Çevre Şartları
963 Okunma, 1 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

05 Mayıs 2013

-İktidar Kürt sorununu çözmek istiyor, muhalefet desteklemiyor, çözümün nasıl yapılacağı belli değildir. Dış politikada mutabakat yok.

-Sorun çözüm üretmedir. Mutabakat kendiliğinden sağlanır. Ak Parti Suriye politikasında tamamen yanlış politika izliyor. Kürt sorunu çözümünde hatalar yapıyor. Yanlışta destek istemek doğru değildir.

 

-Ortadoğu yeniden şekillenecek, Ortadoğu’ya orta doğu egemen olacak. Türkiye tarafsız olacak, insanlığın barışına hizmet edecek.

 

-Rusya’nın Kürt politikası bilinmiyor. Etkili olacak.

-Kürtler bugün devlet kuracak konumda değildir. Nüfusları şiddetle artmaktadır.  Irak devleti Kürt devleti olabilir. Irak Arapları Suriye ve Arabistan’a göç ederler. Oradaki Kürtler Irak’a göç ederler. Aynı şey Türkiye ve İran Kürtleri için söz konusu olabilir. Oraya göç çok olursa bu ülkeye toprak verilebilir yahut Irak toprak verir. Henüz bu göçü gerçekleştirecek şartlar oluşmamıştır. Onun için devlet olamazlar.

 

-Rusya’ya husumet besledik.  Türkiye’de olanları Rusya’dan sandık.

-Biz sanmadık. Yalta konferansı gereği biz batıda yer aldık. Bizden onlar düşman olmamızı istediler. Biz de ister istemez olduk. Cumhuriyet ile yaptığımız kooperatif bu alanda patladı, İran’da inkılâp oldu. Sovyetlerde rejim değişti. Şimdi sorunumuz Ruslar ile değil, bizi düşman yapan sermaye iledir.

 

-Demirel Rusya ile uzlaştı. Bu tezat olarak görüldü. Şiddetli sağ sol çatışması oldu. Bu inançtan değil siyasetten geliyordu. Çatışma Demirel’i yıkmayı hedefliyordu. Çatışarak birlikte bu işi başarmak istiyorlardı.

-Demirel en kurnaz siyasetçidir. Masonları, Amerika’yı, Avrupa’yı ve Müslümanları dengede tutmuştur. Sağ sol çatışması sermayenin gazı ile resmi kuruluşlarla da işbirliği halinde yapılmıştır. Bunu Demirel de önlemek istememişti. Çünkü oda bu dengeden yararlanıyordu. Sokaklar yürümekle aşınmıyordu.

 

-Rusya Türkiye ile iyi geçinme siyasetini yürütüyor.

-Obama, Putin, Papa sermayenin 500 senelik ifsadını çok iyi bilmektedirler. Putin yalnız Türkiye ile değil, Çin ile, ABD ile, AB ile de iyi geçiniyor. Çatışma yerine barış içinde yeniden güçlü Rusya olmak istiyor. Halkının yarıya yakını Müslüman olan Sovyet camiasını yeniden toparlamak için Müslümanlarla iyi geçinmesi akıl gereğidir. Müslümanların merkezi de Türkiye’dir. Eskiden Ruslar Türkiye Hıristiyanlarındandı, Türkiye de Rusya Müslümanların hamisi idi. Türkiye Rusya savaşları halklar arası savaş değildir. Avrupa savaşları içinde sermayenin oluşturduğu savaşlardır.

 

- Büyük güç olmamız için en büyük engel Kürtlerdir.

- Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Dört tane sorun vardır.

  a) Köy ilçelerde ağa ve bey geleneği vardır. Ağalar ve beyler halka hizmet eder, saygınlık kazanırlar, böylece ülke içinde huzurlu yönetim vardır. Devlet de ağa ve beyleri destekler, halka daha iyi hizmet götürmelerini sağlardı.

 b) Köylerde İslam âlimleri vardı. Bunlar Arapça ders verir, tekkeler özel eğitim verirlerdi. Bunlar, ağa ve beyler uzlaşmış halde biri maddi hizmette bulunur diğeri manevi hizmette bulunur. Her kişi de devletin sadık kimseleri idi.

c) Herkes kendi dilini ve kültürünü hiçbir müdahale görmeden yaşardı. Nasıl bugün Türkiye’de okumuşlar İngilizce öğrenmeye çalışıyor. Orada okumamışlar da kendi istekleri ile Türkçe öğreniyordu.

d) Müslüman halk arasında bir ayrıcalık olmadığı gibi Zimmilerin hukukuna da riayet edilirdi.

Türkiye’nin sorunu bunlar. Bunlar modernize edilerek yeniden devreye sokulmalıdır. Adil Düzen budur.

 

Kimin Projesi?

11 Mayıs 2013

-Türkiye’deki PKK mensupları hangi ülke halkıdır. Bunlar Irak’a iltica mı ediyorlar, yoksa ülkelerine mi çekiliyorlar. Komşu ülkeler Türkiye’yi bölmek için mi bunları desteklediler, yoksa kendi ülkelerine toprak katmak için mi.

-Bu sorunların tamamı yersizdir. PKK sermaye tarafından oluşturulmuş bir çetedir. Gayesi bu ülkelerde gerektiği zaman anarşi çıkarmak, iktidarları yola getirmek veya devirmektedir. Bir de bu ülkelerin gelişmesini önlemek için ülkeleri gaileli hale getirmeği amaçlamıştır. Sermaye İsrail’in büyümesinde, dünyadaki hakimiyetini elinden almasından korkuyor. Aslında PKK İsrail’e karşı oluşturulan yan kuvvettir. Hamas örgütünün uzantısıdır. Sermaye finanse etmektedir.

 

- Şartlar değişiyor. Cumhuriyetin kuruluşundaki siyaset bugün geçersizdir. MHP’nin de iyi ilişkilerini Türklere hasretmek yanlıştır.

- Cumhuriyetin ilkelerinden neler değişti.

  a)Ulusal devlet ilkesi. Bizce değişmedi ve üçüncü bin yılın devlet anlayışı ulusal devlettir.

  b)Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi. Bizce değişmedi. Bunun adı İslam’dır. Kıyamete kadar değişmeyecektir.

 c) Bağımsızlık ilkesi. Bunun adı yerinden yönetimdir. İnsanlar birbirine daha çok yaklaşacaklar, ama iç işlerinde de o kadar özgür olacaklar.

d) Müspet ilim ilkesi. İnsanlar ilhamlarla, sezilerle değil müspet ilimle uygarlaşacak ve barış içinde yaşayacaktır.

İnkılaplar, bir takım sıkıntılı günler yaşatır, Türkiye de bunları yaşadı.

a) Medreseler kapatıldı.

b) Tarikatlar yasaklandı.

c) İngilizce okutuldu, Türkçe dışlandı.

d) Askerin etkisine bir türlü son verilemedi.

Bunlar ilke değil arazlardır. Gidermemiz gerekir.

 

-Denklemlerin sabit değerleri vardır. Bağımsız değişkenler var, bağımlı değişkenler var. Değişken değerlere bağıl değerler de değişir. Yeni bağımsızlar, yeni bağımlı sonuçlar doğurur.

- Mesela sabit değerler nelerdir? Yeni bağımsız değerlerin değerleri nedir? Hangi bağımlı değerler elde edilmektedir. Bunları bilmek.

 


Yeni Haritalar

12/5/2013

 

-Birinci savaş sonunda İngiltere bölgemizi istediği gibi sınırları çizerek böldü.

-Bunu İngiltere yapmadı, İsrail devletini kurmayı planlayan sermaye imparatorlukları yıktı. Ulusal devletleri oluşturdu. İngiltere taşeronluk yapmıştır.

 

- İngiltere’nin çizdiği sınırları biz kutsal saydık. Onu korumaya uğraşıyoruz.

- Kim çizerse çizsin, çizgi doğru ise biz onu savunuruz. Ulus devlet kavramını benimsedikten sonra, korunması gereken toprağı olacaktır. Başkalarının toprağını kolay almak, başkalarına da kolay toprak vermek olur. Uluslar birbirlerine hükmetmeyecek barış içinde yaşayacak. Topraklar savaşlarla alınıp verilmeyecek halk ülkeden ülkeye göç edecektir.

 

-Bugün petrol savaşı vardır. Hükmetme aracı olmuştur. Gelecekte önemini kaybedecektir.

-Elektrik, sıvı yakıt, ilaç ve silah kıyamete kadar varlığını koruyacaktır. Bunlar devletlerin hükmetme aracı olmayacak, kurulacak insanlık vakfının elinde barış aracı olacaktır.

 

-Bölgeyi doğrudan değil, içindeki güçleri dengeleyerek yönetmek istemektedirler.

-Sermaye üçüncü Cihan savaşı çıkararak,  yeniden orta doğu haritasını çizmek istiyor, Dünya haritasını çizmek istiyor. Başaramayacak.

 

-Türkiye’ye yönlendirilecek ABD, Rusya, Çin ve AB vardır. Rusya ile ABD Türkiye ile Mısır’ı birleştirerek hâkim olmayı istemektedir. Sünni Şii çatışması, bloklar arası çatışma aracıdır.

-Ortadoğu’ya hükmetmek isteyen yalnız sermayedir. Petrol de onların sorunudur. İsrail merkezlerindedir. İslam âlemi Şii ve Sünni olarak bin yıl çatıştı. Humeyni bu çatışmaya son verdi. Erbakan Humeyni’nin açtığı yolda adımlar attı. İran hiç bir resmi hüviyeti olmayan Erbakan’ı devlet başkanlarının üstünde karşıladı. Dini liderler görüştürüldü. Bu iki lider sayesinde Sünni Şii çatışması son bulmuştur ümidindeyim. Ben dinler arası çatışmanın sonuna geldiğimize inanıyorum, Papanın Fetullah’ı kabul etmesiyle başlayan bu barış dünyayı kuşatmıştır.

 

- Analizim yanlış olsa da bu analizlerin yapılanması gerekir. Stratejik önemi olmayanlar üzerinde durulmaması gerekir.

-Düşmanı iyi belirlemek gerekir. Düşman faizli düzendir. Güçlüdür. Karşılıksız para ile dünyaya hükmetmektedir. Düşmanın temsilcisi yalnız ve yalnız ABD’deki 200 ailedir. Diğerleri hep bilerek veya bilmeyerek isteyerek veya istemeyerek onlara figüranlık yapmaktadırlar. Bizim savaştığımız 200 aile değildir. Bizim savaştığımız faizci sömürü düzenidir.  Adım adım yeniyoruz. Bugün %50’yi aştık.

 

Yorum:

 

Başarılarımız

 

Türkiye’den Başlayalım

a) Türkiye’de İslamiyet’i savunanlar 50 sene evvel hemen hemen yok gibi iken bugün Anayasa ekseriyeti ile iktidardadırlar. Kurumlar dine karşı ittifak halinde iken, bugün ordu bizim yanımızdadır. Bugün üniversite teslim bayrağını çekmiştir. Bugün sermaye artık otel odalarında iktidarları indirip çıkarmıyor. Evet, İslam düzenini getirmedik. Hak düzenini kuramadık ama onun meşruiyetini tescil ettik. Yüzde elli yol aldık demektir.

b) Dünya ikiye ayrılmıştı. Sermaye ve sosyalizm. İkisi birleşip İslamiyet’e, dine saldırıyordu. Yok edeceklerdir. Bu bölünmüş, ortadan kalkmıştır ve artık dinlere saldırma dönemi sona ermiştir. Gerçi henüz İslam dinini, Hak dinini etkin hale getiremedik. Çünkü daha dinlerimizi bilmiyoruz. İllegal kabul edilen din bugün legal hale gelmiştir. Bu da yolun yarısı eder.

c) Kısa zaman önce sermaye hem siyasete hem ekonomiye hakimdir. Dünyayı cehenneme çeviriyordu. Bugün ise ABD’de Obama, Rusya’da Putin, Avrupa’da Papa güçlenmiş ve Çin de bunların yanında yer alarak dünya siyasetine inanmışlar, hakim olmuşlardır. Sermaye siyasi otoritesini kaybetmiştir. Finans ekonomisini halkın elinde tutmaktadır. Yani yolun yarısı alınmıştır.

d) Batıda sermaye kapitalizmle, doğuda ise sosyalizmle dünya ekonomisini tekele almıştı ve halk ekonomisi tamamen yok edilecekti.  Sosyalizm yıkıldığı gibi kapitalistler de Türkiye gibi ülkelere gelip tekellerini kurmaktadırlar. Almanya’da da küçük girişimciler gittikçe çoğalmaktadır. Amerika’da küçük girişimciler iş kurabiliyor. Bundan 20 sene evvel tekelleşme devam ediyordu. Bugün ise tekelleşme durmuş hale geldi,  ekonomi dünyanın her yerinde yayılmaya başlamıştır. Yani bu konuda da tepeyi aştık. Yolun yarısını aldık.

Biz bu savaşa 1960’larda başladık. Dünya sonradan Türklerin arkasından geldi. Bugün yolun yarısını almış bulunuyoruz. Beklentimiz büyük sermayenin yarım asır sonra artık sadece sermaye olarak kalmasıdır. 500 senedir zenginleştikçe dengeleri değiştirdi, yönetimi değiştirdi, ilmi değiştirdi. Geçen 500 yıl sömürü sermayesinin eseridir. Artık ömrü sona ermiştir. Sermaye varlığını koruyacaktır. Ancak eskisi gibi olamayacaktır.

a) Tekel oluşmayacak, serbest rekabet sonuna kadar devam edecektir.

b) Sermaye; dine, ilme ve siyasete karışmayacak, onlara hükmetmeyecektir.

c)Sermaye uluslararası ticaretle meşgul olacak, ulusların iç ekonomilerine karışmayacak. İç ticareti onlar yapmayacaktır.

d)Karşılıksız para ve senet çıkarıp onunla dünyayı sömüremeyecektir.

 

Evet, yolun yarısını aştık. Diğer yarısını aşmak için var gücümüzle devam ediyoruz.

 

 

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
14.05.2013
06:39

Cemaat-AK Parti kavgası nereye kadar?

ya da

SURİYE MESELESİ !

Levent Gültekin

Önce Suriye meselesi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Ardından cemaat- Ak Parti konusuna geleceğim. Bugün aslında Reyhanlı’daki vahşet bağlamında Suriye meselesini yazacaktım. Fakat iki nedenden dolayı yazamıyorum. Birincisi böyle bir dönemde "Ben demiştim," demenin ayıp kaçacağını düşündüğümden. Kaldı ki bunu söylemenin ne anlamı, ne de faydası var. Diğer neden ise hükümet etrafında etten duvar ören güruh beni bile ürküttü. “Beni bile” diyorum, çünkü temelsiz ithamları zerre kadar ciddiye almayan biriyim. Ama gelin görün ki öyle terbiyesiz, öyle kaba, öyle azgın, öyle utanmaz, öyle çirkef bir hal aldılar ki sıçratılan çamur beni de ürküttü. Ağzımızı açmamıza müsaade etmiyorlar. “Bu politikalar yanlıştı, gözden geçirelim” dediğimizde bizi hükümet düşmanı ilan ediyorlar. “Tamam, Esad yapmış olabilir ama diğer ihtimalleri de konuşalım” dediğimizde "Esadcı" damgası vuruyorlar. “Elbette Esad yapabilir. Peki kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan, ‘cani’ olduğunu düşündüğünüz birinin evinin camına niçin taş attınız” dediğimizde, birliği bütünlüğü bozan ‘hain’ damgası yiyoruz. “Mültecilerin başımızın üstünde yeri var ama bu silahlı militanlara niçin ev sahipliği yapıyoruz” dediğimizde bizi mülteci düşmanı ilan ediyorlar. Her biri bir kurumda ya danışman, ya müdür, ya gazeteci veyahut bir şekilde iktidarla al-ver ilişkisi içinde olan güruh çıldırmış vaziyette. Kullandıkları dili gördüğümde kendimi bu ülkede başka bir ülkenin vatandaşı gibi hissediyorum. Sanki bu hükümet benim hükümetim değil. Sanki bu başbakan benim başbakanım değil. Sanki Reyhanlı’da ölen insanlar bizim canımızı yakmıyor. Ülkenin başına bir iş geldiğinde sanki biz etkilenmiyoruz. Sanki onlar bizden daha çok üzülüyor. Bırakmıyorlar ki hükümete “Keşke bu işi böyle yapmasaydın. Keşke 'Esad 6 hafta sonra gidecek' üzerine politika yapmasaydın. Keşke bir ülkeyi harabeye çeviren silahlı militanlara ev sahipliği yapacak politikayı benimsemeseydin. Silahlı muhalefete ev sahipliği yapmakla, Suriye meselesine sessiz kalmamanın aynı şey olmadığını görseydin. Keşke ABD’ye güvenerek bu kadar ileri gitmeseydin. Keşke İran ve Rusya faktörünü daha başta hesap edebilseydin. Tamam bütün bunları hesap edemedin, bari bugünden sonra tabloyu gör ve politika değişikliğine git. Mültecilere sonuna kadar yardım et. Muhalifleri anlaşma masasına zorla. Silahlı militanlara desteği çek. Kısa süreliğine de olsa silahı bir tercih olmaktan çıkaracak bir politika benimse” dememize bile tahammül edemiyorlar. Fehmi Koru böyle saldırılar karşısında ‘benim derim kalın, beni etkilemez” derdi Bizim ne ruhumuz ne de derimiz bir türlü kalınlaşmadığı için bu azgın, terbiyesiz, iktidar sarhoşu güruhun saldırılarından elbette etkileniyoruz. Şimdi gelelim asıl konuya. AK Parti- Cemaat kavgası niçin? Nereye kadar? Ekrem Dumanlı’nın yazısı üzerine söylemek istediğim birkaç cümle var.

***

AKP-CEMAAT MESELESİ için;

http://www.gazeteciler.com/levent-gultekin/cemaat-ak-parti-kavgasi-nereye-kadar-1007y.html





Sayı: 204 | Tarih: 12.05.2013
Yusuf Kaplan
'ed-din' ve din
Din'in etrafında dönmek!
1029 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Ahlaksızlığın Kaynağı Kötü Medyadır
Seviye Düşük
1009 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Milletvekilinin maaşıyla ilgilenmedim, ilgilenmem
550 kişinin maaşıyla ülke batar mı?
974 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Çevre Şartları
Başarılarımız
963 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Egonun boyu aklın boyundan uzun olmamalıdır...
Ego’nun yolu çok
953 Okunma
Tayibet Erzen