Kara sevdayı yüklenerek...
1041 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Taşgetiren - Bugün
Zübeyir Erol

03.07.2011

 

Mekke. Bugün son gün.

Bu mükerrem şehre ve güzel Kâbe'ye veda ediyoruz.

Ama içimizde de bir "Kara sevda"yı taşıyarak...

Bir siyahlara bürünmüş bina da mı sır, yoksa onun bir köşesine yerleştirilmiş "kara taş"ta mı, yoksa ikisinde birden mi, işte o, döndürüyor insanları ve her birinin içine bir "kara sevda" yerleştirerek memleketlerine gönderiyor.

Eminim ki, "Veda tavafı" herkesin yüreğine bir özlem tohumu atıyor, orada, bir yeniden kavuşma aşkını, hasretini tutuşturuyor.

Bir rakam: Bu sene sadece Türkiye'den 900 bin insan gelmiş sadece "umre"ye...

Eminim bu rakam artacak.

Eminim bundan sonra pek çok insan, "umre"yi, sonra da  "hac"ı, bir gelecek planlaması olarak gündemine alacak hem de diyelim, bir Avrupa, Amerika veya başka ülke gezisinden önce...

Burada, çok çok sayıda insanla karşılaşıyoruz, tanıyorlar, tanışıyoruz. Türkiye'nin her yerinden ve her meslekten ve her yaştan insanlarımız.

Her yaştan dedimse, gençlerin büyük çoğunluk arz ettiğini kaydetmem lazım. Genç eşler ve kucaklarında, yanlarında, omuzlarında çocuklar... 

İşte onlara bakarak diyorum, Türkiye'nin gençlerinin yüreğinde bir ateş tutuşmaya başlamış bulunuyor.

Gelecekler, "Beytullah"ı ilk görme duasının heyecanını yaşayacaklar, o duaya, gönüllerinin en büyük tutkusunu katacaklar, sonra dönecekler, dönecekler. Döndükçe, yürekleriyle bu  "Siyah inci" ile iletişim kuracaklar, sonra memleketlerine gidecekler, yüreklerindeki aşkı arkadaşlarına, dostlarına, kuzenlerine intikal ettirecekler.

Tıpkı genç Mus'ab bin Umeyr, Mekke'den Medine'ye 12 kişi gidip 75 kişi gelmiş gibi, bir genç yürekten binlerce Kâbe aşığı doğacak. Eminim.

Türkiye'den olduğu gibi, Endonezya'dan, Malezya'dan, Cezayir'den, İran'dan binlerce binlerce insan, dönüyor dönüyor.

Tavaf'ta bir aşk var. Yürekleri dua dua tutuşturan bir tılsım var. Tarif edilmez bir şey bu.

Ne denir?

Belki de binlerce yürekten, binlerce mü'min gözden, binlerce mü'min dilden yansıyan ışınlar -isterseniz nurlar- deyin orada, ilahi bir sırla temerküz ettiriliyor ve gönül tutuşturan bir siyah inci çıkıyor ortaya.

Ya da bir alışveriş yaşanıyor Kâbe ile etrafında dönen mü'minler arasında. Mü'minler Kâbe'ye veriyor, Kâbe mü'minlere...

İçimize çok şey alarak dönüyoruz ülkemize.

Derim ki, bu yazıyı okuyup da oralara dönük gönlü hareketlenenlere:

-Buralarda her yer, Rasulullah Efendimizin ve O'nun etrafındaki güzel insanların hatıraları ile dolu. Bu hatıraların tamamı, İslam öncesi-sonrası ile yeni bir toplum inşasının seyri ile ilgili. Çetin zorluklar yaşanmış ama Kur'an gibi bir ilahi mesajla buluşmuş insanlar... Direnenler olmuş, Rasulullah'la el ele tutuşanlar olmuş. Bunları bilerek gelmeli buralara. Buna "Siyer" denir. Onun için bir siyer okuması yapmalı, tek tek ya da arkadaş gruplarıyla.

-Şimdi size Huneyn diyeceğim, Hudeybiye diyeceğim, Uhud diyeceğim, Ganimet dağıtımı diyeceğim, Hira diyeceğim, Hicret diyeceğim... Bütün bunlar, 1400 sene önceden kalma isimler ama bana göre, bir Müslüman yürek inşasında bugün de önemli köşe taşları olabilir. Çünkü her biri, İslam'ın yürüyüşünde, tarihi kırılmalar, riskler ya da hamleler anlamına geliyor ve onlar, insan var oldukça şekil değiştirse de insanın önüne çıkıyor. Onun için bileli.

-Bir şeyi daha bilmeli... Hac veya umrenin ifa ediliş seyrindeki her görevin kalbi derinliğini bilmeli insan. Bunun için de, haccın veya umrenin kalbi derinliğine inen kitaplar -ki var- okumalı.

-Ve son olarak, buraya geliş programını aile ile çocuklar ve torunlar ile birlikte yapmaya çalışmalı. Öyle güzel oluyor.

Bu son yazıyı, "Size, herkese Kâbe yolları görünsün" diye dua ederek bitirmek istiyorum.

 

 

Yorum: Yangına Körükle Gitmek

 

Günümüz yaşantısının ne kadar samimiyetsiz ve riyakar olduğu açıktır. Haliyle insanların yaptıkları ibadetler de nasiplenmiştir bundan. Tabi burada kabeye giden herkese samimiyetsiz ve riyakar demek doğru olmaz. Fakat işin özünden ve olması gerekenden uzaklaştıkça geriye sadece kuru bir romantizm kalıyor. El ele verelim, hep beraber gidelim, ya ya ya şa şa şa… Biraz da peygamberimiz neler yaşamış diye öylece roman gibi okuduk mu, tamamdır bu iş öyle mi?!

 

(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.[Bakara 214]

 

Bilhassa AKP iktidar olduktan sonra Müslümanlar asıl hedefleri iktidar olmakmışçasına o makamlara hücum ettiler. Bir zamanlar samimi bir şekilde insanlara tebliğ yapanlar, bugün bütün ideallerini ‘biz niye bu imkanların gerisinde kalalım’ şekline dönüştürmüşlerdir. Eksen kaymasına bakın…

 

Sonra tabiî ki kabeye de gidersin, umreye de… Yük ağır, pişmanlık çok… Nefsi rahatlatmak lazım… Hadi biraz da günah çıkartalım…

 

Bu yorumları Ahmet Taşgetiren’in yazısının altına yazdığım için kendimi deli zannediyorum.

 

Bir de bu işin insanlara hatalarını söyleyip uyarma sorumluluğu var. Çünkü biz hepimiz aynı camianın insanlarıyız. Biz uyarmayacağız da kim uyaracak? Aman onlar iktidarda olsun… CHP geleceğine AKP kalsın… gibi yaklaşımlar felakete davetiye çıkartmaktır. Yangına körükle gitmektir.

 

 

Zübeyir Erol






Sayı: 107 | Tarih: 3.07.2011
Zülfü Livaneli
umutla umutsuzluk arasında
deve'nin boynu
1166 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Muhatabına Mahsustur
Turkish Olimpiyatları
1137 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Eyvah Vah Vah Efsus ki Efsus...
Efvacen
1120 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Çözüm önerisi
Dış borçlar
1085 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Başbakan kaygısız ise ben niye kaygılı olayım
Uzaktan kumandalı CHP
1042 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Kara sevdayı yüklenerek...
Yangına Körükle Gitmek
1041 Okunma
Zübeyir Erol
Ruhat Mengi
Sefiller!
Bekledikleriniz Ütopyaymış
1005 Okunma
Vahap Alma
Ruşen Çakır
Beş vakte kadar...
Kahrolası Kardeşlik
967 Okunma
Tayibet Erzen