“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1831 Okunma, 27 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

04.10.2009

AKP’nin siyasi çizgisi, lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından sıklıkla “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” olarak özetlenir. Dünkü AKP Kongresi’nde, bunlara “tek aday” ve “tek liste”yi de eklemek gerektiği ortaya çıktı. Aslında bu yeni bir olgu değil. AKP’liler, parti içi demokrasi konusunda, yollarını ayırdıklarını ilan etmiş oldukları Milli Görüş hareketinin geleneğini koruyorlar. Erdoğan, tıpkı eski lideri Necmettin Erbakan gibi hem tek aday olarak ortaya çıkıyor ve hem de delegelere kendi hazırlamış olduğu listeyi oylatıyor.

Yani dünkü kongrede heyecan hiç ama hiç yoktu, fakat Erdoğan’ın MKYK’dan kimleri çıkarıp yerlerine kimleri alacağına yönelik belli bir merak vardı. Sonuçta 50 kişiden 17’sini değiştirmiş olması AKP yönetiminin bu kongrede epey yenilendiğini gösteriyor. Aslında esas beklenmesi gereken, bu 50 kişi içinden yapılacak Merkez Yürütme Kurulu (MYK) seçimi olacak. Şöyle ki Erdoğan şimdiki MYK üyelerinin hepsini yine listesine aldı, fakat bunların tekrar daha üst görevlere getirileceklerinin garantisi yok. Özellikle yerel seçimlerdeki başarısızlığın faturasının bazı genel başkan yardımcılarına çıkarılması şaşırtıcı olmayacak.

Yeni isimler

Kulislerde konuşulanlara bakılacak olursa, siyasi işlerden sorumlu yardımcılığa, daha önce bu görevi üstlenmiş olan Dengir Fırat ve Abdülkadir Aksu gibi Güneydoğu kökenli bir isim olan eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in getirileceği söyleniyor. Öte yandan Erdoğan’ın teşkilatı, eski İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu’na teslim etmesi bekleniyor. Dış ilişkileriyse Suat Kınıklıoğlu’nun yürütecek olması kuvvetle muhtemel.

Diğer ilginç birkaç isme değinmek gerekirse öncelikle Bülent Arınç’a değinmek gerek. TBMM Başkanı olunca parti yönetiminden ayrılmak zorunda kalan Arınç böylece geri dönmüş oldu, fakat başbakan yardımcısı olduğu için daha üst düzey bir pozisyon almayacak.

Benzer bir durum Ahmet Davutoğlu için de geçerli. Davutoğlu Başbakan Başdanışmanlığı döneminde kendisin hep “siyaset dışı” bir figür olarak gösterdi ki haksız da sayılmazdı. Bakan olunca siyasi sorumluluk da üstlenmeye başlayan Davutoğlu, AKP MKYK’sına girerek iyice siyasi bir kimlik edinmiş oldu.

Yeni MKYK’nın dikkat çeken bir başka üniversite kökenli ismi sosyolog Doç. Mazhar Bağlı. Dicle Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Bağlı özellikle son dönemde Kürt sorunu üzerine kaleme aldığı yazılar ve katıldığı televizyon programlarıyla dikkati çekiyordu. Onun yönetime girmiş olması, Kürt açılımının iktidar partisinin en öncelikli meselesi olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

” diye konuştu. Gerçekten de önümüzdeki haftadan itibaren AKP’yi, hükümeti ve dolayısıyla Türkiye’yi çok çetin günler bekliyor.

 

 Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

DTP asıl niyetini, başkalarının herhangi bir çaba sarf etmesine gerek bırakmadan, gerek başkan Türk’ün, gerek bazı coşkulu partililerin yaptığı açıklamalarla ortaya koydu. Artık bu saatten sonra da birileri çıkıp DTP’yi parti olarak benimserse, alacakları tek cevap şu ayet olur:

“مَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ “

“Musibetten size ne isabet ederse, ellerinizle yaptıklarınız sebebiyledir.” Şura 42/30

İnsan nasıl muamele edilmeyi hak ediyorsa, ona maruz kalıyor. Topluluk kendinde olanı değiştirmedikçe Allah onun durumunu değiştirmez.

AB(Avrupa Birliği)’ye girme uğruna içeriğini okumadan, okusak bile anlamadan, reform paketlerini uygulamaya koyalım, idam cezasını kaldıralım, en az insanların hayvan gibi öldürüldüğü bir yerde sokak köpekleri için mitingler yapan entelektüel hayvan severler kadar komik ve küstah bir tavırla bir savaş suçlusunu Önder! olarak tanımlayan insanlarla muhatap olalım, burnumuzun ucundaki Güneş’i görmeyip Kaf dağına ışık aramaya gidelim (Ha unutmadan, bu arada hep gülümseyelim ve müsterih olalım ne de olsa “Güzel şeyler olacak.”), kendimizi düzeltmeyelim hatta eleştirmeyelim bile, eleştiren olursa da ağzına biber sürelim, kafamızı iyice kuma gömelim, artık asayiş berkemal, sırada ne var, başka ne yapalım? Anavatan güllük gülistanlık olduğuna göre, orta doğuya uzanalım biraz da dünya barışı için çalışalım!

Anladığım kadarıyla hükümet bunları yapabiliyor, çözüm yolunda herhangi bir kaygısı olmadan istediği üslubu takınan DTP’liler çözümün değil, sorunun bir parçası olmayı sürdürürken, onlara hadlerini bildirmek onlara oy vererek meclise sokanlara düşüyor.

 

           

 

 

Tayibet Erzen


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
11.10.2009
17:24

DTP kongresi bize gösterdi ki DTP çözüm değil, çözümsüzlük istiyor.

Türkiye’nin PKK’yı muhatap alması demek terörün amacına ulaşması demektir ve teröre taviz vermek anlamına gelir. Bu da bundan sonra terörün bu amaçla kullanılmasına yol açar. Dünyada hiç bir zaman bu yöntem başarılı olmamıştır.

DTP PKK’nın temsilcisi olduğunu gösterdi ve gösterecek. Bu da bu açılım denen şeyin ne kadar anlamsız ve sonuca gitmeyeceğinin bir diğer göstergesi olsa gerek.

Vahap Alma
12.10.2009
10:46

Çözüm paketleri bugünlerde açıklanacak heralde. Henüz bu paketler açıklanmadan ’’taraf’’ olmak çözümü baltalamaktır. DTP veya Ak Parti’ye değil çözüme taraf olmak gerek. Bu sorunun bırakın zararlarını düşünmeyi, artık bu konuda tartışmak ve yorum yapmaktan bile sıkıldık. Onun için madem ölçü kriterlerimiz Kuran’dır, o zaman Kuran bize ne emrediyorsa onu yapalım. Yapılacak tek şey de, birlik ve beraberliğin barış ve temel hak ve özgürlüklerin tesisi ile sentezlenmesini sağlamak ve Kuran’ın emrettiği adaleti tüm insanlara eşit olarak yaymaktır.

Tayibet Erzen
12.10.2009
17:46

Tabii ki DTP’yi kınayacağız, tabii ki AKP’yi eleştireceğiz. Bu herşeyden önce vatanadaşlık görevimiz, köşemize çekilip sürekli edilgen olmakla bu sürece yardımcı olamayız. Zaten sorun adalet sorunuyken ve temelden birşeyler değişmemişken, açılım paketi ha açılmış ha açılmamış birdir.

HAWAR
13.10.2009
15:03

sayın dergi yöneticileri neden dtp ye karşı tutumunuz da bir milimde olsa bir değişiklik yok ben de buna yanarım dtp ye oy verenlerin yada bu sorunun ortadan kalkmasını isteyenlerin günahı ne pkk nin ortadan kalkmasını ben anlamadım nasıl sağlayacak bu sistem PKK bir terör örgütüdür onun la uzlaşılmaz hatta konuşulmaz,DTP örgütün siyasi uzantısıdır onunlada uzlaşılmaz ve konuşulmaz,imralı adasındakiylede konuşulmaz ve uzlaşılmaz Eeee peki ya bu sorunun muhatabı kim ve nasıl çözülecek demekki çözülmeyecek o zaman her iki taraftan da kanlar akmaya devam etsin bumu sonuç bumudur.böyle bir sonuca varamayız sayın dergi yöneticileri demokrasi diyorsunuz adil düzen diyorsunuz ama sadece kendinize mi demokrasi istiyorsunuz ve adil düzen istiyorsunuz d.bakır lice deki küçük ceylanın suçu neydi neden öldü bunu bile açıklayamıyorlar neden çünkü bizim buralarda(doğuda)sesimiz çıkmıyor eğer adil düzen istiyorsak sadece kendimize değil tüm insanlığa isteyeceğiz doğudaki asit kuyuları ve faili meçhul binlerce ölüm oldukça ve doğuda bu haksızlıklar oldukça bence dtp oylarını katlayacaktır dtp ye oy verenlerin seslerini çıkartmalarının tek yolu dtpye oy vermektirve lütfen bu konularda yazarken biraz daha hassas bir şekilde yazmaya gayret etmenizi ve istirham ediyorum.Bu arada bu platformu düzenleyip fikrimizi yazabilme imkanı sunduğunuz için ayrıyeten teşekkür ederim ALLAH a emanet olun saygılarımla......

Lütfi Hocaoğlu
13.10.2009
17:17

Kuran’da yeryüzünde fesat çıkaranlar için bir ceza vardır: öldürülmek, asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmektir.

Çözüm asla ve asla fesad çıkarılarak elde edilmez.

Hz. Muhammed Mekke’de iken dayak yedi, eziyete uğradı, arkadaşları da uğradı. Dağa çıkıp, yolları kesip adam öldürmediler. Ancak Medine’de devlet kurdular ve savaşarak kazandılar.

DTP açılımda ne istiyor, belli değil. İmralı ne isterse biz de onu istiyoruz diyor. Yani diyor ki, benim bir fonksiyonum yok, ben başkasının memuruyum. Bundan daha açık bir şekilde fonksiyonsuzluğunu gösteremezdi.

Eğer kanunlar değişsin diyorsa kanunlarda Kürtlere özgü bir negatif ayrımcılık yok. Ufak tefek şeyler olabilir, herkese karşı da var. Sorun kanunlarda değil, kanunları uygulayanlarda. Bu da her yerde var. Değişik şekillerde var.

Bu sorunu kanun çıkararak çözemezler ki. Bu sorun adalet sorunudur. Bir suç işleyenin suçu örtülüyorsa, Kürt veya Türk herhangi birine zulmediliyorsa bu adalet sorunudur. Kaldı ki dediğiniz gibi zulüm var, bunu insanlar biliyor, ama zulmedenin cezası verilirse ancak zulümler kalkar. Kanunu değiştirerek Ak Parti hiç bir şey elde edemeyeceğini biliyor. DTP’de bunu biliyor ve bana göre oyunu artırmak için hem Ak parti hem de DTP şov yapıyor.

Süleyman Karagülle
13.10.2009
19:50

Sayın Hawar dergi yöneticilerine hitap etmektedir. Burada yazı yazanlar dergi yöneticileri değil, dergi yazar sorumlularıdır. Siz de bir yazar seçebilir ve yorumları ekleyebilirsiniz ve Hocaoğlu gibi yönetici olursunuz.

PKK dağdaki eşkıyadır. Muhatap alınamaz. Öcalan eşkıya başıdır. O da muhatap alınamaz. Ama DTP halkın seçtikleridir, bizim muhatabımızdır ve DTP’nin güçlenmesini istiyoruz.

Lütfi Hocaoğlu
13.10.2009
19:53

Evet DTP halkın seçtiğidir ve güçlenmelidir. Ama kendi fonksiyonun farkında olmalı ve o da PKK’yı muhatap almamalıdır.

Ancak o zaman gerçekten çözümler üretebilecek kapasiteye ulaşır. Ama şu andaki görünümüyle, davranışlarıyla sadece PKK’nın temsilcisi gibi davrandıklarından dolayı ben bunu imkanlı göremiyorum.

Tayibet Erzen
13.10.2009
21:11

Kürt halkını hiçbir zaman DTP ile özdeşleştirmedim, bu sebepledir ki DTP’ye olan tepkimin Kürtlerle yakından uzaktan alakası yoktur. DTP’nin çözüm için herhangi bir yapıcı adım atma ihtimali olduğunu savunan birileri bana DTP’nin bu yıkıcı tavrının sebebini açıklayabilir mi?

Vahap Alma
15.10.2009
08:42

DTP’nin eskiden olabilir ama bu açılım için herhangi bir yıkıcı tavrının olduğuna inanmıyorum. Dolayısıyla sorduğunuz ’yıkıcı tavrının sebebi’ konusunda da bir fikrim yok.

Başarılı olup olmayacağını pek bilmem ama, açılım demek barışmak istemek demek. Buna taraf olanlar kimler? DTP ve AKP. Karşı çıkanlar kim? CHP ve MHP. Lütfen önyargılarımızı ve olumsuz duygularımızı bir yere bırakalım da şu gerçekleri görelim. Doğu tarafımız kan ağlıyor. Geri kalmışlık, eğitimsizlik, sağlıktaki kısır döngüler.. Bize kaos ortamı, anarşi, fesat, faili mechuller, asit kuyuları, Ceylanlar, mayınlar, çatışmalar, şehitler, milyarlarca lira maddi kayıp vs... gerekmiyor. İhtiyacımız olan şey; hastane, okul, yol ve en önemlisi ’’BARIŞ’’.

Saygılar

Tayibet Erzen
15.10.2009
09:50

Açılıma taraf olanlardan biri DTP ise niçin PKK savunuculuğu yapıyor veya Öcalan’ı lider olarak görüyor? Veya soruyu şöyle değiştireyim siz bu tutumu tasvip ediyor musunuz? DTP’yi Kürtlerin haklarını savunacak bir parti olarak benimseyip ona oy veren vatandaşlar DTP’nin şu andaki tavrından rahatsızlık duymuyorlarsa, onlar da yanlış yapıyor. Ben doğunun eksiklerini de ihtiyaçlarını da gayet iyi biliyorum.

En doğuda doğdum ve büyüdüm, bu sebeple oraların gerçeklerini belki bu dergideki yorumcu yazar arkadaşların çoğu oturdukları yerden yazıyorlar, ancak ben gayet iyi biliyorum. Doğu insanı gerçekten çok iyi niyetli bu sebeple seçim çalışmaları yapılırken yanılmış olabilirler ancak şu anda sadece iyi niyet kimseye bir fayda sağlamaz.

Herkes verdiği oyun muhasebesini yapmalı ve adil olmalı. Halk bu sağduyuya sahip oldktan sonra adının hiçbir önemi olmayan partiler halkın hizmetkarlığını yapmaya başlarlar, zaten kurulma sebepleri de bu.

Vahap Alma
15.10.2009
11:24

Doğunun en ücra köşesinde büyümüş olmanız, ’sorunları önyargısız görüyorsunuz’ anlamını ifade etmez. Benim de DTP’nin pkk ve öcalan tutumunu tasvip edip etmemem bir şey ifade etmez. Fikri ne olursa olsun ortadaki sorunu çözecek bir muhatap bulunmalı. Bu da şu anda DTP görünüyor. Çünkü DTP’yi halk seçti. DTP’ye oy vermedim ama oy verenlerin hassasiyetleri ve beklentilerini hoşgörü ve saygıyla karşılıyorum.

Kısacası Çözüme destek olmak demek muhatapları bertaraf etmekten geçmiyor. Çünkü sorunu bu sefer kendi kendinize çözmeye çalıştığınızı zannedersiniz..

Tayibet Erzen
15.10.2009
11:44

DTP’yi halkın seçmesi onu masum yapmaz. Tamam DTP Kürt halkının oylarını alarak gayet demokrat bir yolla meclise girdi ancak eğer bu oyları veren insanlar DTP’nin PKK gibi bir terör örgütünün yandaşlığını yapmasını doğru buluyorlarsa, o zaman hiç kusura bakmasınlar, barıştan da söz etmesinler, barışı terörü destekleyerek getiremezler. Onların tavrı aynen "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" söylemine döndü.

HAWAR
15.10.2009
13:45

Arkadaşlar dtp,pkk,ve kürt açılımıyla ilgili olarak yorumların sonu gelmeyecek ben müsadenizle taraf gazetesi yazarı Ahmet ALTAN dan bir alıntı yapmak istiyorum belki bu konuyla ilgili düşüncelerimize ayrı bir pencere açar... 20.08.2009 TARAF Bazı siyasetçiler ve bazı yazarlar diyorlar ki “önce PKK silah bırakmadan Kürt meselesinde hiçbir adım atılamaz, atılırsa bu vatana ihanet olur.”

Şimdi bu cümle “PKK” ile “Kürt sorunu” arasında birebir ilişki kuruyor.

Onların mantığına göre bakarsak “anayasayı değiştirmemiz, Kürtlere eşit haklar vermemiz, onları zorla Türk ilan etmememiz için PKK’nın silah bırakması zorunlu.”

Yani bu devletin Kürt vatandaşlarına “eşit haklar” tanıması, bu devletin ya da bu toplumun sorunu değil.

Bu devlet ve bu toplum, “Kürtlere eşit haklar tanınması gerektiğine” inanmıyor.

Ama PKK silah bırakırsa bunun karşılığında bu hakları verecek.

O zaman tabii şu soru çıkıyor oraya:

Eğer PKK olmasaydı bu hakları Kürtlere tanımayacak mıydık?

“PKK olmasaydı da bu hakları verirdik” diyorsanız neden bu hakların verilmesini PKK’nın silah bırakmasına bağlıyorsunuz?

“PKK olmasaydı bu hakları vermezdik” diyorsanız o zaman da Kürt sorununun çözümünü tümüyle PKK’nın varlığına bağlamış oluyorsunuz.

Kürtlerin “haklarını” almasının PKK’nın silahlı mücadelesi sonucu olduğunu söylüyorsanız o zaman da PKK’ya “terör örgütü” diyemezsiniz.

Çünkü bu mantığa göre PKK “Kürtlerin haklarını almasını sağlayan örgüt” oluyor.

Ve, onun silahlı mücadelesini fevkalade haklı bir zemine yerleştirmiş oluyorsunuz.

PKK’ya en fazla karşı çıkanların, “PKK silahları bırakmadan Kürt sorununu çözmeyi ihanetle bir tutanların”, PKK’yı “hak mücadelesi yapan” bir örgüt olarak değerlendirdikleri ortaya çıkmıyor mu?

Sizce bu mantık tutarlı mı?

Çıkış noktanız “haksız” bir nokta olursa, ondan sonra pozisyonunuzu savunmak için gittikçe daha fazla tutarsızlaşmak zorunda kalırsınız.

Tutarlı olabilmek için Kürt sorunu ve PKK konusunda iki yaklaşımınız olabilir.

Ya dersiniz ki, “bu hakları PKK’nın silah bırakması karşılığında veririm” ve bunu söyledikten sonra silahın nasıl bırakılacağını, hakların nasıl verileceğini oturur PKK ile konuşursunuz.

Ya da dersiniz ki “Kürtlerin haklarını PKK olmasa da vermek zorundaydık” ve PKK’nın silah bırakmasına bakmadan bu hakları vermek için harekete geçersiniz.

Bu iki yaklaşımın dışındaki bütün yaklaşımlar tutarsızlığa mahkûm olarak görünüyor bana.

Ben, Kürtlerin haklarının PKK olsa da olmasa da verilmesi gerektiğine inananlardanım.

Bu toplum kendi içindeki eşitliği çok yıllar önce sağlamalıydı.

Zaten öyle yapsaydı ne PKK olurdu, ne savaş olurdu, ne de bunca insan ölürdü.

Öyle yapılmadı.

Ve, silahlı mücadele patladı.

PKK’dan önce sadece “Kürt sorunu” denen bir sorunu vardı Türkiye’nin.

Bu sorunu çözmediği için şimdi iki sorunu var.

Biri, toplumsal eşitlik projesi olarak Kürt sorunu.

Diğeri savaşın ve kanın durması için PKK’nın silah bırakmasının sağlanması projesi.

Bu iki sorun birbirine bağlandı elbette ama sıralamaları değişmedi.

PKK olduğu için Kürt sorunu yok, Kürt sorunu olduğu için PKK var.

Çözümü de aynı sıralama içinde yapmak zorundasınız.

Kürt sorununu çözmek, Kürtlere eşit vatandaşlık hakları tanımak, toplumsal dengeyi ve huzuru yaratmak, PKK olsun ya da olmasın bu ülkenin görevi.

Bunu yaparken de PKK’nın silah bırakmasını sağlayacak koşulları konuşursunuz.

Dağdaki binlerce insanın yeniden hayata ve siyasete “silahsız” olarak katılmasının yollarını açarsınız.

Ama bunun tersini yapamazsınız.

Sadece PKK’yı yenerek veya silahsızlandırarak veya dağdan inmeye ikna ederek Kürt sorununu çözüme kavuşturamazsınız.

Çünkü asıl sorun PKK değil, asıl sorun bu ülkenin vatandaşları arasındaki eşitsizlik.

Bu toplumda öyle bir “eşitsizlik” olmadığını savunanlar inanılmaz bir tutarsızlık ve demagojiyle, “Türklük bir etnisiteyi göstermiyor ki, bu ülkenin vatandaşlarına Türk deniyor” diyorlar.

O zaman izninizle onlara bir basit soru daha sormamız gerekiyor.

Eğer bu ülkenin vatandaşlarına “Türk değil de başka bir şey denseydi”, mesela anayasada “bu ülkenin vatandaşlarına Kürt denir” denseydi, Deniz Baykal ya da Devlet Bahçeli kendi kimliklerini açıklamak için “ben Kürdüm” mü diyeceklerdi?

Baykal’ın ve Bahçeli’nin Türklükleri sadece “anayasadan” mı kaynaklanıyor gerçekten?

Bu ikisi aslında Türk değil mi?

Sadece “anayasada” öyle yazdığı için mi “biz Türküz” diyorlar?

Eğer öyleyse bunu açıkça söylemeleri gerekmez mi?

“Kürtler neden huzursuzlanıyor, biz de aslında Türk değiliz ama anayasa yüzünden öyle diyoruz” desinler.

Sizce böyle bir şey diyebilirler mi?

Ben “tutarlı” olmaktan yanayım çünkü tutarlı olmadığınız zaman sürekli saçmalayan bir yalancı durumuna düşersiniz.....

Lütfi Hocaoğlu
15.10.2009
14:51

Ben sadece şunu cevaplamanızı istiyorum.

Kürtler aleyhine olan eşitsizlikler neler?

Kürtlerin istediği haklar neler?

Kimse bunları sayamıyor. Çünkü sayılacak kanuni bir eşitsizlik yok.

Sorun kanunlarda değil? Sorun adaletin olmamasında. Bunun üstüne basa basa söylüyorum.

Bugün Türkiye’de Kürt birisi başbakan veya cumhurbaşkanı olamaz diye bir madde mi var? Zaten oldular da.

Eğer sorun anadilde eğitim ise kesinlikle ve kesinlikle söylüyorum: Bu kürtlerin aleyhinedir.

Açılımı savunan arkadaşlar burada açılımdan kendi istediklerinin neler olduğunu söylesinler. Orada insanların gördüğü zulümler kanunlarla düzelir diyorlarsa nasıl kanunlar istediklerini söylesinler, biz de faydalanalım.

Çünkü gerçekten ben ne istendiğini samimi olarak anlamadığımı düşünmeye başladım.

Tayibet Erzen
15.10.2009
14:53

Tabii ki demokratik bir açılım, PKK silah bıraksa da bırakmasa da yapılmalı. Sıkıntı burada değil ki! Sıkıntı Kürtlerin ve Kürtler için demokratik haklar peşinde olan kesimlerin PKK’nın ve onun avukatlığını yapan DTP’nin arkasında olmasında. Durum böyleyken, ben barış ve özgürlük davasında olan insanların DTP’yi savunmasını veya barış elçisi olarak atamasını anlayamıyorum.

Vahap Alma
15.10.2009
19:25

Madem anlamıyorsunuz o zaman ne olur anlamadığınız şeyi söyleyin de biz anlamadığınızı anlayalım. Tayyibet Hanım Allah rızası için bu açılımda kiminle iletişim kurulması gerektiğini söyler misiniz? Öyle bir isim söyleyin ki kürtlerin çoğunluğu bu ismi kendine temsilci-lider kabul etsin? Söyleyin ki -ki bana göre yoktur çünkü olsaydı onlar mecliste olurdu- biz de bir alternatiften söz edelim.

Bir şey eleştirirken sizin daha iyi bir fikrinizin olması şarttır. Yoksa yorumlarınızın hiç birinin tutarlılığı kalmaz. Ya da en azından benim için kalmaz.

Tayibet Erzen
15.10.2009
19:49

Cevabı çok basit. Kürtler onları gerçekten temsil edecek, barış için çalışacak bir parti kurabilirler. DTP Kürt halkının sesi olmaktan çok terör propagandası yaparken, Kürt halkının ona sığınması ve umut bağlamsı gerçekten üzücü.

Lütfi Hocaoğlu
15.10.2009
20:21

Keşke DTP kürt açılımı için taraf olsa.

Diyor ki: ben taraf değilim, İmralı taraf diyor.

Taraf olup önerilerde bulunsa sorun yok.

Eğer açılım için DTP’nin "İmralı’ya sorun" sözü dışında bir önerisi varsa, ben de bunu duymadımsa yanılıyorum demektir.

Lütfi Hocaoğlu
15.10.2009
20:34

Aslında ne Ak Parti ne de DTP kendisinin çözüm bulamayacağını biliyor. Nedeni bu düzen içinde sağlıklı çözüm bulamazlar.

Adil Düzen merkezi değil yerinden yönetim sistemi demektir.

Adil Düzende hakimlik yoktur, kişinin kendi seçtiği hakemlerle sağlanan adalet vardır.

Adil Düzende isteyen istediği gibi yaşar, ona baskı yoktur.

Adil Düzen Kuran’dan istidlal edilmiştir ve İslam düzenlerinden birisidir.

Bu nedenle Adil Düzen veya Kuran kaynaklı başka bir düzeni çözüm olarak ileri sürmeyen bir parti veya kimse çözüm bulamaz.

O yüzden kimse kendini yormasın. Önerilen her çözüm Kuran’a uygun değilse çözüm değildir.

Kuran’a göre PKK liderine ne isim verilir? Ona bakın. Onu kılavuz olarak görene ne isim verilir, ona bakın. Ondan sonra karar verin. Duygusal davranarak sonuca varılmaz.

Bir de çözümler Kürt veya Laz veya Çerkeze özgü getirilirse bu bölünmeye götürür. Çözümler genel olmalıdır. Ak parti bu hatasını anladı ve adını Demokratik açılım diye değiştirdi.

Şunu net söyleyeyim: Demokrasi sadece ve sadece Kuran kaynaklı Adil Düzenlerde olur, diğerlerinde olmaz.

HAWAR
16.10.2009
10:40

Sayın LÜTFÜ HOCAOĞLU cevap veriyorum.Kürtler aleyhine olan eşitsizlikleri burada yazmaya kalksak inanın yazmakla bitmez sadece tarafsız birşekilde yada tarafsız değilde doğruluğun hakkın vicdanın ve adaletin tarafından bakarsanız kürtlere yapılan haksızlıkları görürsünüz mesela ben size daha eskimemiş yeni denilecek birkaç olay da hayatını kaybeden kürt çocuklarının isimlerini vereyim ve ne olur taraflı bir şekilde araştırın ve sonuçlarını da vicdanınıza bırakın bakın bakalım vicdanınız ne diyecek.Çünkü sizin dediğiniz gibi kanuni hiçbir eşitsizlik yoktur kürtlere karşı ama bir eşitlikte göremiyoruz nedense mesela UĞUR KAYMAZ olayı uğurun katilleri nefsi müdafadan serbest bırakıldı. Sekiz yaşındaki Rozerin Aksu, Kızıltepe Pirmir köyünde babası Selahattin Aksu’yla birlikte çalıştıkları tarlanın içinde öldürüldüler. Öldürüldükleri barakanın içinde çitlenmiş kabak çekirdeği bulundu.

Xezal Berü, Bingöl’de terörle mücadele için özel olarak yetiştirilmiş karakol köpekleri tarafından askerlerin gözü önünde parçalandı, nöbet tutan askerlerle Xezal’ın parçalandığı yer arasında birkaç metre mesafe vardı. Askerlerden biri verdiği ifadede, “nöbet yerini terk edemezdim” dedi. Nöbet yerini terk etmeyen bu asker, karakolun önünde uzanan arazide çiriş bitkisi toplamaya gelen Xezal’ın köpekler tarafından parçalanmasını seyretti. Şimdi dediğim gibi bu örnekleri çoğaltabiliriz bu olayları işleyenler kanunun onlardan yana olacağını düşünmeseler ve yargılanmadan sebest bırakılacaklarını düşünmeseler bunları yapmaya cesaret ederler mi.Demekki kürtlere karşı çok büyük eşitsizlikler var.Kürtlerin istediği haklar en azından ben kendi adıma çok açık söyleyeyim bu eşitsizliklerin ortadan kalkması ve varsa kanunlarda bu cinayetleri işleyenlerin adalet karşısında yargılanmalarıdır.yoksa böyle bir kanun düzenlemelerle kendi personelinden yana değilde kendi vatandaşından yana olması gerekmezmi.Cumhurbaşkanı ve Başbakan meselesine bu çok klasik bir söylemdir ve hala bu söylemin üzerinden kürtlerin hakları meselesine bakıyorsanız zaten olayı bitirmiş olursunuz o zaman bu kürtler daha ne istiyorlar der ve kürtlerin isteyeceği hiçbir hak kalmamıştır noktasına geliriz.Sizden ricam lütfen kürt meselesine daha az önyargıyla bakınız.. VESSELAM.

Vahap Alma
16.10.2009
13:27

Ben size ’’açılım’’ için bir an önce-acilen-ivedi-hemen-şimdi bir muhatap bulun diyorum siz parti kursunlar diyorsunuz.. neysss...

Ve çok saygıdeğer Sayın Lütfi Hocaoğlu;

Genel olarak kusursuz çözümün Kuran’da olacağı kesindir. Çözümün sadece kürtlere özgü olarak görünmesinin sebebi de kendi deyimleriyle; dışlanan ve geri kalan ve eğitimsiz kalan ve ayırıma maruz kalan ve bölgelerinde kanla büyüyen ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören ve varoluşları reddedilen (ki Allah yarattı) ve çıkar odağı olan ve ve ve... dir.

Parti kurmak ve Kuran kaynaklı bir yönetimin tesisi uzun vadeli işler. Düştüğü yeri yakan ateşin söndürülmesi için, hem de bir an önce söndürülmesi için (Allah’ın rızasını da gözetirsek) bu açılıma (içeriği ve başarısını ilerde göreceğiz) istisnasız destek vermek şart değil mi?

Lütfi Hocaoğlu
16.10.2009
13:36

Burada Hawar kardeşim yazdıklarında son derece haklı ve bu konuda ona aynen katılıyorum. O zulümleri yapanlardan da insan olarak nefret ediyorum.

Vahap ve sen bu konuda beni yanlış anlıyorsunuz. Ben çözüm bulunmasına karşı değilim.

Çözümün kanun çıkarmakla olmadığını söylüyorum, zaten siz de aynı şeyi söylüyorsunuz. Kanunlarda zulüm yapmaya izin veren bir madde zaten olamaz.

Bu anlattığın zulümleri önlemek için Ak parti ne önerdi? DTP ne önerdi? Hiçbir şey.

Zulümleri önlemenin yolu adil hakemlik sistemidir. Ak Parti veya DTP şunu önersin: Hakimlik sistemi yanlıştır, hakemlik sistemi gelmelidir.

Birisine zulüm yapılırsa o kendi seçtiği bir hakeme gider, diğer tarafta bir hakeme gider. İki hakem beraber karar verir. Ortak karar vermezse iki hakem bir baş hakem seçer ve o baş hakem karar verir ve bu 1 hafta içinde sonuçlanır.

Böylece orada öldürülen, parçalanan insanlar için hakeme gidilir. Onları öldürenler hakkında kısas uygulanır ve insanlar bilirler ki ben birine zulmedersem aynısı bana yapılacak. Kulağa kulak, göze göz, dişe diş, yaraya yara, cana can.

Gördüğünüz gibi çözüm çok basit: Hakemlik sistemi ve kısas uygulaması. Bu da uzun vadeli bir iş değildir. Açılım için çıkaracakları kanunlardan çok daha sade ve kısadır.

Bu çözümü siz Ak Parti veya DTP’nin önereceğini düşünebiliyor musunuz?

İnanın öyle bir dertleri yok. DTP ırkçılık politikası yapıyor. Dayandığı yer PKK. Ak Parti de oy derdinde.

Ben Kürtlere yapılan zulümler konusunda önyargılı olma riskini taşıyorum, bunu kabul ediyorum, çünkü orada yaşamıyorum. Ama siz de DTP konusunda ön yargılı olabileceğinizi düşünün. Türkiye’de hangi partinin iki başkanı vardır, DTP dışında. Yani diyorlar ki bizim partinin başkanı biz değiliz, biz iki başkan yardımcısıyız aslında. Başkan başkası diyorlar.

Sizin üzerinize düşen en yakınınızdaki DTP’ye gidin, onlara hakemlik sistemi ve kısas uygulamasının gelmesiyle zulmün kalkacağını anlatın. Açılım da bunu önermelerini söyleyin. Bakın size ne diyecekler. Ben bunu ben çok sıkı müslümanım diyenlere söylüyorum, sadece gülüyorlar, böyle şey olur mu diyorlar. Yani Allah’a inanıyorlar ama Allah’ın en iyiyi söylediğine inanmıyorlar. Refah Partisine (iktidardayken) ve AKP’ye de bu önerildi ve ne dediler biliyor musunuz: “Bunlar şimdi olmaz. Bu Adil Düzendir.” Yani diyorlar ki bizim işimiz Adil Düzeni getirmek değil, günün şartlarında hüküm sürmek.

Allah hepimizden razı olsun.

Tayibet Erzen
16.10.2009
16:53

Denize düşüp yılana sarılan Vahap arkadaşımız ne olduğuna bakmadan açılım paketine(ki ne olduğunu da bilen yok) eyvallah demeyi uygun görüyor da, uzun vadede kalıcı çözümlere burun kıvırıyor. Bence bu tartışmaya arkadaşımız gözlüklerini çıkardıktan sonra devam edelim.

Vahap Alma
16.10.2009
17:15

Tayibet Hanım..

Benim şu anda kişisel olarak maddi ve manevi bir sıkıntım yok ve anlattıklarımdan hiçbiri benim başıma gelmedi. (Allah’a Şükür) Dolayısıyla denize düşüp yılana sarılma tespiti temelsiz bir tepki tabiridir. Sizin keyfiniz yerinde. 10 yıl sürmüş 100 yıl sürmüş umurunuzda değil tabi.. sizin gözünüzün önünde olan bir şey yok. Sadece televizyonda 19.00 haberlerinde iki kareden ibarettir bildikleriniz. Olayların ne derece vahim bir durumda olduğu da sizin için muammadır.

Sizden ricam Lütfi Bey’in yazısını okuyun da kimin gözlüklü olduğunu daha çabuk kavrayın.

Tayibet Erzen
16.10.2009
19:37

19 haberleri haa :)

Ateş düştüğü yeri yakmıyor, Vahap Bey! Öyle olsaydı sıcacık koltuklarımızı rahat hayatlarımızı bırakıp burda olmazdık. Düzenin ne kadar yanlış, ne kadar adaletsiz ve kötü olduğunun farkındayız ve bir şeylerin değişeceğine daha da önemlisi ancak Kur’an’la değişeceğine iman etmişiz ki burada canla başla çalışıyoruz. Ama siz hala çürük temel üzerine bina kurmaya çalışıyorsunuz, ama o enkaz altında kalan siz olmazsınız, ne de olsa. Hani başkalarının canı yanıyor, biraz daha mı yansın?

Vahap Alma
16.10.2009
23:32

Evet 19.00 :)

Bakın Tayibet Hanım;

Tamamen bihabersiniz ve herşeyin düzelmesini istemiyorsunuz demedim zaten. Hele hele Kuran ve Kuran eksenli bir düzen için çalışıyor olmanız gayet yerinde ve takdir edilecek bir durum. Benim anlatmak istediğim; Hani bazı parti ve kurumların ’’acil eylem planı’’ olur ya. Bu işin de acil eylem planından bahsediyorum. Zaten ilelebet kalacak tek sistem Kuran sistemidir. Buna itiraz apsürt olur.

Sizden istediğim ya da beklediğim; konuşmalarınızı bir kumanda merkezinden yönetirken, yönettiklerinizin hassasiyetlerine daha saygılı ve duyarlı olmanızdır. Çünkü istedikleri yeni parti yeni düzen yeni yeni yeni değildir. İstedikleri şimdilik bu savaşın son bulmasıdır. Sizin yiyecek ekmeğiniz yoksa arba almayı düşünmezsiniz. Çünkü araban önce ekmeğe ihtiyacınız vardır. Bizim de öncelikle Kuran’a ihtiyacımız var. Kuran’ı hayatımızın hukuki ve sosyal alanına egemen kılmamız için önce bu savaşın durması şart. Sadece bunu görün yeter.

Allah hayırlısını nasip etsin...

Tayibet Erzen
17.10.2009
00:17

Öncelikle duanıza canı gönülden AMİNN diyorum.

Düşüncelerimi ifade ederken saygısız ya da düşüncesiz bir tavır sergilediysem, bütün samimiyetimle özür dilerim. Çünkü gayem boş eleştiri ya da kırıcı tutumlar sergilemek değildi (kişisel değil, tamamen kitleye yönelik bir ifadeyi kastediyorum)

Madem Ku’ran rehberliğinde hemfikiriz, o zaman O’na kulak verelim, O bizi çözüme götürecektir. Bu anlamda çözüm önerimde bir değişim olmadığını söyleyerek yazıma son veriyorum.





Sayı: 18 | Tarih: 11.10.2009
Ruşen Çakır
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1831 Okunma
27 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Rejim ve anayasa
1413 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Kuran'da Nasıl Birleşeceğiz?
1315 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Saadet anlayışı ve AKP zihniyeti
1274 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Kuran Kursları
1256 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Ekonomi zirvesi
1234 Okunma
Süleyman Karagülle
Cengiz Çandar
Erivan'dan Bursa'ya 'tarih'i yeniden yazmak
1229 Okunma
Ekrem Fildişi
Fikret Bila
Atalay: DTP yan çiziyor
1216 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Fantezi
1203 Okunma
Özer Ataç
Yılmaz Özdil
Baykal nasıl 'milli' oldu?
1185 Okunma
Leyla Okta
Ahmet Taşgetiren
Gençler, ah gençler
1181 Okunma
Zübeyir Erol
Nazlı Ilıcak
Baykal eleştirilerinde haklı mı, haksız mı?
1167 Okunma
2 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Altan
Kırmızı alarm...
1157 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Can Ataklı
Ya dinlemeler hedef değiştirirse?
1157 Okunma
Mesut Karaaytu
Fatma K. Barbarosoğlu
Sosyal Problemler konusunda Din ve Diyanet
1132 Okunma
Fatma Zafer
Hayrettin Karaman
Bu CHP ne zaman değişecek
1124 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Liberal fetva arkadan gelir!
1115 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Toktamış Ateş
Hukuk devleti
1096 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Artık Zaman’ı geldi
1088 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Zürih'te atılan imzaların anlamı
1068 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Biraz uzaktan kongre notları
1052 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hayata dair – 37
1038 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Siyasette görme bozukluğunun nedenleri
989 Okunma
Bünyamin Demir