PKK “neden” mi, “sonuç” mu?
1191 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Altan - Star
Mehmet Hikmetumut

13.08.2009

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün parti grubunda yaptığı olağanüstü güzel. Son derece tutarlı ve duyarlı konuşmasının bir cümlesi şöyleydi: “Annenin ideolojisi yoktur, annenin siyaseti yoktur, sağcılığı, solculuğu yoktur.”

Dün Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve Yabancı Dil Sınavı sonuçları açıklandı.

 Baktım...

Çocukları üniversite seçme sınavına

giren tüm anneler, sonuçların ve dolayısıyla evlatlarının geleceğinin peşinde koşarken, tam da Başbakan Erdoğan’ın vurguladığı şekliyle, “bir tek anne” gibi çırpınıyorlardı...

Ne var ki, tercih gönderen 958 bin 628 adaydan 290 bin 97’si lisans, 238 bin 631’i ön lisans programlarına yerleşmiş ama yaklaşık 90 bin kontenjan boş kalmıştı.

***

Bırakın üniversitelerde okutmayı...

Türkiye yıllardır çocuklarını öldürüp duruyor.

Başbakan şöyle devam ediyordu:

“Gencecik fidanlarımızın, ana kuzularının sararıp solmasına, artık tahammülümüz yok.

Ağıtlara, annelerin gözyaşlarına, evlat acısına, feryadı figana daha fazla tahammülümüz yok.

Türkiye’nin kaybetmesine, daha büyük risk ve tehditlerle karşılaşmasına, tahammülümüz yok.

Ülkenin bir bölümü üzerine çökmüş karabulutlara tahammülümüz yok. Umutsuzluğa tahammülümüz yok.

Biz artık Botan Çayı’nda serinlemek, Zap suyu gibi coşmak, Dicle, Fırat, Murat gibi barışa kardeşliğe akmak istiyoruz. İstiyoruz ki Munzur dağlarında hep birlikte kardelen toplayalım. Cudi Dağında yediverenler, Ağrı dağında çiğdemler dermek istiyoruz. Ülkemin yedi coğrafyasından derilmiş çiçekleri, ülkemin annelerine, o tertemiz yüreklere vermek istiyoruz.”

***

“Çocuklarımız ölmesin, analarımızın yüreği dağlanmasın” arzusuna nasıl karşı çıkılabilir?

Bu çığlık nasıl duymazdan gelinebilir?

Anlaşılır gibi değil.

“Savaş Lobisi”nin...

“Çözümsüzlük Cephesi’nin” öncülüğünü yapan ana ve yavru muhalefet, siyasal istismarlarını PKK üzerinden derinleştirmekte...

Bu ucuz hamaset kuyusuna düşmemek için şunu sormalıyız:

Kürt Sorunu açısından PKK “sonuç” mu, “neden” mi?

Unutmayalım ki, son ayaklanma yirmi dokuzuncu Kürt ayaklanmasıdır...

Cumhuriyet, Kürt Sorunu’nu doğuran ana nedenlerle ilgilenmediği için hep

PKK türü unsurlar “sonuç” olarak var

olagelmiş...

***

Türkiye Cumhuriyet’ini bir ulus kurmadı, devlet, “ulus” inşa etti... Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi çok farklı etnik kimlikleri, Müslümanlık üzerinden “Türk” kabul etti.

Ana eksen “ırk” değil “din” idi.

Anadolu’da eskiden beri yerleşik olarak yaşayan ve Osmanlı’ya 14. yüzyılda dahil olan Kürtler de bu yapının içindeydi.

Ama Cumhuriyet, Kürtleri sisteme entegre edemedi, oldukları gibi kabul etmeyi de reddetti.

Ve sorun hiç bitmedi, kavga dinmedi...

***

Umutların çok yükseldiği...

“Savaş Lobisinin” de iyice gemiyi azıya aldığı bir süreçte...

Bu tarihsel sorun çözüme kavuşacak ise bu, PKK’yı “neden” olarak değil...

Bir tarihsel yanlışın “sonucu” olarak kabul etmemiz halinde olacaktır.

“Çözümsüzlük Cephesi” PKK üzerinden hamaset yaparken bunu unutmamak, unutturmamak gerek.

Ana dili yasaklayan, oturulan bölgeyi “sürgün” yeri kabul eden, İstanbul’a 1934’de gelen elektriği bölgeye ancak elli yıl sonra götüren bir anlayış, Kürt Sorunu’nu tabii ki çözemez.

***

Umarım bu kez, PKK’yı “sonuç” kabul eden bir yaklaşımla, köklü bir çözüme gidilir.

Ve “çözümsüzlük cephesini” oluşturan partiler de, çocukların ölümünden yana tavır almanın ağır bedelini öderler.

Bu vesileyle, ÖSS sonuçlarında istediğini bulamayan öğrenciler de, anneler de üzülmesin...

Yaşamda bir yıl nedir ki?

Yeter ki, çocuklarımız daha mutlu bir ülkede yaşayabilsin

Yorum:

 

Bir anne öldü mü çocuk

Bahçenin en kuytu yerinde

Elinde ince bir çubuk

Ağzında siyah bir leke

 

Bir çocuk  öldü mü

Elinde bir ip

Nereye bağlayacağını

Bilemez anne

 

                        Sezai KARAKOÇ

 

 

Oldum olası bir ikiyüzlülük sezerim…

Türk-Kürt,

Alevi-Sünni,

Laik-Dindar,

Sağcı-Solcu,

(…)

Cumhuriyet tarihi boyunca kategorik ayırımlardan neler çektik bir düşünün…

En sonunda bir Ergenekon (destanı) ortalığı toz duman etti de dönen dolaplar hakkında  genel bir fikir sahibi olabildik.

Artık nereden gelirse gelsin hepimiz bir çok meselemize toptan çözümler sunanlara karşı  daha bir ihtiyatlı  bakmaya yöneldik.

PKK sonuç mu sebep mi?

Nereden baktığınıza bağlı.

Yazar bir yerde  “ Türkiye Cumhuriyet’ini bir ulus kurmadı, devlet , ‘ulus’ inşa etti… Osmanlı İmparatorluğunun bakiyesi çok farklı etnik kimlikleri, Müslümanlık üzerinden Türk kabul etti” diyor. İşte bütün hakikati bu cümle ifade ediyor.

“Osmanlı bakiyesi” ,

“farklı etnik kimlikler”,

“Müslümanlık üzerinden Türk kabul etmek”,

terimleri üzerinde yeniden düşünmek lazım..

Sorunun kaynağı da sonucu da bu sözcüklerde mündemiç…

Osmanlı Devleti tarihte  700 yıl gibi bir zamanda bu kadar çeşitli etnik  unsuru bir arada tuttu da Türkiye Cumhuriyeti neden ayni unsurları bir arada tutmakta zorlanıyor? Kaldı ki Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu topraklarda ismine Millet-i Sadıka denilen Hıristiyan unsurlar da vardı. Ve nüfusun yarısı o unsurlardan teşekkül ediyordu. Mübadele ile Hıristiyanlar büyük ölçüde dışarı gönderildi. Bu gün Türkiye içindeki vatandaşların %98 i Müslüman olduğu halde dahildeki kavgada ölenlerin sayısı 45-50 bin civarında. Harcanan emek ve milli servet Türkiye’yi on misli kalkındırır.

 

Çok açıktır ki ortada bir Müslümanlık sorunu dağ gibi durmaktadır.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca  Laiklik prensibi, devlet güçlerini elinde tutanlar  tarafından Din düşmanlığı şeklinde algılanmış ve millete baskı aracı olarak kullanılmıştır. Bunun tabii sonucu olarak Milletimizin tümü üzerinde bir baskı söz konusudur. Bu baskı  Güneybatıda az uygulandı,  Güneydoğuda çok uygulandı gibi müdafaalara girmek  problemi hedefinden saptırmaktır.

 

Hal bu ki laiklik yalnız Müslümanlıkta mevcuttur.  Bu söz yalnız bir iddia değil İslam olmamış ehli insaf tarafından dile getirilmiş bir kaziyedir. Nitekim Arnold Toynby’nin “Osmanlı Devleti Eflatun’un İdeal Cumhuriyetine en çok yaklaşan devletidir” şeklindeki ifadesi herkesçe malumdur. Kaldı ki Osmanlı uygulamasına %yüz İslami uygulama demekte doğru değildir. 3.Binyılın başlarında bulunuyoruz: Ömrümüz elverirse göreceğimiz Adil Düzen uygulaması da temenni ederiz ki Asr-ı Saadetin bir numunesi olsun. Allah bu uygulamaya Türk Milletini hazırlamaktadır. Nitekim Erbakan nasıl uygulanacağına dair bazı örnekleri yalnız teoride değil ayni zamanda uygulayarak göstermiştir. Bu, gören gözlere açıktır. “Dünya vatandaşlığına” fit olmak,gavura kızıp da oruç bozmağa benzer. Biz İslam Ümmetiyiz. Türk Milleti, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in, Boşnak’ın, Arnavut’un vs. ortak adıdır. Düşmanlarımızın hilelerini sezelim. Mevcudu koruyarak yeni ve büyük sistemleri kurmaya hazır olalım. Unutmayalım ki mazlum milletler Türkiye’den uzanacak kurtarıcı eli bekliyor.

 

Güneydoğuya elektrik Ortanadolu’dan sonra mı getirilmiştir? Hayat standardı orada daha mı yüksektir? Hayır. Kürt sorunu veya değişik adlarla gündemimize taşınan olay, Türkiye’yi yeni oyunlarla meşgul ederek birilerinin suiistimaline çanak tutma tezgahının yeni versiyonudur.

Göreceksiniz havanda su dövülecek, kimse memnun edilemeyecek, bu arada Eşkıyabaşı’nın

ekmeğine yağ sürülecektir. Belki AB’nin bir dediğini daha yaptık diye sevinenler de çıkabilir.

Türkiye üzerinde hesaplar yapan şer güçlerin, özellikle sömürücü sermayenin  Türkiye’yi zayıflatma operasyonlarından biri daha gerçekleşmiş olacaktır.

 

Anaların gözyaşı edebiyatı sürüp gidecektir. Sormak isterim “ Kürt sorunu” ndan, “Demokratik açılım”a dönüşen projede somut ne var? Sadece lafı güzaf.

Türkiye gittikçe borçlanıyor, gittikçe fakirleşiyor. Son verilere göre Türkiye’de her ay 130 bin kişi borcunu ödeyemeyecek duruma düşüyor. Açlık sınırı altına düşen kitleler Türkiye nüfusunun 2/3 üne tırmanıyor. İşsizlik fonunda biriken paralarla da Başbakan yol yaptırmak istiyor(!) Belli ki yol müteahhitleri bütçedeki o paraya göz dikmiş. Büyük felaketlerle uyanmadan, uyanalım.

 

Çanlar kimin için çalıyor!?

 

Mehmet Hikmetumut






Sayı: 11 | Tarih: 23.08.2009
Hayrettin Karaman
Zekât kimlere verilir, Zekâtın sarf yerleri
3547 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Sabancı cinayeti
1558 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Kur’an Vakfı Kurulsun
1528 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Herkes mecbur mu?
1475 Okunma
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Açılım andı
1471 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Muhatap almak veya almamak
1385 Okunma
Veysel İpekçi
Ahmet Altan
Toz Duman
1326 Okunma
Özer Ataç
Ruşen Çakır
Devlete rağmen devletin bekası
1312 Okunma
Tayibet Erzen
Cengiz Çandar
Diyarbakır’da biber gazı, “Kürt Açılımı”na biberli
1301 Okunma
Ekrem Fildişi
Reşat Nuri Erol
Kredi kartı ve bankalar
1292 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Taşgetiren
Saadet'i duymak
1252 Okunma
Zübeyir Erol
Fehmi Koru
İlk gününde Ramazan
1223 Okunma
Ahmet Kirtekin
Murat Bardakçı
İnsanın evliyası olur da atın evliyası olmaz mı?
1218 Okunma
Recep Yıldırım
Zülfü Livaneli
Çözüm için aklı sesi
1205 Okunma
Ali Bülent Dilek
Nazlı Ilıcak
Halının altına süpürdüklerimiz
1203 Okunma
Fatma Karuç
Mümtazer Türköne
Hilmi Özkök’ün Erdemi
1199 Okunma
Arif Ersoy
Mehmet Altan
PKK “neden” mi, “sonuç” mu?
1191 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Yılmaz Özdil
Al sana açılım
1164 Okunma
Leyla Okta
Abdullah Büyük
Merhaba ey onbir ayımızın sultanı
1155 Okunma
Sedat Aksakal
Fikret Bila
Etnik kimlik, milli kimliğin parçası olmaya engel
1143 Okunma
Harun Özdemir
Toktamış Ateş
Kürt Açılımı (2)
1135 Okunma
Osman Eskicioğlu