cahiliye
1270 Okunma, 3 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

Modern zamanlarda sıklıkla düştüğümüz zihinsel tuzaklardan birisini, bilgi ile cehalet arasında kurulan ilişki oluşturuyor. Temel referanslarımızın "ilim" meselesine yaptığı vurgudan hareketle okumanın öneminden bahsediyor, cehaletin dinimiz tarafından nasıl yerildiğini -biraz da modern değerlerle örtüşen şeyler söylemenin getirdiği rahatlığın tadına da vararak- büyük bir iştiyakla anlatıyoruz.

Zaten İslam'dan önceki döneme "cahiliye" denmiş olması, İslam'ın baş düşmanı Amr b. Hişâm'ın "Ebû Cehil" (Cehaletin babası) olarak anılması... dinimizin okumaya ve bilgili olmaya verdiği önemin göstergeleri değil mi?!

Oysa başta da işaret ettiğim gibi bu bir "tuzak"tır ve bizim, "ilim", "alim", "ilim öğrenme"... gibi temel değerlerimizin anlam kaymasına uğramasından başka bir şeye hizmet etmemektedir.

Burada hemen, "İlmin, ilim öğrenmenin ve bilgili olmanın nesi kötü?" tarzında bir soruyla karşılaşabiliriz. Hemen belirteyim ki, benim kastım ilmin, alimin ve ilim öğrenmenin bizzat kendisine olumsuz anlamlar yüklemek değil. Kimsenin böyle bir vartaya düşmesini arzu etmem.

Benim kastım, ilim/alim meselesiyle modern bir durumun birbirine karıştırılmasının doğuracağı vehamete dikkat çekmekten ibaret. Şöyle ki:

Biz, Müslümanlar olarak insanları, ilimle ilişkileri bakımından ikiye ayırırız: "havass" ve "avam". Bir kimsenin pozitif bilimlerde allame-i cihan olması, İslamî ilimlerde "havas" sınıfında addedilmesini gerektirmez. Hatta böyle kimseler, mesailerini pozitif bilimlere sarf ettikleri için İslamî ilimlerde genellikle "avam" kategorisinde yer alırlar.

"Havass" ve "avam"ın da kendi aralarında muhtelif tabakalara ayrıldığını ayrıca belirtmek gerekir. İslamî ilimlerin herhangi bir dalına "kurucu" otorite vasfıyla damgasını vurmuş olanlarla, o sahada onların açtığı yoldan yürüyenleri -sahaya usulüyle-füruuyla vakıf olan tahkik ehlinden olsa bile-, keza bu tahkik ehli ile o sahanın daha alt tabakalarında yer alanları birbirine karıştırmamak gerekir.

Hatta İslamî ilimlerin birinde "havas"tan olan bir kimsenin, diğer birinde "avam" mertebesinde bulunmasında şaşılacak bir durum yoktur. İlim tarihimizde bunun yığınla örneği vardır.  Burada bir önemli sorunun cevabı üzerinde kısaca duralım: Günümüzde hayli yerilen "taklid" olgusunun bu tasnifteki yeri nedir?

Hemen belirtelim ki "taklid ehli"nden olmakla "avam" olmak aynı şey değildir. Her taklid ehli avam değildir. Söz gelimi Fıkıh'ta mukallid tabakasına mensup nice insan vardır ki, avamdan sayılmaları mümkün değildir. İbn Âbidîn bunun en güzel örneğidir. Bizzat kendisi, Fukahanın tabakaları üzerinde dururken kendisinin "taklid ehli"nden olduğunu söylemiştir. Ancak bu durum İbn Âbidîn'in "alimlik" vasfıyla hiçbir şekilde çelişki teşkil etmez. O, Fıkıh ilminde son devirlerin en önde gelen alimlerinden birisidir.

Cahiliye dediğimiz toplum "hiçbir şey bilmeyen" insanlardan oluşmuyordu. Tam tersine cahiliye toplumu sadece ticareti değil, tıp, yıldız bilimi... gibi birçok sahayı iyi biliyor ve günlük hayatta etkin olarak kullanıyordu.

Onlara "cehalet/cahiliye" vasfını veren, İslam'ın getirdiği "mutlak hakikat" karşısındaki bilgisizlikleri daha doğrusu "duyarsızlıkları"dır. Evet, Mekke müşrikleri hakikati bilmedikleri için değil, hakikati bilmezden geldikleri için "cahiliye toplumu" olmakla tavsif edilmişlerdir.

Meseleye bu zaviyeden baktığımızda, Darwinist okuyuşla "bilgi toplumu"na evrildiği söylenen ve diğer toplumlarla kıyaslandığında eğitilmiş insan sayısı bakımından tartışmasız bir üstünlüğe sahip bulunan Batı toplumları aslında birer "cahiliye toplumu"dur.

Özellikle "din dili"ni kullananların -mesela İlahiyat camiasının, Diyanet'in...- "cahiliye" ile "cehalet"i birbirine karıştırmamak, okuyan toplum olmaya teşvikin cahiliyeyi ortadan kaldırma amacına hizmet etmeyeceğini bilmek, "irfan" sahibi olmakla "bilgi" sahibi olmanın aynı anlama gelmediğini acilen fark etmek gibi bir mükellefiyeti vardır.

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
ali hamza
01.12.2009
13:00

Bir işin İslami olması için oişin Allahın emrettiği şekilde yapılması yeterlimidir? Bence değildir.

Reşat Nuri Erol
01.12.2009
13:23

Zafer Kafkas Kardeş!

Aramıza hoş geldin...

Selam, sevgi ve dua ile...

Reşat Nuri EROL

zkafkas
01.12.2009
14:01

Reşat Abi teşekkür ederim.Cümlemize hayırlı olur inşallah.





Sayı: 25 | Tarih: 29.11.2009
Mehmet Şevket Eygi
Din hizmeti nedir, ne değildir?
6505 Okunma
14 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Bir şehir nasıl uygar olur
1359 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Alevi Meselesi
1358 Okunma
3 Yorum
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Grev filan...
1338 Okunma
Leyla Okta
Ruşen Çakır
Zor zamanda konuşmak
1304 Okunma
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
cahiliye
1270 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Taşgetiren
İsviçre'de Danıştay mantığı
1222 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Nazlı Ilıcak
AK Parti'de çatlak mı?
1214 Okunma
Fatma Karuç
Reşat Nuri Erol
Sorunlar, sorular ve cevaplar 1
1203 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Son uyarı
1195 Okunma
Vahap Alma
Fikret Bila
Bayramiç'te çalan tehlike
1155 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Mehmet Niyazi
Aklın Batı'daki mücadelesi
1155 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Bir öfke yumağı olarak canım İzmir
1149 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Ahmet Altan
Genelkurmay, Başbakan ve Medya
1128 Okunma
1 Yorum
Özer Ataç
Mehmet Altan
Paşaların katsayısı...
1105 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Zülfü Livaneli
Okyanusu küçümsemek
1092 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Tek boyutlu siyaset
1090 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler