'ed-din' ve din
1027 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

'ed-din' ve din

10 MAYIS2013

Din, hayattır. Dinin hayatı, hakikattir. Hayat, hakikatle kâimdir. Hakikat yoksa, din de, hayat da yok olmaya mahkûmdur.

DİN, HAYAT VE HAKİKAT

Din, hayat ve hakikat ilişkisini en iyi kavrayan düşünürlerin başında Nietzsche gelir. O yüzden Nietzsche, Batı'da ve başka medeniyet coğrafyalarında din ve hayat ilişkisinin kazısını yapmış, yalnızca İslâm'ın hayatı öldürmediğine, diri tuttuğuna dikkat çekmiştir.

Hayat, hakikatin şifrelendiği yerdir. Hayatı şifreleyen kaynak da, hayatın şifrelerini çözen kaynak da dindir.

Burada 'din' derken -seküler veya kutsal- herhangi bir inanç biçiminden sözetmiyorum. Bizzat Kur'ân'da zikredilen 'ed-din'den sözediyorum.

'Ed-din'in kaynağı, ilâhîdir: Alemlere yüce bir makamdan gönderilen bir 'kaynak'tır 'ed-din'. Alemlerde şifrelenen alametlerin ilmini hem tarif eden, hem de talim ettiren bir beşer üstü kaynak: Yegâne hayat menbaı, arı-duru, su katılmamış hakikat pınarı.

FARK

Kur'ân, 'ed-din'in İslâm olduğunu vaz'eder. Dolayısıyla bu anlamda 'din', sadece ve sadece İslâm'dır. Vahyî din, kaynaklarıyla, peygamberleriyle, sunduğu hayat hakikatiyle ve hakikatin hayatına dâir haritalarıyla beşer ötesi bir 'yer'den 'rahmet eseri' olarak gönderilmiştir.

Vahyî din'in dışındaki dinlerin hepsi -şu ya da bu şekilde- beşer hayalinin mahsûlüdür.

Vahyî din'le diğer dinler arasındaki farklılık, derece farklılığı değil, mahiyet farklılığıdır. Beşer hayalinin mahsûlü dinlerle beşer zihninin mahsûlü düşünce sistemleri arasındaki farklılık ise mahiyet farklılığı değil, derece farklılığıdır. Beşer hayalinin mahsûlü dinler de, beşer zihninin mahsûlü düşünce sistemleri de, beşerîdir nihayetinde.

…………………….

Beşerî dinler de, beşerî düşünce sistemleri de, aslında kendilerine kudsiyet atfederler. Beşerî dinler, bu kudsiyeti açıkça, beşerî düşünce sistemleri ise örtük olarak atfederler kendilerine. Her şeyi açıklama gücüne sahip olduklarını iddia etmeleri kendilerine kudsiyet atfetme çabasının bir neticesidir.

Burada sorun şu: Kudsî bir kaynaktan gelmedikleri hâlde beşer ürününün kudsîleştirilmekten kaçınılmamasının bir nedeni olmalı. Peki nedir bunun nedeni?

Elbette ki, insanın kudsî bir varlık olmasıdır. İstese de istemese de, kabul etse de, etmese de, insanın böyle bir temayülü var. Neden var? İnsanın, kudsî bir kaynak'tan gelmiş olmasından, başka bir deyişle, Yaratıcı'nın insana kendi ruhundan üflemesinden ötürü elbette ki.

VAHYÎ DİN, NEDEN BEŞERÎ; BEŞERÎ DİN, NEDEN BEŞERÜSTÜ GÖRÜNÜR

Vahyî din'le, beşer mahsûlü din ve beşerî sistem arasındaki ilişkilerde ilginç paradokslar var. Vahyî din, aslında 'beşerî'dir; yani doğrudan beşerî / yaratılmış olana hitap eder ama ilâhî / beşer ötesi bir dille ve kaynakla. O yüzden hayat sunar, hayata ruh üfler: Kendine güveni tam olduğu için de, rahattır.

Beşer mahsûlü dinler ve düşünce sistemleri ise, sanki beşer üstüymüş gibi hareket ederler. Beşeri, beşerin ürettiği, kendilerini kutsayan bir dille ezerler. Ve bundan kaçınmak da pek mümkün değildir. Çünkü hayatı ve hakikati açıklama iddiasından vazgeçemezler. Kendileri, söylemleri ve eylemleri açıklanmaya muhtaçken, hayatı ve hakikati açıklama iddiasına sahip olmak, insanı ezecek, hayatı ve hakikati yok edecek bütün yapı taşlarını döşemekle sonuçlanır.

AÇIKLAMA VE BEYAN

Oysa vahyî din, beşere hitap eder ve beşere hitap eden elçilerin hepsi de beşerdir, beşerüstü / ilâhî niteliklerle donatıldıklarını iddia etmezler hiçbir zaman. Peygamberler, eşyanın, hayatın ve hakikatin ne olduğunu açıklayan kişiler değil, beyan eden, tebliğ eden, bildiren kişilerdir.

Açıklama ile beyan arasındaki fark ontolojik bir farktır. Açıklayan, yalnızca açıklananı da var edendir. Peygamber / elçi ise, açıklananı açan, açımlayandır. Yani âyette Efendimiz'e hitaben buyurulduğu üzere, 'senin görevin sadece sana söyleneni anlatmakdır.'

O yüzden, peygamberimiz, 'rahmet'tir. 'Bütün âlemlere ancak ve ancak rahmet olarak gönderilmiştir.'

İNSAN VE DİNİ

Dikkatli okuyucunun dikkatini çekeceği üzere, burada Yaratıcı ile insan arasındaki ilişkiler bahsinde, Kant'ın antinomi / 'çelişki' ilkesine benzer bir paradoksla karşı karşıyayız.

Şöyle ki: Vahyî din'le, dolayısıyla vahyî din'in sahibi Yaratıcı'yla insanın ilişkisi, ilk bakışta pasif / edilgen bir ilişkiymiş gibi görünüyor. Beşerî dinler ve düşünce sistemlerinin insanla ilişkisi, insana biçtiği rol ise yine ilk bakışta aktif / etken bir ilişkiymiş gibi.

Ama biraz yakından bakıldığında sonuç itibariyle tam tersi bir durumun geçerli olduğunu görmekte zorlanmayız ve bir anda gözlerimizin faltaşı gibi açıldığını görürüz.

İnsan, vahyî din'in sahibi Yaratıcı'ya kendisi bir yaratılan olarak yaklaştığında, irtibata geçtiğinde, Yaratıcı'nın bütün isimleri ve sıfatları insana geçer, insanda tecellî eder. İnsan, teslim olduğu zaman hayata kavuşur, hakikate erer, kendine gelir ve başka hiçbir beşerî çabayı, söylemi, eylemi, kişiyi, nesneyi putlaştırmayacak yani onlara boyun eğmeyecek bir noktaya ulaşarak tam anlamıyla özgürleşir. Asalet, vakar ve hakikatle donanır.

Öte yandan, beşerî dinlerin ve düşünce sistemlerinin insanla ilişkisi, esas itibariyle insanı tanrılaştıran, ama bu tanrılaştırma işlemiyle -sonuç itibariyle- köleleştiren bir ilişkidir.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/ed-din-ve-din/37617

YORUM;

Dinin etrafında dönmek!

Yıllardır din ve kaynaklarını okuduk durduk.

Okuyanların peşinden gittik.

Peşinden gittiklerimize maddi manevi destekler verdik.

Bugün gelinen noktadan memnun değiliz.

Neden?

Çünkü din diyenlerde çözümü başka yerlerde aradılar.

Şimdi “gökten taş yağmaya”başladı.

Gittikçede çoğalacak ve alanı büyüyecek gibi.

Hâlâ büyük çoğunluğumuz bu gerçeği göremedi.

Büyük bir kısmı dünya nimetlerinin lafını ve tüketimini yapıyor

Küçük bir kısmıda onlara kızmakla meşgul.

İşte dinin etrafında dönmek bu demek.

Az bir kısmı ise dini ihyayla ilgili.

Bunlar inşallah dinin içine girenler.

“müçtehit yetişme merkezi”yle  Akevler bu gurupta.

Allah bu azın azının gayretini ve sayısını arttırsın….

 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 204 | Tarih: 12.05.2013
Yusuf Kaplan
'ed-din' ve din
Din'in etrafında dönmek!
1027 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Ahlaksızlığın Kaynağı Kötü Medyadır
Seviye Düşük
1007 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Milletvekilinin maaşıyla ilgilenmedim, ilgilenmem
550 kişinin maaşıyla ülke batar mı?
972 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Çevre Şartları
Başarılarımız
960 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Egonun boyu aklın boyundan uzun olmamalıdır...
Ego’nun yolu çok
951 Okunma
Tayibet Erzen