Ekonomi ve siyaset
1177 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Ekonomi ve siyaset

2 Ekim 2011 Pazar

 

Ekonominin hem iç hem de dış politikada belirleyici faktörlerden biri olduğu doğrudur. Günümüzde Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra bir belirsizlik gözlenmektedir ve yeni siyasi yapının nasıl olacağı bilinmemektedir. Dünyada küresel bir sistemin egemen olacağı ve ulus devletlerin rolünün zayıflayacağı düşünüldü ama bu gerçekleşemedi. Ancak devletlerin yeni dünya üzerindeki rolünün ne olacağı ve ittifaklar oluşup oluşmayacağı, oluşacaksa kimlerin yan yana geleceği bilinmiyor.    

Yeni yapılanma sadece siyasette mi olacak, iktisadi sistem ve düşünce aynı mı kalacak bilinmiyor. Geçmişte bireysel davranışların toplamı iktisadi büyüklükleri ve bu da iktisadi yapıyı belirlerdi. Yani devletin herhangi bir müdahalesinin süreci en iyi olacağı konumdan uzaklaştıracağı düşünülürdü. Yani liberal iktisat egemen olan düşünceydi.

- Soğuk savaştan sonra siyasi yapıda, hakimiyette, bloklaşmada, birlik konularında, devletin ekonomideki rolünde belirsizlikler var.

- Tekel sermayenin görevi bitti, şimdi üçüncü bin yıl uygarlığına gidilmektedir. Bu sorunları Adil Düzen çözmektedir. Dünya 7 veya 8 kıtaya ayrılacak, bloklar olmayacak. İnsanlık bu birliktelikleri sağlayacaktır.

 

Bu durum bugün yaşanan krizin sebebi oldu. Sermayeyi kontrol edenler başta Çin ve Japonya olmak üzere Uzak Doğunun kalkınmasını sağladılar. Onların ekonomisi ihracata dayalı olarak gelişti ve başta ABD olmak üzere Batı ithalatçı konumundaydı. İhracat karşılığında ithalat yapılmadı ve bedelleri başta ABD olmak üzere Batının finans kurumlarına yatırıldı.

- Çin ve Japonya’yı kalkındırdılar.

- Sermaye Avrupa Birliği’ne ve Rusya’ya alternatif öğretti.

 

Olayı ABD açısından incelersek şu sonuca varırız: Dış ticaret açığı vermek ürettiğinden fazla tüketmekti. Yani ABD halkı hak ettiğinin üzerinde bir refaha ulaşıyordu. Aldığı malların karşılığı olan paralar finans kesimine akıyordu. Yani bir koyundan iki post çıkıyordu. Bir yandan ürettiğinden fazla tüketirken diğer yandan büyük bir parasal kaynak oluşuyordu.

Ebediyen devam etmesi mümkün olamayan bu süreç son krizle çözüm bekleyen bir soruna dönüştü. Bu krizin kendiliğinden oluştuğunu söyleyenler de var çözüm arayan ABD’nin bir hamlesi olduğunu düşünenler de var. Ben bunlardan biriyim.

- ABD ürettiğinden fazla tüketti. Çıkmaza girdi.

- Faizli sistemde yeni pazar bulma zorunluluğu vardır. Sovyetleri bunun için yıktılar, Çin’i bunun için kalkındırdılar. Kara bitti deniz göründü. Faizli sermaye yeni pazar bulamıyor. Kriz buradan doğuyor.

 

Şu strateji izlendi. Doların değeri düşülerek borçların reel değeri azaltıldı. Finans kesimindeki iflaslar buraya yatırılan paraların yok olmasına sebep oldu. Bu paralar, ABD halkı tasarruf yapmadığı için, Uzakdoğu’nun paralarıydı.

- Doların değeri düşürülerek, uzak doğunun değerleri eritildi.

- Sermaye karşılıksız para basıyor dünyadan vergi topluyor. Faiz alıyor vergi topluyor, enflasyon yapıyor vergi topluyor. Savaşlar çıkarıp harcayamıyor. Kabız durumda. Ölümü bekliyor.

 

Bu gelişme yeni siyasi yapının zeminini de hazırladı. Bazı AB ülkeleri de büyük ölçüde borçluydu. Buraya verilen borçların kaynağı, başta Almanya olmak üzere, büyük AB ülkeleriydi. Gerçekte bu ülkeler de başkalarına büyük ölçüde borçluydu. Ekonomisi zayıf ülkelerin borçlarını ödeyememesi büyükleri de risk altına soktu.

- Avrupa Birliği ülkeleri de birbirine borçlanıyor. Ödeyemeyen borçlar iki tarafı sıkıntıya sokuyor.

- Verilen borç boyalı paradan ibarettir. Aslında karşı tarafa satın alma gücü veriyor. Onlara hizmet ediyor. Onları çalıştırıyor onlara hizmet ediyor. Sorun faizde faiz çalışanların emeği karşılıksız bir yerde toplanıyor. Toplanamıyor. Alan harcayamıyor.

 

 

Siyasi bütünlüğü sağlayamamış olan AB ekonomik olarak da dağılma sürecine girdi. Bu durum Euro’nun ortadan kalkması sonucunu doğurabilir.

Ayrıca uluslararası bir paranın gücü dünya üzerinde kabul edilmesine bağlıdır. ABD petrol üreten ülkeler üzerinde hakimiyet kurarak doların kullanılmasını sağlamanın yolunu seçti. Enerjinin diğer bir bölümünü de Rusya kontrol ediyordu ve İran ve çevresinde bu güç egemen olacaktı. Euro’nun talep alanı sınırlandı.

- Avrupa siyasi birlik kazanamadı, ekonomik dağılma sürecine girmekte.

- Avrupa Birliği doğal oluşmadır. Gecikir ama dağılmaz. Tek devlet olmaz ama er geç Avrupa devletleri ortak siyasette birleşirler.

 

Türkiye bu açıdan önem kazanıyordu. Bölgeye Avrupa ve Çin’i sokmak istemeyen ABD ve Rusya ikilisi Türkiye’nin müttefik olmasını çözüm için tek yol olarak gördüler.

- Türkiye ile ittifakı vardı.

- Sermaye dünyayı Müslümanlarla tehdit ediyor. Beni dinlemezseniz Müslümanları organize eder dünyayı başınıza yıkarım diyor. Türkiye bu organizasyonda baş rol alıyor. Dünya sermayeyi dinlerse İslam alemi yok edilecek.

 

Ekonomik düşüncede muhtemel değişikliğin şöyle olacağını düşünüyorum. Serbest piyasa ve bireysel özgürlük devam edecek ama genel çerçeve devlet tarafından belirlenecektir. Yani girişimciler ekonomide her şeyi belirleyemeyecek, devletin belirlediği bir alanda serbest hareket edecektir

- Ekonomi devletin belirleyeceği alanda serbest rekabet edecektir.

- Adil Düzen’de makroda devlet hukukla kurallar koyar ve yine kurallar içinde faizsiz krediler verir halk mikroda istediğini yapar.

 

 

Mahir KAYNAK

Tarihi hesaplaşma

8 Ekim 2011 Cumartesi

 

Yaşadığımız büyük bir çelişki, içinde bulunduğumuz durumu ve geleceği anlamamıza yardımcı olacaktır. Çin komünist bir rejimle yönetilmektedir ve komünizm işçi sınıfının sömürülmesine ve emperyalizme karşı mücadele eder. Herhangi bir ideolojide ufak tefek sapmalar olabilir ama onun emrettiklerinin tam tersini yapmak anlaşılamaz. Çin büyük ölçüde tasarruf yapmakta ve bunu küresel sermayenin emrine vermektedir. İşçiler yarattıkları değerin sadece yarısını alarak tarihte görülmemiş bir sömürüye katlanmaktadır. Ayrıca dünyaya ihraç edilen ucuz Çin mallarıyla rekabet etmek için diğer ülkelerde de ücretler düşük tutulmaktadır. Yani Çin sadece kendi işçilerinin değil tüm dünyadaki işçilerin sömürülmesini sağlamaktadır. Şu soruya cevap aramalıyız. Çinli yöneticiler, kendi çıkarları için, temsil ettikleri ideolojinin tam karşıtı olan bir sisteme izin mi vermektedirler yoksa onların da bir hesabı var mı?

- Çin sosyalist ülkedir. Emeği sermayeye karşı korumaktır. Aksine emeğin yarısı sermayeye peşkeş çekilmektedir. Ucuz malları dünyaya sürerek dünyanın emeğini de sermayeye peşkeş çekmektedir. Niçin?

- Bilen bilmeyeni sömürür. Dünya 500 yıldır sömürüyor. Çünkü sömürenler biliyor, sömürülenler öğrenmiyor. Çin teknolojiyi öğrenme bedelini ödüyor. Sonra fazlasıyla çıkaracaktır.

 

Genel görünüm şöyle özetlenebilir. Çin’den mal ithal eden ülkelerin halkları ürettiklerinden fazla tüketerek hak ettiklerinden daha yüksek bir refah düzeyine erişmektedir. Bu malların bedelleri aynı ülkelerin ya da büyük finans kesimlerine akıtılarak güçlü bir sermaye yaratılmaktadır. Bu nedenle kapitalist ülkelerin hemen hemen hepsi büyük ölçüde borçludur. Alacaklı olan finans kurumlarının nihai alacaklısı büyük ölçüde Çin’dir.  

Bu durumdan bir komplo teorisi üretebiliriz. Çin’deki derin akıl bu sömürüye bilerek göz yummakta ve katlandığı fedakarlığı bir savaşın maliyeti saymaktadır. Eğer kapitalist dünya ile sıcak bir savaşa girseydi hem daha fazla bedel ödeyecek hem de sonuç bu kadar lehine olmayabilecekti. Şimdi kapitalist dünyanın ekonomisi finans kesimi tarafından yönetilmekte ve bunun nihai kontrolü de Çin’in elinde bulunmaktadır.

- Çin emeği ile dünya halklarını borçlandırmaktadır. Onların emeği ise sermayeye çalışmaktadır.Böylece oluşmuş sermaye ile dünyaya hakim olunmaktadır.

- Tekel sermaye, verdiği teknoloji karşılığı Çin’in emeğini kullanmaktadır. Dünya Çin’e borçlanmaktadır. Dünya ise emeğini ABD sermayesine vermektedir. Dolar kimin parası Sermayenin. Çin ABD’den mal alacaklı ama doları kadar. Dolar sıfırlanınca alacağı da biter. Sermaye yeni dolar çıkarır.

 

Finansı yönetenler durumdan memnundur. Çünkü bir para çeşmesinden akan paralar onun havuzunu doldurmakta, o da bunları kullanarak hem ekonomiyi hem de bundan güç alarak siyaseti yönlendirmektedir. Bir ülkenin yönetiminde rol almak onların iznine bağlıdır. Çünkü onların yönlendirdiği kişiler siyasette başarılı olmak için gerekli kaynağı bulabilmektedir ve zaten medya onlar tarafından kontrol edilmektedir. En anlamsız düşünceler bile kitleler tarafından benimsenmekte ve asıl önemlisi medya dedikodu ve magazin haberleri üretmektedir.

SSCB’nin niçin dağıldığını, dünyadaki dengelerin yenisi kurulmadan sona ermesini, soğuk savaşın bitişinin sebepleri, aranırsa bu süreç daha iyi anlaşılır.

- Karşılıksız doların dünya tarafından para olarak kullanılması sermayeye yönetme gücünü kazandırmaktadır. Ekonomiyi de sermayeyi de onlar yönetiyor.

- Bunu ancak halkın kooperatifleşmesi ile çare bulunur. Demokrasi de ancak ondan sonra gelir. Akevler bu amaçla kurulmuştur. Varlığını sürdürmektedir.

 

ABD, SSCB’den sonra, sıranın kendisine geleceğini anladı ve ortak bir strateji geliştirdiler. İlk işleri finans kesiminin siyasi etkinliğini daha sonra da ekonomi üzerindeki etkinliğini sona erdirmek olarak belirlendi. Yaşadığımız kriz bu sürecin bir aşamasıdır. ABD Baharı olarak adlandırılan eylemlerin Wall Street’te yoğunlaşması ve finans kesimini hedef alması bir rastlantı sayılamaz. Önümüzdeki günlerde finans kesiminde görülecek çözülmeyi halkın olumlu karşılaması için zemin hazırlanmaktadır.

- ABD finans ekonomisinden reel ekonomiye kaymaktadır.

- Bunu da yine İsrail oğulları organize ediyor. Başarabilmeleri için faiz ekonomisinden emek ekonomisine geçmelidirler. Parayı üretim emeği karşılığı çıkarmalıdırlar.

 

Türkiye başlangıçta ekonomi stratejisini finans kesimiyle uyumlu olarak belirledi. Çünkü egemen olan görüş buydu. Kapitalist düşünce değişmekte ve hiç kimsenin karışmadığı bir ekonomik düzenin yerini devletlerin belirlediği politikalar almaktadır. Biz de buna uyacağız.

- Türkiye önce finans sektörünün yanında yer aldı. Şimdi reel ekonomiye doğru gitmek zorundayız.

- Türkiye Adil Düzen’i benimsese reel ekonomiye hemen geçer ve dünyaya örnek olur. Kanser hastasının kurtulması kadar ümitliyiz.

 

 

Yorum: Adil Düzen ekonomisi

 

Adil demek dengeli demektir. Adil Düzen ekonomisi dengeli ekonomi demektir. Denge nasıl oluşur?

1) İnsanlar ailede yaşarlar. Bir aile beş kişiden oluşur. Anne ev işleri yapar, baba çalışır üretir. İlk denge çalışanlarla çalışmayanlar arasında kurulur. Çalışanların üretimleri çalışsın çalışmasın tüm insanlara ulaştırılacaktır. Bu üretime katkılarına göre değil tüketicilerin ihtiyaçlarına göre ulaştırılmalıdır. İlk sağlanan denge budur.

2) Çalışanlar da iki gruba ayrılır: Üreticiler ve ortak hizmet görenler. Üretenler ürettikleri kadar pay alırlar. Ortak işler görenler tüm üretimden pay alırlar. İşte ikinci denge ise üretenler ile ortak işler yapanların payları ne kadar olacak. Emeğin ne kadarı ortak işlere kaydırılacaktır.

3) İnsanlar, yıl içinde ürettiklerini yi,neil içinde tüketirler. Böylece yaşarlar. Artırdıkları emekle de yatırım yapıp imar ederler. Burada denge üretim ile yatırım arasında kurulacaktır.

4) Yatırımlar da iki çeşittir. Yol gibi ortak yatırım veya ev gibi özel yatırım. Emeğin ne kadarı özel yatırıma, ne kadarı ortak yatırıma gidecektir.

Adil Düzen demek bu dengeleri sağlayan düzendir.

Şimdi başka bir sorunla karşılaşıyoruz. Bu dengeyi kim sağlayacaktır.

1- Kimilerine göre bu dengeleri sermaye tespit edecektir. Bunlara kapitalistler denir.

2- Kimilerine göre ekonomik dengeyi devlet sağlayacaktır. Bunlara da sosyalistler denir.

3- Kimilerine göre bu dengeyi halk kendisi sağlayacaktır. Küçük işletmelerde bu denge kendiliğinden sağlanır.

Adil Düzen’e göre:

1- Denge kurallarını seçilmiş ilim meclisleri oluşturacaktır. İnsanlığın, devletlerin illerin ve bucakların ilmi meclisleri olacak ve bunlar kendi merkezlerinin hukuklarını oluşturacaklardır. Özel hukukta dayanışma ortaklıkları kendi hukuklarını oluşturacaklardır. Halk istediğini seçecektir. Kamu hukukta bucaklar kendi hukuklarını oluşturacaklardır. Beğenmeyen beğendiği yere göç edecektir.

2- Yapılacak yenilikleri anlatıp onların benimsemelerini sağlatma görevi dini kuruluşlara ait olup yenilikler, halka zorlayarak değil sevdirilerek benimsetilecek.

3- Kuralların uygulanmasını ehliyetli serbest meslek erbabı yapacaklardır. Cirodan pay alacaklardır. Ücretli bürokratlar istihdam edilmeyecektir. Kooperatifler kurulacak ve kooperatifin teminat verdiği genel hizmetliler uygulamayı yapmış olacaklardır.

4- Çıkacak nizalar, hakemler sistemi ile çözülecektir. Hakemlerden oluşan yargı yönetimin üstündedir. Hakem kararlarına karşı da hakemlere gidilecektir.

Bunlar bizim icat ettiğimiz şeyler değildir.

Ekonominin sorunlarını çözmek için  karşılıklı para çıkarılmalıdır. Ambarlara giren

 

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 121 | Tarih: 9.10.2011
Mahir Kaynak
Ekonomi ve siyaset
Adil Düzen ekonomisi
1177 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruhat Mengi
G.Doğu’ya gitmek istemeyen öğretmenler haksız mı?
Ne Demeli?
1148 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Pembe haber
Üniversite eğitimi
999 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
meğer halk sağlığı ticari sır olabilirmiş
vahşi kapitalizm ve AKP ve ADP
960 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Telefonlarını değil, biraz da Kürtlerin kalbini d
Tekelleşen Cennet Anlayışı
939 Okunma
4 Yorum
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Anlamak ve Yorumlamak
Kadın-Erkek
921 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Gündüzleri TC, Geceleri PKK
İstenirse Çözülür
853 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu