Dersim:Vesayetin Çivisi
885 Okunma, 1 Yorum
Hüseyin Gülerce - Zaman
Zafer Kafkas

10 Kasım 2009'da dönemin CHP milletvekili Onur Öymen, Meclis kürsüsünden "Dersim'de analar ağlamadı mı?" dediğinde, Türkiye, gerçekten sallandı. Birden hepimiz dikkat kesildik: "Neydi bu Dersim?" Tarihe meraklı olanların bile tam bilmediği, unuttuğu, atladığı bir konuydu bu. Sonra gördük ki, resmî tarihin "isyan" diye geçiştirdiği konu, aslında, tek tip yurttaş mayalama projesinin bir uygulamasıydı. Cumhuriyet elitleri, kendilerini vasi gibi görüyor, vesayet sistemi için iki düşman belirliyorlardı: Gericiler ve bölücüler... Dindar, Kürt, Alevi kimlikleri istemiyorlardı. Hem Kürt hem de Alevi olan Kızılbaş Dersimliler ise tam bir çıbanbaşıydı. "Okşanarak" hizaya gelmeleri de mümkün değildi. Çıban, kökünden kazınmalıydı.

Tartışma, bilinmeyen pek çok gerçeği su yüzüne çıkardı. "İsyan ettiler" bahanesiyle Dersim'de tam bir katliam yapılmıştı. Bir dönem Dışişleri Bakanlığı yapan İhsan Sabri Çağlayangil, mağaralara sığınan kadın, çocuk, ihtiyar yüzlerce insanın gaz bombasıyla fare gibi zehirlendiklerini söylemiş meğer. Hem de kime? Bugünün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na. Sonra, 40-60 bin kişi arasında insanın katledildiğini, Başbakan Erdoğan'ın ağzından duyduk. Sabiha Gökçen'in; en alçaktan uçarak 50 kiloluk bombaları kendi insanımızın üzerine attığı için "savaş pilotu" olarak kahramanlık madalyası aldığını öğreniverdik.

Şimdi de CHP Tunceli vekili Hüseyin Aygün'ün, gazetemizdeki sözleri tartışılıyor. Aygün; "Dersim katliamının sorumlusu CHP ve devlettir." diyor, Mustafa Kemal Atatürk'ün de katliamdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını dile getiriyor.

Aygün'ün sözleri CHP'yi sallıyor. 12 milletvekili ortak basın toplantısıyla, Kılıçdaroğlu yönetimine muhtıra veriyor, parti içinde eski defterler yeniden açılıyor. Ama mesele, CHP'nin içi değil, Cumhuriyet'i, demokrasi ile buluşturmayan vesayetçi zihniyeti sorgulamaktır.

Vesayet sistemi/rejimi, bu ülkede bütün hesaplarını kutuplaşmalar üzerine yaptı. Sağcı-solcu, ilerici-gerici, laik-anti laik, Türk-Kürt, Sünni-Alevi kutuplaşmalarının hepsi, bu milleti demokrasiden uzak tutmak için bilerek, kasten hazırlandı. O sayede oluşturulan zeminlerde, on yılda bir darbeler sahneye konuldu.

Vesayet sistemi, isyan bahaneleri ile ezdiği, sindirdiği, korkuttuğu Alevileri, daha sonraki darbe dönemlerinde, hep hesaplarının içinde düşündü. Maraş katliamı (1978) ve Çorum katliamı (1980) 12 Eylül darbesine zemin hazırlamak için tezgâhlandı.

1993'teki Sivas Madımak katliamı ise laik-anti laik kutuplaşması için planlanmıştı. Aynı amaçla İstanbul'da Gazi Mahallesi'ndeki provokasyon devreye girdi. Koçgiri, Ağrı ve Dersim'de, Alevilerin yüreğine salınan korku, habire hatırlatılıyor, unutturulmak istenmiyordu. Katledilen annelerinin elbiseleri altına saklanarak, kaya ve ağaç kovuklarına bırakılarak hayatta kalan Dersim yadigârlarına, "derin devlet" şunu diyordu: "Şeriat gelirse, yaşama şansınız yok. 'Rejimin muhafızları' olmak zorundasınız..."

Toplumda ne zaman kaos ve kargaşa ortamı tezgâhlamak isteseler, Alevi-Sünni çatışmasını devreye sokan vesayet odaklarının oyunları, Ergenekon davasından sonra bozuldu. Alevi önderlerine yönelik suikast planları, gerçeğe ışık tuttu.

Ergenekon davası Alevi camiasını sarstı. Ama Alevi kurumları, kendilerine yakışacak duruşu sergileyemediler. Kirli yapının mazlum ve mağdurlarıydılar ama seslerini yükseltemediler: "Soruşturma derinleştirilmeli, aydınlatılmalı, nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilmeli, Maraş ve Sivas dosyası yeniden açılmalı" diyemediler...

Mesele, CHP, Kılıçdaroğlu, parti içi çekişmeler değil. Mesele derinlerde. Bu ülkede artık kimse, yüz yıllık yüzleşmeden kaçamaz. Dersim hakikati, eski Türkiye'yi noktalıyor. Dersim, vesayetin çivisini çıkarmıştır. Dağılan parçaları, artık kimse bir araya getiremez. Yıkılan payandaları kimse ayağa kaldıramaz...

 

Yorum:

 

Hafızayı Müsbet Yönde Kullanmak

 

İnsanın en önemli özelliklerinden biri de geçmişte yapılan hataları hafızasında tutabilmesi aynı durumlarla karşılaşınca aynı hataları tekrarlamamasıdır. İnsanlığın bu seviyeye gelmesinde bu özelliğin çok önemli bir yeri vardır.  Bizim tarihimize baktığımızda ise ecdadımız  genel itibariyle insanlığa hep katkı yapmış, genelde Hakkın yanında yer almış , savaşı barışın hakim olması için yapmış , zulme geçit vermemiştir. Bunun yanı sıra o dönemin mevcut şartları içersinde düşünülmesi daha doğru olmakla beraber günümüzden bakıldığında hatalı veya kabul edilemez uygulamalarda yok değildir. Tarih bilgisi bu yüzden çok önemli bir bilgidir. Geçmiş dönemlerde yapılan, topluma ve çevreye zarar veren uygulamalar , kanunlar ve politikalar tarih bilgisi sayesinde irdelenme imkanına sahip olacak ve tekrarlanmaması için her türlü çalışma ve önlemler alınabilecektir.

 

Osmanlı Devleti de bizim devletimizdi , sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti de bizim devletimizdir. Bu yeni devlet kurulurken bazı platformlarda verilen sözlerin gereği olarak yapılan  ve daha sonrasında o zaman gücü elinde bulunduranların kendilerini bu devletin gerçek sahibi olarak görmelerinden kaynaklanan hatalı ve hatta hastalıklı yaklaşımlar ve fiiller olmuştur. Bunları artık birkaç bağnaz ve yobaz CHP’li dışında kabul etmeyen yoktur.  Önemli olan bundan sonrasıdır. Yapılan bu zulümleri , katliamları , fitneleri , ayrıştırmaları ne için araştırmalıyız, ne için tartışmalıyız, ne için konuşmalıyız?  Bu sıkıntıların ve üzüntülerin tekrarlanmaması , insanların hak ve hürriyetlerinin en üst düzeye çıkarılması , gerçek laik , demokratik , hukuk ve sosyal devletin tesis edilmesi için yapılacak araştırmalar , tartışmalar ve fiiller fayda getirecek ve ülkemize katkı sağlayacaktır. Aksine siyasi rant sağlama amacı taşıyan, ülke halkını zaten fazlasıyla kamplaşmışken daha da fazla ayrıştıran konuşmalar ve tartışmalar zaten zor dönemler geçiren ülkemize fayda değil zarar getirir.

 

Vesayet sistemi olarak tanımlanan gücün suçlanmasının bir anlamı yoktur. Gerçek demokratik ve laik düzen olan İslam Düzenini kurmadan vesayetten kurtulunması mümkün değildir. Geçmişte bu gücü oluşturup, yönlendirenler ve kendi dünya nizamlarına hizmet ettirenler bugün gücü farklı tarafa verip yine kendi küresel emelleri için hizmet ettirmektedirler.  Amaç kavga çıkarmak değil karşı tarafa sayıp sövmek değil amaç daha iyiye nasıl gidebiliriz , nasıl halka hizmet edebiliriz olmalıdır.        

 

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Ali Bülent Dilek
30.11.2011
13:36

Adil Düzen Partisi kurulmadan asla o düzene geçilemez...





Sayı: 128 | Tarih: 27.11.2011
Ahmet Hakan
Ey CHP’li kardeşlerim
Tarihle hesaplaşmak
1052 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Müslüman Kimdir?
Barış İçinde Olandır
971 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Atatürk SEYYİT RIZA'yı affedecek korkusu
dersimiz dersim
927 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruhat Mengi
PKK’nın canı yine ateşkes istemiş!
Daha Doymadınız mı?
914 Okunma
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Asker ve terör
Adil Düzen’e göre insanlık anayasası
902 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Hüseyin Gülerce
Dersim:Vesayetin Çivisi
Hafızayı Müsbet Yönde Kullanmak
885 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Dersim’den Başbakan’a daha çok ekmek çıkar
Sene 2011, aylardan Kasım!
869 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen