İyiliği Desteklemez, Kötülüğü Kösteklemezsek İşin
976 Okunma, 1 Yorum
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
Emine Hocaoğlu

İyiliği Desteklemez, Kötülüğü Kösteklemezsek İşin Sonu Böyle Olur

06 HAZİRAN 2011


İnternette başlığını okudum, iğrendim, metni okumadım. Bir kadınla bir erkek herkesin ortasında sevişmeye başlamışlar, polis müdahale etmiş...

Polis herkesin arasında sevişmeyi engelledi ya, ne kadar çağdaş, ilerici, uygar varsa feryadı basacak: Özgürlükler engelleniyor!..

Bu hadise hakkında söylenecek çok söz var. Bir ikisini arz edeyim:

Önce Müslümanlara hitap ediyorum: Memleketi pislik götürüyor ve bunun baş sorumlusu Sünni Müslümanlardır. Yasal sınırlar içinde emr-i maruf ve nehy-i münker yapmadıkları için lağımlar taştı ve her yeri necaset götürüyor.

Kimse "Müslümanlar ne yapsın" demesin. Biz artık 1940'lardaki tek parti diktatörlüğünün pençesinde değiliz. Yüzde yüz olmasa bile memlekette insan hakları var, demokrasi var, özgür medya var, söylemek konuşmak var; günlük gazetelerimiz, dergilerimiz, televizyonlarımız, güçlü sivil kuruluşlarımız, baskı gruplarımız var. Biz bugünkü hürriyetten, imkânlardan, fırsatlardan yararlanarak dinimizin temel farzlarından biri olan emr-i maruf ve nehy-i münker vazifemizi yapıyor muyuz?

Bolu'da bir devlet hastanesinde hizmet gören iç hastalıkları uzmanı Dr. Zeliha Hanım, başı eşarplı olduğu için kovuldu. Kaç Müslüman bunu protesto etti?

Yeni Ceza Kanunu'nda zina suç sayılmıyor. Bizim milli kültürümüze, milli hukukumuza, milli ahlakımıza, örf ve adetlerimize ters düşen, zinanın suç olmaktan çıkartılışını yeteri kadar protesto ettik, siyasi iktidar üzerinde baskı yaptık mı?

Küçük çocuklara özel din ve Kur'an dersi vermek yasak, biz bunu gereği gibi protesto ediyor muyuz?

Evet, memleket bir meyhaneye dönmüştür, Müslümanlar seyrine bakıyor.

Çıplaklık, müstehcenlik, ahlaksızlık, fuhşun her çeşidi sokaklara taştı, Müslümanlarda ses yok.

Devlet, üzerinde TC başlığı bulunan resmi o.... vesikası vererek yasal fuhuş yaptırıyor, bundan KDV ve gelir vergisi alıyor. Biz Müslümanlar ne yapıyoruz? Seyrine bakıyoruz.

Rüşvet, haram rant, haram riba, haram gelirler çok yaygınlaştı, Müslümanların umurunda değil.

İşte yaz geldi, ahlaksızlıklar ve iffetsizlikler bir kat daha artacak.

Turistik bölgelerde durum rezalet.

Döviz gelsin de, ne olursa olsun.

Hiç mübalağa etmiyorum, vatanımızın bir bölümü ahlaksızlıkta, fuhşiyyatta, seks azgınlıklarında eski Sodom Gomore'yi geçmiştir.

Ülkemizde büyük dini cemaatler vardır.

Büyük tarikatlar vardır.

Doların milyarlarıyla oynayan güçlü İslam lobileri vardır.

On milyonlarca Müslüman vardır.

Onlara rağmen ahlaksızlık böylesine yaygın ve yoğun hale gelmişse elbette bunun bir suçlusu ve kabahatlisi vardır, o da öncelikle Müslümanlardır.

Peygamber efendimiz (salat ve selam olsun ona) emr-i maruf ve nehy-i münker farizasını dosdoğru yerine getirmeyen bir İslam toplumunun üzerine azap ineceğini haber vermiştir.

Ne yapabiliriz?

1. Bilgisayarda, çok düzgün bir üslupla, devlet büyüklerine (hürmette kusur etmeksizin) enerjik bir dilekçe, protesto mektubu yazarsınız, postahaneye gider, iadeli taahhütlü olarak gönderirsiniz. (Sizden kimlik isteyecekler, ayrıca gizli kamerayla fotoğrafınızı çekeceklerdir. Önce Allah'tan korkan bir Müslüman bunlardan korkmaz...)

2. Aynı metni e-mail olarak gönderebilirsiniz. Bu, taahhütlü mektup kadar güvenilir ve güçlü olmaz. Duyduğuma göre bazı kurumlarda bunları gelir gelmez silen çeteler varmış.

3. Bu gibi protesto metinlerinin birkaç yüz veya birkaç bin kişi tarafından gönderilmesi ile amaca ulaşılmaz. Yetmiş iki milyonluk bir halkız, önemli konularda en az bir milyon adet çok ciddi, çok vasıflı, ipe sapa gelir protesto dilekçesi gönderilmelidir.

4. Mektuplara, dilekçelere, e-maillere açık isim, soyadı, adres ve telefon numarası konulmalıdır.

5. Tekrar ediyorum, kesinlikle saldırgan, terbiyesiz, küstah, hakaretamiz bir üslup kullanılmamalıdır. Ters teper, aksi tesir yapar.

Bu yazdıklarımı medeni fertlerden (bireylerden) oluşan medeni bir Müslüman toplum yapabilir. Bedevi toplumlar böyle yapamaz.

Vazifesini yapmayan bütün İslami kuruluşları kınıyorum, protesto ediyorum, yapıcı şekilde eleştiriyorum.

Yazının devamı için tıklayınız.

 

Yorum:

 

İşin başı televizyonlar

 

Bu anlatılanlar bir toplumsal sorundur. Şu zamanda bu kadar çok sık rastlanan ve yaygınlaşan bu tür olayların başının televizyon olduğunu düşünüyorum. Çünkü anlatılan olayları, çocukluğumda hiç rastlamaz ya da çok az olarak görürdük. Şimdi bu tür olaylar çok yaygınlaştı.

Eskiden bu kadar çok televizyon kanalları yoktu. Olan kanalda denetimsiz yayın yapmazdı. Çocukken hatırlıyorum da yılbaşında Nesrin Topkapı’nın dansöz gösterisini TRT kanalında saat 12 de gösterildiğini hatırlıyorum. Annemler onun gösterisini beklerlerdi. Şimdilerde her zaman her an bu tür gösterilere yer veriliyor.

Üstelik sanatçılar sadece şarkı söylerlerdi. Oysa şimdi klipsiz şarkı söyleyenler o kadar az ve gençler klipsiz şarkı dinlememektedirler. Yapılan klipler de çok müstehcen şeylere yer veriliyor. Böyle klipler gençler tarafından tercih ediliyor. Böyle olunca da gençlere her şey normal gelmeye başlıyor. İnsan uzun bir zaman tv izlemeyip sonra birden izlerse bu gerçekleri çok iyi görüyor.

Ayrıca insanların çok yoğun çalışma şartlarından dolayı anne babalar çocuklarını denetleyememektedirler. Böyle olunca da çocuklar televizyonda önüne geleni ister istemez izlemekte kalıyorlar. İyiyi kötüyü ayırt edemeyen çocuklara bu tür manzaralar normal gelmeye başlıyor ve örnek oluyor. Televizyon gibi internette başlı başına bir sorun. Gençlerin çok tercih ettikleri bu gibi yerlere mutlaka bir denetimin konulması gerekir diye düşünüyorum.  

 

 

 

Emine Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
14.06.2011
12:31

YIL

1975

...

ÜSTAD İZMİR'DEN İSTANBUL'A GÖREVLİ GÖNDERDİ...

GÖREV;

Memed Şevket Eygi, Enver Baytan

(o zaman "İçtihat ve Müçtehit Taslakları" kitabınız yazmıştı) ve rahmetli hocaların hocası

Ahmet Davudoğlu

ile

"İÇTİHAT PANELİ"

için görüşmek...

Tam bir hafta her gün görüştüm... Görüşmelerdeki detayları yazmayı gereksiz görüyorum...

Sonuç:

Üstad'ın karşısına panele çıkıp görüşlerini savunmayı reddettiler...

YIL 2011...

Mehmed Şevket Eygi

aynı minval üzere yazılar yazmaya devam ediyor...

Tek bir SORU: Yeni içtihat yoksa, yeni müçtehit yoksa, günümüzün ve çağımızın sorunlarını İslam fıkhına göre nasıl çözeceğiz?!.

M.Ş.E.'nin bugünkü yazısı aşağıdadır:

Sahte Müctehidler, Bozuk İctihadlar...

14 HAZİRAN 2011 Bu devirde mutlak müctehid yoktur. İlmi, ehliyeti, liyakati, derecesi ictihad yapmaya müsait olmayan biri re'y ve heva ile yanlış ve isabetsiz ictihadlar yaparsa ne olur? Dall ve mudil (sapıtmış ve sapıttıran) olur. Bu devirde müctehid fi'l-mezheb de yoktur. Bu devirde o eski icazetli, ehliyetli ve güçlü büyük din alimleri, büyük fakihler de yoktur. İmamı Gazali hazretlerinin üstadı İmamü'l-Haremeyn el-Cüveyni hazretleri ilimde mutlak müctehidlik derecesine yükselmişti. Lakin zamanının yeni bir fıkıh mezhebi kurmaya uygun olmadığını, dört hak mezhebin yeterli olduğunu firasetiyle anladı ve İmamı Şafii hazretlerinin fıkhına tabi oldu. Yakın tarihte çok yüksek derecelere çıkmış ulema, fukaha, müfessirin, muhaddisin, allame hazeratı dört fıkıhtan birine bağlı kalmışlar ve müctehidlik taslamamışlardır. Allah onların hepsine rahmet eylesin. Mutlak müctehid olmayanların müctehidlik taslamaları, re'y ve heva ile ictihad yapmaları Müslüman halkın ve gençliğin zihnini karıştıran büyük bir fitnedir. Bu fitneyi miladi 19'uncu asırda Farmason ve aldatan Afgani çıkartmıştır. Bugün büyük sayıda Müslüman yüzlerce fırkaya ve hizbe ayrılmış, birbirlerinden kopmuş, çekişip tepişiyor. Bu tefrikada, bu fitnede sahte müctehidlerin, mezhepsizlerin çok tuzu biberi vardır. Din alimleri ikiye ayrılır: (1) Gerçek icazetli, ehliyetli, ihlaslı, mürüvvetli, takvalı din alimleri... (2) Ulema-i su' denilen kötü alimler. Bu ikinciler dünya için dini satarlar, zalim rejimlere ve sultanlara yağcılık yaparlar. Sözde hizmetlerini para, mal ve zenginlik elde etmek için alet ederler. Vaktiyle Hindistan'da Ekber (Ekfer) Şah etrafında toplanıp onun sapıklıklarına kılıf uydurmaya çalışan, dünyaları için ahiretlerini harap eden bedbaht alim taslakları bu sınıftandır. Osmanlılar zamanında ülkemiz çok büyük ulema ve fukaha yetiştirmiştir. Son devir Osmanlı ulemasının içinde ilim, irfan, hamiyet, mürüvvet heykeli şahsiyetler vardır. Onların hiç biri, tekrar ediyorum hiç biri müctehidlik taslamamış, ictihad yapmamıştır. Osmanlı devletinin resmi fıkhı Hanefilikti. Diğer üç hak mezheb de serbestti. Fıkıh bir ilm-i bi-payandır. Bin senede oluşmuş bir hukuk abidesidir. Fıkıh ilmindeki otuz bin kadar hüküm Kur'andan, Sünnetten çıkartılmıştır. Müslümanlar fıkıhsız kalırsa büyük bir bozukluk, dağılma, çözülme başlar. Şeytan (Allah'ın laneti onun üzerine olsun!) iyi niyetli cahilleri şöyle kandırır. "Ebu Hanife de senin gibi bir insandı, o nasıl ictihad yapmışsa sen de yapabilirsin..." Cahil bu tuzağa düşüp "Evet sayın Şeytan efendi haklı bir söz ettin" dedi mi işi bitiktir. Fetva verecek hali yoktur ama ictihad yapmaya başlar, saçmalar, sapıtır, sapıttırır. Selef-i Salihin efendilerimizden sonra, bütün İslam tarihi boyunca en fazla yirmi kadar mutlak müctehid çıkmıştır. O gerçek müctehidler ilimde, irfanda, takvada, anlayışta, firasette çok yüksek insanlardı. Yüz binlerce hadisi varyantlarıyla birlikte ezberlemişlerdi. Bazısı 40 yıl boyunca sabah namazını yatsının abdestiyle kılmıştır. Haram yemezlerdi. Lüks ve israf içinde yaşamazlardı. Ebu Hanife hazretleri kumaş ticareti yapardı, güzel elbiseler diktirir, onları namazda giyerdi. Rabbimin bana olan nimetleri O'na ibadet ederken üzerimde görünsün derdi. Bugünkü sahte müctehidler o gerçek müctehidlerin ayağının tozu olamaz. Şu kişilere bakınız: İçinde bozuk yorumlar, bozuk tercümeler olan din kitapları yazacaklar ve çuvalla te'lif ücreti alacaklar... İhlas ve takva böyle bir şeye izin verir mi? Benim sevgili Müslüman kardeşlerim!.. Yaşlı genç hepinizin ellerinden ayaklarından hürmetle öperim. Gerçek icazetli ulema ve fukahaya tabi olunuz. Mezhepsizlik ve telfik-i mezahib tuzağına düşmeyiniz. Din, iman, Şeriat elden gidiyor veya gitmiş, bu devir müctehidlik taslamak, ictihad yapmak devri değildir. Bu fitne fesat fetret devrinde bırakın mutlak müctehid, tabakat-ı fukahanın en alt derecesi olan müftü bile çok azdır. En son büyük müftüler Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen ve Bulgaristanlı Ahmed Davudoğlu hocaefendilerdir. Peşinden gidilecek alimler Şeyhülislam Tokadi Mustafa Sabri, Düzcevi Muhammed Zahid el-Kevseri, Yusuf İsmail en-Nebhani, Mekke Şafii Reisüluleması Ahmed Zeyni Dahlan ve benzeri gerçek alimlerdir. İcazetleri, ehliyetleri, liyakatleri olmadığı halde kendilerini müctehid gösterenlerden, yersiz ve yanlış ictihadlar yapanlardan uzak durunuz. Hiçbir gerçek Rabbani alim ve fakih bu devirde ictihad yapmaz. Vehhabilerin ve Selefilerin göklere çıkardıkları Nasuriddin Albani isminde bir zat var. Bu kişi, bir otodidakttir, ilmi icazeti yoktur, mesleği saatçiliktir. Kendisini büyük muhaddis olarak göstermiş ve Sahih-i Buhari'ye bile dil uzatmıştır. Yaptığı vahim hataların, büyük imamlara ve ulemaya karşı saygısızlık ve hakaretlerinin, bid'atlerinin, tahribatının haddi hesabı yoktur. Ehl-i Sünnet uleması ve fukahası ve muhaddisleri bu kişiyi red için ciltlerle kitaplar yazıp Müslümanları uyarmışlardır. Reformcuların yere göğe sığdıramadıkları bu bid'atçinin içyüzünü anlamak isteyenler, "Zamanımızın Önde Gelen Reformcusu Nasuriddin el-Albani Hakkında Kısa bir Rehber" (Dr. Cibril Fuad Haddad) adlı risaleyi mutlaka okumalıdır. (Bedir Yayınevi'nden temin edilebilir. Tel: 0212/519 36 18) Bendeniz gençliğimde Afgani hayranıydım. Sonra iç yüzünü öğrendim ve hayranlığım bitti. Bu adam taqiyye yaparak Müslüman kardeşlerini aldatmıştır. Şii olduğu halde kendisini Sünni göstermiş, İranlı olduğu halde Afganım demiştir. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuşlardır. Bu adam azılı bir Farmasondur. Bu adam bi'l-irs ve'l-istihkak Halife-i Müslimin olan Abdülhamid-i Sani efendimiz hazretlerini hal' etmek için Blunt adlı bir İngiliz ajanıyla işbirliği yapmıştır. Bu adam Kahire'de yaşadığı yıllarda Müslüman mahallesinde değil, Yahudi mahallesinde oturmuştur. Bu adam son derece karışık ve bulaşık bir kimsedir. Sünni Müslümanlara hitab ediyorum: Sahte müctehidlerin hile ve yalanlarına kanmayınız. Onların, dört hak mezhebe aykırı bozuk ictihad, re'y ve fetvalarını kabul etmeyiniz. Mezhepsizliği reddediniz. İçinde bozuk ve yanlış yorumlar olan Kur'an tercüme, meal ve tefsirlerini almayınız, okumayınız. Bid'atçiler ve fesatçılar Ümmet-i Muhammed'i Kur'anla aldatmaya çalışıyor. AB, BOP, Batı medeniyetinin sapık normlarına göre ayıklanmış hadis külliyatlarını okumayınız. Sekülarizm büyük bir sapıklıktır, küfre götürür. İslam dinini ve Şeriatını tehdit eden en büyük tehlike mezhebsizliktir. (Prof. Said Ramazan el-Buti) Mezhebsizlik dinsizliğe köprüdür. (Zahid el-Kevseri) Sevad-ı Azamdan ayrılmayınız. Cumhur-i ulemanın yorumlarına tabi olunuz. Müteşabihatı yanlış yorumlayarak Allah'a noksan sıfatlar yakıştıranları reddediniz. Tasavvuf ve tarikat evliyasını tekfir edenlerde hayır yoktur. Allahü Teala zamandan mekandan, inmekten çıkmaktan, cihetten, insanlar gibi eli ve ayağı olmaktan münezzehtir. Kur'an, O kendisi dışındaki yaratıklardan hiçbirine benzemez diyor. Az veya çok te'lif ücreti karşılığında İslam dinini tahrif etmeye çalışan kişiler çok bozuktur. Kur'an tefsiri, Kur'an tercüme veya meali Allah rızası için ihlasla yazılır. Para için, zenginlik için yazılmaz. Hakiki ulema ve fukaha efendilerimiz ilmi Allah için öğretmişler, faydalı kitapları Allah rızası için yazmışlardır. "Tefsirde mi çok para var, hadiste mi..." diye hesap yapan, bu hesaba göre kitap yazan kimselerde hayır ve meymenet yoktur. Birtakım uyduruk ve sahte müctehidlerin dört mezhebin fıkhına aykırı bütün sözde ictihadları ve fetvaları geçersizdir. Ağır konuşacağım ama yazmaya mecburum: Fakir ve imkansız bir tek sahte müctehid var mıdır? Servetlerini nasıl elde etmişler? Keşfi açık olanlar istihareye yatsınlar ve sorsunlar... Dinde reform yapmak ve yaptırmak, ilahi İslam dininin yerine sulandırılmış Şeriatsiz ılımlı bir İslam türetmek, Dinimizi Feminizme uydurmak, İslam'ı AB ve BOP norm ve standartlarına ayarlamak, Hak din İslam ile batıl bir ideolojiyi bağdaştırmak, cihad farizasını kaldırmak isteyen şer güçleri muazzam telif ücretleri dağıtarak, paralar harcayarak kitaplar yayınlıyor, sözde ilmi araştırmalar yapıyor. Bunların tuzaklarına düşmeyelim. Müslümanın en kıymetli varlığı imanıdır. İmanımızı reformcu uğrulardan koruyalım.





Sayı: 104 | Tarih: 12.06.2011
Mahir Kaynak
Ne vaat etmeli?
Sermaye ile hesaplaşmak!
1685 Okunma
14 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Evren'i sorgulayan savcılara tek soru
Darbe
1060 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
O şarkının iktidarı
Aynı Dağın Dikeniyiz
1012 Okunma
6 Yorum
Zübeyir Erol
Ruhat Mengi
‘Ekmeğin karneyle alındığı’ dönem de vardı!
Basında taraf
985 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
İyiliği Desteklemez, Kötülüğü Kösteklemezsek İşin
İşin başı televizyonlar
976 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
ilk notlar
seçimden sonra tufan mı?
958 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Ağrı’dan AKP’ye, Erdoğan’a ve Kürt sorununa bakış
Asıl Galip: Bağımsızlar!
951 Okunma
5 Yorum
Tayibet Erzen