The İmam
1330 Okunma, 7 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

28.05.2011

DALAMAN’ın bir köyünde motosiklet tutkunu bir imam varmış.
Kot pantolonu, renkli motosikletçi montu ve üzerinde “skorpion” yazılı kaskıyla fena halde havalı biriymiş imam. 
Gençmiş, bekârmış.
Ancak tutucu cemaat, “Biz motosikletle camiye gelen bir imamın arkasında namaz kılmayız” diye kazankaldırmış bizim imama... 
Köyün gençleri de tutucularla birlik olup imama tehdit üzerine tehdit yağdırmışlar.
Kısacası “Ne yapsa ne etse üstüne gittiler, mavi gökyüzünü ona dar ettiler” durumu çıkmış ortaya...
Sonunda imam dayanamamış ve basmış istifayı...
* * *
Sözün özü şu: 
“The İmam” filmi vardı, büyük gürültü kopartan... Bodrumlu imamın başından geçenlerin aynısı anlatılıyordu filmde...
Ne diyelim? Filmdi, gerçek oldu.

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

The namaz kıldırma memuru

Bazı kelimeler tarihte anlam kıyımına uğrarlar. Zaman içinde asıl anlamı dışında başka anlamda kullanılmaya başlanır ve artık eski anlamı unutulmaya başlanır. Bu, dilin canlı bir varlık gibi olmasındandır. Normal şartlarda bunun hiç bir sakıncası yoktur ve doğal seyir de budur.

Kelimenin tarih boyunca uğradığı bu anlam değişikliğinin zararlı olduğu durum Kuran'daki kelimelerin başka anlamda kullanılmaya başlanması ve asıl anlamının bu yeni anlam olarak algılanmasıdır.

Kelimenin uğradığı bu kazadan nasibini alan önemli bir kelime de "imam" kelimesidir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı "önder" kelimesidir. İngilizce karşılığı "leader" kelimesidir ki Türkçeye de "lider" şeklinde girmiştir. Kuran İbrahim, İshak, Yakup, Musa'nın hidayete götüren imamlar olduğunu, kıyamet günü insanları imamları ile birlikte çağıracağını belirtmektedir.

Bu kadar önemli bir kelime olan imam kelimesi nasıl bu kadar indirgenebilir. Önder, lider, başkan, yönetici anlamına gelen bu kelime nasıl olur da "namaz kıldırma memuru" anlamına gelebilir.

24 yaşındaki bir genç bir köye "namaz kıldırma memuru" olarak tayin ediliyor. Motosiklete biniyor diye rahatsızlık başlıyor. Adına da "imam" yani önder diyorlar. Ama nasıl imam ki köydeki yaşı genellikle altmışın üzerinde olan sakallı hacı amca cemaatine sözü geçmiyor. Çünkü imam değil, namaz kıldırma memuru.

Bu kelimenin anlamı nasıl olmuş da bu kazaya uğramış. Nasıl olmuşta önder, yönetici, lider anlamı basitleştirilmiş ve beş vakit namazı kıldıran, yazları çocuklara Kuran okumayı öğreten kimseler haline indirgenmiş. Cevabı çok basit: Kuran'ın hayatın dışına çıkarılması, İslamiyet'in Hıristiyanlaştırılması.

Kuran emirlerle doludur ve topluluğun bir imamının olmasını istiyor. Bu imamın önderliğinde hareket eden topluluk bu imamın arkasında da namaz kılar. Yani namazı kıldıran kimse onun lideridir ve ona itaat eder.

Müminlere Kuran'da en çok verilen namaz kılma emri nasıl basitleştirilebilir? İslamiyet nasıl hayattan çıkartılabilir. Öncelikle namaz kılmanın anlamı yok edilmelidir. Bir imamın yani liderinin arkasında namaz kılma nasıl basitleştirilebilir? İmametin anlamı basitleştirilirse namaz kılma da asıl fonksiyonunu kaybedip salt dua haline getirilir. Bunun için Hıristiyanlıkta yapıldığı gibi papazın karşılığı olarak namaz kıldırma memurları atarsınız. Bunu da sistematize etmek için resmi okullarını, İmam Hatip liselerini açarsınız. Böylece halkın önüne doğduğu zamandan öldüğü zamana kadar artık sorgulamayacağı imamlar koyarsınız. Halkın büyük bir çoğunluğu da atalarının dinine uyacağı için gördüğü bu tabloyu asıl gerçeklik zannetmeye başlayacaktır. Artık onun için İslamiyet İsa aleyhisselamın yerine Muhammed aleyhisselamın geldiği, kilisenin yerine caminin geldiği, kilise ayininin yerine namazın geldiği, İncil'in yerine Kuran'ın geldiği, papazların yerine namaz kıldırma memurlarının geldiği yeni Hıristiyanlıktır. Yani iki din arasındaki farklar sadece bunlardan ibarettir. Böyle bir insan artık Kuran'la yaşanabileceğini, Kuran'a göre onlara namaz kıldıran imamının lideri olması gerektiğini aklına bile getiremeyecektir. Çünkü gördüğü, yaşadığı budur. Bu şekilde çok başarılı bir şekilde İslamiyet hayattan çıkarılabilir ve dejenere edilebilir.

Şu anda yaşanan İslamiyet tüm dünyada dejeneredir. Şu anda yaşanan İslamiyet İslamiyet değildir. Şu anda İslamiyet sanılan İslamiyet cahiliye döneminden başkası değildir.

Gün gelecek, Adil Düzen gelecek, İslamiyet gerçek anlamıyla yaşanacak, namazlar gerçek anlamını kazanacak, imamlar gerçek imamlar olacak. O zaman insanlar şaşıracaklar ve anlayacaklar geçmişte nasıl bir cahiliye yaşamı yaşadıklarını.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
30.05.2011
09:28

Lütfi Kardeş;

Yazını dikkatle okudum ve sonuna geldim...

Yazının en sonunda iki kelime var. YORUM YAP...

Ayrıca üç kelime daha var: HENÜZ YORUM YAPILMAMIŞ...

Yazına yorum yapmayacağım ama 41 yıllık İmam-Hatip Okulu/Lisesi diploması sahibi olarak (1970 mezunuyum) bir anlayışımı hatırlatayım: Bence, İmam-Hatip Liseleri, sadece Müslüman bir gencin öğrenmesi gerektiği kadar İslami bilgileri öğretiyor ve her Türk vatandaşı bu kadarcık İslami bilgi sahibi olmalı, yani bütün düz liselerde İmam-Hatip müfredatı uygulanmalı...

Namaz kıldırma memurluğu meselesine gelince: İHL'de henüz öğrenciyken, namaz kıldırarak maaş almanın caiz olmadığı kanaatim, vardı, yaşım ve ilmim arttıkça bu görüşüm pekişti; nitekim, üniversite yıllarımda çok muhtaç olmama rağmen, imamlık yapmadım; sesim, kıraatim ve bugünkü klasik imamlık yapma kapasiteme rağmen...

Şuna inanıyorum: Elbette başka sebepler de vardır, ama İmamlıkla ilgili bu anlayışım sayesinde, henüz üniversite birinci sınıftayken, imamlık yapan çok yakın bir arkadaşım (Osman Koyu); çok kolaymış, sen bizden çok daha iyi yaparsın, gel imamlık yap demesine rağmen, kabul etmedim...

Ve bu anlayış, iyiniyet ve inancım sayesinde başka iş aramaya başladım... Arayışlarımın sonunda, Süleyman Karagülle ve arkadaşlarının Mühendislik ve Müşavirlik Bürosu'nda iş buldum; ÜSTAD ile çalışmaya başladım...

Başlangıç o başlangıç...

Kırk yıldır "Adil Düzen" üzerine çalışıyoruz...

Demek ki neymiş: Henüz küçük yaşta önemli kararlar almak gerekiyormuş...

Bu kunuda yorum mahiyetinde elbette yazılacak pek çok şeyim vara ama yazmayacağım; onları da sen zaten yukarıda yazmışsın, hem de çok güzel yazmışsın...

Başta da yazdığım gibi, yazdıklarım yorum değil sadece tesbittir...

Ama anlayanlar için tesbitten öte şeyler de var...

Gerçekten anlayanlar için...

Selam ve dua ile..

Bir İMAMA-HATİP'li: RNE

Mete Firidin
30.05.2011
10:38

Atanmışlar değil seçilmişler imam olmalı.

fakat insanların da en iyiyi seçebilmesi için Kurani bilgileri bilmesi gerekir.

yani bir cemaat kendine bir imam yani lider seçerken kurani kriterleri göz önünde bulundurmalıdır. Aksi halde bu gün olduğu gibi her cemaat takım tutar gibi kendi şartlanmasına uyan bir kişiyi imam olarak seçecektir. bu da toplumsal kaosa neden olacaktır. Çare bütün bireylerin az veya çok kurani bilgiye sahip olmasıdır. Bu sağlanırsa diğer sorunlar otomatik olarak düzelme yoluna girecektir.

Lütfi Hocaoğlu
30.05.2011
12:01

Adil Düzen'de değişik inançlara sahip insanlar bir arada yaşayabilirler. Bu nedenle herkes kendi imamını kendi belirlediği kritere göre seçer. Kimi boyuna posuna bakar, kimi ilmine bakar.

Ancak kimin iyi imam olduğu o aşiretin, bucağın, ilin, ülkenin başarısıyla anlaşılır.

Elbette Kurani kriterleri ön planda tutanlar daha doğru seçimi yapacaklardır.

Kişilerin Kurani bilgilere sahip olmasına gelince, toplum kitabi hareket etmez. Topluluk gördüğü ve bildiği ile hareket eder. Bu nedenle topluluğa iyinin gösterilmesi gerekir. Anlatılması veya Kuran eğitiminin verilmesi yeterli değildir. Bu da küçük bir topluluğun topluma örnek olması ile olur. Kuran'da ne diyor:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Sizden hayra çağıran ve ma'rufu emreden, münkeri nehyeden bir ümmet olsun. Onlar, yalnızca onlar iflah olanlardır. (Ali imran 104)

Bu nedenle insanların iyiye gelmeleri için onları telkin edip, ikna edip iyi ve güzel gelecek zannetmek yanlıştır. Nasıl Mekke'de 40 kişi oldular, Medine'de devlet kurdular. İşte onun gibi bir ümmet olmamız emredilmektedir. Yani kendimiz iyiyi ve doğruyu yapacağız, hayra çağıracağız. Bu nedenle "günümüzde Adil Düzen gelmez, insanlar buna inanmaz" demek yerine Adil Düzen'i kendimizin uygulaması gerekmektedir.

Tayibet Erzen
30.05.2011
12:49

Herkesin Kuran'ı bilmesi gerekmiyor, hatta inanması bile gerekmiyor. Önemli olan müminlerin örnek olacağı bir düzenin insanlara gösterilmesidir. Mümkünse adı Kuran'la , islamla ilişkilendirilmemeli ki önyargılardan uzak uygulanabilsin. Zaten usul doğru oldu mu ne reklama ihtiyacı kalır, ne de önünde engel kalır. Hak gelir batıl zâil olur.

Zannedildiği gibi ahlaki telkinlerle ve sözlü tebliğlerle bir yere varılmıyor.

Mete Firidin
30.05.2011
13:54

Yıl 2011 İnsanlar eskisi gibi tabi olmuyorlar . ikna olmak istiyorlar. İnsanlar bugün medyanın yönlendirmesi altında dırlar. Medya ile hayat ve adalet ve hukuk anlayışları şekillendiriliyor. Toplumumuzun %90 en azından okur yazar. Kuran Okumak neden sebaptır?.

Yusuf 108: De ki: 'İşte benim yolum budur. Basiretle Allah'ın yoluna çağırırım. Ben ve bana uyanlar (böyleyiz). Allah'ı tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim.'

Lütfi Hocaoğlu
30.05.2011
14:18

Zaten benim söylediğim de o. İnsanlar tabi olmazlar. Kolay kolay da ikna olmazlar. Çünkü atadan gördükleri, yaşadıkları düzenin dışında düşünmezler. Ancak çok az bir kimse vardır ki Kuran bu gruba ulu-l elbab der. Bunlar şartlanmışlıkların dışında düşünebilirler. İşte bu çok az grup doğru bildiğini tebliğ eder ve uygulayabildiğini uygular.

Zaten Kuran'ı okuyunca kıssalardan hep çok az bir grubun hak yolda olduğunu görürüz. Bu az gruba uymayan toplulukların nasıl helak olduğunu anlatır. Önemli olan bu az gruptan olmadır.

Günümüz tam bir cahiliye dönemi olduğu için bu cahiliye döneminden topluluğu çıkarak kimseler mukarrebun, evvelun, sabikundur. Bunların cenneti çok özel bir cennettir. Cennette Peygamberlerle beraberdirler. Kuran İsa aleyhisselam için mukarrebundandır diyor. Bu mukarrebun topluluğuna sonradan uyan diğer topluluğa ashab-ı yemin (sağın adamları) diyor. Karşısında olan topluluğa ise ashab-ı şimal (solun adamları) diyor.

İşte ilk mukarrebun topluluğu çıktıktan sonra ve doğruyu tebliğ ettikten sonra insanlar ister uysun, ister uymasın, o mukarrebun topluluğunu ilgilendirmez. Uymayanlar helak olurlar.

Yoksa siz bugün en sıkı müslümanım diyene faizsiz iş yapma metotlarını anlatın, Kuran'dan ve sünnetten yüzlerce delil getirin sizi dinlemez bile. Şirkte olan, ama farkında olmayan beş vakit namazlı insanlara şirkte olduğunu Kuran'dan delillerle anlatın, sizi dinlemez bile. Çünkü o atalarından gördüğünden, atalarının yaptığından başkasına inanmaz. Delillere değil, gördüklerine, yaşadıklarına bakar.

Bu nedenle yapılması gereken küçük bir topluluk olarak tebliğ etmek, doğru uygulamayı yapabildiğin kadar yapmaktır. İnsanları sözel olarak inandırmaya çalışmak sadece tebliğin ötesine gidemez. Emin olun binde bir bile başarılı olamazsınız. İnsanların büyük çoğunluğu sadece gördüğüne, somut delillere ve olaylara inanır. Gayba iman eden çok az kimse vardır.

Allah o gayba iman eden muttakilerden, mukarrebundan olmayı nasip etsin.

Reşat Nuri Erol
30.05.2011
18:00

AMİİİN...





Sayı: 102 | Tarih: 29.05.2011
Ahmet Taşgetiren
Çok ırklı tek millet
Kaş yapayım derken göz çıkarmak
1947 Okunma
11 Yorum
Zübeyir Erol
Ahmet Hakan
The İmam
The namaz kıldırma memuru
1330 Okunma
7 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
Seçim, Toplumsal Mutabakat ve Dinin Yaşanması
Dinle Alakası Olmayan Dindarlar
1272 Okunma
2 Yorum
Zafer Kafkas
Zülfü Livaneli
siyasetçi kasetlerinden kime ne
laik değil layık imam
1056 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruhat Mengi
‘Kadın Bakanlığı’ da kaldırılıyor!
‘Kadın’daki çözümsüzlük
1046 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Günahkar, Kusurlu, Hatalı Müslümanlar
Tekrar çok, çözüm yok!
1037 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Kim yapmış olursa olsun sorumlu PKK’dır
Barışın adı 'Doğu'
1025 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Kim olacak?
Terörü Önlemek
998 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle