Silivri Gerçeğini Batı da Görmeye Başladı
1053 Okunma, 3 Yorum
Emre Kongar - Cumhuriyet
Süleyman Karagülle

28 Ekim 2012

 

Kongar, AB Raporunu aktarıyor.

“Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarına verilen roller dâhil olmak üzere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’na yönelik eleştiriler karşılanmamıştır.”

- Yargının bağımsız olması için batı mantığında hakimlerin halk tarafından seçilmiş olması, Adil Düzen’e göre de hakemlerden oluşması gerekir. Atanmış hakimlerden oluşan yargı, nasıl denetimsiz olacaktır? Her hakim veya savcı ayrı devlet mi olacak?

 

Deniz Feneri Davasındaki savcıların görevden alınması kararının, yürütmenin baskısını yansıttığı yönünde endişeler de bulunmaktadır.

- Deniz Feneri Davası, Avrupa’da çalışan Türklerin mallarını gasp etme amacını güder. Kişi vergisini verdiği meblağı istediği kimseye verir. Davacısı olmayan bir alacağın cezası olur mu? Tamamen siyasi olan davaya devletin müdahalesi kadar normal ne vardır.

 

Yargı Sen isimli hâkimler ve savcılar sendikası, mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle… kapatılmıştır. Avrupa standartları, hâkimlerin, amacı bağımsızlıklarını güvence altına almak, menfaatlerini korumak ve hukukun üstünlüğünü desteklemek olan meslek örgütleri kurma ve bunlara katılma özgürlüğünü sağlamaktadır.

- Yargı sendikası, hakimler devleti demektir. Hakemler, Siyasi partilerden güvenceli olarak atanırlar. Taraflar bunlardan seçer. Dayanışma ortaklıkları onların hukukunu korur.

 

Yargılama öncesi tutukluluk yerine alternatifler yeterince uygulanmamaktadır.

- Tutuklama temelinden yanlıştır. Sizin eserinizdir. İslam düzeninde tutuklama yoktur.

 

Tutuklulukların hukuka uygunluğuna ilişkin itiraz imkânı sunacak etkili bir iç hukuk yolu yoktur.

- Yargı bağımsız ise kim denetleyecek?  Çelişki.

 

İddianamelerin ve iddianame sürecinin niteliğine ilişkin endişeler mevcuttur.

- Türkiye’de yargı çalışmıyor. 40 sene süren davalar. Bundan bahis yok. Aksine davaların daha çok uzaması imkânları öneriliyor.

 

Bilgi, kanıt ve ifadelerin sızdırılması endişelerin büyümesine yol açmaktadır.

-Ne demek istediği anlaşılmıyor. Laf olsun diye tenkitler yapıyor.

 

Birçok hasta ve ölümcül hasta mahkûma gerekli tedavi yapılmamaktadır.

-  Kanıtsız iddia.

 

Yüksek güvenlikli F-tipi hücrelerin şartlarının fiziksel ve psikolojik hasara sebep olduğuna dair şikâyetler bildirilmektedir.

- Hapishane sizin icadınızdır. Otel değildir. Adil Düzen’de hapishane yoktur. Hapishane otel midir?

 

Doğrudan Silivri davalarına ilişkin eleştiriler:

 

Savunma hakkı, yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu ile fazlasıyla uzun ve çok kapsamlı iddianameler bakımından endişeler devam etmiş olup bu durum, söz konusu yargılamaların hukuka uygunluğunun kamuoyu tarafından kayda değer ölçüde sorgulanmasına yol açmıştır.

- Bu davalar, temelinden yanlıştır ve sizin eserinizdir. Tertibinizdir. Türkiye’yi AB kapısında bekletme tertibidir.

 

Söz konusu davalar, Türk siyasetinde kutuplaşmaya yol açma eğilimindedir.

- Ekseriyet sisteminde siyaset kutuplaşmadır.

 

Bu davalarda savunma hakkının güvence altına alınması ve şeffaflığın sağlanması amacıyla, yargı süreçlerinin hızlandırılması gerekmektedir.

- Yargılama süreci hakemlik sistemi ile kısalır.

 

Yargı, yalnızca polis tarafından toplanan veya gizli tanıklar tarafından sağlanan kanıtları kabul etmektedir.

- Başka kim toplayacak?

 

Giderek artan sayıda BDP bağlantılı Kürt politikacılar, belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri tutuklanmış olup, bu durum bölgesel ve yerel demokrasiyi olumsuz etkilemektedir.

- AKP yargıya müdahale etmeyecek ama AB edebilecek. Rapor, yargıya baskı değil mi?

 

İfade özgürlüğü konusundaki eleştiriler:

İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişe kaynağı olmuş ve basın özgürlüğü, uygulamada daha fazla kısıtlanmaya devam etmiştir.

- Hükümet basına ne baskı yapmış? Bağımsız yargıya neden müdahale ediyorsunuz?

 

Özellikle, örgütlü suçlar ve terörizmle ilgili yasal çerçeve ve bunun mahkemelerce yorumu istismara neden olmuştur.

- Yargı bağımsız değil mi? İstediği gibi yorumlar. Kim müdahale edecek?

 

Kamu görevlileri tarafından medyaya yapılan baskı ve muhalif gazetecilerin işlerine son verilmesiyle birlikte, bu durum otosansürün yaygınlaşmasına neden olmuştur.

- Bağımsız yargı yolu açık değil mi, niye şikâyet ediliyor?

 

İnternet sitelerinin sık sık yasaklanması ciddi endişe kaynağı olmaktadır.

- Yasaklar kanunla yapılır. Yargı denetimi açık değil mi?

 

Tamamı için http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=374440

 

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Yargılama

AK Parti iktidara geldiği günden beri muktedir olmaya çalışmaktadır. Bunu da savunma şekliyle yapmaktadır. Ona saldırı bütün hızıyla devam etmektedir.

- Ordu AK Partinin iktidara gelmesine mani olmamıştır. Suçu budur. Bu suçun cezasını Ergenekon ve balyoz davaları ile çekmektedir. Sermaye kurduğu tezgâhla askerleri hapse doldururken, suçu AK Partiye atarak bir taşla iki kuş vurmaktadır.

 

-AK Parti iktidarı, yargıdan ordunun müdahalesi ile kapatılmaktan kurtarılmıştır. Kapanmasına mani olan ordu şimdi yargılanıyor. Suçu demokrasiyi korumasıdır.  Bağımsız olduğu iddia edilen hâkimler nasıl oluyor da söz birliği edip hep benzer haksız kararlar alıyorlar. Kim yönlendiriyor bunları?

Sermaye, basın yoluyla yargıya baskı yapmaktadır. Yanlış karar aldırmaktadır. Sonra da bu Baskıyı AK partinin yaptığını iddia etmektedir. Bir taşla iki kuş vurmaktadır. AK parti yapmadığı baskıdan dolayı suçlanmakta, sermaye AB raporları ile baskı yapmaktadır, ithamlarda bulunmaktadır.

 

- AK Parti suçludur. Çünkü bu düzende zalim olmak gerekir. Zalim düzende adaletle yönetim olmaz. Zalim düzende adaletle yönetmeye kalkışırsanız o devlet yıkılır. Dışarıdakiler yönetmeye başlarlar. İktidar boşluk kabul etmez.  Şimdiye kadar ordu sahip çıkıyordu. AK Partinin acziyeti nedeniyle o sahiplik sona eriyor. Devletimiz uçuruma gitmektedir.

 

Biz Adil Düzen’in Türkiye devleti yıkılmadan gelmesini istiyoruz. Herkes bilsin ki devletimiz yıkılsa bile bu ülke zalimlerin elinde kalmayacak, ikinci istiklal savaşı ile güçlü Adil Düzen devleti gelecektir. Ordu dağıtılsa bile yeniden toparlanacaktır. Türk ordusu bölünmeyecektir.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
02.11.2012
10:15

HAYRETTİN KARAMAN

AK Parti ve İslamcılık İslamcılık kavramı çerçevesinde Akpartiye bakanlar, onu bu bakımdan değerlendirenler, "Akparti kadrosu islamcı idi, sonra bundan vazgeçti, döndü, dünyevîleşti…" diyenler var. Akpartinin demokrasi ve laiklikle ilgisi konusunda da karşıt değerlendirmeler nevcut; kimilerine göre Akparti demokratlaşmayı sağlayamadı, böyle bir derdi de yok, kimilerine göre laikliği göstermelik, kimilerine göre samimi olarak laik-demokrat… Bu farklı ve çelişkili değerlendirmeleri okuyan ve dinleyen parti yönetici ve mensupları muhtemelen "Yahu biz neymişiz de farkında değilmişiz" diyorlardır. Merhum Akif, öğretmeni kovdular diye köylülere verip veriştiren bir cami konuşmacısını (aslında kendini) anlatır da sonunda oda sahibinin şu ifadesini dile getirir: Yatacağınız odanın sahibi Mestanlı Dayı, Getirirken beni, sağ elde fener, mescidden; «Gürül gürül okuyor hep, gürül gürül okuyor; Yanıl da bir, deli oğlan, baban mezarda mı, sor!» Deyivermez mi, ne dersin?..." Sırtında yumurta küfesi bulunmayan, hürriyet ortamında neyi sallasa korkusu da olmayan kalemler atıp tutuyorlar; iç ve dış şartları asla göz önüne almadan hayal ettikleri İslam'dan, demokrasiden, laiklikten söz ediyorlar ve her biri farklı hedeflerini Akparti'nin niçin gerçekleştirmediğini soruyorlar, partiyi sorguluyorlar. Sormak ve sorgulamak vatandaşın hakkı olabilir de bence insafsızca, ölçüsüzce ve gerçek dışı değerlendirmeler yapmaları uygun değil. "Baban mezarda mı?" diye soran, Akparti'nin hangi şartlarda doğduğunu, nereden nereye nasıl geldiğini, halen içinde bulunduğu şartlarda neleri ne kadar yapabileceğini; yapamayacağı, zamanı gelmemiş bir teşebbüsün maliyetinin ne olacağını düşünen de söyleyen de bunlar arasında yok gibi. Hatta içlerinde ve içlerinden partiyi tongaya düşürmek isteyenlerin de bulunduğu kanaatini taşıyorum. Bu değerlendirmeleri yapanlar, mesela islamcılık yönünden Partiyi temsil eden çekirdek kadronun dünü ve bugünü üzerinde ahkam kesenler onları (dün ve bugün beyinlerinin ve gönüllerinin içinde olanı) nereden ve ne kadar biliyorlar?! "Biz beyin ve günüle olana değil, fiile bakarız" diyorlarsa, bunların dününde ülkeye şeriat mı getirilmişti, niyet ve kapılar arkasındaki bazı boş konuşmalar dışında beyan edilen ve uygulanan şeriat mıydı? Kısmen iktidar olduklarında İslam'a göre mevzuat mı değiştirildi, bankalar İslam bankaları mı oldu, meyhaneler kıraathanelere mi dönüştü, rektörler başörtüsüne selam mı durdular!? O gün olup bitenleri hikmete bağlayarak mazur görenler bugün olup bitenleri niçin hikmete bağlamıyorlar?! Laik-demokrat bir ülkede islamcıların, "ülkeyi ve toplumu islamlaştıracağız" diyerek yola çıkmaları, parti kurmaları ve siyaset yapmaları -teori bir yana, pratikte- mümkün müdür? Bu mümkün veya uygun olmadığında böyle niyet taşıyanlar ya farklı bir politik yol ve yöntem uygulayacaklar ya da bunu caiz görmüyorlarsa siyaset dışı faaliyetler ile yollarında yürüyeceklerdir. ..

***

DEVAMINI MERAK EDİYORSANIZ...

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/ak-parti-ve-islamcilik/34761

*

SELAM VE DUA İLE..

REŞAD

Reşat Nuri Erol
02.11.2012
10:37

ANTALYA'DAN...

RAMAZAN DÜZEN'DEN...

BİR KÖŞE YAZISI GELDİ...

BAZAN BENİ ARAR, GÖRÜŞÜRÜZ...

BİLGİLERİNİZE...

REŞAD

*

ADİL DÜZEN TAM VE MÜTEKMİL BİR DÜZENDİR Bu düzende kapitalizmin ve komünizmin faydalı yanları mevcuttur. Fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına ise yer verilmemiştir. Temel esasları aşağıda açıklandığı zaman daha açık bir şekilde görüleceği gibi Adil Ekonomik Düzen tam ve mütekamil bir düzendir. Kapitalist düzen hakka dayanan, teşvik edici ve tanzim edici bir faktör olan "Kâr"la birlikte haksız bir sömürü ve zulüm aracı olan "Faiz"e de yer vermiştir ve yine kapitalist düzende faydalı olan ekonomiyi tanzim eden ve yönlendiren "Serbest Piyasa Rekabeti"ne yer verildiği gibi tatbikatta tröstlerin ve tekellerin oluşmasına mani olamamaktadır. Buna mukabil komünist rejim prensip olarak faize karşı olmakla beraber bunun yanında "Mülkiyet Hakkı"na ve "Kâr"a da karşı çıkmak suretiyle insan tabiatına aykırı düşmekte ve "Serbest piyasa rekabeti"ne yer vermeyip ekonomiyi (Merkezi planlama) ve "Masa başında fiyat tespiti" suretiyle yönlendirmeye çalışmakta halbuki gerçekte bu yolla ekonomiyi tahrip etmektedir. Yine, aşağıda temel esasları açıklandığı zaman daha açık olarak görüleceği gibi, "Adil Düzen" ekonominin hakka dayanan yönlendirici ve teşvik edici bir unsur olan kâra müsaade ettiği halde bir haksızlık ve sömürü vasıtası olan "Faiz"e yer vermemekte, ayrıca serbest piyasa rekabetini ve mülkiyet hakkını esas alarak bunların faydalarına yer vermekte buna mukabil tekelleşmeye ve "ihtikar"a imkan vermemek suretiyle bunların zararlarından ekonomiyi ve insanları korumaktadır. Böylece Adil Ekonomik Düzen “Hakkı üstün tutan zihniyet”e dayalı tam mütekamil ve ideal bir düzendir. Bilindiği gibi matematik ilminde bir sistem vardır. Mesela "Öklit Geometrisi" 3 temel aksiyoma dayanır. Bir oyunun dama oyunu olabilmesi için temel esaslar vardır, satranç oyunu olabilmesi için de yine bu oyunun kendine mahsus temel esasları vardır. Aynı şekilde futbol oyununun temel esasları ayrıdır. Mecelle "Usul-û Fıkıh"la ilgili temel esasları ihtiva eden ilmi bir eserdir. İşte tıpkı bunlar gibi biz aşağıda bir ekonomik düzenin "Adil Düzen" olabilmesi için o düzenin hangi esaslara uygun olarak yürümesi gerektiğini belirtmeye çalıştık. Bu noktayı nazarla Adil Ekonomik Düzeni 31 temel esas ile tarif etmeye çalıştık. Bu esaslardan 3 tanesi genel esaslar, 7 tanesi parayla, 7 tanesi krediyle, 7 tanesi vergiyle, 7 tanesi de sosyal güvenlikle ilgili esaslardır. a) Genel Esaslar Adil Ekonomik Düzen` de ekonomik faaliyetleri şahıslar yürütürler. Devlet bunların bu faaliyetleri yürütmelerinde kendilerine yardımcı olur. Bu yüzden Adil Ekonomik Düzenin genel esasları 3 temel esasta toplanır. Bunlar şunlardır: 1- Ekonomide Devletin Görevi Adil Ekonomik Düzen` de devlet, ülke ve bölgelerin makro planını yaptırır. Bunlarla ilgili yatırım projelerini yaptırır. Şahıslar ya tek başına veya şirketler veya vakıflar halinde bu projelerden istediklerini seçerler ve bunları yürütürler. Devlet bu projeleri her bakımdan destekler ve çeşitli teşviklerle bunların en faydalı ve verimlilerinin öncelikle gerçekleşmesini yönlendirir. 2- Devletin ekonomi ile ilgili faaliyetleri Adil Ekonomik Düzen`de devlet ekonomik faaliyetlere iki türlü hizmet yaparak katılır: 1. Genel Devlet Hizmetleri 2. Tanzim Hizmetleri Devletin yürüttüğü genel hizmetler: Güvenlik, yönetim, yargı, enerji temini, su, yol, altyapı hizmetleri, sağlık, öğretim hizmetleri, ulaşım, iletişim hizmetleri....vs. gibi hizmetlerdir. Devlet ayrıca tıpkı Noterler gibi ve yeminli muhasipler ve yeminli mimari bürolar gibi muhasebe ve ambar vs. gibi hizmetlerinin yürütülmesini de temin eder. Ayrıca temel ekonomik malların tanzim hizmetlerini yürütür. Mesela Adli Ekonomik Düzen`de bugünkü Toprak Mahsulleri Ofisinin yerini bir Buğday Vakfı alacaktır. Bu kuruluşun vakıf olarak adlandırılması, hiçbir kâr gayesi gütmeyip sırf vatandaşa hizmet için kurulmuş olmasındandır. Bu vakıf bütün ülke sathında belde seviyesine kadar teşkilatlanmıştır. Buğdayı olup satmak isteyen buğdayını bu vakfa verecek o günkü fiyat üzerinden parasını alacaktır. Veya buğday satın almak isteyen kimse o esnadaki fiyat üzerinden parasını verip dilediği kadar buğdayı alacaktır. Vakıf bu hizmetleri sırf bir hizmet olarak yapacaktır. Ayrıca bu hizmetlerden dolayı kâr gayesi gütmeyecektir. 3- Ekonomik faaliyetleri şahıslar yürütürler. Adil Ekonomik Düzen`de bütün ekonomik faaliyetleri şahıslar yürütürken bunlar bu faaliyetleri ya şahıs olarak ya şirket olarak veya vakıflar olarak yürütürler.

Reşat Nuri Erol
02.11.2012
12:06

HÜSNÜ MAHALLİ,

BİRKAÇ GÜNDÜR ÖNEMLİ YAZILAR YAZIYOR...

HEPSİNİ OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM...

BUGÜNKÜ YAZI ŞÖYLE BAŞLIYOR:

(4. YAZI)

İSLAM aleminde hangi Türkiye kime nasıl model olur? -4 02 Kasım 2012 Cuma Suriye'nin kaderi AKP'ye bağlı Tarihsel sürecine bakıldığında Suriye'nin bölgesel ve uluslararası hesaplar açısından ne denli önemli olduğu rahatlıkla görülebilir. Bu gerçeği gözardı edenler tarih boyunca hep başarsız olmuşlardır. 400 yıl Arap coğrafyasını yöneten Osmanlı, 6 Mayıs 1916'da Şam'da aydınları astıktan sonra İngilizler Mekke Şerifi Hüseyin'i Osmanlı'ya karşı ayaklandırabilmiştir. 1946'da bağımsız olan Suriye hep darbeler ülkesi olarak anılmış ve Hafız Esad ile birlikte durulmuştur. Bölgedeki hemen tüm gelişmelerin dolaylı-dolaysız tarafı olan Suriye, oğul Beşşar Esad ile birlikte yeni bir döneme girmiş, ancak Türkiye ile birlikte hızla gelişen bu süreç 'Arap Baharı'nın rüzgarıyla alabora edilmiştir. İran ile stratejik ittifakından ve Lübnan'a, yani Hizbullah'a komşu olmasından dolayı herkesin ilgi odağı ve hedefi olan Suriye son gelişmelerle bölgenin ve belki yeni uluslararası düzenin kaderini belirleyecektir. Tüm siyasal, ekonomik, etnik, mezhepsel boyutları ile Türkiye'yi yakından ilgilendiren Suriye'nin kaderi bir anlamda Türkiye'nin ve özellikle AKP iktidarının elindedir. Suriye'nin geleceği de bu iktidarın tüm projelerinin kaderini belirleyecektir...

................

DEVAMI VE TAMAMI İÇİN...

husnu-mahalli/10319/islam-aleminde-hangi-turkiye-kime-nasil-model-olur?





Sayı: 176 | Tarih: 28.10.2012
Ahmet Hakan
Kurbana güzelleme. Kurbanımızı keseceğiz inşallah
Manada tahrifat
1208 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Nerede o hakikat erleri,nerede?
Hakikat eri mi?hakikat şehri mi?
1205 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Emre Kongar
Silivri Gerçeğini Batı da Görmeye Başladı
Yargılama
1053 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Hüseyin Gülerce
Yoksa,yeni anayasa yapılmayacak mı?
Yapılmasada Olur
1042 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Barlas
İktidarları yerel seçmenler belirler...
Dışı sizi, içi bizi yakar
1033 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Bediüzzaman hakkında sorular ve cevaplar
Doğrular Anlatılmalı
961 Okunma
3 Yorum
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler