri doğunun en uygar ve güçlü devletiydi. Şirk içinde idi. Diğeri batının mutlak hakimi idi ve ehli kitaptı.  İslamiyet Romalılar tarafı olmuş ve sonunda dünya Hıristiyanlar ile Müslümanlara kalmıştır. Bugün de yeryüzüne hakim olan iki güç vardır. Hıristiyanlar ve Müslümanlardır.

Bundan elli sene evvel Müslümanlar siyasi güç oluşturmuyordu. Kapitalistler ve Sosyalistler hakimdi. 1960’ta Akevler ortaya çıktığı zaman herkes bize gülüyordu. Sonra ne oldu Sosyalizm sona erdi.  Romanın yerine batı bulunmaktadır.  Papa Hıristiyanlara hakim olmaya başlamıştır. Avrupa’nın ateizmi son buluyor.

Türkiye’de de artık solcular, batıcılar değil, Cemaat ile Milli Görüşçüler çatışıyor. Yani artık ateizm değil, teizmin hakimiyeti başlamıştır. Bunların olacağını Kuran’dan biliyorduk ama bu kadar yakın olacağını asla düşünmezdik.

AK Parti ve Cemaat’in çatışması iki tarafın biraz daha güçlenmesine sebep olacaktır. Nitekim Putin, Erdoğan’ı desteklemiştir. Alman cumhurbaşkanı da cemaati desteklemiştir. Biz Akevler için bunların çatışması fark etmez. Hangi taraf kazanırsa kazansın biz kazanmış olacağız.

Bundan önce,  sermaye iki blok oluşturmuştu. Bunları çatıştırır kendisi yönetirdi de Allah iki cemaati çatıştırıyor ve kendisi yönetiyor. Böylece ateistler yok oluyorlar.

Yeryüzüne artık İslamiyet, hakkı üstün tutan peygamberlerin uygarlığı hakim oluyor. Hazırlık tamamdır. Akevlerin düzeni kurup örnek göstermesi beklenmektedir. Adil Düzen muhasebe programı tamamlandığı zaman Adil Düzen işletmeleri kurulmaya başlanacak. Halk Adil Düzen’i yaşamaya başladığı zaman, siyasiler de ister istemez, Adil Düzen içinde olacaktır.

Bugünkü sermaye, karşılıksız para ile dünyayı sömürüyor. Akevler, karşılıksız TL veya doları değil, karşılığı olan bono, çek, hisse senetlerini kullanmayı tercih etmektedir. Adil Düzen işletmeleri yeni şeyler icat etmiyor. Sadece mevcut değiştirme araçlarının karışıklıklarını tamamlamaktadır.

Akevler Kooperatifleri altın, toprak, demir ve buğday senetleri çıkaracak. Bunları bono senedi olarak çıkaracaktır. TL olarak çıkaracak ama kendisi onu gerçek değerleri ile işlem görecektir. Bu senetler TL ile alınıp satılacaktır. Değeri serbest olacaktır.

Kasaya TL ve senet konacak. İlk konan senetlerin değeri korunacaktır. Böylece bononun değeri, günlük olarak enflasyonla ayarlanmış olacaktır. Senedin değeri=(2*İlk senet + senet)/(ilk senet+2* senet)*ilk değer.  

Formülü TL’nin gerçek değerini gösterir. Peşin alışverişler TL ile yapılacaktır. Ama tüm borçlandırmalar, altın, buğday, demir ve toprak senetlerinin değeri ile değerlendirilecektir. Bir işletme kurup halka gösterebilmemiz gerekmektedir. İzmir Akevler demir çimento kullanmaktadır. Dolayısıyla yarım asırdır yaşamaktadır.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
05.05.2014
05:45

ALİ BULAÇ'IN

BUGÜNKÜ YAZISINI ŞÖYLE SONLANDIRIYOR

VE SORUYOR:

" “Büyüme” kesintisiz faaliyet olduğundan, sınırsız sermaye biriktirme sistemi olan kapitalizm ile ihtiyaçların yerini alan doyumsuz arzular ekonomi politikasının temeli olur. Böylece “dindar-muhafazakâr hükümet” dinin meşru saydığı (haciyat, tekmiliyat ve tahsiniyat) sınırlarını aşan tüketim (tahrimiyat) için ruhlardaki tüketim tohumunu patlatıyor. Bir kere bu tohum patladı mı artık nefs-i emmare ruhu istila eder, böylece “muhafazakâr dindar-eski İslamcı” canavarlaşır. Bir bakmışsınız ilk hareket noktasında “iyi niyetle iyi bir menzil”e ulaşmak üzere harekete geçen Müslüman “yanlış yol”a girdiği için yol onun maksadını dönüştürmüş, yoldan çıkarmıştır. “Yanlış” yani gayrı meşru politikalar” dolayısıyla maksadı değişen Müslüman artık güç toplamaktan, gösteriş yapmaktan, manevi değerlerin içini boşaltmaktan, adaletsizliğe ve eşitsizliğe aldırmamaktan, yoksullara ve mahrumlara üstten bakmaktan, geldiği kökeni unutup görgüsüz giyinip tüketmekten rahatsız olmuyor; yaşadığı gibi inanmaya başladığından adaletsiz bir iktidara dört elle sarılıyor; münker ve menhiyatları, haksızlıkları tolere ediyor. Şimdi soralım: Menzil neydi, bu yol doğru mudur?"

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/menzil-neydi-dogru-yolda-miyiz_2215075.html

Reşat Nuri Erol
05.05.2014
13:22

http://t24.com.tr/haber/dogan-ertugrul-starda-basbakan-rahatsiz-olur-diye-gul-sansurlendi-cem-yilmaza-yasak-tartisildi,257586

Reşat Nuri Erol
06.05.2014
14:07

Abdurrahman Dilipak tam da 4 eski bakan hakkında fezlekelerin görüşüldüğü gün 'yolsuzluk' fırçasıyla döktürdü. Bu sözlerin muhatabı kim? Dilipak ne biliyor? 17 Aralık yolsuzluk iddialarının yeniden gündeme taşındığı gün Yeni Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'tan gelen 'yolsuzluk açık mektubu' merak yarattı. Yazıyı okuyanların kanaati Dilipak'ın kulağına bir takım söylentilerin geldiği yönünde. Yazıda tam hedef belirtmemiş olsa da kendi mahallesindekilere sesleniyor. Dilinin altındaki baklayı gizleyen Dilipak, 'o meçhul yiyicilere' diyerek zehir zemberek bir açık mektup yayınladı. Sözlerinden AK Parti'deki bazı isimleri kastettiği kanaati yaratan Dilipak, "Davanıza ihanet ediyorsunuz.. Dininize, bu millete ihanet ediyorsunuz.. Yediğiniz yetim hakkıdır" diye seslendi. Dilipak'ın iddiasına göre yolsuzluk yapan bu kişiler Paralel Yapı'nın takibinde ve onlar üzerinden hükümet tehdit edilecek. İşte o yazıdan bölümler; O meçhul yiyiciye, torpilciye, rüşvetçiye açık mektubumdur.. Bakın söylüyorum, yolsuzluk yapanlar, sakın ha! Yanlış bir adım sonunuz olur.. Bana kalırsa nefsinize hakim olamıyorsanız, istifa edip, bir köşeye çekilin.. İhtirasınız sizi helak edecek. (... ) Yüksek yargıda ya da yüksek siyasette ya da iktidara yakın, bürokrasideki birtakım yiyicilerle sıcak ilişkileri olan tanıdıklarınız da sizi kurtaramaz.. O size haram lokmayı helal kılan emekli müftülerinizin de o gün size bir faydası olmaz.. Utanmadan bir de sureti haktan gözükmüyorlar mı? Kendi günahlarını gizlemek için, aldıklarının bir kısmını da vakıf, dernek, yurt, kurslara yardım eder gözükmüyorlar mı? Şeytan sizi bunlarla aldatmasın. O ZIRH KENDİLERİNİ BOĞAR Artık köşenize çekilseniz ve yediğiniz naneleri sindirmeye çalışsanız. Tevbe etseniz olmuyor mu? Bu işin bir de ahireti var, hiç mi düşünmezsiniz.. Bu adamları ne kadar sırtımızda taşıyacağız daha bilmiyorum.. Bunlar makamlarını, koltuklarını kendileri için bir dokunulmazlık zırhı olarak görüyorlar.. Ama o zırh sandıkları şey gün gelir kendilerini boğar.. PARALEL BUNLAR ÜZERİNDEN TEHDİDE BAŞLAR Bunlar keşke aday olmasalardı yerel yönetimde. Dilerim milletvekili seçimlerinde yine ön sıralarda yer almazlar.. Aday olanların bir kısmı yine kazandı.. Belediye meclislerinde yine birtakım isimler kritik yerlere geldi.. Bakın bunları derin yapılar, paraleller ya da örgütler yakından tanıyor.. Yakında tehdide, şantaja başlarlar. Hatta başladılar bile.. Davanıza ihanet ediyorsunuz.. Dininize, bu millete ihanet ediyorsunuz.. Yediğiniz yetim hakkıdır.. HEPSİNİN YURT DIŞINDA HESAPLARI VAR Kimi tarikat ve cemaat örgütlenmesi içinde.. Kimi bizzat kendisi bu işin içinde, kimi oğlu, kimi damadı, kimi kızı, kimi eniştesi üzerinden yapıyor bu işi.. Kimi yeğeni, kimi kardeşi üzerinden.. Hepsinin yurtdışında paraları var.. Yurtdışındaki paralarını teminat gösterip, Türkiye'deki işletmelerine, yurtdışından alınmış kredi gibi o paraları geri getiriyorlar.. YEDİKLERİNİZ NASİYELERİNİZDEN DÖKÜLÜYOR Bir de kendi aralarında bir grup oluşturup halka ve iktidara nasihat etme iddiasında olanlar yok mu? Ya hu artık yedikleriniz nasiyelerinizden dökülüyor.. Akıllarınca kadrolarını kuracaklar, iktidar ve toplum nezdinde saygın bir toplulukla ağırlık oluşturacaklar.. Ha, şunu da söyleyeyim, o birlikte iş tutup, birlikte yediğiniz kişiler var ya, yarın onlar da zoru görünce ya da bir gün vicdanlarının sesini dinleyip geri döndüklerinde size soracak soruları ve hesapları olmalı.. Bu millet kimsenin uçkur ve haram lokmasına katık desteği vermez. Düşün yakamızdan! SİZİ KİMSE KURTARAMAZ Yarın işler ters gitmeye başladığında.. Artık çok geç olmuş olur ve sizi kimse kurtaramaz.. Benden söylemesi. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Sonra "demedi" demeyin de.. Bu iktidar da; sizin, paralelcilerin şantajına boyun eğmeniz karşısında sesiz kalamaz, kalmayacaktır, kalmamalı da.. Zalimler için yaşasın cehennem..

http://www.gazeteciler.com/medya-kosesi/dilipakin-dilinin-altinda-neler-var-76527h.html

Reşat Nuri Erol
06.05.2014
16:46

dikkat !

http://www.ihsaneliacik.com/2014/05/ihsan-eliack-ile-demokratik-islam.html?utm_source=feedburner&utm_medium=twitter&utm_campaign=Feed%3A+ihsaneliacik+%28R.+%C4%B0hsan+Elia%C3%A7%C4%B1k%29

"... Öcalan bu kongreyi önerirken Medine Sözleşmesi’ne atıfta bulunmuştu. Nedir bu Medine Sözleşmesi? Kimler arasında yapılmış, nasıl bir toplumsal mutabakat sağlamıştır, bu güne uyarlanma şansı var mı?..."

Reşat Nuri Erol
06.05.2014
16:46

dikkat !

http://www.ihsaneliacik.com/2014/05/ihsan-eliack-ile-demokratik-islam.html?utm_source=feedburner&utm_medium=twitter&utm_campaign=Feed%3A+ihsaneliacik+%28R.+%C4%B0hsan+Elia%C3%A7%C4%B1k%29

"... Öcalan bu kongreyi önerirken Medine Sözleşmesi’ne atıfta bulunmuştu. Nedir bu Medine Sözleşmesi? Kimler arasında yapılmış, nasıl bir toplumsal mutabakat sağlamıştır, bu güne uyarlanma şansı var mı?..."

Reşat Nuri Erol
06.05.2014
16:46

dikkat !

http://www.ihsaneliacik.com/2014/05/ihsan-eliack-ile-demokratik-islam.html?utm_source=feedburner&utm_medium=twitter&utm_campaign=Feed%3A+ihsaneliacik+%28R.+%C4%B0hsan+Elia%C3%A7%C4%B1k%29

"... Öcalan bu kongreyi önerirken Medine Sözleşmesi’ne atıfta bulunmuştu. Nedir bu Medine Sözleşmesi? Kimler arasında yapılmış, nasıl bir toplumsal mutabakat sağlamıştır, bu güne uyarlanma şansı var mı?..."

Reşat Nuri Erol
06.05.2014
16:47

http://www.internethaber.com/ihsan-eliaciktan-ocalan-ve-islam-bombalari-669094h.htm

Reşat Nuri Erol
08.05.2014
04:48

ÜSTAD'IN VE İLGİLENEN ARKADAŞLARIN DİKKATİNE:

İslamî sigortacılık (2)

HAYRETTİN KARAMAN İslâmî sigorta sisteminin temel kuralı, sigortacı ile sigortalının karşılıklı olarak aynı yükümlülük ve garanti çerçevesine dahi olmaları, sigortalı olmak için yatırılan meblağın karşılıklı teberru olması ve sigortayı yönetenlerin primlere malik olmamasıdır. Bu sistem, ileride biraz detay bilgiler de vereceğim dört kuruluş ile gerçekleşmektedir: Şirket, sandık, vakıf ve kooperatif. Aşağıda, Sayın Yusuf Üstün'ün makalesinden alarak verdiğim bilgilerden anlaşılan odur ki, mevcut mevzuata göre ülkemizde ancak 'kooperatif' ile İslami sigortacılık yapılabilecektir. Şirket, sandık ve vakıf yoluyla islamî sigortacılık yapabilmek için kanun çıkarmak ve mevcut ilgili kanunlarda değişiklik yapmak gerekmektedir. Mevcut yasal düzenlemelerin uygunluğu: Ülkemizde sigortacılık faaliyetleri yakın bir zamana kadar ancak anonim şirket şeklinde kurulacak sermaye şirketlerince yapılabilir iken, 2007 yılında yürürlüğe giren 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile bu şirket türüne kooperatifler de ilave edilmiştir. Bu ilave sigortacılık mevzuatımızın aynı zamanda AB müktesebatına uyum sürecinin bir gereği olarak da karşımıza çıkmıştır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 'Sigorta şirketlerinin ve reasürans şirketlerinin kuruluşu' başlıklı 3'üncü maddesinde; 'MADDE 3 - (1) Türkiye'de faaliyet gösterecek sigorta şirketleri ile reasürans şirketlerinin anonim şirket veya kooperatif şeklinde kurulmuş olması şarttır. Sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri, sigortacılık işlemleri ve bunlarla doğrudan bağlantısı bulunan işler dışında başka işle iştigal edemez. (3) Üyeleri dışındaki kişilerle sigorta sözleşmesi yapmayan kooperatif şeklinde kurulan sigorta şirketleri ve reasürans şirketlerinin; a) Mütüel (karşılıklı) sigortacılık yapması, b) Ortak sayısının ikiyüzden az olmaması, c) Yöneticilerine herhangi bir ayrıcalık vermemesi, zorunludur.' denilmektedir. Ayrıca, 2011 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 'Karşılıklı sigorta' başlıklı 1402'nci maddesinde; '(1) Birden çok kişinin birleşerek, içlerinden herhangi birinin, belli bir rizikonun gerçekleşmesi durumunda doğacak zararlarını tazmin etmeyi borçlanmaları karşılıklı sigortadır. Karşılıklı sigorta faaliyeti ancak kooperatif şirket şeklinde yürütülebilir. ' denilmekte ve 'mütüel sigortacılık, karşılıklı sigortacılık, kooperatif sigortacılığı veya tekafül' olarak adlandırılabilecek sigortacılık faaliyetlerinin ancak kooperatif model ile yapılabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun henüz ilk maddesinde kooperatif tarif edilirken; 'Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.' denilmekte ve bir kooperatif organizasyonunun olmazsa olmazı 'karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve kefalet' vurgusu bir daha karşımıza çıkmaktadır. Gelecek yazılarda diğer islâmî sigorta şekilleri ve kuruluşları hakkında bilgi verip hükümetten hukuki altyapıyı oluşturması talebinde bulunacağım. Ancak yukarıda verilen bilgilerden hareketle uygun kooperatiflerin hiç vakit kaybetmeden 'mütüel sigorta (tekâfül)' faaliyetini başlatmalarını hararetle tavsiye ediyor ve bekliyorum.

Reşat Nuri Erol
09.05.2014
05:40

HAYRETTİN KARAMAN İslamî sigortacılık (3) İslâmî sigortacılığın kooperatifler vasıtasıyla ''mütüel-tekâfül'' şeklinde yapılabilmesine ülkemizde mevcut mevzûâtın müsait bulunduğunu bundan önceki yazıda ifade etmiştik.

...

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/islam%C3%AE-sigortacilik-3/52266





Sayı: 255 | Tarih: 4.05.2014
Yusuf Kaplan
Yersiz ve dilsiz bir çağrı,çağını kurabilirmi?
Kuran İslam'ından söz etmek!
1295 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Anlamlı eylem
Durum
1118 Okunma
9 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Yasaklayacağınıza izin verseydiniz
Kutsal mekânlar
1025 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
"Krizler takvimi"nin bir yaprağı da dünü gösteriy
Gerçek ve Yalan Arasında
997 Okunma
Tayibet Erzen