Boş vaatler
1040 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Tutarlı olmak 8 Mayıs 2011 Pazar

 

 

Bir projenin anlamlı olması için bunun gerçekleşmesinin mümkün olması gerekir. Eğer söylenen hedefe varmak ihtimal dışı ise bu projenin gerçek hedefinin söylenen olmadığı, başka bir amacı olduğunu düşünmek ve onu anlayıp gereken tedbirleri almak gerekir.

- Olmayacak projenin başka hedefi vardır.

- Sömürenler böyle hayal peşine koştururlar.

 

1980 öncesi ülkemizde sol eylemler yapılıyordu ve devlet kurumları da dahil, birçok kişi amacın ülkede komünist bir rejim kurmak olduğunu düşünüyordu. Bunun mümkün olmadığını ve amacın bir darbe ortamı yaratmak olduğunu söyledim. Gerçekte halkın tamamına yakını bu ideolojiye karşıydı. Nitekim daha sonra yapılan anayasa oylamasında halkın yüzde doksanından fazlası kabul oyu vererek bu ideolojiye karşı olduğunu gösterdi.

- 80 olayları komünizme karşı yapılıyordu. Oysa sola karşı Anayasa %90dan daha fazlasını aldı.

- Hedef Türkiye’yi karıştırmak idi. Evren demokratik anayasaya çevirdi.

 

Sol örgütlenme daha çok yabancı sermayenin sahip olduğu ve işçilerin yüksek ücret aldığı iş yerlerindeydi ve bu örgütler işverenle iç içeydi. Sol militanlar eylemlerini sıradan halka yöneltiyor, ilkokul çocuklarına kadar herkes tedirginlik yaşıyordu. Bu tedirginlik işçi sınıfının düşmanı olduğu söylenen işverenlerde gözlenmiyordu. Zamanın askeri yönetimi terör eylemlerine bakıp bunun ülkeyi ele geçirmek isteyen bir gücün eseri olduğunu düşünüyordu ve bu konuda haklıydı. Ama operasyonun arkasında kim olduğu konusunda kesin bir yanılgı içindeydi ve operasyonun gerçekleşmesi için gerekeni yaptı ama ne yaptığının farkında olmadı. Bu nedenle darbecileri suçlu gösterenlere katılmıyorum ve olayı o günlerden beri söylediğim şu sözlerle açıklıyorum: “Darbenin niçin yapıldığını, Evren paşa hariç, çok kimse biliyor.”

- Darbe ülkeyi ele geçirenlere karşı korumak için yapıldı. Oysa Evren paşa dışında herkes niçin yapıldığını biliyor.

- Darbe sivil yönetimin acziyeti ve Sermayenin müsaadesi ile yapıldı. Sermaye hedefe ulaşamadı.

 

Türkiye’de PKK terörü başladığı zaman Irak’ta Saddam rejimi vardı ve bunların herhangi bir siyasal eyleme katılması mümkün değildi. Ülkemizdeki harekete bölücülük sıfatı yakıştırıldı. Hemen şu soruyu sordum: Bölgede bağımsız bir devlet kurmak mümkün olabilir mi? Bir devlet sadece insanların istemesi ile kurulamaz. Onun ekonomik gücünün olması, halkın büyük çoğunluğunun hareketi desteklemesi, birçok devlet kurumlarını oluşturacak güce sahip olması gerekir. Ayrıca büyük güçlerden bazılarının desteğini alması gerekir. Şu sonuçlara vardım: Bölge halkının büyük çoğunluğu harekete karşıydı. Ağalık düzeni ile örgütün ideolojisi tezat halindeydi. Nitekim bunlardan örgüt militanlarının onlarca katı köy korucusu çıkarıldı. Bölgede dönen bir çark bile yoktu ve ekonomisi ilkel tarıma dayanıyordu. Bu konuyu tartıştığım birine “Bir devlet kurarsanız şunu başarırsınız: Dünyada gelir sıralamasında en arkada olanı sondan bir geriye iter sonuncu sırayı alırsınız” dedim. Eğer bir güç yeni oluşumu desteklerse Türkiye’yi kaybederdi ve bunu kimsenin göze alamayacağını düşündüm. Bu nedenle bölgede bir sorun olduğunu ve bunu çözmenin devletin görevi olduğu sonucuna vardım.

- PKK sorunu ayrı devlet kurma sorunu değildir.

- PKK sorunu ikinci Sevr sorunudur.

 

El-Kaide’ye atfedilen eylemlerin ilk gününden itibaren gerçek dışı olduğunu ve bunun ABD’nin bozulan dünya dengesinin yerine yenisini kurmak için uygulamaya başladığı çok büyük projenin bir parçası olduğunu söyledim. Çünkü bu örgüte atfedilen eylemler ya bir mucizeydi ya da El-Kaide bir marka olarak kullanılıyordu. Eylemler büyük projenin kamuoyu oluşturma çalışmalarıydı. Örgüt işini bitirince tasfiye edildi ve yeni modeller yürürlüğe kondu.

- El-Kaide yeni projenin markası idi. Eylemleri o yapmıyordu.

- El-Kaide İslam alemine karşı insanlığı kışkırtmak için kullanılan  göstermelik tetikçi.

 

 

 

Boş vaatler 14 Mayıs 2011 Cumartesi

 

 

Seçim yaklaştıkça yapılan vaatlerin arkası kesilmiyor. Yapılan en büyük hata bunların iktisadi sonuçlarının göz ardı edilmesi ve olaya sadece bir paranın bir yerden alınıp başka bir yere harcanması olarak bakılması. Oysa süreç o kadar basit değildir. Ne demek istediğimi basit bir örnekle açıklayayım. Mesela birçok ayakkabısı olan, gardırobu elbise ile dolu olan birinden parayı vergi yoluyla alır fakire verirseniz ayakkabı ve elbise sektöründe işsizlik olur ama fakirin alacağı mallar, yani yiyecek, giyecek ve benzeri malların üretiminde hemen artış sağlanamaz. Sonuç işsizliğin artmasından ibaret kalır. Lüks harcamayı savunmuyorum ama bu değişimlerin uzun vadeli ekonomik politikalarla gerçekleşebileceğini söylüyorum.

- Zenginden alıp fakire vermek işsizliği artırır.

- Paradan kazanma, parayı piyasadan çekmek demektir. Halkın satın alma gücünü küçültme demektir. Bu malların satılmasını durdurur. İşsizliği doğurur. Maldan kazanma ise millî stokları artırır, yatırımı sağlar. Tam istihdam sağlanır refahı getirir.

 

Geliri olmayan ya da yetmeyen ailelere karşılıksız yardım yapmak yerine başka bir model uygulanabilir. Bir milyon kişiye istihdam sağlamak istediğimizi varsayalım. Her birine ortalama yıllık 15 bin lira ücret ödersek bunun toplam maliyeti yıllık 15 milyar olur. Bunun bir bölümü dolaylı ya da dolaysız vergilerle hazineye döner, sigorta primleri devletin bu kuruma yaptığı desteği azaltır. Şimdi bu kişileri nerede istihdam edeceğimizi düşünelim.

- Tam istihdamı sağlamalıyız.

- Dengeli tam istihdam artık emeğe inşaatta iş bulmakla sağlanır.

 

Hazır bir işyeri olmadığı için onları burada istihdam edemeyiz. Yapılacak şey bir iş yaratmak ve bunları burada kullanmaktır. Bu iş çevre düzenlemesi, ağaçlandırma, emek yoğun bayındırlık hizmetleri olabilir. Zamanlarının önemli bir kısmı boş kalacağı için bu sürede eğitim verilebilir ve sürekli istihdam için eğitilirler. Basit bir anlatımla kahvede oturana para vermek yerine ağaç diken, çevreyi güzelleştirenlere, toprak ıslahında çalışanlara para vermek hem moral hem de ekonomik açıdan daha uygun olur.

- Çevre düzenlemesi, ağaç dikme bayındırlık hizmetleri. Yapılabilir.

- Artık emek yatırıma yönlendirilir. Kamu yatırımı yatırımın beşte biri tutulur. Halkın satın alma gücü sağlanırsa inşaat halka döner. Yalnız devlet yatırımı tıkanmaya sebep olur.

 

Yıllar önce, ekonomi tezi hazırlarken, kendime şu soruyu sordum: Firavunlar piramit yaptırmasaydı burada çalışanlar karnını nasıl doyuracaktı? Tek yol bugün siyasetçilerin önerdiği yardımları yapmak olacaktı.

- Firavunlar yardım yapmadılar ehramlar yaptılar.

- Devlet yatırımları ve yardımları geri dönmeyeceği için enflasyon yapar. Yatırımlar da halka satılmazsa enflasyon yapar. Yatırımlar hisse senetleri halka dönmelidir.

 

Bu konuda bir modelim var: Ülkemizde tarımda ileri teknoloji kullanılmıyor. Topraklar miras yoluyla küçülüyor ve küçük işletmeler verimsiz çalışıyor. Bunları uygun büyüklükte ve parçalanmayan ve ileri teknoloji kullanan işletmelere nasıl dönüştürebiliriz.

- Araziler parçalanıyor. İlkel tarım yapılıyor.

- Kuran bunun çözümünü getirmiştir. İşletme mülkiyeti ile yararlanma mülkiyetini ayırmıştır. İşletmeler uygun büyüklükte planlama ile düzenlenir. İnşaata katılanlar hisse sahibi olur kira paylarından yararlanır. İşletme ehliyetli kimseler tarafından yapılır.

 

Devlet bu kriterlere uyan işletmeleri oluşturur ama kendisi işletmez. Onları özelleştirme yoluyla halka devreder. Yani devlet işletmeci değil kurucu olur. İşletmenin miras yoluyla küçülmesini engellemek için bunlar bir anonim şirket olarak yapılandırılır ve kurumlar vergisinden muaf tutulur. Miras yoluyla işletmedeki hisseler devredilir ve bölünme engellenir.

- Devlet, kurara devreder. Anonim şirket olarak işletilir.

- Devlet plan yapar. Müteahhitler faizsiz kredi alarak inşaat yaparlar. Anonim şirket değil, yararlanma mülkiyeti ile özel mülkiyet. İşleten üründen kira payı verir.

 

Benim için önemli olan üretimdir. Üretimin rolü ürettiği malların yanında sağladığı istihdamdır. Ancak insanların zaruri ihtiyaçları sınırlıdır ve bunları gıda, giyim, barınma ve eğitim olarak sıralayabiliriz. Bundan sonraki üretim insanlara iş sağlar ve bunlardan da vazgeçilemez. Yani lüks mallar insanların sadece diğerlerinden farklı ve üstün olduğu duygusunu tatmin eder. Mesela aynı işleve sahip iki çantadan biri diğerinin bin katına satılabilir ve bu ona sahip olan insanın üstünlüğünün simgesidir. Devlet zaruri ihtiyaçları sağlamanın tedbirlerini almalı diğerlerini piyasaya bırakmalıdır..

- Devlet zaruri olan malları sağlamalı, kalanı piyasa oluşturmalı.

- Devlet halka faizsiz sipariş kredisini verir halk bununla cari ihtiyaçlarını karşılar. Lüks mallara kredi verilmemiş olur. Artan emeğe devlet çalışma kredisini verir. Herkese iş temin edilmiş olur. Lüks üretimde devam eder.

 

 

YORUM:

 

Dolu vaatler

 

Makro ekonomide çözülmesi gereken sorunlar vardır:

1- Yıllık ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Önce emek buralara harcanmalıdır.

2- Artık emeğe inşaatta iş vermeliyiz. Ne fazla ne de eksik.

3- Kârlı işlerde ithalat ihracat yapılmalıdır. İhracat ithalata eşit olmalı.

4- Kamu yatırımları yatırımların beşte biri kadar olmalıdır.

 

Bu makro denge vergi ve kredi yoluyla sağlanır:

1- Halka faizsiz nüfus başına sipariş kredi verilecektir. Yıllık siparişler derece başına yapılacaktır. Karlar para üzerinden değil mal üzerinden verilmiş olur. Kârlar lüks mallara gider veya yatırımlar.

2- Halka verilen faizsiz kredi bakkala, mağazaya, tüccara, işletmelere ve çalışanlara verilen kredidir. Önceden ödeme yapılacağı için kimse kendi sermayesi ile iş yapma zorunda olmayacaktır.

3- Tüccar aldığı ön ödenmiş para ile önce ihraç edeceği malı yurt içine sipariş verir, onu satar karşılığında ithalat yapar. Dolayısıyla tüccarın da sermayeye ihtiyacı yoktur. İhracat ithalata denkleşmiş olur.

4- Üretilen mal ortak ambara teslim edilir. Alınan belge piyasada pazarlanır. Devlet mal belgesini vergi olarak alır piyasaya pazarlar. Vergi payı %20dir.

 

Artık emeğe iş bulmak için de

1- Devlet paklama yapar. Nerde ne fabrika veya mesken yapılacağını ortaya koyar.

2- Müteahhitler bunlardan istediklerini seçer inşaata başlarlar.

3- İnşaat işçiliğinin ücretleri sabit tutulur. Müteahhit inşaata devam edebilmesi için işçi bulabilmesi gerekir. Sabit ücretin üstünde olanlar üretime giderler. Piyasa da doyunca sabit ücret düşer. O zaman inşaata gelirler. Böylece artık emek belirlenmiş olur.

4- Kredi ile elde edilen yapalar hisse senetleri ile pazarlanır. Müteahhitlik payı sabittir. Bina satılsın satılmasın müteahhit payını alır. Yapı satılmazsa yeni kredi alıp yeni işe başlayamaz.. Bu sebeple müteahhit halkın en çok muhtaç olduğu inşaatı yapar.

Adil Düzen’de reel ekonomi mikro ekonomidir ve halkın işidir. Finans ekonomisi ise makro ekonomidir ve devletin işidir. Finans ekonomi demek kredi demektir. Faizsiz kredi verme ise devlet için sorun değildir. Enflasyona sebep olmamak şartı ile devlet istediği kadar para çıkarabilir dolayısıyla her işi yapabilir.

Mahir bey çözümün tam kıyısına varıyor ama sonra geri dönüyor. Örnek olarak devlet inşaat yapmalıdır diyor. Devlet faizsiz kredi verip plana göre inşaat yaptırmalıdır. Müteahhitler maliyetle inşaat yapmalıdırlar ve inşaatı kendileri seçmelidirler. Sonra anonim şirket diyor. Yani yine sermaye tekelinin emrine veriyor.

Başbakanın baş danışman yapacağı kimse Mahir Kaynak’tır. Mahir bey de bize kulak vermelidir.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 100 | Tarih: 15.05.2011
Ebubekir Sifil
Bin Ladin'e Taliban'a Teröre Küresel Lanete Dair
Allah Taksiratını Affetsin
1175 Okunma
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Kaset için ne dediğine bak, kim olduğunu anla
Haramı helal, helali haram etmek
1165 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Boş vaatler
Dolu vaatler
1040 Okunma
Süleyman Karagülle
Reşat Nuri Erol
Kanal, iki şehir ve medeniyet merkezi İstanbul 1
"Çılgın Proje", "İstanbul'u Medine yapacağım"
1033 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruhat Mengi
Kadın ve Çocuklar Sahipsiz Kalmayacak!
Kadınlardan Alınmak İstenen Haklar
1017 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Küçük Cevaplar, Uyarılar, Mesajlar...
İcazet ve Kader
983 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Ah şu "Kürt sorunu"
Yanlış hesap Bağdat’tan dönmeli
969 Okunma
Zübeyir Erol
Ruşen Çakır
Bahçeli medyadan şikayetçi sosyal medyadan memnun
“Püskevit” memnuniyeti”
965 Okunma
Tayibet Erzen
Zülfü Livaneli
tolstoy gulaşı ve AB ve Türkiye
saygı duyulacak bir medeniyet!
964 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek