Bütünü çözmek
1148 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

3 Temmuz 2011 Pazar

 

Seçimlerden sonra karşılaşılan en büyük sorunun milletvekili seçilen bir kişinin mahkumiyeti nedeniyle bu sıfatının iptal edilmesi ve muhalefet partilerinden bazı kişilerin tutuklu olmaları nedeniyle görevlerin yapamaması olarak algılanıyor ve buna çözüm aranıyor.

- Seçilen mahkumlara çözüm aranıyor.

- Demek mevcut hukukta çözüm yok.

 

Bunlara bir çözüm bulunursa bu hastanın ateşini düşürmektir ve hastalık tedavi edilmemiş demektir. Asıl sorun devlete yönelik suç işlediği iddia edilen ve bu nedenle yargılanan kişiler ve bu olayların arka planındaki siyasi gelişmelerdir.

- Hastanın ateşini düşürmek sorunu çözmek değildir.

- Hasta değil yaşlı var. Ölüm mukadderdir. Varislerini hazırlamalıyız.

 

Türkiye Kürt sorununa başından beri yanlış teşhisler koymuş ve aldığı tedbirlerle sorunun büyümesine neden olmuştur. Kısaca şöyle özetlenebilir: PKK Güneydoğu’daki feodal düzene ve bunu değiştirecek herhangi bir gelişme olmamasına karşı başlatılmış bir hareketti. Bunun devlet güçleri tarafından bertaraf edilmesi ve yapısal değişikler gerçekleştirilmesi gerekirken koruculukla birbirine kırdırmak yolu seçildi. O zaman bir gazeteye verdiğim beyanatta “Kendi güvenliğini sağlayan kendi yönetimini de kurar” demiş ve kurulacak özel timlerle teröre karşı mücadele edilmesinin gerektiğini söylemiştim.

- Kürt sorunu yerel yönetimle çözülür demiştim.

- Erbakan’ın kitaplarında bunlar 40 sene önce tüm dünyaya duyurulmuştu. İlahi çözümdür.

 

Terörle mücadelede suçlulara uygulanan hukuk dışı eylemler ve yöre halkını da taciz eden uygulamalar halkı devlete karşı olmaya itmiştir. Bu durum geçmişte de yanlış uygulamalara sebep olan bir anlayışın eseridir. Eğer bir grup devlete karşı eylem yaparsa bu durum onların içinden çıktığı kitleye de düşman olmamıza neden olmuştur. Mesela bizde Rus, Ermeni, Rum düşmanlığı, Araplara karşı duyulan güvensizlik, her taşın altında Yahudi aramak bu anlayışın bir sonucudur ve tamamen yanlıştır. Suçlular bireylerdir ve bu nedenle onların soyundan gelen ya da aynı inanca sahip kişilerin hasım kabul edilmesi ilkelliktir.

- Suçların teşmili yanlıştır. PKK Kürt kelimesiyle eşleştirilemez.

- Milletvekili olmak isteyenler PKK’yı etkisiz hale getirme çabasındalar. Kürtlerin çoğu AK Parti’ye oy verdi.

 

Meselenin bir yanında bu varken diğer yanında da darbe teşebbüsünde bulunan ve bu nedenle tutuklu bulunanlar vardır. Meselenin hukuki yanıyla ilgilenmiyorum ve bunun yargının işi olduğunu kabul ediyorum. Ancak ortaya atılan delillerin bir odak tarafından üretilip ya da eklenip eklenmediği araştırılmalıdır. Bunu yargılanalar açısından değil devletin güvenilirliği açısından gerekli görüyorum. Çünkü deliller yetkili organlar tarafından aranıp bulunmuş değil genelde ihbarlara dayanmaktadır.

Şimdi her iki taraf için de milletvekillerinin sorununu çözecek tedbirler alınırsa ve hem eşitsizlik olur hem de sorunu çözmez. Üstelik geçmişte sadece bir tarafa yüklenmeyecek bir çok yanlışlıkların sonuçlarının herkes için ortadan kalkması gerekir.

- Yargı, darbe yargılamasını kendisi başlatmadı. Olağan kurallarla da başlamadı. Bir düğmeye bastı.

- Türkiye’de yargı mevzuat veya bilgisizlik gereği Türkiye’yi batıracakların yargısı oluyor.

 

Bazı askerlerin darbeye teşebbüs edip etmediğine mahkeme karar verecektir. Ama bütün hayatını ülkenin varlığına adamış ve bunun resmi ideolojinin korunmasıyla mümkün olduğu öğretilmiş insanların iktidara endişeyle bakması bu eğitimin bir sonucudur ve yanlış olan bu eğitimdir. Yapılacak şey onların kendi aralarındaki sohbetleri suç saymak değil yeni şartların ülkemize daha büyük ve güçlü bir Türkiye yaratma imkanı verdiğini ve hiçbir düşüncenin ebedi olmadığını anlatmaktır. Mesela kurak bir dönemde suya ihtiyaç olan bir bitki ekmek kadar bol suyu olan dönemde kuraklığa uygun bir bitki ekmek, kökleri çürüyeceği için yanlıştır.

- Askere devleti yaşatma ideolojiyi yaşatma şeklinde öğretildi. Suçlama değil eğitimi değiştirmek gerek.

- Devleti yaşatma bir ideolojidir. Yaşam ideolojisi olmayan canlı varlığını sürdüremez, devlet de yaşayamaz.

 

Çözümün genel bir siyasi af çıkarmak olduğunu düşünüyorum.

- Çözümün genel bir siyasi af çıkarmak olduğunu düşünüyorum.

- Çözüm cezaların infazını ertelemek, hakemlerden oluşan adil yargı sistemini kurmak, yargılamayı onlara yaptırmak. Arada suç işlemeyenleri affetmek, işleyenlerin de adil yargılamaya göre cezalarını infaz etmektir. Bu ölüm de olabilir.

 

Dünyanın sorunu

9 Temmuz 2011 Cumartesi

 

Karşılaştığımız sorunları sadece içerde aramak bizi yanlışlığa sürükleyebilir. Dünyada büyük bir değişim yaşanıyor ve bunlar bir günde oluşmuş değildir. Üniversiteden ayrılalı 17 yıl oldu. O dönemde öğrencilerime ABD’nin dış borcunu ve bunun bütçe açığını kapatmakta kullanıldığını anlatır, sürecin hangi mekanizma içinde geliştiğini açıklardım. !5 yıl kadar önce, tam tarihini hatırlamıyorum, Lyndon LaRouche isimli Amerikalı bir iktisatçı ve başkan adaylığında adı geçen bir zat ülkemizde konferans verdi ve ben de tartışmacılardan biriydim. Soru cevap kısmında ABD’nin borçlarını nasıl ödeyeceğini sordum o da bugün Büyük Ortadoğu Projesi’ni kapsayan alanın ekonomik olarak gelişmesinin sağlanması ve bu bölge ile ABD arasındaki dış ticaretin vereceği fazla ile açığın kapatılabileceğini söyledi. Ben çarenin parasal operasyonlar olduğunu düşünüyordum ve daha sonra verdiğim konferanslarda ve bazı yazılarımda, biraz da mizah yaparak, ABD’nin dolar yerine dolmaz diye bir para basacağını ve doların sıfıra yaklaşan değeriyle tüm borçlarından kurtulabileceğini söyledim ve yazdım. Bu yapılacak şeyi değil uygulanacak politikanın yönünü gösteriyordu.

- Amerika borçlanarak bütçesini nasıl kapatacak? Doları sıfırlayarak demiştim.

- Borç dolar olduktan sonra merkez bankasını devletleştirir. % 100 enflasyon yapar. Borcu biter. Dolar da yaşamaya devam eder.

 

11 Eylül terör saldırısından hemen sonra çıktığım bir televizyon programında bunun bir terör eylemi olamayacak kadar sofistike bir eylem olduğunu ve dünya üzerinde küresel sermaye ile ulus devletler arasındaki çatışmanın işaret fişeği olduğunu söyledim. Bana göre süreç ulus devletlerin kazanmasıyla sonuçlanacak ve küresel sermaye tasfiye edilecekti. Çünkü küresel sermaye dünyayı yönetmek istemekteydi. Parayla ifade edildikleri için herhangi bir coğrafyaya bağlı değillerdi ama bir ülke sınırları içinde yer alan üretici sermayenin hasmı haline gelmişlerdi.

- 11 Eylül küresel ticarî sermaye ile üretici ulusal sermaye arasındaki çatışma idi.

- 11 Eylül İslam alemini terörist yaparak tüm dünya devletlerini Müslümanlara saldırtma planı idi. Başaramadılar.

 

Ekonomik krizin, komploculukla itham edilmeyi göze alarak, kendiliğinden oluşmuş bir süreç olmadığını, küresel sermayenin tasfiye operasyonu olduğunu düşündüm ve söyledim. İlk tasfiye Rusya’da gerçekleşti ve oligarklar ekonomiden uzaklaştırıldı, yerlerine ulusalcıların adamları getirildi. Renkli devrimlerle küresel sermayenin kontrolüne giren ülkelerdeki yönetimler değiştirildi.

- Ekonomik kriz global sermaye ile ulusal sermayenin çatışmasının işidir.

- Krizler tekel sermaye tarafından oluşturuluyor. Ulusal sermayeyi çökertmek, devletlerin global sermayenin emrine girmesini sağlamak amacıyla yapılıyor. Mahir beyin sözlerini tam kavrayamadım.

 

Bir yazımda bu mücadelenin sonucunu belirleyecek meydan savaşının Türkiye’de olacağını yazdım ve ülkemizin yerinin henüz belirlenmediğine ve tarafların varlıklarını sürdürdüğüne işaret ettim. Ulus devletlerin kazanması AB’nin dağılmasını gerektiriyordu. Çünkü küresel sermaye onu kontrol etmeyi planlıyordu ve sürecin aracısı küresel sermayenin merkezi konumuna gelen İngiltere idi.

- ABD hakimiyetindeki ekonominin yerini sermayenin emrindeki ulusal sermayeler alacaktır.

- Tekel sermaye devletler yoluyla yürüttüğü tekeli şimdi kobilerle yürütmeyi planlıyor.

 

Önümüzdeki dönemde ülkemiz sadece içeriden kaynaklanan sorunları çözmek ve daha güçlü olmak için mücadele etmekle yetinemez. Yeniden şekillenen dünyada önemli bir rol oynayacağı için bu oluşumun gereklerini yerine getirmek zorundadır. İç politikada yaşanan şokların, kasetlerin, ekonomik gelişmelerin dış boyutlarını da izlemek ve uygun bir tavır sergilemek zorundadır. Büyük olmak sadece kas gücüyle ölçülmez. Büyük bir aklın hükmetmediği kaslar kendi yenilgisinin sebebi olabilir. İktidar kendisini basit konulara hapsetmiş olan muhalefetin bu büyük mücadelede rol almayacağını bilmek ve büyük bir aklı temsil etmek zorundadır.

- Türkiye kedisine düşen yeni dünyada rolünü oynamalıdır.

- Bunu ancak Adil Düzen’le oynayabilir.

 

 

Yorum:

Af değil erteleme

 

1- Orduya dayanmayan hiçbir inkılap inkılap olamaz. Önce ordumuz çok güçlü hale getirilmelidir. Ordu bağımsız hale getirilmelidir. Değişen siyasiler ordu üzerinde oynayamamalıdır. Ordu da sivillerin işlerine karışmamalıdır. Bunun için devlet başkanı orgenerallerden meclisçe seçilmelidir. Genel ordu komutanları devlet başkanına bağlanmalıdır. Ordunun gelirleri anayasa ile belirlenmelidir. Bütçenin beşte biri, gümrükler, bedeller ve bazı işletmelerin işletilmesi ve gelirleri orduların olmalıdır. Her yapılacak inkılap ordu ikna edilerek yapılmalıdır. Yahut ordu sivilleri ikna etmelidir.

2- Ülke 12 bölgeye ayrılmalıdır. Her bölge de10’a yakın olmalıdır. İller 10’a yakın ilçeye ayrılmalıdır. İlçelerde 10’a yakın bucaklar bulunmalı. Bucaklar semtlere ayrılmalı. Her semtte 10’a yakın ocak olmalı. Bir ocakta 10’a yakın aile bulunmalıdır. Savunma bölgelerdeki ordular eliyle devletçe, iç güvenlik ilçelerdeki zaptiye eliyle illerde, çalışma semtlerdeki iş yerlerinde bucaklarda düzenlenmelidir.

3- Yargılama hakemler sistemine dönüştürülmeli. Taraflar birer hakem seçmeli, hakemler de başhakemi seçmeli ve son kararları bunlar vermeli. Her konuda yargı en üst seviyede olmalıdır. Adil yargılanmanın olabilmesi için soruşturma, savunma, bilirkişilik, hakemlik yüksek kurulları oluşturulmalı ve yargı bağımsız yansız etkin ve saygın hale getirilmelidir.

4- Bundan sonra adil yargılama yoluyla eski suçlar hatta infazı bitmiş olanlar bile yeniden yargılanmalı, ortaya konan sonuçlardan herkes emin olmalıdır. Suçları dörde ayırabiliriz:

a) Hem bu düzende hem Adil Düzen’de suç olmayanlardan yapılan suçlamalar yalnız beraatla sonuçlanmamalı kendilerine tazminat ödenmelidir.

b) Adil Düzen’e göre suç olmamakla beraber o düzene göre suç olanlar da beraat etmelidirler. Ancak bunlara tazminat ödenmez.

c) Adil Düzen’e göre suç olmakla beraber o zamanın zaruret-i siyaseti nedeniyle işlenmiş fiiller suç ise kişiler mahkum edilmeli ama infaz edilmemelidir. Yani af edilmelidir.

d) Hem Adil Düzen’de hem o düzende suç olanlar mahkum edilmeli ve infaza devam edilmelidir.

Bu muhakeme ve uygulama bu dönemde tamamlanmalıdır. O zamana kadar infazı erteleme kanunu çıkarılmalıdır. Bundan önce işlenmiş tüm infazlar durdurulmuştur. Yakalamalar ve tutuklamalar kaldırılmıştır. Sadece güvenlik bakımından sürme yetkisi verilmelidir. İlçelerden kaymakamlar sürer, illerden valiler sürer, ülkeden devlet başkanı sürer. Sürülenlere geçinecekleri kadar maaş bağlanır. Adil yargı sistemi gelir de mahkum olanlar olursa yukarıdaki maddeler uygulanır.

 

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 108 | Tarih: 10.07.2011
Ahmet Taşgetiren
Ustalık döneminin anlamı
Rüya; Son kabine mi?
2022 Okunma
Zübeyir Erol
Ebubekir Sifil
Moderniteye Direnmek
Üretmeden Tüketmek
1468 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Osmanlıya Düşman Reformcu İlahiyatçılar
Osmanlıya değil, kendimize bakalım
1417 Okunma
4 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Yanlış gazlama
Mehmet Haberal neden bu kadar önemli?
1390 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Bütünü çözmek
Af değil erteleme
1148 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Omurga eski, kabine yeni
Arkadaş, memleket nire?
1130 Okunma
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Çözüm bulunmuş; evlenmesinler!
Yorumsuz
1070 Okunma
Vahap Alma
Taha Kıvanç
Her dört kişiden biri ajan ise...
Zalim ile mazlumu ayırmak
1064 Okunma
Ahmet Kirtekin