Susmak değil, yeni şeyler söylemek zamanı
940 Okunma, 0 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

Kürt hareketini anlamak/4
Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com

20.10.2011

 

Dünkü yazıda Bitlis Güroymak’taki PKK saldırısının ardından, “teröre inat yazmaya devam” dememiş olsaydım, Hakkari Çukurca’da yaşananların ardından, bugün sizlerden özür diler, başlattığım yazı dizisine ara verir ve yazı yazmazdım. Yanlış anlaşılmasın, dünkü baskının, sözü bitirdiğini düşünüyor değilim. Hatta tam aksine, Çukurca’da yaşananların, bugüne kadar Kürt sorunu ve PKK hakkında sarf edilmiş sözlerin çoğunu boşa çıkardığı, artık yepyeni şeyler söylememiz gerektiği kanısındayım. Ancak ülkeyi böylesine kedere sevk eden bir olayın ardından söylenecek her yeni söz yanlış anlaşılmaya, lüzumsuz tepkilere yol açmaya müsaittir. Ama madem ki bir kere “teröre inat, yazmaya devam” dedik, Türkiye için tam bir dönüm noktası olmaya aday bu terör saldırısının ardından, olabildiğince dikkatli olmaya gayret ederek, bazı noktalara dikkat çekmeye çalışalım.

Kara harekâtına tahrik: PKK’nın saldırılarını adım adım tırmandırarak Kuzey Irak’a bir kara harekâtını tahrik etmek istediğine inanıyorum. 2007’de Gabar, Dağlıca, Aktütün saldırılarıyla orduyu Irak’ın kuzeyine çekmeye çalışmış, fakat hükümet, muhalefet partilerinin bütün baskılarına rağmen bu harekâtı geciktirmiş, nihayet son derece kısıtlı bir alanda, kısa süreli Güneş Harekâtı yapılmıştı. Bu sefer hükümetin yeni bir kara harekâta daha fazla istekli olduğunu söyleyebiliriz. Bunun birçok nedeni vardır ama öncelikle, son askeri şuranın ardından TSK komuta kademesinin hükümetin istediğine yakın şekillenmesinin bu noktada hayli önemli olduğunu düşünüyorum.

PKK TSK’ya (dolayısıyla Türkiye’ye) Irak’ta bir “tuzak” kurmak istiyor diye kara harekâtı olmayacak değildir. Olsa olsa PKK’nın tahrikleri, hazırlıkların hızlanmasına ve takvimin öne çekilmesine yol açabilir.

Kara harekâtının olası sonuçları: Eğer bir kara harekâtı yapılırsa, bu sefer Kandil’in de hedeflenmesini bekleyebiliriz. Dolayısıyla öncekilerden daha zorlu, daha geniş kapsamlı ve daha uzun süreli bir harekâta tanık olabiliriz. Böylesi bir harekâtın PKK’ya çok ciddi darbeler indireceği muhakkaktır, ama devletin üst düzeyinin sık sık “uzun soluklu mücadele”ye vurgu yaptıkları da akılda tutulursa, örgütün bir harekâtla tam anlamıyla tasfiyesi mümkün gözükmüyor. Böylesi bir operasyonun Kürt kamuoyunda ne tür tepkilere yol açacağı, PKK’nın buna cevap olarak Türkiye çapında neler tezgahlayacağı da ayrı tartışma konularıdır.

PKK’nın taşeronluğu: Başbakan uzun bir süredir, PKK’nın eylemlerini bazı dış güçlerin yönlendirmesiyle tırmandırdığına inanıyor. Bu, hiç de yabana atılmayacak bir iddia. Suriye, İran, İsrail gibi son dönemde AKP hükümetiyle ayrı ayrı sorun yaşayan ülkelerin hükümetlerinin, Türkiye’yi istikrarsızlaştırma adına PKK’ya yatırım yapmaları hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak dış parmak olsa dahi PKK’nın eylemlerindeki ana motivasyonun kendi gündemleri olduğu da açıktır.

Hükümeti zor duruma düşürme: Dün Başbakan Erdoğan’ın basın toplantısını izlerken, “Artık AKP hükümetini istikrarsızlaştırabilecek yegane güç Kürt siyasi hareketidir” tespitinin ne derece isabetli olduğunu bir kez daha gördüm, gördük. Buradan hareketle, PKK’nın Çukurca saldırısını, AKP hükümetinin ve Başbakan’ın canını acıtmak için düzenlemiş olduğunu söylemek mümkündür.

Bu arada CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu es geçmemek lazım. Böylesine kritik bir anda hükümeti istifaya çağırdı ve kendilerinin çözüm önerilerinin olduğunu söyledi. Ama “akil adamlar” çağrısı dışında ana muhalefetin Kürt ve PKK sorunları hakkında elle tutulur, uygulanabilir öneriler geliştirdiklerini ben duymadım. Bu arada sorunun çözümü için son derece ciddi bir fırsat olan “demokratik açılım”ın, Baykal liderliğindeki CHP’nin gayretleriyle de akamete uğratılmış olduğunu da unutmuş değiliz. Son olarak, Kılıçdaroğlu’nun, PKK ile mücadeleyi hükümetten alıp bir Meclis komisyonuna havale etmek istemesini anlamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Daha söylenecek çok şey var ama “Kürt hareketini anlama”nın neden son derece hayati olduğunun son Çukurca baskınıyla bir kez daha anlaşıldığını vurgulayarak noktayı koyalım ve yarın devam edelim.

 

Devamı için TIKLAYINIZ.

 

Yorum:

Ağzı şerliler için susma vakti

Sınırda yaşananlar hepimizin malumu. Terör orada istediğini elde edip ülkeye gözdağı vermeye devam ediyor. Bana göre asıl tehlike ise içerde yaşanıyor. İnsanları kışkırtıp galeyana getirmek için her seferinde şehitleri kullanan ve bununla da başarılı olup basiretsiz insanları Kürtlere karşı kışkırtan, suçlu-masum ayırımı yapmadan sırf ırksal bir farklılıktan dolayı Kürt düşmanlığı doğuran terör, hedefine ulaşmış oluyor.

Bu noktada insanların eğitimli-eğitimsiz, vicdanlı-vicdansız, imanlı-imansız olmasının hiçbir önemi yok. Şeytanın kışkırtması o kadar güçlüdür ki, buna ancak Kuran’ı gerçekten anlayanlar kulak vermeyebilir. Kime göre doğru, ne kadar doğru? Bu sorulara sırf aklımızla cevap bulmaya çalışınca ortaya yanılgıya çok açık koca bir ‘Bence…’ çıkar ki, bunun bizi nereye ulaştıracağından hiçbir zaman emin olamayız. Ama hatasız, kesin doğru bir referans noktamız olursa, onu rehber edinirsek elbette ki şaşırmayız. Kuranda Hucurat 11. ayette çok açık bir ifade var. Rabbim der ki:

“Ey iman edenler, bir kavim başka bir kavimle alay etmesin. Umulur ki, onlar(alay edilenler) onlardan(alay edenlerden) daha hayırlıdırlar…”

Bir kavmin başka bir kavmi dışlaması, bir kavmin başka bir kavme saldırması, bir kavmin başka bir kavme ‘TERÖRİST’ yakıştırması yapması hadsizliğinden bahsetmiyor bile. Bu ayeti evleviyetin delaletiyle anlarsak bakış açımız gayet normalleşecektir. Alay bile edemiyorsan, bu tür ağır bir suçlamayı zaten yapamazsın.

Müminden beklenen galeyana gelip müfsitlerin ekmeğine yağ sürmek değil, olayları doğru analiz edip ortalığı sakinleştirmek ve birlik ve mücadeleyi elden bırakmamaktır.

Yukarıda bahsettiğim Kuran bakış açısı bu. Bunu anlayabilmek için de Rabbim hepimizi basiretli ve fehim kılsın.

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 123 | Tarih: 23.10.2011
Mehmet Şevket Eygi
İyi Müslüman Cemaatçilik Yapmaz
Cemaat Bir Araçtır
1288 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
iki bakış açısı
yeni problemler yeni düşünce yeni çözümler
1193 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Galeyana geldim
Birbirine düşürme
1143 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Kıvılcım
PKK sorunu
1071 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Ebubekir Sifil
İhtiras
Kontrol
1015 Okunma
Zafer Kafkas
Ruhat Mengi
Müge Anlı ‘ırkçı’ ise Demirtaş ne?
Haddini Blmek
995 Okunma
Vahap Alma
Ruşen Çakır
Susmak değil, yeni şeyler söylemek zamanı
Ağzı şerliler için susma vakti
940 Okunma
Tayibet Erzen