Sevdim bu bakanı
1302 Okunma, 3 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

10.11.2009

BU sefer Kemal Kılıçdaroğlu haksız... Ya da şöyle söyleyeyim:


Bu sefer Kemal Kılıçdaroğlu, muhatabından okkalı bir yanıt alarak mahcup oldu...


Kendisinden hiç beklemezdim ama Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, öyle bir yanıt vermiş ki Kılıçdaroğlu'na...


“Budur... İşte budur” dedim...


Efendim, olay şu:

Kemal Kılıçdaroğlu memleketin bir köşesinde konuşurken, “Unakıtan'dan sonra göreve gelen bir bakan var: İngiliz Mehmet... İngiliz Mehmet'in kız kardeşi de yeşil kartlı... Peki biz sormayacak mıyız İngiliz Mehmet'e, ‘bu ne tablo' demeyecek miyiz?” diye bir suçlama atmış ortaya...


Gözler kısılıp bakılmış Mehmet Şimşek'e... O da ne?


Maliye Bakanı'ndan acayip şık bir yanıt:


“İngiliz Mehmet değilim ben... Batman'ın Gercüş İlçesi Arıca Köyü doğumlu, Hasan oğlu Mehmet Şimşek'im... Benim ablam, yıllar önce eşini kaybetmiş, halen kızının yanında Batman'da yaşayan ve yaşlılık maaşı dışında bir geliri olmayan 68 yaşında bir Türk vatandaşıdır. Bir bakanın kız kardeşi de yeşil karta muhtaç düzeyde fakir olabilir. Bizde Bakan olunca akrabalar zengin olmaz”.


İşte budur...


Demek ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun karşısında acze düşmek, doğa kuralı değilmiş...


Ortada gocunacak bir şey yoksa, çıkıp aslan gibi yanıtınızı verip, Kılıçdaroğlu'nu mahcup edebilirmişsiniz... 

 

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Kemal Kılıçdaroğlu bakan Mehmet Şimşek’in ablasının yeşil kart sahibi olmasını yolsuzluk yakalama heyecanı ile kullanmaya kalkışmış ama çamura saplanmıştır. 10 Kasım günü de CHP milletvekilleri mecliste tıpkı bir miting alanındaymış gibi pankartlar açmıştır.

Mecliste tıpkı çocukların kavga etmesi gibi birbirine bağıran, yumruklaşan koca koca vekiller herkesin hafızalarındadır. Ağız dolusu vaatler verip, bu vaatler gerçekleşmediğinde kıvıran politikacılar, sürekli yalan söyleyip yalanları ortaya çıkınca yüzleri bile kızarmayan politikacılar, kendi çözüm önerilerini sunmak yerine daha önceden kendi savunduğu görüşü diğer parti tarafından savunulunca şiddetle karşı çıkan politikacılar artık rutin politikacı tipi haline geldi ve daha da kötüsü kanıksandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy “Berlin duvarı yıkıldığında oradaydım” dedi ve yalanı ortaya çıktığında Fransa’da Liberation gazetesi tarafından montaj fotoğraflarla dalga konusu haline geldi. Cumhurbaşkanı mevkiine gelmiş bu adamın yalan söylemesi ona asla bir menfaat sağlamıyordu.

Öyleyse politikacılar niçin bu davranışları göstermektedirler? Bunu kendi davranış mantığımızla çözemeyiz.

Politikacı sendromu

Akıl sağlığı bozukluklarının sınıflandırıldığı bir kılavuz vardır. Bu kılavuzun adı DSM-IV’tür. The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders yani akli dengesizliklerin tanı ve istatistik el kitabının kısaltmasıdır. Bu kılavuz kitapta akli dengesizliklere nasıl tanı konulacağının kriterleri belirlenir, akli dengesizlikler sınıflandırılır. Eski hastalıkların sınıflandırmasında değişiklikler olabilir veya yeni hastalıklar kılavuza eklenebilir. Bu değişiklikler nedeniyle yeni sürümler geliştirilmiştir ve son sürüm dördüncü sürümdür, bu nedenle adı DSM-IV’tür. Bu sayede hekimler için bir standart elde edilmiştir.

Pam Ladds New York taşrasında yaşayan bir yazar ve psikoterapisttir. Kendisinin tanımladığı bir sendrom vardır: Politikacı sendromu. http://www.opednews.com adresindeki internet sitesinde 08 Ağustos 2003 tarihinde yayınladığı makalesinde bu sendromun DSM-IV’e yeni bir kategori olarak eklenmesini önermiştir ve DSM-IV formatına uygun olarak yazmıştır. Makalenin başlığı şu şekildedir:

A New Psychiatric Diagnostic Category: Politician Syndrome; DSM-IV 333.333

Yeni bir psikiyatrik tanı kategorisi: Politikacı sendromu; DSM-IV 333.333

Pam Ladds, bu sendromun sıklığındaki artış, bulaşıcı olması ve toplumun saflığı nedeniyle tedavi seçeneklerinin sınırlı olduğunu yazmış, önlenmesinin tek yönteminin ise kaşarlanmış politikacıları insanlardan ayrı tutmak olduğunu, bunun için de erken tanının önemini bildirmiştir.

Pam Ladds tarafından tanımlanan Politikacı sendromu tanı kriterlerinin Türkiye şartlarına göre revize edilmiş hali şudur:

A.Aşağıdakilerin en az üçüyle kendini gösteren sosyal ilişkilerin kalitesinde bozulma:

1.Konuşma dengesizlikleri vardır. Aşırı derecede abartır, önceden açıkladığı fikirlerinin tam tersi görüşü savunabilir, kelimeler ve deyimleri gereksiz kullanır. Lafı çevirir, dikkati başka tarafa çeker ve karşısındakine sözünü unutturur.

2.Muhteşemlik ve kendini beğenmişlik belirgin bir özelliktir. Başarılarını ve yetenekleri aşırı derecede abartır. Yapmacıktır, rol yapar, aşırı duygu ve heyecan ifadeleri gösterir. Başkalarının kendini övmeleri için şık giyinir.

3.Hayal gücü fazla olanlar kendisini bütün halkın desteklediği hissine kapılabilir. Hatta kendini öyle kaybedebilir ki seçildiği partiyi iktidarda olsa bile bırakır ve tek başına iktidar olacağı düşüncesi ile parti kurabilir. Ayrıldığı partisinin sanki kendisi de o sırada partide değilmiş gibi yaptığı icraatları şiddetle eleştirir, suçlar. Genellikle ilk seçimde sonuncu olunca kurduğu partiyi bırakıp başka partiye katılmaktan çekinmez. Hatta ayrıldığı partisine bile pişkin pişkin geri dönebilir.

4.İstismar edicidir. Diğer insanların üstün yönlerini ve başarılarını kendi hedefleri için kullanır. Çevresindeki insanların elde ettiği başarıları üstlenmekten çekinmez. Başarısızlıklarda ise onları suçlamaktan çekinmez.

5.Beğenilmeye aşırı derecede ihtiyaç duyar ve herkesin ilgisinin, dikkatinin kendisine odaklanması gereklidir. Bu zaafı dolayısıyla çevresi poh pohçularla doludur. Çevresini sürekli kendisini öven bir güruh kaplamıştır ve bu nedenle gözleri artık bağlanmıştır. Her yaptığının en iyi olduğuna inanır ve eleştirilere tahammülsüzlük vardır. Kendisini uyarmak için onunla görüşmek isteyenleri çelikten duvar oluşturan bu güruh yanına asla yaklaştırmaz. Zaten kendisi de eleştirme ihtimali olanlarla görüşmek istemez, çünkü hoşuna gitmeyecek sözleri duymak onu son derece rahatsız etmektedir.

6.İnansın inanmasın dini metinlerden alıntılar yapar ve rakiplerini sürekli ahlaki açıdan yargılar. İnanan insanların inandıkları gibi davranmasını önleyen kanunlar çıkarır. Bu yasakçı kanunları savunurken utanmadan bu insanların dini istismar ettiğini, gerçek dindarların kendisi gibi olduğunu iddia eder.

7.Espri yeteneğinden yoksunsa kendini eleştiren espri, karikatür ve fıkralardan rahatsız olur, gerekirse dava açar. Espri yeteneği varsa bu esprilere aldırmaz ve kendisi de rakiplerini eleştirirken sürekli espriler yapar ve kendine yöneltilen eleştirilerin yönünü değiştirmek için bu esprileri kullanır. Sonradan kendisi için sıkıntı yaratacak bir şey söyleyecekse ustalıklı bir şekilde kinaye sanatını kullanır. Bu sayede inkar etme imkanı doğar.

8.Seçim bölgesinin çıkarcı isteklerini ustaca savuşturur. Seçilmeden önce verdiği vaatler nedeniyle seçim bölgesinden meclise gelip kapısını aşındıran seçmenlerini ustaca atlatır, isteklerini yapar görünür ve yapmaz. En etkili silahı oyalama taktiğidir.

9.Muhalefette ise aşırı derecede itirazcıdır, alaycıdır. Her fırsatta iktidarı eleştirir. Daha önceden kendisinin savunduğu bir fikri iktidar partisi öne sürünce şiddetle karşı çıkar. Sürekli iktidarın yolsuzluk yaptığını iddia eder. Tersi ispat edilse bile ısrarla yolsuzluk yapıldığını iddia eder hatta kanıtladığını savunabilir.

10.Seçilirse görevi süresince alacağı toplam maaşın onlarca hatta yüzlerce katı parayı seçim kampanyası sırasında hiç düşünmeden harcar. Çünkü vatana hizmet aşkıyla o kadar çok yanıp tutuşuyordur ki harcayacağı paranın hiç önemi yoktur. (!)

11.Hiç bir proje veya çözüm sistematiğine sahip değildir. Çözümün kendisi olduğuna inanır ve bunu sürekli olarak deklare eder. Kendisinin seçilmeye ne kadar layık olduğunu ya açıkça ya da ima yoluyla bildirir. Memleketin sorunları için çözüm önerileri sorulduğunda kendisinin bunu çözecek kapasitede olduğunu belirtir ama hiçbir somut öneri ileri süremez.

12.Seremonilere düşkündür. Eğer iktidardaysa gittiği resmi kurumların başındaki yöneticiler tarafından karşılama törenleri ve el-pençe divan durulmasını ister. Bunu göremediği zaman karşısındakini bir çocuk gibi azarlamaktan çekinmez.

13.Karşısındakinin konuşmasındaki fikirlerine cevap verecek karşıt fikirleri olmadığı için parti arkadaşları ile beraber gürültü çıkarır. Bunu ya masalara vurarak ya bağırarak ya da kötü kelimeleri kullanarak yapar. Eğer agresif karakteri belirginse yumruklarını konuşturmaktan çekinmez.

14.Seçim sonuçları açıklanırken, oyların büyük bir çoğunluğu sayılmış ve seçimi kaybettiği artık neredeyse herkes tarafından kesin olarak görülmesine rağmen, seçimi kazanacağının kesin olduğunu rahatlıkla iddia edebilir. Sonrasında da yüzü bile kızarmaz. Kaybettiği seçimlerde her zaman rakip parti tarafından sandıkta hile yapıldığını iddia eder. Kazandığı seçimlerde ise tertemiz bir seçim gerçekleştiğini savunur.

B.Tekrarlayıcı davranışlar. Aşağıdakilerden en az birisi:

1.Çevresindeki herkesle el sıkışır, bebekleri sever, abartılı göz teması kurar, dik dik bakar ya da gözleri sürekli hareket halindedir. Eğer tanınmış bir politikacı değilse herkese kartını verir ve adını söyleyerek kendini tanıtır.

2.Sık sık parti değiştirir. Seçimde partisi tarafından üst sıradan aday gösterilmeyeceğini sezer. Buna aday gösterilme sezgi gücü denir. Bunu hissettiği an hemen kendine başka parti arar. Bir sonraki seçimde tekrar aynı partiye dönebilir veya başka partilere yelken açmakta hiçbir sakınca görmez.

3.Sık sık aynaya bakar, saçını tarar, kıyafetini düzeltir, ayakkabısının tozunu alır, kravatını düzeltir. Kişisel görünümü aşırı derecede önemlidir. Karşıdakini etkilemek için görünümünün en önemli kriter olduğuna inanır.

Bütün bunlara rağmen, siyasetçi ile siyaset yapanı birbiri ile karıştırmamak gerekir. Siyaset yapan siyaseti toplumun iyiliği için yapar. Ya Allah rızasını gözetir ya da kendi etik değerleri vardır. Şahsi menfaatini değil toplumun menfaatini düşünür. Fikirleri ve çözüm önerileri vardır ve bunları açıklamaktan çekinmez. İyi olan yapılsın da kim yaparsa yapsın diye düşünür. Bu nedenle politikacı sendromunu bütün politikacılara teşmil etmek yanlıştır. Siyasetçiye gelince, bunu meslek olarak yapar. Zaten kendisine ne iş yaptığını sorarsanız, “siyasetçiyim” der.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Vahap Alma
15.11.2009
15:24

Dipnot:

Bakanın Batman’daki kız kardeşini tanımıyorum ama Midyat’ta yaşayan bir kız kardeşi var onu tanıyorum. Durumu diğerinden daha beter. Arkadaşımın komşusu Midyat Cumhuriyet Mahallesi’nde yaşıyor. Eşi eskiden sıvacılık yapıyordu, şimdi Batman Midyat arasında şoförlük yapıyor.

Burada iki türlü durum var bence. Biri iyi, biri kötü. İyi olanı yolsuzluktan bir nebze uzak durması. Kötüsü de en azından koskoca bakan olarak kız kardeşlerine biraz yardımcı ol-a-maması.

Reşat Nuri Erol
16.11.2009
10:28

Lütfi Bey Kardeşim;

Aklına, ilmine, gayretine kalemine sağlık...

Domuz gribinden sağlıklı kurtulmak isteyenlere senin bu yorumuna yönlendiriyorum...

Bu da, (bu günler de, bu cehalet de, bu zulüm de) geçer ya hu...

Ve elbet bir gün "ADİL DÜZEN" gelir...

Sana sorduğumda dediğin gibi;

ALLAH’IN ACELESİ YOK!

Vesselâm...

RNE

Ilker Ardic
17.11.2009
13:25

Bakan’ın verdiği cevap güzel ama ben vahap bey e katılıyorum yolsuzluk yapmayacağım diyede akrabalarını sefil bir hayat yaşamayada mahkum edemezsin yolsuzluk yapmadanda kardeşlerinin elinden tutup biraz yardım edilebilirsin.

Nede olsa dinimiz akrabaya yardım der yoksa Bakan bey hiç Cuma namazına gitmemişmi her hutbe sonundaki okunan ayeti iyi anlasın...





Sayı: 23 | Tarih: 15.11.2009
Mehmet Şevket Eygi
Onbeş yaşındaki kız
2518 Okunma
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Erbakan ve Adil Düzen
1442 Okunma
3 Yorum
Ilker Ardic
Bekir Berat Özipek
Özal Olsa Ne Yapardı?
1425 Okunma
2 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Hakan
Sevdim bu bakanı
1302 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Nazlı Ilıcak
Yalçınkaya yola çıktı
1300 Okunma
Fatma Karuç
Fehmi Koru
Horoz dövüşü
1283 Okunma
Ahmet Kirtekin
Yılmaz Özdil
Pire
1277 Okunma
Leyla Okta
Zülfü Livaneli
AKP niçin başaramayacak
1215 Okunma
Ali Bülent Dilek
Oktay Ekşi
Çiçeği yaşatmak
1214 Okunma
Vahap Alma
Toktamış Ateş
Ordu siyaset ve yalanlar...
1189 Okunma
1 Yorum
Osman Eskicioğlu
Mahir Kaynak
Katkı maddesi
1183 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Altan
SONSUZLUK
1170 Okunma
Özer Ataç
Mehmet Niyazi
Tarihî bir kurumumuzun feryadı
1160 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Altan
Devletimizi tanıyalım
1137 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fikret Bila
Orgeneral Başbuğ değil; Gönül ve Atalay yetkili
1129 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Ruşen Çakır
Yeni bir şey öğrenemedik
1123 Okunma
Tayibet Erzen
Hayrettin Karaman
Alevi ve Kürt meseleleri
1091 Okunma
Hilmi Altın