Omurga eski, kabine yeni
1127 Okunma, 0 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com

07.07.2011

 

AKP’nin seçim kampanyasında öne çıkan sloganlarından biri “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün”dü. Başbakan Erdoğan’ın istikrarı ne kadar önemsediğini yeni kabineyle birlikte gördük: Birkaç giden, birkaç gelen ve birkaç yer değiştiren isim var ama omurga yerli yerinde duruyor. En önemlisi, ne gidenler, ne gelenler, ne de yer değiştirenler arasında hayret uyandıran kimse yok.

Örneğin daha belediye başkanlığı döneminden beri Erdoğan’la çalışan, AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin’in İçişleri Bakanı olacağı birkaç gündür söyleniyordu. Ancak Şahin’in, Kürt açılımının (son adıyla Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin) sorumluluğunu üstlenip üstlenmeyeceği belirsizdi. Sonunda Beşir Atalay başbakan yardımcılığına kaydırıldı ve açılım da daha önce olduğu gibi yine ona emanet edildi. Bu kapsamda Kamu Güveliği Müsteşarlığı’nın İçişleri’nden Başbakanlığa kaydırılması ve Atalay’a bağlanması bekleniyor. Kuşkusuz açılımın Şahin yerine yine Atalay tarafından yürütülecek olması olumlu fakat “ölü doğan” ve Muammer Güler’in milletvekili seçilmesiyle iyice devre dışı kalan Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nın ayağa kaldırılıp kaldırılmayacağı belirsiz. Yine açılım sürecinde defalarca söz verilen bazı kurumların yeni dönemde hayata geçirilip geçirilmeyeceği de belli değil. Tabii son olarak, Atalay’ın açılım sürecinde yapılan hatalardan hangi dersleri çıkardığı ve bunları telafi etmek için ne tür plan ve projelere sahip olduğu önem arz ediyor. Tam da bu noktada Başbakan’ın, Atalay’ı “terörle mücadele koordinatörü” şeklinde sunmasının, açılımın yolunu daha baştan tıkama riskinin altını çizmek gerekir.

Yeni kabinede en çok dikkatimi, bazılarının sandığının aksine Milli Eğitim Bakanlığı’na Atalay’ın değil eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in getirilmesi çekti. (Nimet Çubukçu herhalde TBMM Başkanvekilliği gibi bir göreve kaydırılır) Dinçer de tıpkı İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım, Hayati Yazıcı, Veysel Eroğlu gibi, Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminin kurmayları arasında yer alıyor. Dinçer’in Milli Eğitim’e kaydırılmasını bir “taltif” olarak görebiliriz. Bu noktada Sadullah Ergin, Nihat Ergün ve Ertuğrul Günay gibi bazı isimlerin yeni kabinede daha yüksek sorumluluklu bakanlıklara atanıp taltif edilecekleri yolundaki tahminlerin tutmadığını da vurgulayalım.

Ergin ve Ergün 2007 genel seçimlerinin ardından, AKP grup başkanvekili olarak gösterdikleri başarılar sonucunda bakanlığa hak kazanmışlardı. Bu sefer Bekir Bozdağ ve Suat Kılıç’ın tıpkı onlar gibi bakanlığa getirilmiş olmaları, Erdoğan’ın grup başkan vekilliğini bir tür bakanlığa alıştırma makamı olarak gördüğünü gösteriyor.

Ahmet Davutoğlu’nun istisnai durumunu bir kenara bırakacak olursak, ilk kez milletvekili seçilip kabinede yer alan sadece iki isim var:

İstikrar tamam da...

Devamı için TIKLAYINIZ.

 

Yorum:

Arkadaş, memleket nire?

Bir önceki hükümetten karnesi elinde olan tüm bakanlar, yeni hükümette yer alıp almayacaklarının da sinyalini vermiş oldular. İyi bir şeyler yapılıyorsa bu mutlaka aşikârdır. Bunu saklamak, çarpıtmak mümkün değildir. Bir şeyler yapılmıyorsa bu da aşikârdır ancak ne var ki pazarlamayla onu farklı gösterme şansına sahipsiniz. Taşın altına elini koymadan etrafta şov yapan muhalefet, buna en güzel örnektir. Kendi tabanından bile artık ciddi eleştirilere maruz kalmasına rağmen hizmeti dert edinmemesi oldukça düşündürücüdür. Buna karşın ülkede gelişim adına sürekli bir çalışma içinde olan iktidar partisi, muhalefeti bir yana bırakırsak, müspet kesimden bile fırça ve haksız eleştiri nasibini almaktadır. Bu nasıl iştir, aklım almaz.

Milletçe iyi olanı, faydalı olanı alkışlamayı bilememişiz. Mutlaka ön yargılarımız, siyasi görüşlerimiz birer süzgeç olmuş ve nasip bu süzgecin üstünde kalanlara akmış, alttakiler çöpe gitmiş.

 Allah için hakkı konuşmak vardır. Kendi için hakkı herkes savunur, hatta haksızı bile savunur. Önemli olan aleyhine de olsa, sana zarar verecek bile olsa hiçbir siyasi ve sosyal baskıyı önemsemeden hakkı konuşabilmektir. Hak ortaya kondu mu, haktır. Herkesin örttüğü, konuşmaktan korktuğu bir hak, ne kadar haktır, kime haktır? Bu resmen zulümdür ve zulüm döner müsebbibi olan toplumu bulur. Biz de o bekleyişte olmayalım. Yeni kurulan hükümet şimdiden yıpratma politikalarına maruz kaldı bile. Kusurlu ve eksik bulduğumuz yönlerini yerine daha iyisini, daha doğrusunu önererek eleştirelim. Tek anlamlı olan eleştiri de budur zaten.  Adil düzen anayasası dünyaya hakim oluncaya kadar epey bir zaman geçeceğe benzer, ancak tüm olumsuzluklar onun biraz daha yaklaştığının müjdecisi. Biz O’na kapı açanlardan olalım, bilelim ki köstek bile olsak O gelecek, Allah nurunu tamamlayacak.

 

 

 

 

 

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 108 | Tarih: 10.07.2011
Ahmet Taşgetiren
Ustalık döneminin anlamı
Rüya; Son kabine mi?
2018 Okunma
Zübeyir Erol
Ebubekir Sifil
Moderniteye Direnmek
Üretmeden Tüketmek
1465 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Osmanlıya Düşman Reformcu İlahiyatçılar
Osmanlıya değil, kendimize bakalım
1414 Okunma
4 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Yanlış gazlama
Mehmet Haberal neden bu kadar önemli?
1387 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Bütünü çözmek
Af değil erteleme
1144 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Omurga eski, kabine yeni
Arkadaş, memleket nire?
1127 Okunma
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Çözüm bulunmuş; evlenmesinler!
Yorumsuz
1067 Okunma
Vahap Alma
Taha Kıvanç
Her dört kişiden biri ajan ise...
Zalim ile mazlumu ayırmak
1061 Okunma
Ahmet Kirtekin