Çözüm Yolu
1338 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

3 Mart 2013

-Olanları doğru teşhis etmek gerekir.

-PKK’yı dağa çıkaran bizim eksikliğimizdir. Böyle kabul edersek gerekeni yaparız ve sorun çözülür.  Onu bunu suçlama sadece inleme ve ağlamadır.

 

-Eşkıyaya karşı devlet güvenliği sağlamalıydı. Koruculuk örgütü ile hakimiyeti sürdürdü. Güvenliği sağlayamayan devlet orda oturamaz.

- PKK sorunu, koruculuk sorunu, Türkiye’ye dışarıdan gelen baskı sebebiyle olmuştur. Yararları olmuştur. Devletimiz kendisini eğitmiştir.  Hala onların aklıyla görüşmeler yapıyor. Mecburdur. Çünkü dediklerini yapmazsa basın onu oradan indirir. Türkiye’nin en büyük sorunu dışa bağımlı basındır.

 

-Öcalan bölünme taraftarı olmadığını söylüyormuş.

-Öcalan MİT’in görevlisidir.  Batının işine yaramaz hale gelince onu güven altına alarak Türkiye’ye bekçilik yaptırıyorlar. Onun etkisi yoktur. PKK’nın işi bittiği için sermaye tasfiye ediyor.

 

- Mevcut iktidarın bu sorunu çözmesini istemeyenler var.

- Sorunu mevcut iktidar çözmüyor. Emrediyorlar, yapıyor.  Kendisi çözseydi böyle çocukları bile güldürecek çözüme gider miydi?  Öcalan’ı af edebiliriz. Öcalan’ı BDP’nin başına getirebiliriz. Ama Öcalan’dan PKK’nın silah bıraktırmasını istemek gülünçtür. Çünkü onun bu gücü yoktur. Bu Ak partiyi bitirebilir. Belki de bu onun tezgahıdır.

 

- Bir başkaları da sorunun çözülmesini ama AK partinin çözmemsini isteyebilirler. Çözebiliriz.

- Çözüm insanların gönlünü almakla olmaz. Sorunu çözmek için:

  a) Doğuda medreseler açılmalıdır.

  b) Yerinden yönetimle aşiret sisteminin önü açılmalıdır.

  c) Çalışana kredi sistemiyle işsizlik çözülmelidir. Ülkede aşsız ve işsiz insan kalmamalıdır.

  d)Adil yargı sistemi hakemlik sistemi getirilmelidir. Acaba bu söylediklerimizi Reşat Milli

Gazetede yayınlıyor mu? Neden kimse hiç duymuş olmuyor. Çünkü sermaye duyurmak istemiyor.

 

Tamamı için http://haber.stargazete.com/yazar/cozum-yolu/yazi-732355

 

İstihbarat savaşları

9/3/2013

-Savaşlar istihbarat örgütlerinde de vardır. Almanya istihbarat başkanı Almanya’nın yenileceğini anlayınca Amerikalılar tarafında yer aldı. Onların istihbaratı oldu.

-Çünkü Almanları savaşa sermaye sokmuştur. İstihbaratı o kurmuştur. İstihbaratın Sovyetlerin eline verilmesini istememiştir.

 

-Hitler böyle düşündüğünde bile istihbarat başkanını astırır. Yerine gelen de onun dediğini gizlice yapar. Amerika’ya nakleder. Almanya da başka örgüt kurar.

-Şimdi PKK’yı da aynı şekilde tasfiye ediyor. Onu başka yerde kullanacak burada başkasını kuracak.

 

-Başka devletin hizmetine giren istihbarat örgütü içinde etkileyici gerçek milli istihbarat kurmuşlardı. Kurallarla.

- İçi içe kurulan istihbarat ile ülke bölünebilir, gerileri iç savaş olur.

 

- Almanya bunu yapmıştır.

- Sonuç ne olmuştur? İstihbarat değil, gerçek milli birlik Almanya’yı kurtarmıştır.

 

- Söylediklerim belgelere değil makul düşüncelere dayanır.

- Makul düşüncelere gerek vardır. Olay olduğu zaman onu onlarla açıklarsın.

 

- Başka ülkede istihbarat örgütü oluştururken yararlı bir iş yaparlar. İdeolojik işler yaptırmazlar.

-Her çeşit örgüt kurar gerekeni gerektiği zaman kullanırlar. Onları başka istikametlere yönlendirirler.

 

- Yabancıların istihbaratı milli değerleri kötüler ve milli istihbaratı da ona inandırır.

- Bunlar çok açık iken her gün böyle oynamaktadırlar. Hayatı boyunca çektirmediklerini bırakmayanlar cenazesine katıldılar. Şimdi ona sahip çıkıp işlerini o yolla yapmak istemektedirler.

 

Tamamı için http://haber.stargazete.com/yazar/istihbarat-savaslari/yazi-734274

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:  

İstihbarat

Sermayenin karşılıksız para ile her yerde istihbarat teşkilatı vardır. Her toplulukta hazır olurlar. Ben onları tanırım, asla cephe almam. Onların konuşmasından anlarım, onlarla tartışmaya girişirim. Söyledikleri cümleleri kubbe yaparım. Deşifre olunca onu alır başkasını gönderirler. Ama konuşmama talimatı verirler. Böylece zararsız hale getirirler.

 

Onlar beklerler sen düşeceğin zaman hemen karşı tarafa geçerler. Bunun içinde arada bir kendime hasım üretirim, savaşta mağlup olurum. Onlar deşifre olurlar. Sonra tekrar yerine gelince onlar da şaşırırlar.

 

Allah insanın yaratmış iki takım kurmuş. Kendi takımı ile şeytanın takımıyla devamlı çatışma içinde olacağız. Onları yok edemeyiz. Biz şeriata göre davrandığımızda biz bir şey yapmazlar. Münafıklara münafıklıklarını söylemiyor onlarla savaşa girişmiyoruz Onları tanıyoruz. Sermayenin ne yapmak istediğini onların davranışı ile beliyoruz.

 

Bugün bir toplantıda idik. Ben bugünkü uygarlığın, zina, faiz, rüşvet ve teröre dayandığını, Allah varsa mutlaka yenileceğini, bu işi de Kuran’ın yapacağını, bunun için matematiği Kuran Arapçasını, fıkhı ve muhasebeyi öğreneceğini söyledim.

 

Biri çıktı dedi ki: “Biz doktora yapacakları desteklemeliyiz, müçtehit yetiştirilemez.” dedi. Kendisine “Kuran uygarlığı zinadan, faizden, rüşvetten ve anarşiden kurtulacak mıdır?” diye sordum. Yarım ağız evet dedi. “Peki, müçtehit kurtaramayacak da kim kurtaracak?” diye sordum.  Arkadaşlarım tartışma olmasın diye cevaba imkân bırakmadılar. Odayı terk etti, gitti.

 

İki ihtimal vardır. Bu arkadaş yabancı istihbarat içinde abluka edilmiş böyle manasız görüşlere inandırılmıştır ve söylemektedir. Çoğu böyledir. Yahut ta kendisi istihbarattandır. Kendisi istihbarattan olsaydı kalkıp gitmez, sonunda fikirlerini yumuşatır oradan öyle ayrılırdı. O fikirlerinde samimidir ama bilgisi olmadığı için terk edip gitmiştir. İstihbaratçılar onu ona inandırmışlardır.

 

Siz zannetmeyin ki onların oyununa gelmezsiniz. En samimi insanlar bile bu oyunlara gelir. Basın ile dış ajanlar iş birliği yaparak ustaca birçok insanı böyle saplantı fikirlere götürürler. Münakaşa etmeyelim derler. İki yöneticimiz de böyle yaptı.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
11.03.2013
12:09

Gören göz, işiten kulak, konuşan/yazan ağız/kalem ve düşünen akıl için sonuç hep aynıdır; yani “akıl için yol birdir”… diyorum...

"Sermayenin büyük kuşatması!" Prof. Dr. İbrahim Öztürk'ün bugünkü köşe yazısının başlığı...

yazı şöyle başlıyor: "Türkiye dünya ekonomisine eklemlendikçe vahşi bir özel sektör kapitalizmi tarafından kuşatılıyoruz. ‘Kimsesizlerin kimsesi olmak’ ya da klasik ‘yetimin hakkını yedirtmeyiz’ gibi gönül alan söylemlere rağmen ağır tekelleşme ve sermaye zulmü derinleşiyor. Adalet, örümcek ağı misali vatandaşın önünü kapatırken güçlüye diş geçiremiyor. Futbolda şike olayında olduğu gibi yeterince güçlüyseniz siz değil, yasa değişiyor. Rekabet Kurulu Başkanı Prof. Nurettin Kaldırımcı’nın 2013 yılı Rekabet Raporu’nda ifade ettiği gibi hem siyasi hem de ekonomik ve sosyal hakların teminat altına alınması devletin asli görevlerinden. Zira ‘iyi yönetilme’ hakkı temel insan hak ve özgürlükleri kapsamında. Oysa ülkemizde durum farklı. Meydan sermaye için dikensiz gül bahçesine çevrilirken, vatandaş ‘eti senin kemiği benim’ tarzında piyasanın insafına terk ediliyor. Kendimizi sahipsiz hissediyor, ülkemize ve kendimize yabancılaşıyoruz. İşte son örnek..."

yazının devamı için:

http://www.zaman.com.tr/ibrahim-ozturk/sermayenin-buyuk-kusatmasi_2063586.html

yazı şöyle bitiyor: "Bitmedi, yasaları ihlal ederek halkımız aleyhine işbirlikçilik yapan üç adet de devlet bankası var: Ziraat, Halk, Vakıf. Sermayeden devlete, yani adalete kaçarsınız. Devletten kime kaçalım? Tam bir vahşi kapitalizm. Hadi itiraf edelim, biz bu ülkede Rekabet Kurulu’nu rekabetin gereğine inandığımız için değil, AB baskısı yüzünden yüzyılın sonunda mecburen kurduk. İlk başkanı ile de ilk yolsuzluk gelmişti zaten. O başkan Mesut Yılmaz’la vekil yapılıp koruma kalkanına alındı, şimdi CHP’de siyaset yapıyor."

*

ne diyordum?

Gören göz, işiten kulak, konuşan/yazan ağız/kalem ve düşünen akıl için sonuç hep aynıdır; yani “akıl için yol birdir”…

Reşat Nuri Erol
15.03.2013
13:56

İngiltere meğer Müslüman olacakmış ama... Papa'nın değerlendirildiği programda, Aytunç Altındal, "ilk kez söylüyorum" dediği bir iddiayı canlı yayında paylaşarak "1209 yılında İngiltere Müslüman olacaktı" dedi. A Haber'de Selin Ongun'un sunduğu "Bi Sormak Lazım" CEDS Türkiye Onursal Başkanı, yazar Aytunç Altındal'ı konuk etti. Yeni Papa'nın değerlendirildiği programda, Altındal, "ilk kez söylüyorum" dediği bir iddiayı canlı yayında paylaşarak "1209 yılında İngiltere Müslüman olacaktı" dedi. Yeni Papa'nın Hıristiyanlara Müslüman olmayı teklif eden ilk kişi, Aziz Francis'in adını aldığına da dikkat çeken Altındal, I. Francis'in en yakın zamanda dinlerarası diyalog yönünde açıklamalar yapacağını da belirtti.

1. JOHN MÜSLÜMAN OLMAK İSTEDİ, İNGİLTERE MÜSLÜMAN OLACAKTI... 1209 yılında İngiltere Kralı 1. John, meşhur Aslan Yürekli Richard'ın erkek kardeşi, Müslüman olmak istedi ve Fas Kralı'na, o zamanki Fas Sultanı'na "ben Müslüman olmak istiyorum ve İngiltere'yi Müslüman yapacağım" dedi. Fas Sultanı da ona "ben hiç devletiyle, milletiyle Müslüman olmaya gelen adam görmedim. Sen otur oturduğun yerde, kendi dinine sahip çık dedi ve almadı. İstemedi. İsteseydi İngiltere bugün Müslüman'dı. Bu 1209'da oldu. Fazla bilinen bir şey olsa ben söylemezdim. Meşhur John, Magna Carta'yı yazdıran adam.

YENİ PAPA, HIRİSTİYANLARA MÜSLÜMAN OLMAYI TEKLİF EDEN İLK KİŞİ, AZİZ FRANCİS'İN ADINI ALDI 1219'da Francis Assisi Müslümanlara gitti ve gelin Hıristiyan olun birlikte bütün dünyada egemenliğimizi kuralım dedi. Ona da gayet güzel bir şekilde "hadi efendi sen anca gidersin" dediler. Müslümanlara resmi olarak Hıristiyan olmayı teklif eden ilk kişi bu.

YENİ PAPA, DİNLER ARASI DİYALOGDAN YANA, İSLAMİ TERÖRÜ KABUL ETMİYORUZ DİYECEK Yeni seçilen papa çökmüş olan dinlerarası diyalog adlı örgütlenmeyi yeniden canlandırmaya girecek. Bunu nereden biliyoruz, Francis Assisi'den dolayı biliyoruz. Asissi nasıl Müslümanlara gidip, birlikte hareket edelim, siz de gelin Hıristiyan olun var demişti. Dinlerarası Diyalog Departmanı var Vatikan'ın. Onu canlandırarak hiç değilse Müslüman ülkelerle çatışmaları biraz inceltmeye, azaltmaya çalışacak. Yine Hıristiyan âleminde yer alan İslami terörizm kavramını kabul etmiyoruz diyecek, Ortadoğu'da dökülen kanlara son verelim diyecek. Böyle açıklamalar yapacak. Bunlar en yakın zamanda yapacağı açıklamalar.

YENİ PAPA 2005'TE 'İLERİCİ PAPA ADAYI' OLARAK SEÇİME GİRMİŞTİ O zaman progressist olarak girdi, ilerici papa adayı idi, kimin karşısında Benedictus'un karşısında. Ama Benedictus bu adamın ilericiliğinin ne anlama geldiğini bildiği için. Onların literatüründe ilerici, muhafazakârlığın temsilciliğinde ileri olmak anlamına geliyor. O kendisinden daha radikal bir adamdı. Nitekim General Videla ile çalıştı ve iki bishopu da gammazladı. Bunlar da daha sonra cunta tarafından öldürüldüler.





Sayı: 195 | Tarih: 10.03.2013
Ahmet Hakan
Öcalan: Ben eskiden namaz da kılardım
Bir ajanın hayatı
1503 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Çözüm Yolu
İstihbarat
1338 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Sansür hep vardır ama bazen çok komik de olur...
Hoşgörü mü, hor görü mü?
1190 Okunma
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
Osmanlı'nın gelişi
Yeryüzünde dengeyi,sulhu ve selameti hakim kılaca
1136 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Türkiye’nin On Hayatî Meselesi
Yalnız Türkiye Değil, Dünya İçin
1130 Okunma
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler